..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > Yûşa Irmak




17 Ocak 2021
Aynaya Bakmak  
Yûşa Irmak
Sadece Türkiye değil, şimdilerde Avrupa da sık sık aynaya bakıyor. Şimdi ciddi ciddi sormak durumunda: ‘Ben kimim?’ Ön kabullerini, ‘eleştirel’ ve ‘demokratik’ yanının deşifre etmeye elvermediği arkaik yanlarını görüyor aynada.


:IHF:
Sadece Türkiye değil, şimdilerde Avrupa da sık sık aynaya bakıyor. Şimdi ciddi ciddi sormak durumunda: ‘Ben kimim?’ Ön kabullerini, ‘eleştirel’ ve ‘demokratik’ yanının deşifre etmeye elvermediği arkaik yanlarını görüyor aynada.

Ben Avrupa. Liberal hoşgörünün tohumlarından filizlenen demokrasilerin beşiği. Otoriter ve tahakkümcü yapılar karşısında azınlıkların da en az çoğunluk kadar eşit hak sahibi olduğu bir modelin temsilcisi oldum hep…
-Aslında bunu istiyor muydum?
-Aslında kişiliğim ve karakterim farklılıklara ‘açık’ oldu mu hiç?
-‘Öteki’ne saygıyı ‘öteki’ni kapsamak, kendime benzetmek gibi anlamadım mı?
-Benzetemediğim noktada ondan deliler gibi korkmaktan ve onu tehdit saymaktan fazlasını yapabildim mi?
-Mermer miyim, mozaik mi?
-Durum bu ise, Türkiye’nin bir AB ülkesi olması gerektiğini nasıl rasyonalize edebilirim?
-Son kertede bir güvenlik meselesi olan bu üyeliği kabul etmem ne denli güvenli?

***

Türkiye’yi Avrupa’dan ‘farklı’ kılan tek önemli ve belirleyici nedenin ‘din’ olgusu olduğunu kabul edelim. Bu Avrupalılar ‘feci halde’ Hristiyan olduğu için değil; bilakis Hristiyanlık gündelik hayatın küçük bir parçası olma noktasına geriletildiği halde, Müslümanlığın Ramazanıyla, Kurban Bayramı’yla giyim kuşamı ve örfüyle hayatın tümünü renklendirmeye aday bir din olmasından kaynaklanıyor. İşin garibi bu son derece önemli olgu Türkiye’yi isteyen kanatlarca savuşturuluyor ve vahim bir mevzuu değilmiş gibi yapılıyor. Oysa AB yolunda ilerlerken görüldü ki gerek Avrupa’da yaşasınlar gerekse Türkiye’de; kendilerine dini referans alarak yaşayan ve çok talihsiz(!) bir şekilde ‘Sünni’ olan Müslümanlar, AB sürecinde paylarına düşen bedeli herkes gibi ödeyecekler fakat din ve vicdan özgürlüğü konusundaki taleplerine eser miktarda karşılık bulamayacaklar.

Türkiye ile senlibenli canım cicim ilişkisi içindeki ‘kanatların’ görmezden gelmeleri şöyle dursun; eşikteki Türkiye ve onu oluşturan çoğunluğun dini, Türkiye’nin üyeliğine şüpheli bakan ya da Türkiye’yi birliğe istemeyen kamuoylarının gerekçelerine kulak tıkamayan düşünce grupları tarafından ciddiyetle sorgulanıyor Avrupa’da.

Türkiye gayrimüslimler, Kürtler, aleviler ile ilgili hummalı tartışmaları göğüsleme durumunda iken AB ülkeleri adına ve bir dizi gönülsüzlük gerekçesi üzerinde düşünülmesi size fazlasıyla narsist bir tavır gibi gelebilir.

Evet, ‘bizi istemeyen’ Avrupalı aslında bizi isteyenlere oranla daha kibirli, ama olaya ‘gerçek’ bir sorun üzerinden yaklaştığı da kesin: “Müslüman bir ülkeyi, farklı bir kültürü neden isteyelim?”

Müslüman bir ülkenin birliğe girmek istemesi devlet-ulus-vatandaş kavramlarının eski ama sağlam zeminine basarak gerçekleştirilen ‘çeşitliliğe açık olmamak için on sebep’ ya da ‘farklılık’ kutsal mıdır; farklı kültür neden ille de kutsanması gereken bir unsurdur tarzında mülahazalara kadar gidiyor. Çeşitli kültürlerle bir arada yaşamak kaçınılmazsa, farklı kimlikleri toplulukla uyuşabilecekleri noktaya kadar silikleştirmek, asimile etmek mümkün değil midir? konusu ‘şimdilerde’ açık açık dile geliyor.

Bu, batılı liberal demokrasilerin mevcut yapıları açısından bir çifte standart içermiyor; ama liberal hoşgörü projesinin özünde yatan ‘modus vivendi’ arayışı ile fena halde çelişiyor. Zira bu öz, farklılıkları memnuniyetle tanımayı ve hiçbir zaman tek bir iyi yaşam modelinin olmayacağını tevazu içinde kabul etmemizi gerektirir. Fakat bugünün batılı liberal demokrasileri Aydınlanma felsefesiyle iç içe geçmiş bir ‘akılcı uzlaşmalarla inşa edilecek ideal yaşam’ hedefine kilitlenmiş durumda. Bu hedef diğer kültürleri, diğer iyi yaşam tariflerini bir kusur olarak görüyor; hatta bunca ilerleme ve gelişmeye rağmen hala farklı kültürlerin, hala dini önemseyenlerin olabilmesini esefle karşılıyor. Bunun liberal felsefenin en miadı dolmuş yorumu olduğu, upgrade edilmesinin gerektiği de bir gerçek.

Yani, Türkiye’yi AB için problem olarak görmeyen tarafın, farklı din ve kültürlere sahip insanların bir arada yaşayabilmeleri için ‘silikleştirilmelerini’ önermeyen bir demokrasi anlayışı, bir modus vivendi arayışını projelendirilmesi lazım. Değilse azınlık haklarını bile ‘bölünme’ endişesiyle karşılayan Türkiye’nin çok kültürlüğü geniş yığınların mutabakatıyla kabullenemiyor oluşuna hayret edilmemeli.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kilidi Açmak
Chp’nin Psikopatolojisi
Ben Olsam Ne Yaparım
Chp, Gerçekten ‘demokrat’ Mıdır?
Sorumluluğa Davet
Bir Çatışma Zemini Olarak Kültür
Hizipçi Memur Partisi Chp
Siyasetin Kilidini Açmak
Chp: Eski Hamam, Eski Tas, Eski Nalın, Eski Tarz…
Huzuru Batıda Aramayın!

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İnsan Bu "X’tir Git" Diyesi de Gelir
Milletlerin Ruhunu Taklit Öldürür
Neyimizi Kaybettik
Sinema Kültürel Meselemiz Haline Ne Zaman Gelecek?
Yarın Bekleyebilir Şiir Kitabı Üzerine
Türk Sinemasının Ezberini Bozan Yönetmen
Seviye
Dikkat Bu Bir Siyasi Yazıdır!
Aldatmanın Cezası Nasıl Kesilir?
The Man Who Wasn’t There 2001 (Orada Olmayan Adam)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.