Özyaşamöyküsü başka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eşsiz bir araç. -Philip Guedella |
|
||||||||||
|
Hayalet artık son dadandığı eve gitmiyordu. Küçük kızın orda yarattığı vahşet dalgasından sonra orda bulunmak midesini bulandırıyordu. Olay ülkede haber olmuş, televizyon kanallarında, gazetelerde, internet sitelerinde de ifşa olmuştu. Hayalet instagram sayfasını askıya aldı. Gelen yorumlar, olayın onunla alakalı olduğunu iddia edenler, yeni katliam için kişiler ve adres gösterenler, ölüp küçük kızla arkadaş olarak beraber vahşet saçmak isteyenler, envai çeşit manyağın yorumlarından sakınmak için önce gönderilerini yoruma kapatmış, sonra dm’i kapatmış, en sonunda da sayfayı askıya almıştı. İnsanların ne kadar manyak olabildiğini burada geçirdiği her gün daha fazla idrak ediyordu. Artık yeni bir eve dadanmak istemiyordu, mezarlıkta kalmak istiyordu. Kimsesizler mezarlığı ise burası, burada yatanların tamamı gibi o da kimsesizdi zaten. Hem de ağababaları olacak kadar, hem de başı çekip onlar adına ve onları konuşacak kadar. Bir sigara yaktı. Kendi mezarının üstünde oturuyordu… Çok yorgundu, çok aşırı yorgundu. Ruhaniyeti sanki silinip gidecekmiş gibi silik görünüyordu. Tüm enerjisini, tüm gücünü tüketmiş bir hali vardı. Kemikler… Toprağın onu çektiğini, davet ettiğini hissediyordu. Fakat daveti kabul ettiğinde ise bu sefer geri itiyordu. Diğer tüm hayaletler gibi, toprağa gömülen tüm insanlar gibi o da bu dünyadan kurtulmak istiyordu ama geride bırakılma sebebini bir türlü keşfedememişti. Kendi hikâyesinin detaylarını anlatmaya niyeti yoktu. Zaten takip eden herkes olan biteni anlamıştı. Ruhsuz bir seri katilin, hangi motivasyon ile başladığını bir türlü anlamadıkları bir cinayet dalgasının kurbanı olmuştu. Sonra diğer kurbanların ruhlarıyla arkadaş olup sonra da güç birliği yapıp katillerinden intikam almışlardı. Bunu yaparken ise dünyaya çok büyük bir melanetin serbest kalmasına sebep olmuşlardı. Buna sebep olanların hepsi ‘’ defolup gitmiş ‘’ olay bizim hayaletin başına kalmıştı. ‘’ Bir çıkar yol ‘’ dedi sigarasından derin bir nefes çekip üflerken. Küçük kızı geri mezarına yatmaya ikna edecek bir çıkar yol. Sigarasını yakıp mezarının üstüne oturup dinlenmeye başlamasından önceki tüm geceyi odaklanmakla geçirmişti. Cismaniyete… Patlamayla mezarlığın içine dağılan küçük kızın kemiklerini tek tek, en ufak zerrelerine kadar geri mezarın içinde birleştirmişti. Tüm konsantrasyonu, tüm enerjisi gerekmişti bunun için ve daha önce hiç başaramadığı kadar çok odaklanmak. Küçük kızın kemiklerine her temasında yaşadıkları ise bambaşka bir sorun çıkarmıştı. Onun anıları… Onun acıları… Onun öfkesi… Bunların tamamını deneyimlemişti. Bundan ötürü de motivasyonunu yitirmişti. Yaptıklarına hak vermenin eşiğinde ipte yürüyen bir cambaz gibi ilerliyordu iradesi. Bir o tarafa bir bu tarafa dengesi meylediyordu. Sonunda düşmeden karşıya geçti. İnsanlar canavar olabilir, en tehlikeli canlı olabilir, bencillik ile işledikleri suçlar dünyayı şekillendiriyor olabilir. Ama hepsi öyle değil ve küçük kız artık kimin ne olduğuna bakmadan yok ediyor önüne geleni. Kurunun yanında yaş değil, ormanı yakıyor. İkna olacak gibi de durmuyor, galiba uyanır uyanmaz ona birisini öldürtmek pek faydalı olmadı bunun için. Tekrar uykuya dalmak istemiyor, huzura kavuşmak istemiyor, bu dünyaya doyamamış bir hali var. Hayatı deneyimleyemeden, neyin ne olduğunu anlayamadan birilerinin çirkin zevkleri ve menfaatleri için bedeni iradesi dışında kullanıldı. Bu hayata dair son öğrendiği şey bu oldu. Şimdi de bu son öğrendiği şeyi, yerini başka hiçbir bilgiye, hiçbir duyguya terk etmeksizin uyguluyor. Tek yapmak istediği şeyin karnını doyurup oyun oynamak olduğu bir günde ölmüştü, sonrasında da tek yaptığı karnını doyurup oyun oynamak oluyor. Ona ne yapıldıysa, nasıl yapıldıysa onu uyguluyor ve kesinlikle doğruyu yanlışı ayırt edebilecek durumda değil. Normalde çocukları uyutmak için bırakırsınız, oynar koşar, döner zıplar, enerjisini tüketir ve uykuya dalar. Bunun haricinde işe yarayan pek bir yöntem yoktur. Peki, ruhaniyeti saf bir enerjiden oluşan ve ne kadar ‘’oyuncakları ’’ ile oynarsa oynasın yorulmayan inatçı bir çocuk nasıl uyumaya ikna edilebilir? Hayalet düşünceleri ile boğuşurken sigara üstüne sigara içiyordu. Paketten son dalı da yaktı. Kendi toprağını sevdi. Yaşantısı boyunca çocuk sahibi olmak istemişti. Ölene kadar. Ölünce o zamana kadar ne istemiş olduğunuzun pek bir önemi kalmıyor çünkü. Ama bedeni asla bir çocuk sahip olamayacağı kadar kısır bir bedendi. Yaşarken insanlara gıpta ile bakıp hep bir kızı bir de oğlu olsun, çekirdek aile kurulabilsin istemişti. Bunun yerine karısı tarafından terk edilmiş, sıkıntılı bir hayata mahkum edilmiş, akabinde de ‘’ bir umut ‘’ ararken ruhsuz bir katilin cinayet sofrasına meze olup gitmişti. Belki de bunu çok isteyip elde edemediği için ruhu asılı kalmıştı. Yarım kalan işi dünyaya bir iz bırakamadan gitmekti. Şimdi ise bunu yapabilmek hepten imkânsızdı. Bugün anlatacak hikâye yok. Bugün ne olup bittiğini anlamaya çalışmak var ve bu konuda da hiçbir şey yapamamak var. Ne diye yaşadığını bilemeden ölen birinin ne diye bu dünyaya sıkışıp kaldığını anlamaya çalışma çabası var. Zaten oldum olası zeki biri olmamıştı, basit birisi olarak yaşamak istemişti. Hırsları pek olmayan, aşırı çalışkan olmayan, dolayısıyla büyük zenginliklerin, zevk-ü sefaların peşinde olmayan birisiydi. Düşünmekle olmayacağını biliyordu, bazen olayların içine dalarsın. Spontane gelişmeler olur, onlara spontane cevaplar verirsin. Belirlenmesi ve öngörülmesi imkânsız olan bir yazgı yürürlüğe girer. Sonuçları ile yüzleşirsin. Olan bu oldu… Hayalet ayaklandı, yüz ifadesini toparladı. Nemrut ifade yerini sevimli görünmeye çalışan bir yüze bıraktı. Plan yok sadece temenni, Kızın adını seslendi tatlı olmaya çalışarak. ‘’ ( ismi bize yasaklı ) hadi gelsene oynayalım.’’ Gelen giden yoktu. ‘’ ( ismi bize yasaklı ) ‘’ İsmin son harfini uzatarak çağırmaya devam etti. Mezarlık homurdanıyor gibiydi. İstemediği, kaldırıp attığı bir çöpü sanki geri evin içine atmaya çalışıyorlarmış gibiydi mezarlık için, sanki sifon çekildiğinde bokların gitmesi değil tuvalet temizken sifonla bokların geri gelmesi gibi. ‘’ ( ismi bize yasaklı ) ‘’ ‘’ ( ismi bize yasaklı ) hadi ama adını söyleyince geleceğini söylemiştin.‘’ Küçük kız arkasında belirdi ve sarıldı kavuşmuş gibi. ‘’ Hadi oynayalım. ‘’
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdem İlker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |