"Bir kitabın kaderi okuyanın zekasına bağlıdır." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Hayalet bir farklı görünüyordu, mutlu, kendinden emin, artist bir yüz ifadesi vardı üstünde. ‘’ Bu mezarlıkta gençler, katiller yatıyor. Katiller ve maktuller, zalimler yatıyor, kimsenin ziyaret etmek istemediği, varlığını bile unutmak istediği kişiler yatıyor. ’’ Arkasındaki tabelalarla dolu araziyi gösterdi. Sayısız kabir vardı. Gece karanlığı dolunay ın ışığına yenik düşmüş, bu metruk mezarlığı, bu hayaletli mezarlığı, bu belalı mezarlığı meraklı gözler için görünür hale getirmişti. Gündüz güneşinde saklanan ne kadar tekinsiz ruh, ne kadar karanlık iblis var ise gece karanlığında burayı panayıra çeviriyordu, onları görmeye meraklı olanlar, ya da görünmek istedikleri zavallı kişiler için. Hayalet sakin adımlarla tabelaların arasında, hiçbir özelliği olmayan, köşe kenar olmayan, tam da kalabalıklar arasında kaybolmalık sıradan bir yerde bir tabelanın önünde durdu. ‘’ Bu mezarlıkta, benim katilim yatıyor… ’’ Toprağa tek bacağından saplanmış mavi tabelada diğerlerinin aksine tek bir rakam vardı. Sıfır. ‘’ Birkaç saat önce geldi kendisi, içinde onun ruhsuz bedenini istila etsin diye çağrılmış bir ruh ile. ’’ Birkaç saat Önce: Hayalet kadına baktığında ‘’o ’’ nun içine girdiğini fark etmişti. Bedeni tam anlamıyla yönetemiyordu. O zalimliğin ete kemiğe bürünmüş hali olan kadının içinde belli ki ciddi bir hakimiyet mücadelesi yaşanıyordu bir yandan. Kadın ‘’ bu oyuncak çok sinirli ’’ dedi. Konuşan aslında içindeki ‘’o ’’ küçük kızdı. Hayalet ‘’ o zaman bir an önce hadi ‘’ dedi ve yolu gösterdi. Kadın da ayakları geriye süre süre yürüyerek peşinden gelmeye başladı. Kadının diğer kurbanlarının hayaletleri çok yaklaşamıyordu korkudan. Kadın için hazırlanan boş mezarın yanına geldiler. Küçük kız ağlamaklı bir sesle ‘’ ama çok karanlık bu, çok güçlü, oynamıycam artık yaa ‘’ dedi. Hayalet ’’ Dur, son bir adım kaldı hadi, gel şu çukura saklan ’’ dedi. ‘’Saklambaç oynarız ’’ Mezarın içini göstermişti. Kadın dudak büzdü kaşlarını da aşağı indirip. ‘’ Peki ’’ dedi. Mezarın içine yattı. ‘’ Beni kimse göremez, beni kimse bulamaz ’’ Diğerleri de artık cesaret bulmuştu. Mezarın etrafında toplaştılar ve kadına bakmaya başladılar. İşte sonu geliyordu artık. Yapmaları gereken son bir adım kalmıştı. Son bir irade göstergesi. Kadın ın kafası sağa sola oynuyordu, gözleri birbirinden bağımsız yuvarlak hareketler yapıyor yüzünde ani tikler oluyordu. Küçük kız bu bedene hakim olmakta çok zorlanıyordu, belki de şimdiye dek hiç zorlanmadığı kadar. Hayaletler el ele tutuştu, mezarın etrafında bir çember oluşturdular, hepsi birden tek bir irade, tek bir istek, tek bir hareket için tüm ruhaniyetlerini zorluyordu. Kazılan mezarın toprağı hemen çukurun yanında bir tepecik halinde duruyordu. Tüm dikkatler oradaydı. Ama yaprak kıpırdamıyordu. Dakikalarca o toprağı çukura geri devirmek için odaklandılar. Nafile. ‘’ olmayacak, müdahale edemiyoruz, yapamıyoruz ’’ Hayalet çemberi kırdı, zaten el ele tutuşmak çok salakça gelmişti. ’’ Biz yapamayız o yapabilir ’’ ‘’ Hadi çık artık onun içinden, o kalsın orda biz senle oynayalım. ’’ Küçük kız nihayet azad edilmiş gibi anında terk etti kadının bedenini ve diğerlerinin yanında gözüktü. Saçları terden ıslanmış yüzüne yapışmış, sanki saatlerce koşmuş da yorulmuş gibi nefes alıp veriyordu Kadın özgür kaldığı anda gözlerini açtı, artık onlardan biri dokunduğu için hepsini görebiliyordu. Öldürdüğü tüm kurbanları, tüm o ızdıraplar, o ölü gözler, yitik canlar şimdi çukurun tepesinden kadına bakıyordu. Kadın cebinden büyük bir iğne çıkardı ve gülümsedi. ‘’Devam edelim mi? ‘’ Küçük kız sabit durduğu halde birden dolunay ışığı sanki sadece onun üstüne vurmuş gibi görüldü. Gölgesi oluştu ve devleşti. Çukurun üstüne doğru yükseldi ve binlerce kişi aynı anda hep bir ağızdan söylüyormuş gibi ‘’ etmeyelim, hiç eğlenmedim pis ‘’ dedi ve çukur toprakla doldu, etraftaki mezarların üstünden bile toprak parçaları yuvarlana yuvarlana üstüne geldi kabrin ve diğerlerinden çok daha yüksek oldu çukuru kapatan yığın. Kadın birden üstüne yığılan toprağın altında kaldı ve bir süre çabalamaya çalıştı kurtulmaya. İmkânsızdı… Çabalamayı hemen bıraktı, gelen ölümü karşıladı, kabullendi ve kendince bir gurur ile sabit durarak, çırpınıp kendini bozuntuya vermeden öylece kaldı. Artık nefes alıp vermekle, yiyip içmekle, yazıp çizmekle, yaşayıp öldürmekle işi bitmişti. Final… Tüm hayaletler sıra dışı bir şeyin olması korkusuyla uzun bir süre mezarı gözleriyle izledi takip etti, hiçbir şey olmadı. Küçük kız hariç mezarın başındaki tüm hayaletlerin katili ölmüştü… Birkaçı dizleri üstüne çöktü ve ağlamaya başladı, bir tanesi güldü sevinçten, derin bir nefes çekenler oldu. Bizim hayalet ise tabii ki bir sigara yaktı ve katilinin kabrinin üstüne oturdu. Normalde bu mezarlığa birisi gömüldüğünde onun ruhu ile sohbet eder, onun hikâyesini dinler ve sonra da ona mezara yatıp huzura kavuşana kadar eşlik ederdi. Ama bu kadının öldüğü andan itibaren bir ruhu ortaya çıkmadı. *** ‘’ ve bu gençler, onun bir huzur bulamayacağı anlamına geliyor. ’’ Hayalet katili ile alakalı hikâyeyi de işte böyle anlatmıştı. Alışkanlığı olduğu üzere hikâyesini anlattığı mezarın toprağını sevdi. Kafasını sağa sola salladı. Tabelasında temizleyecek toz toprak kalıp kalmadığını kontrol etti. ‘’ Burası kimsesizler mezarlığı, burada katiller, maktüller, caniler, faniler, unutulanlar, unutulmak istenenler, hainler, zalimler var. Ama bunların her birisi kimsesiz olsalar bile bir ruha sahipler ve bu ruhları bir şekilde düzene kavuşmuş durumda. Ama bu 0 bu dediklerime asla kavuşamayacak, çünkü onun bir ruhu bile yoktu. ‘’ Artık yüzündeki görmüş geçirmiş ifadeye de güvenerek laflarını vakur bir şekilde bitirdi. ‘’ Hepimiz kocaman bir hikâyenin parçalarıyız, yaptıklarımızla ve yapmadıklarımızla ve eninde sonunda hikâyenin bir sonu var. Sonlarda da huzur vardır. Yeter ki ruhunuzu kaybetmeyin, bu da size son sözüm, tabi şimdilik. Çünkü benden o kadar kolay kurtulamazsınız. ’’ Hayalet programını bitirince dadandığı metruk eve döndü ve telefonundan gruba baktı, gruptaki kendisi hariç herkes ayrılmıştı. Grubu sildi. ‘’ iğneci mağdurları ’’ grubu silindi gitti. Kadın öldükten sonra kendisi hariç tüm hayaletler varlıklarının sebebine ulaşmış gibi tepelerinden doğan bir ışık tarafından yutulmuş, silinip gitmişlerdi. Bizim hayalet ise son sigarasını içip aynı kadere ulaşmayı beklerken sap gibi kalmıştı. Sigarayı yere atmış, şaşırmamışçasına gülümsemiş ve hikâyelerini anlatmaya devam etmişti, tabii ki kendi katilinden başlayarak. ‘’ Bencil orospu çocukları, şerefsizler ’’ dedi sinirle, başında oturduğu masaya yumruğunu vurdu. Masanın tabi bundan pek haberi olmamıştı. ’’ Belayı başıma sarıp gittiler ‘’ Bela… O… Küçük kız artık dışarıdaydı ve yeni oyunlar, yeni oyuncaklar peşindeydi çünkü.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdem İlker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |