Özyaşamöyküsü başka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eşsiz bir araç. -Philip Guedella |
|
||||||||||
|
Her şey olacağına varır gençler. İster nene sözü diyin, ister klişe diyin, ne derseniz diyin her şey olacağına varır. Varmış olan her şey yani olmuş olan her şey öyle olması gerektiği için olmuş demektir. Bu gece de öyle oldu. Kaçaklar yakalandı, savaşlar verildi, taraflar belirlendi, kimsesizler mezarlığının metruğu sigara üstüne sigara içti, küçük kız uykusuna daldı. Bu vampirler neden ‘’ kazık kalplerine saplanınca ölürler biliyor musun ‘’ diye sordu Vlad. Metruk ‘’ Ne bileyim, bir şeyle ölmeleri lazım en nihayetinde değil mi ? ‘’ dedi. ‘’ Vampirler ölmezler, öyle toza da karışmazlar. Ruhları bedenlerini terk etmek bilmez ben emretmedikçe o yüzden ölmezler. Tahta kazık tabuta çakılırdı, kalbin üstünden. Böylece vampir tabuttan kalkamazdı, o mit de buradan gelir ‘’ dedi. Kılıcını küçük kızın mezarına saplayıp orda öylece bırakma sebebi de böylelikle ortaya çıkmıştı. Hayalet ‘’ haaaaaaa ‘’ dedi anladığını anlatmak istercesine. Vlad ‘ da ‘’ yaaaaaa ‘’ dedi. ‘’ E kılıcın ne olacak o zaman? ‘’ diye sordu metruk, bir de sigara tuttu Vlad’ a. Baya baya dışarıdan kanka gibi görünüyorlardı, iğrenç bir şekilde ama. ‘’ Fedaiden başka düşmanım kalmadı, onu da ellerimle gebertip ruhu içeceğim zaten ‘’ dedi. Kendine güveni yüksek hali hareketlerinden belli oluyordu. Verdiği savaştan sonra da galibiyet ile gerçekten de façası düzelmeye, tekrar güçlenmeye başlamıştı. ‘’ E onun ruhu sana kötü gelmesin sonra, gaz falan yapmasın ‘’ diyip sırıttı hayalet. ‘’ Merak etme, ondan aldığım saf güç irade olacak, geriye kalanların değeri nasıl diyim sana, beyni alınmış vücutta geriye sakatatların kalması gibi düşün, bok püsür ‘’ dedi. Böyle bir sohbet eşliğinde Fedai’ nin mezarının olduğu yere geldiler. Burası şehir yapılanmasından uzak tepelik bir yerdi. Yakınlarda pek yerleşim yeri kalmamıştı. Zemin de bitki örtüsü çalı çimen orman maki kaplıydı. ‘’ Sen nereden öğrendin burada olduğunu ‘’ dedi Vlad. Hevesli görünüyordu, intikamını almak için sabırsızdı. ‘’ Mihaloğlu akıncı beyi söyledi ‘’ dedi hayalet. Artık kıs kıs gülüyor, yaptığı ibneliği saklayamıyordu. Vlad irkildi ‘’ nasıl yani, zaten onun mezarına gelmedik mi? ‘’ Hayalet karnını tutarak gülüyordu, ‘’ yok beyim yok, o zaman senin peşine bizzat kendi adamını takmış Mehmet, o da kılık değiştire değiştire gezmiş akıncılar arasında ki kimse nam peşinde koşmasın. Neyse ben kaçar, he bir sn ‘’ dedi ve toprağa doğru eğilip fısıldadı. ‘’ Abi getirdim. ‘’ diye fısıldadı ve kaçtı. Vlad ne olduğunu anlayamadı, sağa sola şüphe ve öfke ile bakmaya başladı. ‘’ Ne oluyor lan ‘’ diyerek nefes verdi. Orman silkelendi, toprak çalkalandı ve yer çatırdayarak ortadan ikiye ayrıldı. Vlad ortaya çıkan ışıktan gözlerini kapatmak zorunda kaldı ellerini ışığa siper ederek. Gümbürtü durulduğunda ışık da çekildi ve her şey sakinleşti. Vlad gözlerini açıp bakabilecek hale geldiğinde karşısında kendi boyunun bir buçuk katında, heybetli ışıl ışıl bir hayalet duruyordu. Kellesini vuran akıncı… ‘’ Ama nasıl böyle görünüyor, nasıl böyle ‘’ diye içinden zırvalarken Vlad, akıncı konuştu ‘’ Hatırladın mı beni lan deyyus ‘’ diye bağırdı hatta. ‘’ sen O’ sun, ama nasıl? ‘’ diye kekeledi Vlad. Akıncı ‘’ sen beni sıradan bir akıncı, bir fedai mi sandın deyyus, ben Murat’ ım Murat, KARA MURAT ‘’ Vlad duyduğu, hatırladığı tüm o hikayeleri hatırladı. Mehmet’ in Fedaisi, Bizans’ ın celladı. Kendisi de bu anlatılan hikayelerden biri olup çıkmıştı demek ki. Geri adım attı… ‘’ Sen olamazsın, sen değildin ‘’ diyerek bağırıp tükürdü. Murat ‘’ beni görüp de yaşayan mı var düşmanlarımdan da sen tanıyıp bileceksin deyyus ‘’ diye bağırıp kılıcını çekti. Vlad kılıcına davrandı ama yanında değildi. Kimsesizler mezarlığında kalmıştı… Oraya anlık olarak gidip gelebilmek istedi ama Murat’ ın üstündeki bakışları iradesini tahakküm altına almıştı bile. Titremeye başladı. Her titreyişi yapmaya çalıştığı bir şeyi yapamayışının gidip gelmeleriydi. Sonra da vazgeçti. Murat yakasına yapıştı ve kılıcı bağrına sapladı ‘’ Ben şahıma pis kelleni verdim, şimdi de pis ruhunu vereceğim ‘’ diyip kılıcı tekrar ve tekrar, defalarca ve defalarca sapladı… Vlad yere yığıldı. Katledilen bir voyvoda, katledilen bir hayalet. Ne büyük utanç… Ruhunun leşini taşıyan Murat ışıktan açılan bir kapıya girdi ve kayboldu. Görevinin asıl şimdi tamamlandığını varsayabiliriz bu yaşanan andan dolayı. Orman sessizliğe büründü, Dünya nın üzerindeki ağırlık küçük kızın mezarına yatmasından sonra şimdi de Vlad’ ın ve lanetinin gitmesi ile hepten hafifledi. Yarın güzel bir gün olacak, herkes için olmasa da bazılarımız için… *** Kimsesizler mezarlığına hoş geldiniz gençler… Hayalet her zamankinden parlak ve net bir projeksiyon ile görünüyordu. Elinde en zamlı en pahalı afili sigara yarıya kadar içilmiş, yeni bir nefesle tükenmeye ramak kalmak üzere bekliyordu. Hayaletin faça düzgün, saç baş şekil yerindeydi. Açık bir mezarın başında duruyordu ve o mezara mevtayı fırlatıp atan, sonra da toprak yığınını çukura ayakları ile deviren işçiler onu ne görebiliyor ne de hissedebiliyorlardı. Adamlar gittiğinde gömülen bedenin hayaleti mezarın başında belirdi. ‘’ Ne yani bu kadar mıydı? ‘’ dedi adam. Orta yaşlarında saçları dökük yüzü traşlı temiz görünümlü biriydi. Boşanmak isteyen karısını öldürüp ailesini travmalarla mahvetmiş, sonra da hapishanede kabadayılar tarafından şişlenerek soluğu kimsesizler mezarlığında almıştı. Kimsenin mezarına gelip dua edeceği birisi değildi. Etrafa boş gözlerle bakarken mezarlığın metruk hayaletini gördü, ona seslendi. ‘’ Şimdi ne olacak peki? ‘’ Metruk yanına yaklaştı, hikayesini anlatmasını istedi ve adam da anlattı. Hayalet ‘’ vah vah, demek öyle oldu ‘’ dediğinde cani de ‘’ evet aynen öyle kardeş ‘’ dedi.Demesiyle birlikte metruk bir an kaybolup sonra da elinde Vlad’ ın küçük kızın mezarına saplı bıraktığı kılıç ile geri döndü. Cani herif ‘’ o ne kardeş ‘’ diye telaşla sordu. Gözleri açılmıştı, daha yeni ölmüş birine göre korkusu pek tazeydi. Metruk ‘’ Bu mu? Bu ebenin amı kardeş ‘’ diyip kellesini uçurdu. Kelle uçar uçmaz hayaletin ölmeden öncekine benzeyen sureti başı boş bir enerji çöplüğüne dönüştü ve mezarının içine doğru süpürüldü gitti rüzgârla. Metruk aynı hızla gidip kılıcı yerine koydu, eliyle toprağı yoklayıp küçük kızı hissetmeye çalıştı. Hala orada uyuyordu. ‘’ Evet gençler, burası kimsesizler mezarlığı ve burada artık onların hikayesini anlatmıyoruz, hikayesini sonlandırıyoruz. Cehennemi bile mumla aratacak hiçliğe uğurluyoruz onları kimse hatırlamasın diye. Hep burada değilim artık zaten gençler. Buraya masum kimse gelmesin diye nöbetteyim. Ya insanların bedenine girip canilik yapmalarına engelim, yok yetişemediysem ruhlarını yok etmek üzere buradayım. ’’ Başını öne eğdi. Herkes bir şekilde gitmişti, küçük kız bile huzurla uyuyordu. Bir tek o hariç, ne yapsa ne etse huzura eremiyordu. Tüm bu hengame bittikten sonra da denemişti tekrar kendi mezarının üstüne yatıp ama yine toprak kabul etmemişti. Belli ki hala yapılacak işleri vardı. Yaptığı işler de kimsesizler mezarlığına gelen canileri yok etmek, gelen giden yokken de etiyle kemiğinin arasında yaşayan canilerin ruhunu bedenden ayırmak ve yine yok etmek. Ama yok etmek. Çünkü var olan her şey, var oldukça bozulmaya mahkum. Ya varoluşları bile bozuk olanlar? Onların da bir an önce yok olmaları gerekiyor, başka da bir şey değil. Bir katil, sapık, bir tecavüzcü intihar ettiğinde, bir kazaya uğrayıp öldüğünde bilin ki Kimsesizler Mezarlığının metruk hayaleti iş başında. Ortalıkta hayaletler gezmeye başlarsa tekrar, olağanüstü şeyler yaşanırsa, kötüler galip gelmeye ve yaptıkları yanına kâr kalmaya başlar ise tekrar, bilin ki hayalet bir şekilde huzura varmış demektir. Bu bir elveda, hayaletin hikayelerini artık dinleyemeyeceğiz. Ama bizim dinleyemiyor, haberdar olamıyor olmamız onun savaşını vermediği anlamına gelmez. Cani, sapık, tecavüzcü, katil, zalim ve iğrenç bir insan iseniz ya da olmayı da düşünüyor iseniz, ya vazgeçin ya da arkanızı devamlı kollayın derim. Hem yaşarken, hem de nalları diktikten sonra… ELVEDA
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdem İlker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |