Hala çevrende bulabileceğin güzellikleri bir düşün ve mutlu ol. -Anne Frank |
|
||||||||||
|
İnsanları özgüven eksikliği, bir kara delik misali neden içerisine alıp yutuyor? Bilinmelidir ki insanoğlunun en büyük gücü, içindeki özgüvenden gelmektedir. Özgüven adı verilen duygu insanın ömrü boyunca olmazsa olmazıdır. Özgüven mahrumiyeti çözüme kavuşturulması lazım gelen, hayatımızda olumsuz etkileşimlere sebep olan bir problemdir. Sözü geçen bu problemin başlamasında aile içi şiddetin, daha da önemlisi ebeveyinlerin çocuklarına karşı uygulamakta olduğu şiddet, bu problemin başlamasında en büyük etkendir. Bizler çocuklarımızın özgüven mahrumiyetine son veremememiz halinde, evlatlarımızın hayatında telafisi imkansız kayıplar yer bulacaktır. Bu duygudan yoksun kalmak, insanoğlunun yolunun aydınlatılması için yakılan ışığın söndürülmesinin en önemli göstergesidir. Kendisine bu hayatın içerisinde var olduğunu hatırlatan bu kuvvetin eksikliği, çizdiği rotayı şaşırmasına neden olur. Onun için de insanın özgüven eksikliği adı verdiğimiz kara delikten kendisini kurtarması gerekmektedir. Bahsetmekte olduğum kara delikten kurtulmanın yolu, önümüzde parlaması icap eden motivasyon ışığından geçmektedir. Yolumuzun değişmesi ise hayatımızdaki dengelerin al aşağı olması anlamını taşımaktadır. İnsana en büyük zarar, düştüğü bu dipsiz kuyuda çırpındıkça batıyor olması halinde gelir. Düştüğü karanlığın içerisinden çıkabilmesi için kendisinden emin olmayan şahsa yeteri kadar özgüven duygusunun aşılanması gerektiği unutulmamalıdır. İnsanoğlu motive edilmediği, özgüvenden yoksun bırakıldığı takdirde yolunu şaşıran rotasız bir kaptan olacaktır. Bahsettiğimiz duygudan mahrum kimseler, yaşamları boyunca etraflarına karamsar bakarak kendilerini idame ettirme gayretine gireceklerdir. Akıllara kazınması lazım gelen bir şeyin de insanoğlunun özgüven duygusundan mahrum olarak yaşamak zorunda olmadıklarıdır. Bu düşünceye kapılarak hareket etmek ise karşısındaki kimseleri yok saymak anlamına geliyor. İnsan kendisine olan güvenini kaybettiği anda, ona benliğini hatırlatan her şeyinden bir çırpıda vazgeçmiş olur. Önüne çekilen sis perdesi kaldırılmadığı müddetçe dünyasının karanlığından kurtulması imkansız bir hal alır. Onun için de hayatında bir yol gösterici olarak bilinen özgüven duygusuna bir an evvel kavuşturulması, insanoğluna verilecek en büyük ödüldür. Hayatında parlaması gereken, motivasyon denilen ışığa hasret kalmaması için elimizden her ne geliyorsa onu yapmamız icap etmektedir. Her şeyin fazlası zarardır,elbette;fakat özgüven eksikliği insanoğlunun hayatında uğramakta olduğu en büyük kayıptan ibarettir. Bu yoksunluğa çare bulunmadığı süre içerisinde, sözü geçen eksikliğe sahip olan şahıs, yaşamı boyunca her daim ötelenen bir kişi olacaktır. Küçümsenmenin insana vermekte olduğu acının, ruhunda yarattığı tahribatın tarif edilmesine imkan olmamaktadır. Onun için de diyorum ki insanoğlunun elinden, hiçbir zaman onu motive eden özgüven duygusu alınmamalıdır. Aksine motivasyon sağlamak için karşımızdaki şahsı başarıya ulaşacağı farklı yollara yönlendirmenin gayreti içerisine girmemiz gerekmektedir. Bahsetmekte olduğum olayın olmasının yolunun da bizim özgüven eksikliği içerisinde bocalayan kimseye, bunun aksinin olduğunu hissettirmemizden geçtiği göz ardı edilmemelidir. Eğer biz, bize ihtiyacı olan kardeşimizin yanında olmaz; sırt çevirmeyi tercih edersek en büyük kötülüğü yapacağımız aşikar. Üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmez, bize ihtiyacı olanlara sırt çevirmekten vazgeçmezsek bencilliğin rüzgarına kendimizi kaptırmış oluruz. Hayatımızı egoistliğin eline terk etmemiz, kendimize verdiğimiz en büyük ceza olacaktır. Bu da insan hayatında özgüven eksikliğinin meydana gelmesine davetiye çıkarmak anlamı taşımaktadır. İnsanoğlunun hayatında büyük kayıplar oluşmasında önemli bir yer bulan özgüven eksikliği olmaması için muhatapları üzerine düşen vazifeyi eksiksiz yerine getirmekten kaçınmamalıdır. Demem o ki; bu hayatta bir tek ben varım, bana bir şey olmasın, gerisinin nazarımda önemi yok fikrine kapılmamak, bize düşen birinci vazifedir. Özgüven yoksunluğu dediğimiz kara deliğin insanları içerisine alıp yutmasına hiçbir şekilde müsaade edilmemelidir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hüseyin İbiş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |