Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Hoşgörü insanoğlunun hayatında yer eden kimselere kızgınlıkları, kırgınlıkları yok edip bitirmek için göstermiş olduğu sevgi belirtisidir. Kanat çırpmaktan zevk alan bir kuşu andıran yüreklerde yerini alır, insanların yaşamlarını anlamlı bir hale getirmeyi amaçlamaktadır. İnsanoğlu bahsetmekte olduğum bu duyguya sahip çıkmaz, elinin tersi ile iterse hayatında uğrayacağı en önemli kayıp olacaktır. Sözünü etmiş olduğum bu kaybın kendisini ve çevresini uğratacağı zararı hiçbir şekilde hesaba katmamaktadır. Siz değerli okurlarım için kaleme almış olduğum bu yazımda anlatmak isteyip de anlatamadığım; hatta anlatmakta zorlandığım o kadar çok şey var ki, tabiri caizse kelimeler kifayetsiz kalıyor. Hüzünlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız, yanımızda olduğunu bildiğimiz şahıslardan bir tek gülümsemeyi esirgediğimiz takdirde onlara en büyük nankörlüğü etmiş oluruz. Hayatımızı dipsiz bir kuyu haline getirmemek için çevremizde yaşayan bütün canlıları sevgi dolu bakışlarımızdan mahrum bırakmamamız lazım gelmektedir. Bilinmelidir ki kalbimizin kapılarını kapatmamak üzere açtıklarımıza hoşgörülü davranışlar sergilemezsek birbirimize olan sevgimiz yok olur nefrete dönüşür. Biliyoruz ki sevginin eksik olduğu bir dünya vaktimizi israf ederek geçirdiğimiz bomboş manasız düşüncelerle yaşadığımız bir mekan halini almıştır. Demem o ki nefret, insanların vücudunda taşıdığı duygularını barındırdığı kalplerin taşlaşmasında en büyük role sahip olmaktadır. Bu durumların meydan bulmaması için her daim gönül bahçemizde yeşermesini beklediğimiz sevgi çiçeğini sulamamız icap etmektedir. Dünyamızda karamsarlıkların son bulmasını istiyorsak; fitne, fesadın kökünü kurutmak için elimizden gelen her ne varsa onu yapmakla yükümlü olduğumuzu bilmeli, çevremizdekilere de hissettirmeliyiz. Bizler şahsen başkasından istediğimizi kendimiz yapmazsak bilinçlendirmek istediğimiz kimsenin de aynı duygulara sahip olmasını beklememiz yersiz olur. Yani ilk önce kendimiz hoşgörülü davranışlarla örnek olacağız, sonra da başkalarından aynı yükümlülüğe sahip olmasını bekleyeceğiz. Hani derler ya sorumluluklarla iç içe olmak zorunda kaldığın dünyada kendi yapmak istemediğin bir şeyi başkalarından da beklemek bencillikten öte gitmez. Biz önümüze gerilen bu prangayı kırarak hem kendimiz için hem de insanlık için hoşgörüsüzlüğü sonlandırma yoluna gitmemiz gerektiğini aklımızın bir köşesine kazıma bilincinde olmalıyız. Bu inançla yolumuza devam etmezsek hayatımızda karanlıkların, mantıksız fikirlerin hüküm süreceği aşikar. Hoşgörüye dair düşüncelerimden bir tanesini daha sizlerle paylaşmadan geçmek istemiyorum. Kişiliğimizin en önemli niteliklerinden bir tanesi olduğunu, dertlerimizle dertlenenlerin yüzümüzde görmüş olduğu bir tek tebessümde biliriz,çünkü görmüş oldukları o gülümseme bizimle aynı hayatı paylaşan dostluk duygusu ile kalplerimizi tanıştıranlara hayatları boyunca geçirmiş oldukları bir dakika kadar değerli görünmektedir. Onun için diyorum ki kalplerimizi nefret duygusu ile beslemek yerine hoşgörü olarak tanıdığımız mutluluk ibaresi diyebildiğimiz çiçekle canlandırmamız gerekmektedir. Sözü geçen çiçeği canlandırmak için suyu esirgemezsek insanlığı en büyük güzellikle tanıştırmış oluruz. Manasız küskünlükleri sonlandırmanın bizzat yine biz insanların elinde olduğu gerçeğine sırt çevirmek ,kendimize vermiş olduğumuz en büyük cezaların başında gelir. İçimize batmasına engel olmamız gerektiğini bildiğimiz nefret dikenini sevgimizle kurutacağımız inancı da aklımızın bir köşesinde yer etmelidir. Diğer bir tabirle bizlere hayatlarının bir köşesinde yer verip sevgilerini esirgemeyen insanlara bizim de büyük bir adım atarak aramıza örülmüş olan duvarları yıkıp yok etmek birinci görevimiz olmalıdır. Etrafımıza yaşadığımız süre içerisinde hoşgörü ile bakmalı, kibrimizin önüne geçerek dostluk selinin çağlamasına sebep olma düşüncesine kafamızda yer vermeliyiz. Sözü geçen sevgi gösterisini ancak bu şekilde sergilememiz mümkündür. Son bir şey daha söyleyerek yazımı sonlandırıyorum, unutulmamalıdır ki sevgisiz bir kalp, ağaca hasret çorak bir toprağa benzer.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HUSEYİNABAD, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |