Yaşama karşı sımsıcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Her devlet yönetimi, Neolitiği insanlara en önemli tarih, doğa ve kültür eğitimi olarak öğretmelidir. Bugün çoğu insan, Neolitik kelimesini duymadığı gibi ne olduğunu dahi bilmiyor. Torağa ise basit meta şeklinde bakıp hunharca kullanmakta. Neolitik insan ile, günümüz insanı arasındaki farklılık şu iki mantıkla daha net ifade edilebilir. Neolitik Çağ'ın Mimarları Ana Tanrıçalar; yaşamın temel düşüncesine toprak, su, Ateş, (Güneş) ve insanlığı kutsayarak insanileşmeyi başarmıştır. Kral Tanrı ve Tek Tanrıcı Babaerkillik; toprak, su, ateş (Güneş) ve insanı sıradan meta (Köle) görüp özünü inkar ederken, görmediği Tanrı ve maddiyatı kutsaması canavar insanı yaratmış oldu. İki büyük çağ insan yaşamı arasındaki bu önemli fark kavramadan, insanın yeniden nasıl hayvanlaştığını anlaması mümkün değil. Bunun anlaşılmamasının önündeki en büyük engellerden birisi devlet yönetimleridir. İstisna devlet yönetimlerinin dışında diğer hepsi, Ana Tanrıça yaşamı öğretmezler. Örneğin Anadolu ve Mezopotamya'da “Toprak Anadır” öz deyiş vardır. Bu öyle durup dururken laf olsun amacıyla ifade edilmemiştir. Canlı cansız tüm varlıkların yaşamının toprakla mümkün olduğunu ifade eden derin bir felsefi düşüncedir. Ve insan toprağa bağlı olduğu kadar insandır der. Tarım öncesi, Peleolitik Çağ insan toplulukları da bir araya gelip yaşadılar. Fakat sadece doğada hazır yetişen ot ve meyvelerin yanında, ağırlıklı geçim kaynakları avlanmaktı. Avcılık bilindiği gibi sürekli gezginciliktir. İstisna alışkanlıkların dışında kalıcı bir düşünce ve planları yoktu. Avcı insanlar nerede daha çok av varsa oraya göç etmeleri, av ve toplayıcılığın dışında başka bir yeteneklerini gelişmiyorlardı. Neolitik tarım yaşamı; insan düşüncesinin tarihte ilk defa yeterince çalışmaya başladığı milattır. Bu dönemden itibaren insanın birçok gizli yetenekleri ortaya çıkmış olup ortak üretmek, ortak tüketim ve ortak (İlkel Komünal) yaşam mantığı, Neolitik Ana Tanrıçaların eseridir. Düzenli, bilinçli ve insana yakışır olan tüm eserler, tarımcı toplum sayesinde gerçekleşmiştir. İnsan ne zaman topraktan (Doğa) kopup, hayal ürünü tanrı ve kimyasal suni ürünlerle beslenmeye bağlaması, genetik yapıdan başlayarak ahlaksızlaştı. Bireysel kapitalist bu bencillik, Kral Tanrı, tek tanrıcı dinler ve modernizmle, “Kapitalist Yetenekli Üst Hayvani” Canavar insanı yarattı. Aslında modernlik; her şeye sınırsız, görgüsüzce sahip olarak yaşamak değildir. Gerçek modernlik, hayati önem arz eden yerde ihtiyaç duyulan araçları uzun süre kullanılacak şekilde doğayı tahrip etmeden üretmektir. Haftalık mantar yetiştirir gibi sınırsız, gereksiz suni beslenme, mal, ürün, teknik üretmek, insanın doğal genetik yapısı ve ahlak duygunu öldürmektir. Bilindiği üzere Homo Sapiens'te dahil insansı bütün türler, Neolitiğe kadar hayvanlara yakın içgüdüsel ve daha çok çevresel (Dışsal) etkiler doğrultusunda, klanlar şeklinde yaşamlarını sürdürürler. Neolitik Çağ'la Homo Sapiens, hem çevresel (Dışsal) hem de içsel (Bilinç) yapısını kullanması neticesinde, tarımla birlikte aile, ev, insan ilişkileri gibi yüzlerce insani sosyal yaşamı icat etti. Bu düşüncenin üst dinamik yapısı, Tanrıça anlayışındaki komünizmle en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Sapiens; tarım başta olmak üzere icat ettiği her şeyi, sorgulama mantığı, tecrübe ve eğitimi buna ekleyerek, yüksek akıl sahibi oldu. Eğitim ve bilinçle sorgulama yapmayan insanın düşünce yeteneği, her zaman pasiftir ve çoğunlukla bir işe yaramaz. Sorgulayarak yaşayan Sapiens, en az 10 bin yılda bunu başarabildi. Tanrıça Komünal Yaşamın Temel Kaynağı; kadının analık doğasındaki hücrelerin, her zaman pozitif elektron yüklü güdüler doğrultusunda hareket etmesiyle gerçekleşen durumdur. Bunun özü kadın hümanizmidir. Hümanizm erkekte de mevcut olduğu halde, istisnaların dışında erkelerin kadından ayrıldığı en önemli noktası, cinsel dürtüleridir. Kadınlar cinsel dürtüde daha sakin serin kanlı, aklına danışarak hareket eder. Erkekler cinsel dürtüde sabırsız aceleci, aklı geriye itip egoyla hareket edendir. Bu gerçeklikten hareketle insanı ahlaksız ve hırsız yapan sebeplerin başında, her zaman cinsel dürtüler, maddi manevi tapınmacı egoizmdir. Kadınların analık duygularıyla Neolitikte insanileşen insan, erkeğin babaerkil duygusuyla neden tekrar canavarlaştı? Sorusu cevaplanması gereken önemli konulardandır. İNSANIN İNSANİ DOĞASINDAN UZAKLAŞMASI: M.Ö.5000'li yıllara kadar, Tanrıça komün düşüncesi en büyük kültür, inanç ve yaşam olarak etkisini gösterdi. Bu tarihten itibaren toplumsal yönetimi eline geçiren Kral Tanrılar ile Tek Tanrıcı Peygamberler, (Ataerkillik) Ana Tanrıça kültürden aldığı güçle, birçok şeyi icat etse de her geçen gün hayali tanrısal tekçilik en büyük hedef olmuştur. Birbiri ardına ortaya çıkan Tek Tanrıcı peygamberler, merkantalistler ve kapitalistler yazı, matematik, ticaret, el sanatları, fizik gibi icatlara rağmen, tanrı adıyla kişi ve maddi üstünlüğe tapınmalarıyla, insanlığın köküne dinamit koymuşlardır. Ataerkil bu düşüncenin ortaya çıkması, erkek cinsel dürtü ve duyguların bir sonucudur. Duygu ve hisler; hayvani türlerde içgüdüsel dışşal doğal şekilde gerçekleşirken, insan duyguları içsel ve dışşsal etkilerle birlikte, iki temel biyolojik yapıda hareket eder. Bunlardan birisi; negatif elektron yüklü cinsel hücrelerin doyumsuz, sahiplenici ve saldırgan ahlaksızlığa dayanması. Diğeri ise; mantığın (Akıl) mevcut olduğu pozitif elektron yüklü hücreler doğrultusundaki harekettir. Ancak doğal beslenme, doğru eğitim ve doğru terbiye edilmeyen her insanın, negatif elektron yüklü egoist cinsel güdülerinin her zaman etkin olduğu akıldan çıkarılmaması gerekir. Kral ve Tek Tanrıcı Dini Peygamberlerin hepsinin erkek olması, negatif elektron yüklü cinsel güdülerine büyük önem vermelerinin sonucudur. İstisna kişilerin dışında bugüne kadar hiçbir devlet yöneticisi ve sermayeci, peygamberleri sorgulamaz. Çünkü bu güçler erkeğin doğasındaki cinsel egoist dürtü sayesinde, makam ve varlıklara sahip olduklarını çok iyi biliyorlar. Tek tanrıcılığa tapınarak onun sözde ahlak ilkeleriyle insan olduğunu düşünen bu anlayış, ataerkil tekçi, cinsiyetçi ve tapınmacı ahlaksızlıktır. Bu mantık önce anasını, kadını, kız kardeşini, kan bağından olmayanı veya kendisine itaat etmeyen herkesi, aşağı görüp katlederek insanlığın çerçevesini çizmişlerdir. Arkasından Allah adına tüm varlıkların kendilerine ait olduğunu yüce kültür diye topluma kabul ettirmeleri, savaş, çatışma, kıskançlık ve ahlaksızlıklar en büyük armağanları olmuş. İnsanlık tarihine olumlu ve olumsuz iz bırakmış bu iki anlayışın özet ise şu şekildedir. Neolitik Ana Tanrıça Komünal Kültür; bencillik, üstünlük, tekçilik ve ukalalık gibi insanlık dışı duygular söz konusu olmadığı için, ahlaksızlıkların yaşanmasına fırsat verecek hiçbir zemin bırakmamıştır. Ataerkil Tekçi, Cinsiyetçi Kültür; bencil, tekçi, ukala, üstünlükçü ve görmediği tanrıya tapınmayı temel kültür edinmesi, ilkel modern her türlü ahlaksızlığın doğmasını normal görmüştür. İşte hayvan ile insanın, üç bölümde ifade etmeye çalıştığımız gibi önce doğal dinamik yapıyla birbirinden ayrılırken,Tanrıça komünalizmle insanileşti. Ataerkil egoist maddi ve tanrıcı teklikle canavarlaştı. Doğanın, canlıların ve insanın bu tarihsel evrimi doğru, gerçek şekilde öğrenilmediği sürece, insani barışçıl yaşam asla mümkün değildir. Cemal Zöngür KAYNAKLAR İsmet Gedik – DOM ve Toplum, Facebook Sayfası. Yuval Noah Hariri- Sapiens Prof. Dr. Lauann Brezendine – Erkek Beyni Prof. Dr. Lauann Brezendine – Kadın Beyni Robert E. Park – İnsanın Doğası Politzer – Felsefenin Temel İlkeleri Alfred Adler – İnsanın Doğası Marks – Kapital 1,2, 3 Cilt Eugene Enriquez – Sürüden Devlete David Eaglemenn – Beyin Doğan Cüceloğlu – İnsanın Davranışı
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |