Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
Herkes bu sloganı ve karşılamayı bekliyordu ama bu beklenti bu gece boşa çıktı. Hayalet yerinde değildi çünkü ve bir hayalet eksikken bile bu mezarlık yeterince ürkütücü bir yerdi. Esen rüzgarın ıslığında başka hayaletlerin sessiz çığlığı rüzgar esmediğinde oluşan sessizlikte ise o hayaletlerin bile altına pislemesine sebep olacak korkunç aslında hiç var olmaması gerekli olan korkunç varlıkların nefes alışverişlerinin sesi vardı. Hayalet dadandığı terk edilmiş evde oturmuş kara kara düşünüyordu. Ölümü ölüş biçimi her haliyle zaten travma oluşturmuş gömülen bedenine yapılanlar ruhunu o kabirden uzak tutacak kadar korkutmuştu. Acıyı saç diplerinden ayak tırnaklarına kadar hissedip korkunç bir sonla cismaniyete veda etmiş olan hayalet şimdi bu anın, bu korkunç deneyimin hatıralarındaki yansımaları ile mücadele ediyordu. Kendi ölüm çığlıkları kulağında yankılanıyor ses kıyıya vuran dalgaların kumsalı gide gele dövmesi gibi benliğini dövüyordu. Oturduğu gıcırdayan sandalyesinde o da aynı ritim ile ileri geri sallanıyordu. Cebinden telefonunu çıkarıp mesajı tekrar okudu. Katilinin yüzünü getirdi aklına. Gözlerini kapadı ve bu düşüncelerden ve hatıralarda sıyrılmak için başka güzel anılarına zihninde erimeye çalıştı. Birbiri ardına koridorlar ve pasajlar oluşturmak maksadıyla dizilmiş raflara dolu bir kütüphane gibiydi zihninde hatıraları fakat her köşeyi dönüşünde katilinin yüzünü görüyordu ve her başka bir hatıraya ait kitaba el atışında kitaptan onun resmi onun sıfatı çıkıyor ve korkutuyordu. Artık iyice sallamaya başladığı grup toplantılarına tekrar dönmeye karar verdi. Hem bu son gelişmeyi de diğerlerine anlatmalıydı. Aynı seri katilin kurbanları her hafta cumartesi gecesi toplanıp birbirlerine travmalarını atlatmaları adına paylaşıp rahatlama adına moral verip destek olmaya çalışıyor ve grubu son bir kişi kalana kadar bir arada tutup bu katili durdurabilmek adına neler yapılabilir fikir alışverişinde bulunuyorlardı. Beyin değil ama ruh fırtınası. Bizim hayalet tabi kendi ünlülük halleri ile pek bir meşgul olduğundan grubu iyice boşlamıştı ve ilk geri Dönüşünde de bunun fırçasını yiyeceğini biliyordu. Toplantı evine yollandı tüm ruhaniyetiyle. Toplantı evi deniz kenarında artık kullanılmayan bir fenerdi ve ilk fark ettiği 2 kişinin daha eksik olduğuydu. Kendisi hariç 10 kişi kalmıştı. “ neredeler ” diye sordu hayalet. Aldığı cevap “asıl sen neredesin. Bu grubu kuran sensin ve en çok devamsızlık yapan yine Sensin” oldu. Bu çıkışı yapan hayalet görüntüsü son derece silik kılık kıyafeti bir tuhaf eski moda takım elbise paçaları geniş gömlek yakası uçları sivri enteresan bir hayaletti. “ ben kendime bir misyon buldum belki yarım kalan işim böyle tamamlanır diye. Sahi neredeler? ” “ Gördük misyonunu gördük” dedi sinirle diğer hayalet. “artık ruhaniyetlerini hissetmiyorum. Sanırım yarım kalan işleri bitti ve gittiler aniden. “ fenerin etrafına dizilmiş tüm hayaletler imrenerek gülümsedi. Çok ilgilenmemişti. Sosyal medyadan aldığı mesajdan ve katilin den başka bişey düşünmüyordu. O mesajı atan oydu, buna emindi. “ O hala peşimde” dedi. Sesi titredi bunu derken. Diğer ruhlar son gelişmelerden haberdar değildi. Hayalet özet geçti ve ruhunda taşıdığı kaygı diğer kaderdaşlarına da geçti. Hepsi aynı katilin aynı zalim yöntemleri ile can vermişti. Ne olduğu nasıl olduğu ne yapılabileceği ile alakalı boş beleş konuşmalardan sonra grup bu konu çözümlene kadar her gece toplanmaya karar verdi. Birlik olmalı birlikte hareket ediyor olmalıydılar. Toplantı yeri geçici olarak kimsesizler mezarlığı olarak değiştirildi. Bu en çok da oranın metruk hayaleti in içine su serpmişti. Eve geri dönen hayalet gecikmeli olsa da hikayesini anlatmak üzere kimsesizler mezarlığına geçti. Hikayesini anlatacağı bir tabela ararken bir ses duydu. Adını fısıldayan bir ses... “........” Adıyla çağırılıyordu. Ruhaniyetinin kum saatinden aşağı dökülen kumlar gibi içinden bir boşluğa döküldüğünü hissediyordu. Tutunmaya bir arada kalmaya çalışsa da nafile. Ruhu bir mıknatısa doğru çekilen demir tozları gibi çekildi ve geriye yarısı içilmiş daha yarısı cillop gibi yanan hayalet bir sigara kaldı. Gözlerini açtığında büyük yuvarlak bir masanın üstünde süzülüyordu. Tuhaf abidik gubidik tipler el ele vermişlerdi ve yaşlı cadı gibi görünen bir kadının oluşturduğu çemberi tamamlamışlardı. Kadın hayaleti çağırırken oldukça ıkınmış olmalıydı zira yüzündeki bazı sivilceler patlamış irinleri küçük sarı kurtçuklar gibi yüzüne dağılmıştı. “beni kovacak” ‘’ Eeeey ruuuh, geldiysen bir işaret ver ’’ Bizim hayaletin çektiği işareti az çok tahmin etmişsinizdir. Ama yaşlı cadı bir şekilde zaten varlığını hissetmişti. ‘’ Burada ’’ Masanın etrafında birleşen ve el ele tutuşan karanlık tiplerin bunu duyunca pek çoğu irkildi. Sadece bir tanesi gayet sakin duruyordu. Zinciri bozarak elini tuttuğu insanlardan uzaklaştı ve elini cebine attı. Zincirin bozulması hayaleti orada tutan gücü zayıflatmıştı, bu hissediliyordu. Ama Hayalet bu farklı hareketi yapanın katili olduğunu gördüğünde irkildi, cebinden çıkartıp masanın ortasına doğru uzattığı, ona göstermeye çalıştığı şeyi gördü ve gözlerini kapattı. Hayalete gösterilen cinayet aleti, onun canını alıp bedeni ile ruhu arasındaki bağlayıcı anlaşmayı fes eden aletti. Hayalet hatıralarda bir kez daha kayboldu ve acıyla haykırmaya başladı. Katilin gösterdiği büyük ve tek bir tane iğneydi. Çığlığının sonunda gözlerini açtığında kendisini kimsesizler mezarlığında buldu. Kendini yitik, yıkık yada çaresiz hissettiğinde –ki bu pek nadir olurdu her zaman gittiği mezarın başına geldi. ‘’ 56123 ’’ Burada gerçekten bir miktar huzur bulabiliyordu, burada yatan, istirahate çekilmiş olan ruh onunla konuşan, dış dünyaya mesaj ulaştırmak uğruna sonsuz huzuruna ara vermekten çekinmeyen tek ama tek ruhtu. Tek kelime eder, mesajını verir, uykusuna devam ederdi. İşte şimdi yine hayalet o tek kelimeyi duymaya gelmişti. Tabelayı okşadı, gözyaşları toprağa doğru düşüp sonra onun da ve hatta dünyanın da içinden geçip evrenin sonsuzluğunda kaybolup gidiyordu. Hayalet kulağını iyice toprağa doğru dayadı, bir yandan da kabrin toprağını seviyordu. Beklediği kelimeyi duydu, İNTİKAM… Hayalet yerinde doğruldu, gözlerini kapatıp kurbanlar grubundaki tüm ruhları etrafına çağırdı. Kabrin tabelasının etrafında bir daire oluşturmuş birbirlerine bakıyorlardı. ‘’ Konuştu mu? ’’ diye sordu hemen aralarında bizimkinden sonra en konuşkan olan hayalet. ‘’ Evet konuştu, kelimeyi aldım. Nerede nasıl bilmiyorum, ama tek bildiğim şu ki bu eğer kelimeye döküldüyse, imkansız değildir.’’ ‘’ Kelimeyi söyle, yorum yapma bırak biz beraber yapalım yorumu.’’ Hayalet bunları dinlerken bir yandan bir dal sigara çıkarmış yakmıştı bile. Kelimeyi dumanı üflerken söyledi, ‘’ İNTİKAM’’ Sevinçle karşılandı kelime, ihtimal dahilindeydi demek ki söylendiğine göre, katilin zulümleri son bulabilecekti demek ki bir şekilde, hem de intikam alınarak. Bu tüm grup için huzura ermek, dünya denen pislikten kurtulmak demekti. Umut bir zehirdir ve kana karıştığı anda etkisini gösterir, hayaletler de bu zehri öldüklerinden beri ilk kez hissetmişlerdi. O gece orada bir karar verildi. Ne yapıp edip bu ihtimal nasıl olabiliyor ise başarıp yaşayanların dünyasına nüfuz edip kurtuluşa ereceklerdi, Verilen 13 cana karşılık, alınacak bir intikam. Hayalet grubu ‘’ kendi mekanına’’ taşıdığı için kendini ev sahibi gibi hissetmişti. Burası artık her şeyin başladığı yerdi, kararın alındığı, mücadele ruhunun ortaya çıktığı. Hayalet kader arkadaşlarına dönüp kollarını iki yana açıp etrafı göstererek kıvançla konuştu. ‘’ Kimsesizler mezarlığına hoş geldiniz gençler.’’
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdem İlker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |