"Kirazlar ve dutların tadını çocuklar ve serçelerden sor." -Goethe |
|
||||||||||
|
Şu anda burada kopup gitmekte olan savaş gibi bir savaş dünyada asla yaşanmamıştı. Ayda bile yaşanmadı. Dışarıdan birbirlerini hasmani şekilde süzermiş gibi görünen iki hayalet. Küçük kız… Voyvoda Vlad Drakula… Oysa iradeleri, tüm güçleri hayaletlerin bile hayal edemeyeceği bir alemde birbirleri ile çarpışıyorlardı. Bunun etkileri mezarlıkta hissediliyordu. Sanki mezarlıktaki hava titreşiyordu, her şey çalkalanıyordu. Metruğun kulakları zonkluyordu bu güç savaşından. Sigarasından çektiği son fırtın dumanını üflerken serçe parmağını kulağına sokup elini titreterek bu etkiden çirkince kurtulmaya çalışıyordu. Ama nafile… Küçük kızın Vlad’ a bakarken gülümsemeye başladığını gözlemledi. Küçük bir gülümseme. Dudaklarının bir kenarında doğan ve sağ yanağına doğru yükselen minik sinsi bir gülümseme. Vlad’ a baktığında ise bir kaygının palazlandığını gördü ifadede. ‘’ Yok artık lan amk. ’’ dedi hayalet. Küçük kızın gücünün bu derece baskın olabileceğini düşünmemişti. Parmaklarını çapraz yapıp ‘’ lütfen yenilsin, lütfen lütfen ‘’ diye mızmızlanmaya başladı. Gökyüzünde yeni hayaletler gözlemlenmeye başladı tam da bu esnada. Göğün farklı farklı yönlerinden sanki destek ekibi gibi çağrılmışçasına canhıraş bir şekilde uçarak gelip Vlad’ ın hayaleti ile birleşiyorlardı. Küçük kızın gülümsemesi ölmeye başladı. İfade oyuncağı elinden alınmış masum bir çocuğa döndü. Gözleri bile dolmaya başladı sanki. Evet doldu… Bir damla yaş gözlerinden yanağına süzüldü ve çenesinde biraz sallanıp yere damladı. Damlamasıyla da yer alttan yukarıya bir darbe gelmiş gibi çalkalandı. Çamura banmış sarmaşıklar çıktı sanki yerin altından ve küçük kızın hayaletine dolanmaya başladı ve onun duruşuna destek olurcasına onu sardılar. Bebek ağlaması sesleri duyuluyordu onlar toprağın altından çıktığından beri. İkisi de ne var ne yok çağırıyor, ne güçleri ne ‘’ oyuncakları ‘’ varsa döküyordu ortaya. Bu ölümcül oyun için. Hayalet cebinden bir sigara daha çıkardı. Tam yakacak olmuşken savaş bitti… İkisi de geriye doğru savruldular. Sanki yıllardır savaşıyorlarmış gibi görünüyorlardı. Yorgun ve bitik. İkisinin de projeksiyonu titriyordu, ruhaniyetleri bir görünüp bir kayboluyordu. Bu gitgelli halden ilk kurtulan Vlad oldu ve ayağa kalktı. Bıyığı bile yolunmuştu bir miktar, gözleri pörtlemiş üst başı hırpani bir haldeydi. Kaygı ile eliyle kemerini yokladı. Kılıcının kabzasını hissettiği anda da kılıcını çekti. Bu esnada da küçük kız ayaklandı, Vlad’ a bakmaya başladı. Sonra kimsesizler mezarlığının hayaletine baktı. Boncuk boncuk gözleri yaş doluydu, bir kapanmayı bekliyorlardı o kadar. Gözleri kapandı, dudakları buruldu ve ağlamaya başladı bağırıp hıçkırarak. ‘’ Yeter artık oynamıycam ben sizinle, yeter yoruldum yeteeer ‘’ diye bağırdı. Vlad şaşırmıştı. İleri yürüyüp yürümemek konusunda kararsız kaldı, adım atmak üzere kaldırdığı ayağını yerine geri bıraktı. Gözyaşlarının ardından bir felaket gelip gelmeyeceğini merak etti. En son bir damla ile ona savaş alanında neler çektirdiğini hatırladı. Bu sefer geri adım atmaya başladı. Ama bir şey olmadı. Küçük kız öylece ağlıyordu, yorgun, bitkin, canı sıkkın bir halde. Uykusu gelmiş ve uyuyamamış çocuk huysuzluğu vardı halinde. Hayalet ayaklandı ve küçük kıza doğru yürümeye başladı. Vlad hala geri durmakta ısrarlıydı. Yıpranmıştı çok çünkü. Hayalet küçük kızın yanına geldi, eğilip yüzüne doğru baktı ‘’ uyumak ister misin artık? ‘’ diye sordu. Küçük kız elleriyle gözlerini ovuşturup göz yaşlarını silerek başını salladı. Çok tatlı görünüyordu. Hayalet ayaklandı ve elini tutsun diye kıza doğru uzattı. Vlad ‘’ yapma, yapma ‘’ diyerek kocaman açtı gözlerini korkuyla. ‘’ dokunma ona ‘’ Hayalet Vlad’ a bakıp ‘’ tamam sorun yok artık ‘’ dedi ve küçük kızla mezarına doğru yürümeye başladı. Küçük kız ayağını sürüyor ve hatta yürüyemiyordu bile artık. Çok yorulmuştu. Metruk kızı kucakladı. Vlad hayretle bakıyordu ve hatta metruk kızı kucaklarken sanki bir patlama olacakmış gibi yüzünü gözünü sakındı elleriyle. Ama bir şey olmadı. Bunun üstüne ancak cesaretlenip doğruldu. Metruk kızın hayaletini bedeninin gömülü olduğu mezarlığın üstüne usulca bıraktı, saçlarının kapattığı yüzünü elleriyle ortaya çıkardı, kız acı dolu bir yüzle ona bakıyordu. ‘’ Hadi uyu artık, yeterince oynadın. Uyu ama gerçekten uyu tamam mı ? ‘’ dedi. Küçük kız ancak bir gözünü zorla tam açarak Kimsesizler Mezarlığının Metruk hayaletine baktı, Bişey demeden başını salladı sadece ve küçük başı yana doğru uykuyla devrildi ve sonra da hayaleti toprağın içine doğru aktı. Aktı… Aktı… Ve ışığı artık parlamaz hale geldi, söndü… Vlad koşarak mezarın başına geldi ve çektiği kılıcını mezarın içine sapladı. Sapıkça gülümsüyordu yendiği için. ‘’ Artık daha da çıkamaz, çıkacak olursa bu kılıca saplanacak ve yok olacak ‘’ dedi. Metruk ‘’ bu kabus bitti artık ‘’ diyip Vlad’ ın omzuna ahbabıymış gibi pat pat vurup ‘’ aferin koçum ‘’ hareketi çekti. İkisi de bıraktı kendini ve öylece çöktüler yere. Vlad eliyle ver ver gibisinden bir hareket çekti. Hayalet de ağzına iki sigara atıp aynı anda yaktı. Güzelce körükledikten sonra birini Vlad’ a uzattı. ‘’ Buraya sen de bir daha dönme bence, burası ne biçim bir yermiş? Bu ne biçim bir kız çocuğuymuş, ben böyle düşman görmedim. Neredeyse beni yok ediyordu lan. Ordularım tarumar oldu, dirayetim kalmadı. Yenilmeme çok çok az kalmıştı, belki savaş bir yıl daha sürse biterdim’’ dedi. Hayalet gözlerini fal taşı gibi açtı. ‘’ Kaç yıl sürdü ki lan, burada birkaç saniye izledim sizi öyle bakıştınız melül melül işte ‘’ dedi. Vlad derin bir nefes çekti, ‘’ 20’ den sonrasını sayamadım kardeş ‘’ dedi. Hayalet ‘’ Peki fedaiye ne zaman gideceğiz, gücünü toplaman ne kadar vaktini alır ‘’ diye sordu. Vlad ‘’ sigaram bitince gidiyoruz, bu savaş bana kaybettirdiği kadar kazandırdı da merak etme. Hırslandım, güçlüyüm ‘’ dedi. Hayalet de içinden pis pis sırıtarak ‘’ olur bana uyar kardeş ‘’ dedi. Bana uyar… Vlad birkaç dakika sonra Fedai’ nin hayaleti ile karşılaştığında, bu söylediğine epey pişman olacaktı zira beklediğinden güçlü bir hasım ile karşılaşacaktı. Onu gördüğüne hiç şaşırmayan ve görür görmez de yeri göğü inleterek ‘’ hatırladın mı beni lan deyyus ‘’ diye bağıran bir fedai. Fatih’ in fedaisi… KARA MURAT…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdem İlker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |