..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir deliyle aramda tek bir ayrım var. Ben deli değilim. -Salvador Dali
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yapıtlar > Yûşa Irmak




2 Mayıs 2023
Şiirdeki Roman…  
Yûşa Irmak
Roman duygusu hayatıma ne zaman karıştı, ne zaman giriş yaptı kestiremem, bilemem.. Bu ro­man duygusu da neyin nesi diye soracak olsanız, net bir şekilde yanıtlayamam. Ancak sezgilerle birkaç selam, kelam, hüsnü hitam…


:CHF:
Roman duygusu hayatıma ne zaman karıştı, ne zaman giriş yaptı kestiremem, bilemem.. Bu ro­man duygusu da neyin nesi diye soracak olsanız, net bir şekilde yanıtlayamam. Ancak sezgilerle birkaç selam, kelam, hüsnü hitam…

Romanın kesin, ana hatlarıyla belirlenmiş bir tanımı yoktur herhalde. Roman, elbette her şeyi anla­tabilir. Romanın dünden, bugüne ve yarına aldığı yol, nice değişimden geçmiş­tir. Hepsini biliyorum da söze dökemediğim o roman duygusu, ro­manlar için tek denektaşım olmuştur dün de bugün de.

Rahmetli Attila İlhan çoğumuzun ezbere bildiği şiirinde kendi roman duygusunu dile şöyle getirmiş:

“akşamlar bir roman gibi biterdi

jezabel kan içinde yatardı

limandan bir gemi giderdi

sen kalkıp ona giderdin”

Bir zamanlar ben de hep “Üçüncü Şahsın Şiiri”ndeki romanın etkisi altında kalmıştım. Akşamlar mı romana yakın, roman mı akşamın sona erişiyle coşkun; işin içinde bir kartpostal güzelliği olduğu muhakkaktı. Ya da jezabel kimdi? Kim olduğu merakımı çekmekle birlikte, bir roman için ille “kan içinde” yatması gerektiğine inandığım bir isim olmuştu. Sonra ayrılık vardı; aşkın çözülmüşlüğü vardı. –Üstelik, İlhan bu şiiri, her sabah divan otelindeki kafeye gidip gelirken yolda karşılaştığı ve adını bilmediği bir kız için yazmış.–

Zaten az ötemizde Attila İlhan romanı hep durur: Sokaktaki Adam, Zenciler Birbirine Benzemez, Kurtlar Sofrası.. Özellikle bu ilk At­tila İlhan romanlarında akşamlar sahiden roman duyuşlarıyla biter, şehirler çığlık çığlığadır, serüvencil yaşamalarda birileri kah­rolur, “yalnızlar rıhtımı”nda bir tango yükselir alçalır… Roman­cının özbe öz kendi dünyasıdır bu…

Sonraları -ne çok!- roman okudukça ne çok dünya tanıyacaktım! Karmakarışık, oburca okumalardı bunlar… Nihal Yalaza Taluy’un Dostoyevski ve Tolstoy’un yanı sıra Puşkin, Gogol çevirileri arasında en çokta Dostoyevski’de büyük acılar çekiyordum. Dostoyevski’nin 27 yaşında yazdığı Beyaz Geceler günlerimi gece­lerimi çaldı..

Daha ilk okuyuşumda Anna Karenina’ya, hem romana, hem Anna’nın kendisine âşık olmuştum. Anne büyük dans gecesine biraz geç katılıyor ve bir roman doğuyordu. Anne kar yağan gecede trenden iniyor ve kar altında Vronskiy’le karşılaşıyor. Anna operadan içeriye gi­riyor… Öyle art arda sahneler.

Anna Karenina’yı tanıdığım, görüştüğümüz, canlı bir kişiymişçesine görebiliyor, gözümün önüne getirebiliyordum. Bu yüzden be­yazperdedeki Anna Karenina’lar bende hep hayal kırık­lığı oldu.

Hatta, Handan’ı, Budala’yı, Kiralık Konak’ı okuduktan sonra, Anna Karenina’yla birlikte, yalnızca romanlara özgü, nasıl sıfat­landıracağımı hiç bilemediğim bir “kadın kahraman” kimliğiyle başbaşa kalmıştım. Handan, Nastasya Filipovna, Seniha, Anna’nın kız kardeşleri sayılamazlar mıydı?

Bihter, Aşk-ı Memnu’un mutsuz kişisi, bu gösterişli kadınla­rın yanı başında, yazık ki biraz sönük kalır. Bihter’de, kız kardeşlerinden biri sayabileceğimiz Emma Bovary’nin gönül çılgınlığı daima örtük kalmaya yazgılı bırakılmıştır.

Roman dünyasını var eden kişiler olabilir mi? Flaubert Madame Bovary’yi yazdıktan sonra bir “bovarizm”dir alıp başını gidiyor. Yakup Kadri, Kiralık Konak’ın Seniha’sında Madame Bovary’den esin­lere rastlanmasını gülümseyerek onaylarmış; Seniha’nın bovarizmin pençesinde can çekiştiğini söylermiş. Roman kişileri, bazen, başka roman kişilerine anne-baba olabiliyor gerçekten..

Attila İlhan Cumhuriyet’te makaleler yazarken ziyaretine gitmiştim ikibinli yıllarda… Odaya girer girmez elini sıktım. Yüzüme bakıp: “Senin gözlerinin içinde tuhaf bir ışık var! Parlıyor gözlerinin içi! Bu sevinçten mi?, Beni gördüğünden mi? Bilgiye olan açlığından mı?” diye sormuştu… Dedim: “Sizi gördüğüm için gözlerim parlıyordur. Bugün ben size Jezabel’i sormaya geldim. Acaba Jezabel bir roman kişi­si mi?, Bir romandan mı esinlenme?” diye sormuştum. Cevaben: “Bir değil, kim bilir kaç romandan!” dediğini yine işitir gibi oldum… Serüven romanları saymıştı, yetin­memiş, gençliğinde okuduğu Emile Zola’lara kadar geri dönmüştü bu soru karşısında.. Ama hep gençlikte, serüven romanları da Zola’lardaydı sanıyorum…

Yirmi beşli, otuzlu yaşlarımızda etkilendiğimiz eserler belki bizimle düşe kal­ka, kişilerini ardımıza takarak, hangi yaşantılarla kaynaşarak, günün birinde kendi düşsel dünyamıza yelken açıyordur. Kim bilir…

Zamanlar geçti, denemeler, şiirler, iktibaslar yaptım ben de yıllarca… Ama roman sanatının ıcığına cıcığına kadar gidecek bir yola girmeyi bir türlü göze alamadım. Çünkü romanın bir teknik işi olduğunu ben de artık kabullendim…

Ne var ki o dizedeki roman sırlarını hâlâ söylemez: “akşamlar bir roman gibi biterdi.”

Kalın sağlıcakla…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yapıtlar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Eşek Edebiyatı
High – Rise (Gökdelen)
Yabancı Gözüyle Türkler
Eski Kitaplar Neden Okunur?
Batılı Şiiri Bize Nasıl Sevdirdiler?
Körleşme
Mihr ile Mâh
El Ruido de Las Cosas Al Caer (Düşen Şeylerin Gürültüsü)
Uzak Nasıl Yakın Edilir?
Budalalık Nedir, Nasıl Keşfedildi?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
O Kelime!
İstanbul’u Düşünmek
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir
Gidene Yol, Kalana Yer Vermek
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.