Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker |
|
||||||||||
|
‘’ Evet gençler bu bölümü soru cevaba ayırdım, bir de bir etkinliğim var, onu yapıcam. ’’ Hayalet çocuk gibi şendi, elinde cep telefonu gözleri her zamanki ölü beyazı renginden son derece uzak, gayet capcanlı bir şekilde bakıyordu. ‘’ İnstagram da takipçilerimiz oldukça arttı ve tabi benimle iletişime geçmek istiyorlar, hikayeleri beğenenler var beğenmeyenler var merak ettikleri benimle alakalı şeyler var, sormak istedikleri bana söylemek istedikleri var. Bunları bugün cevaplandırmak ve seslendirmek istiyorum ’’ Bir ünlü şımarıklığı, bir sahte mütevazılık halleri vardı üstünde, parmağını telefonun üstünde gezdirip gülümsüyordu. Sevildiğini, ilgi gördüğünü, yada kendisine nefret duyulduğunu görmek bile aslında hoşuna gidiyordu. Unutulursan asıl o zaman ölürsün ya, hayalet hatırlanıyordu ve biliniyordu böylelikle. ‘’ Abi seni çok seviyoruz, hikayeleri hayatları çok içten anlatıyorsun, bize çok dokunuyor. Sana da dokunuyor mu? ’’ Hayaletin suratında bak şu haylaza der gibi bir ifade belirdi. Böbürlenme fırsatı ele geçirmiş olmasının sevinciyle söze girdi. ‘’ Teşekkür ediyorum, ben de sizleri seviyorum. Sevdiğim için buradayım, sevdiğim için anlatıyorum çünkü. Ben bana dokunanları anlatıyorum ve kısa zamanda da böyle coşkuyla karşılanması, merak uyandırması beni çok mutlu etti ’’ Parmağıyla ekrandaki yazıları kaydırıp bir sonraki soruya geçti. Ağzında yeni havalı bir sigara vardı. Sağlam bir nefes çekti ve ortalığı duman etti. Dumanların arasında da bir diğer soruya geçti. ‘’ Abi senin yüzünden sigaraya başladım, altta iban var aylık 300 lira ateşlersin. Soruma geçince burası kimsesizler mezarlığı gençler diyorsun ama dedem de sizi takip ediyor, o nasıl olacak? ’’ Telefonu tutan elini aşağı indirdi, seyirciden iyi orta almış, edeceği lafla golü çakacak Cem Yılmaz edasıyla konuşmaya başladı. ‘’ Olm ölüyüm lan ben, ölüyüm ölü. Hayalet sen bildin mi hayalet nedir? Ölmüş olan birinin ömür birikintisidir, bedeninden geriye kalan 21 gramıdır hayalet. Benim ciğerim mi var? Ben yaşarken ağzıma sürmedim şu zıkkımı neden ben bilmiyor muyum pof, pof içmeyi, ama yazık etmektense kendime ciğerlerime içmedim. Şimdi öksürtüp balgam yapsa da sonuçta ne olacak ruh kanseri mi olucam yani? Ha yaşarken içmedim diye çok yaşayıp kazık mı kaktım hayır, sonuç ortada yakışıklı bir ceset bıraktım ardımda ( tek kaşını kaldırıp söyledi bunu) Ama örnek alınacak tek bir hareketim yok o yüzden sana cevap olarak ben iban attım deden her ay 300 ateşlesin ona kendisini genç hissettirdiğim için ’’ Kendi kendine iğrenç iğrenç güldü gecenin bir saatinde mezarlıkta. Hızını almıştı, sıcak hissediyordu. Bir sonraki mesaja geçti. ‘’ Hayalet abi kimsesizler mezarlığı dedin, burada caniler teröristler var dedin, bize dram anlatıp duruyorsun. Ben seri katillere meraklıyım böyle caniler falan nasıl oluyor çok ilgimi çekiyor, yok mu orda öyle tipler? ’’ Suratı ciddileşti hayaletin. Vardı… Girişte ettiği bazı laflardan bu mesajla bir kez daha pişman oldu aslında. Ama bunu görev edinmişti. Kötülerin de bir hikayesi vardı elbet. ‘’ Var… ’’ dedi. Telefonun tuşuna basıp kapattı. Bir elini pantolonunun cebine attı telefonu da cebe koyup ve diğer elindeki sigaradan son nefesi çekip yere bıraktı mikrofonu yere atan rapçi edasıyla. ‘’ Var ve onlar da anlatılacak. Burada çok, çok kötü şeyler yapmış adamlar ve kadınlar var. Burada olmayı sonuna kadar hak eden karanlık ruhlar var. Kararmış ruhlar aslında, hakkında çok yanlış kanıya varılmış insanlar da var. Ben bilinenin ardındaki gerçekler, gerçeği betimleyen hikayeler için buradayım. Onlara da gelicez, takipte kal genç kardeşim ’’ Yeni bir sigara yaktı. Buraya her yeni gelen cesedin ruhu ile konuşmuş, her birinin hikayesini dinlemişti. Bu hikayelerden bazıları hala gün gibi aklındaydı ve bazen gece uykularının kaçmasına sebep oluyordu. Aslında bir yandan onların hikayelerini öteleyebildiği kadar ötelemek istemişti içten içe ama bu kaçınılmaz sondu elbet. Elini cebine atıp tekrar açtı sosyal medyasını. Son paylaşımının altına soru ve yorumları istemişti, son paylaşımı gece mezarlıkta çekilmiş bir resimdi. Resmi aslında selfie olarak çekmişti ama resimde hayalet olduğu için sadece bir karaltı olarak çıkmıştı, resmin ana detayı aslında arkadaki tabela olarak kalmıştı. ‘’23644 ’’ O gün bunu kimse sormadı, aslında kimse farkına da varmadı. Ama 23644 numaralı mezar, bir zamanlar kendisine ait olan bedenden geriye kalanlardan ibaretti. ‘’ bir diğer soruya geçtik. Bak nicke bak soran arkadaşın; vefasız tokmakçı. Nerden buluyorsunuz bu nickleri bilmiyorum. Soru şu; abi yengeyle niye papaz oldunuz ’’Yine elini cebine soktu. Bir şeyleri aşmış, atlatmış, deneyimlerini paylaşan öğreten adam tarzıyla, Süha Özgermi tavrıyla konuşuyordu bu sorunun cevabını verirken. ‘’ Olmadı gençler, biz ayrı matemlerin ruhlarıydık onunla. Uzatmanın da alemi yoktu açıkçası. Arkadaş dost kalabileceğimiz bir noktada birbirimize kalan zamanlarımız için başarılar diledik ve şimdi apayrı maceralara yelken açtık. Kendisine hala hayranım, her zaman da arkasındayım bir dostu olarak ’’ Ortalıkta gezinen fareden habersiz yeni soruya yöneldi başını sallayarak manalı manalı. ‘’ Abi geçen evde mum yaktık ayin yapıp seni çağırdık gelmedin, dedik vay be ne çabuk götü kalktı helal olsun ’’ Hayalet bastı kahkahayı. ‘’ Adımı bilmeden beni çağıramazsınız ki. Olsa ouja tahtan, adımı bilsen tamam anlıyim geliym, her şeyin bir yolu yöntemi var gençler, hem böyle işlere girmeyin davetsiz misafir çağrılarınıza kulak kabartır bir gelir var ya korkudan ne yapacağınızı şaşırır şişer kalırsınız. Sonunuz burası olur sizi öyle bir çarpar ki ananız babanız görse tanımaz hale gelirsiniz. O yüzden bir takım metafizik öğeleri harekete geçirmek istemiyorsanız, bu işleri kurcalamayın derim ben bir abiniz olarak ’’ Yeni bir sigara yaktı hayalet ve hafif kabarıklık yapmış bir toprak yığınının üstüne çöktü. Sıradaki soruyu okurken dizini ovuyordu istemsiz olarak. ‘’ Sevgili hayalet, sen insanların korktuğu, cismani olmayan bir varlıksın. Peki sen neden korkarsın? ’’ Hayaletin sırtından ensesine doğru bir soğuk yürüdü. O anlar geldi aklına. Azrail ile karşılaştığı an. Kalabalık içindeydi ama kendisi için geldiğini biliyordu. Demirin soğuğunu duyumsadı ve Azrail’ in sesini. Ölümün şekil ve vücut bulmuş hali. Korkunçtu… ‘’Açıkçası korktuğum bir şey yok. Olsa da söylemezdim. Korkularınızı tanımadığınız insanlarla paylaşmamanızı tavsiye ederim gençler ‘’ Yeni soruya geçti. Dışından okumadan önce kendisi bir içinden okuyup öyle dile getiriyordu. Bunu içinden okuyunca önce bir tuhaf oldu, sonra ise güldü. ‘’ Bakın bak soruya bak. Hayalet abi severek takip ediyoruz, tek kelime adamsın. Sorum geçen farenin üstüne oturdun ne sen onu hissettin ne o seni, iğrençsin abi bu nasıl iş? ’’ DEVAM EDECEK…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdem İlker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |