En güzel özgürlük düşü, hapishanede görülür. -Schiller |
|
||||||||||
|
- Kimsesizler mezarlığına hoş geldiniz gençler. Hayalet, isimsiz mezar tabelaları arasında bir toprak öbeğinin üstünde oturmuş içtiği sigaranın dumanı rengindeki yüzünde çirkin bir gülümseme ile konuşmuştu. Takım elbisesi paramparça, üstü başı toz pas içindeydi. Kravatı paçavraya dönmüş olsa da yine de yerinde duruyordu. Yüzünde ufak tefek bazı yara bereler de vardı. Hareketleri rahatsız edici bir şekilde yavaş ile hızlı arasıydı sanki suyun altında hareket eder gibi. Konuşurken mezarların tabelalarını okşuyordu. İçinde yatanlara en kötü şeyleri yapmış tipler olsa bile merhameti olduğunu hissettirir dokunuşları vardı. ‘’ Burada yatanlaaaaar ‘’ dedi hayalet sanki nutuk atar gibi;‘’ hainler, burada yatanlaaaaar kabir azabı çekenler ’’ çirkin bir kahkaha attı. Gereksiz ve çirkin… ‘’ burada yatanlaaaaar cesedi tespit edilemeyenler, burada yatanlaaaaar teröristler, burada yatanlaaaar kimsenin sahip çıkmadığı yitik ruhlar. Acıyın onlara ’’ Bir tabelanın yanında durdu. ‘’ 41708 ’’ ‘’ Bakın gençler bu 41708. Burada yatan herif doğduğunda birileri oğlum oldu diye sevinmişti. Kapının önünde bekleyen, beklerken volta atıp paket, paket sigara içen babası güzel haberi alınca gözleri dolmuş, karısına sarıldığında hafiften duygulanmıştı o sert, o kabadayı, o heheeeyt babası, oğlunu ilk gördüğünde ise direk ağlamıştı zaten. ’’ Sigarası bitti, hemen cebinden bir tane daha çıkardı. Maltepe sigarası... ‘’ Ne var lan, bizim zamanımızın en kral sigarası buydu, götüm sigaramı beğenmiyorlar tiplere bak ’’ Seyircisi ile etkileşim halinde kalmaya özen gösteriyordu.Kibriti ağzına yakın tutarak çaktı ve önce kibritten yükselen dumanı içine çekti, onu üflemeden sigarasını ateşledi ve onun dumanı ile birleştirip ekşi iğrenç bir duman üfledi. ‘’ Ulan hayaletim, sigara içtiğime şaşırmıyosun da içtiğimin Maltepe olduğuna mı şaşıyorsun? Neyse ne anlatıyordum. Heh. 41708. Yahu bu çocuk doğduğunda sevinen insan sayısı beni ömrüm boyunca beni insan diye sevmiş insanlardan daha fazladır. Bu çocuk büyüdüğünde öyle yakışıklıymış ki, kızlar buna teklif edermiş, şaka gibi ’’ Hayalet tabelanın üzerindeki tozları silkeledi. İçinde yatana bir sempati beslediği belliydi. ‘’ Kızlar, kaçınız bir erkeğe çıkma teklif edecek kadar pervasızca beğendiniz onu bakiym bir söyleyin abinize? Ya siz gençler, kaçınız şöyle eli yüzü düzgün taş gibi bir hatundan teklif aldınız. Rakamlar yüksekse ben de ne olayım? ’’Daha ne olacaktı ki hayaletti işte. Bu saçma sapan sempatik olma çabaları pek de yakışmıyordu esasında ama bunu bildiği halde hayalet bu sanki program sunarmış gibi tavrına devam ediyordu. ‘’ Peki doğumuyla hanelere neşe katan, büyüyünce kızların sevgilisi olan, istikbali parlak bu genç arkadaşımızın sonu neden kimsesizler mezarlığı oldu. Neredesiniz ey kızlar, neredesiniz anneciği babacığı, neredesiniz? Ah siz insanlar, bir zamanlar ben de sizler gibi etten bir kıyafet giyer, aranızda gezer ve sizin kıymetli dediğiniz şeyleri ben de kıymetli sanarak onların peşinden giderdim, bak şimdi ne oldu? Çünkü bok vardı. ‘’ Hayaletin ses tonu ‘’ öğreten adam ’’ modundaydı. Kitlesine ibret alması gereken şeyler söylediğinin altını kalın kalın çizmeye çalışıyordu sesiyle ki birden iğrenç ve balgamlı bir öksürük krizi başladı. Öksürdükçe sarsılıyor, sarsıldıkça üst başındaki tozlar uçuşuyordu. Çıkardığı patırtıdan mezarlıktaki yaprakları yoluk, dutları yenmiş ağaçlarda uyuyan kuşlar küfrederek kaçıştı. Hayalet öksürük krizini atlattıktan sonra yukarı bakıp ‘’ Asıl ben sizin amk. Leş kargalarına bak hele bir de ana bacı yapıyorlar. Neyse ne diyordum, heh. 41708. ’’İstifini topladı, boğazındaki balgamı suni bir öksürükle temizledi ve ‘’ Ailesi reddetti, seven herkes unuttu bu adamı. Neden mi? Çünkü bu adam bir geri zekâlı. Her şey iyiyken her şeyin devamlı iyi gideceğini sanmak, bu ancak geri zekâlılıktır. ‘’ Artık iç geçirir gibi, ya gördün mü ebeninkini der gibi konuşuyordu. Lafa daldığı için içmeden kendi kendine biten sigaranın ateşi parmağını yakınca ani bir sızlanıp parmağını ağzına soktu, sigarayı fırlattı ’’ biz alıştık siz alışmayın olm, içmeyin bu zıkkımı ’’ diyip devamına da okkalı bir küfür ekledi, yeni bir sigara yakıp lafına devam etti. ‘’ Bu mal akarken doldurmadı, ailesinin parasını varını yoğunu yedi bitirdi, babanın dükkanı batırdı, kalanı karıya kıza yedirdi, kokaine yüklendi, eroine merak sardı, en son torbacılık, fuhuş, aklınıza gelecek bir adamın yapacağı en aşağı şeylere kadar düştü. E tabi böyle olunca, baba kalpten anne kahırdan gidiyor. Onların mezarının yeri belli, onlar giderken helallik alıp gittiler ’’ Eğilip tabelayı okşadı. ‘’ Peki ya bu? ‘’ Üçün birini aldı, tüm ailesinden herkesten o kadar çok kopmuştu ki öldüğündeni bırak yaşadığından haberdar olanı bile pek kalmamıştı. Bir zamanlar birileri için vazgeçilmez birisiydi, birilerinin başkasına kaptırmak istemediği hırsı, birilerinin geleceğe dair umudu? ‘’ Başını iki yana salladı, yitip gitmiş ruhlar işte dedi galiba, yada öyle bir şey.‘’ Ben bunun hikayesini buraya ilk günü yattığında dinledim, zaten ertesi günü bir daha hiçbirinden ses seda çıkmaz. Burası yattığında huzur bulanların yeri, azabının bile tek düze ve sürprizsiz ilerleyişinden huzuru bulabilenlerin, söyleyecek sözü kalmayanların yeri. ’’ Yerinde doğruldu, konuyu toparlayacak gibi bir hali vardı. Başını aşağı yukarı sallayarak ‘’ El ayak çekildiğinde hatırını sordum, etleri toprak altında ruhu yanımdaydı, bir an önce yatmak istiyordu ruhu da. Dedim lan dur iki kelam edelim, peki abi dedi. Dedim evlat, neden buradasın? Şimdiye dek anlattıklarımı işte anlattı uzun uzun, bir de sonunu ’’ ‘’ Artık ciğerim nefes çekmiyordu abi, zor soluyordum, ellerim ayaklarım bir tuhaftı ne biliym, sanki insan biliyor öleceğini. Her şey son bulduğunda insan ölümü kucaklıyor, o kadar soğuktu ki o his, anamla babam aklıma geldi. Benim bu sonunu göremediğim yolun o karanlık noktasına onlar çoktan varmıştı bile. Çok üzüldüm onlara biliyor musun abi. Mezarlığa gideyim anamı babamı göreyim demiştim. Zorla ite kaka kendimi yürüyebilmiş, güç bela mezarlığa varmıştım. Ama anamın babamın kabrine varamadan yere düştüm. Artık organlarım iflas etmişti sanırım, hastaneye gidemedim götürenim yoktu, öldüm ama ölüm nedenimi ben bile bilmiyorum. Toprağını koklayacaktım annemin, son hatırladığım o olsun istemiştim. Biliyor musun abi, ben çok güzel resim yapardım ’’ Hayalet son cümleyi söyledikten sonra bir miktar sustu. Tabelanın önüne yere oturdu. Bir sigara yaktı. Derin bir nefes çekti. O cümleyi duyduğunda hissettikleri aynen tekrar canlandı içinde. Atmayan kalbi bir ısındı şöyle, sonra taş gibi soğudu. ‘’ Gençler bu bana adamın son lafı oldu, sonra geldi uzandı toprağının içine ve sustu, gördüğünüz gibi benden başka ziyaretçisi de yok. Öldüğünde üstünde kimlik bulunmadı, bir uzaktan birilerini bulmuşlar ama aradıklarında gebersin bize ne demişler, belediye de getirdi buraya gömdü işte ’’ Hayalet ayaklandı, ilk defa sigarasını dibi gelmeden yere attı ve üstüne düşmanını ezer gibi bastı. ‘’ işte böyle gençler, buradan almanız gereken ibreti söyleyeyim mi? HİÇBİR ŞEY. Evet bakma lan bön bön hiçbir şey tabi. Ne sandın burasını kalp gözü mü? Önemli olan hikayelerdir, kutsal kitaplar bile hikaye anlatır, o öyle yaptı bu buraya gitti, şu şöyle dedi. Her şey hikayedir, hayat bir hikayedir, birileri şahitlik eder hayatların hikayelerine, birileri anlatır şahitlerden duyduklarını, birileri de bundan bir ders falan çıkarır. Ders falan yok salaklar, Tanrı yazı tura atıyor her ölene. İnanana cehennem, inanmayana yok olmak ki bu en büyük cehennem. Düşünsene yoksun, berbat bir şey. Ben öldüm yine de takılıyorum bak kazık kaktım gidesim yok. Çünkü anlatacak hikayelerim var. Hikayesi bitenler burada, sona ermenin huzuru ile yatıyorlar. Sen hiç huzurla yattın mı? Kalktığında bekleyen kaygıların olmadığı bir uykuya daldın mı? İmkansız, bunlar hikaye, ‘’ ‘’ Hikayeler neden mi var, hiçbir hikaye okumasan yahut dinlemesen bile sen kendi kendinin hikayesinin kahramanısın, yada yaptığın tercihlere göre o hikayenin kötüsüsün tabii ki. Hikayeler neden mi var dedim bak nedenini söylemedim, çünkü hikaye yoksa hiçbir şey yok. Sadece kendinle baş başa kalırsın, hikayeler yoksa ölüm var, ölüm yoksa bile onun düşüncesi var. Ölümü unutup hayatın bomboş kaygılarına dalasın diye hikayeler var, ibret aldığını sanıp aslında hiçbir halt öğrenmeyip aynı hataları yapasın diye var hikayeler. Sonra da kendine kızasın diye. Bak tüm bunları yaptığında yine kendi hikayenin kahramanısın. Evren bir hikaye, burada yatan her ceset bir hikaye. Hikayeler sen düşünme diye var anladııın? ’’ Hayalet artık gülümsüyordu. Sanki deminki hikayenin gamını pasını üstünden atmış gibiydi.‘’ yalnız soruma cevap almadım. Kalktığında bekleyen kaygıların olmadığı bir uykuya daldın mı? ‘’ Hayalet utanmadan nah yaptı.‘’ Hee daldın daldın, bak daldın. İmkansız, para babası olsan, haremin olsa, yine derdin olur o da ölümdür. Burada dertsizler var, birilerine dert olanların, kahır olanların hikayeleri var. Artlarında bıraktıkları tek şey de bu. Hikayeler. Sorunda hikayelerini anlatamadan soluğu kimsesizler mezarlığında almaları ’’ İğrenç bir espri yapmıştı, mezarda yatanların soluk aldığı falan yoktu.‘’ Anladın mı espriyi, soluğu aldılar burada. Aman neyse, ezcümle sevgili kitlem, hikayesini anlatamayanların hikayesini dinlemek için buradasın ve yine burada olacaksın, anladın mı olacaksın. Sonra karışmam haaaa. Amma çok hikaye dedim yalnız, bi çirkin oldu sanki ’’ Edecek son bir cümlesi kalmıştı metruk hayaletin. Onu da etti, göz kırpıp öpücük atma gibi bir iğrençliğe de imza attı ve el sallayarak yok oldu o anda. Yerini mezarlığın cırcır böceklerinin sesine ve kasvete bıraktı. *** İnstagramdan canlı yayını, hayaleti ve anlattığı hikâyeyi hayatında ilk defa hissettiği bir hayretle gözlerini kocaman açarak izleyen kadın elindeki kalın iğneyi aldığı metal tepsiye bıraktı. Önündeki sedyede öldürmek üzere olduğu kurbanı vücudunda iğnenin açtığı sayısız yaradan dolayı oluk oluk kanayarak ölüme her geçen saniye biraz daha yaklaşmaktaydı ama kadının ona olan ilgisi sıfıra inmişti. Bu izlediği hayalet, ilk kurbanlarından birinin hayaletiydi…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdem İlker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |