"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Bu makalemi de ülkenin geleceği için bir tehdit olarak gördüğüm ana muhalefet partisi CHP’nin durumuna, tutumuna, tarihine ayırmak istiyorum. Buyurun… *** Evet, bilindiği gibi Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi kurulduğu günden beri merkez partisiydi ve her zaman da merkez de sivil ve asker bürokrasisinin bir temsilcisi olarak kalmıştı. Böyle olmasına rağmen elbette halktan da oy almıştır almasına ama hiçbir zaman halkçı bir parti olamamıştır. Partiyi zamanında, sivil ve asker bürokrasinin partisi olmaktan, halkın partisi olmaya dönüştürme işini ilk rahmetli Bülent Ecevit denemeye kalkmıştı. “Halkçı Ecevit” sloganıyla girdiği 1973 seçimlerinde parti o güne kadar aldığı en yüksek oyu almış olmasına rağmen, yine de tek başına iktidar olamamıştı. CHP’nin Ecevit sonrasında da deyiş yerindeyse, “aslına rücu” etmesi, daha somut bir biçimde söyleyecek olursam, yeniden “memur partisi” olması, Baykal’ın genel başkanlığında olmuştu. Rahmetli Baykal, CHP’yi, aslına en uygun biçimde temsil eden tek genel başkandı. Zira CHP’nin özü ve en sahih kimliği ile birebir örtüşen genel başkan görüntüsünü verebilen tek lider oydu. Bu nedenle, Baykal’ın, bir kaset komplosuyla tasfiyesi, CHP’de sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nun işine yaradı… Bugün partinin geldiği noktaya bakıldığında insanın gerçekten içi acıyor… Ama ben ümitsiz değilim. Hatta nasıl ki Ecevit sonrasında parti aslına rücu ettiyse, Kılıçdaroğlu partinin başından X’tir olup gittiğinde CHP yine aslına rücu edecek ve bu memleket için az da olsa dert çekebilecektir diye düşünüyorum. Bu noktada gelecekte Baykal’ın kızı Aslı Baykal’ı CHP’nin başında görebileceğimizi söyleyebilirim. Aslı Baykal tıpkı babası gibi, CHP’nin halkın değil, memurun partisi olduğuna ilişkin en sahih kimliği en doğru biçimde temsil edebilecek kabiliyette bir siyasetçidir. Elbette Muharrem İnce de öyle biri. Ancak o partiyle ipleri tamamen koparttığı için şimdilik pek mümkün görünmüyor. Fakat yaklaşan başkanlık seçimlerinde alacağı oy oranın yüksek çıkması şartları değiştirebilir… Evet, bir başka ihtimal daha var ki o da Kılıçdaroğlu’nun partiyi “aslına rücu” ettirmesidir. Peki Kılıçdaroğlu ABD, İngiltere ve Almanya’nın gazıyla böyle bir rolü üstlenebilir mi? Aslında mümkün. Nasıl mümkün? Şayet Kemal Bey, Sosyal Sigortalar Kurumunu yönettiği gibi partiyi de yönetirse bence mümkün. Kemal Bey CHP’yi bir PKK veya FETÖ partisi yapmaktansa memur partisi yapmayı başarırsa şuan ki oy oranından daha fazla arttırarak CHP’yi ülkede yine söz sahibi parti haline pekala getirebilir… **** CHP kurulduğu günden beri yani Atatürk’ün ve İnönü’nün genel başkanlıkları sırasında da böyle çatışmaları ve hizipleri yaşamıştır. Atatürk Cumhurbaşkanıyken, partide bir de biliyorsunuz İsmet Paşa hizbi vardı. Beri taraftan Şükrü Kaya ve Tevfik Rüştü Aras hizbi, Atatürk’ün ölümünden önce, İnönü’yü radikal bir biçimde tasfiye girişimi, Şükrü Kaya ve Tevfik Rüştü Aras hizbinden gelmesi, CHP içindeki bu hizipleşmenin en açık ve acıklı göstergeleri arasındaydı… CHP’nin 1950 sonrası muhalefet yıllarını, arşivlerden etraflıca araştırmış bir gazeteci olarak 1957’den itibaren baktığımızda Kasım Gülek’in “Gülekçi”ler’ veya (Kravatsızlar) diye anılan hizbi ile CHP’nin memur “‘lord”ları hizbi arasındaki mücadele, beklendiği gibi, Kasım Gülek’in CHP genel sekreterliğinden uzaklaştırılması ile sonuçlanmıştı.. Yani beklendiği gibi diyorum ki sözüm boşuna değil: Zira Gülek ve onun “‘kravatsızlar”‘ hizbi, adından da anlaşılacağı üzere, partinin “halkçı” kanadını temsil ediyordu. 1959 yılında Gülek gitmiş, yerine partinin en kravatlı adamı, “lord” İsmail Rüştü Aksal getirilmişti. Unutmamak gerekiyor: Aksal da, tıpkı Kılıçdaroğlu gibi Maliye bürokrasisinden gelmekteydi. Rahmetli Deniz Baykal’ın gidişinin (ya da gönderilişinin), Kasım Gülek’in gidişi (ya da gönderilişi) arasındaki benzerlikler de kimsenin dikkatini çekmedi. Gülek için hazırlanan komploları, mesela bir hostesle olan ilişkisini veya “Albay Fens Mektubu”nu hatırlayanlarınız olacaktır. CHP’li memurlar, partiyi halkçı bir çizgiye çekmek isteyenleri tasfiye etmekte fevkalade yeteneklidirler! Peki bugün CHP’de hizipçilik durur mu? Durmadı. Durmayacakta… En yakın tarihte de biliyorsunuz CHP’nin “master mind”ı Önder Sav, öte yandan Gürsel Tekin’in hizbi hala hafızalarımızda dipdiri duruyor. Yine Bolu Belediye Başkanı Özcan’ın durumu da böyle. Evet, CHP, Parti Meclisi listelerinde birbirlerinin ve öteki “hizbin” adamlarının üstünü çizerek, en altlardan listeye girebilen iki hizip başı olarak CHP hizip tarihinde yerlerini aldılar… Muharrem İnce’nin başını yiyerek onu merkez sola çeken girişimleri de bu şekilde okuyabiliriz… Bakalım, CHP’de daha ne hizipler göreceğiz. Hüsmen Aga’nın dediği gibi: “A be, bu Gülek’in, Baykal’ın tasfiyesinde de büüleydi, a be kim çikariye bu iddiaları büüle?” diyecek kişileri görebilecek miyiz? Kalın sağlıcakla…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |