Bu kitap çok gerekli bir açığı dolduruyor. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
İnsanlar ilk doğduğu sosyal çevrede atalarından miras kalan kültürle yaşamı anlamaya çalışırrlar. Daha sonra bazı toplumların birinci ve ikinci kuşakları, bazı toplunların ise üçüncü kuşağı, çeşitli nedenlerle kültürel değişimlere uğramışlardır. Bu değişimler din kültürü başta olmak üzere dil ve mekan (Coğrafya) şeklinde gerçekleştiği görülmektedir. Kişi ve toplumları değişimlere mecbur eden nedenlerin başında, şu iki olay büyük rol oynamaktadır. Bazen başka toplumların saldırı ve baskıları, bazen de iklimsel ve ekonimik nedenlerdir. Dünyada birçok toplumun yaşamsal gerçekliği bu doğrultuda olduğuna göre, Türkler bundan nasıl etkilenmişlerdir? Burası çok büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü Türklerin din, dil ve bölge değişimlerini incelediğimizde, dünyadaki diğer toplumların yaşadıklarından daha derin onormallikler görülmektedir. Bunlara geçmeden önce, Türklerin yaşanmış olan gerçek tarihlerini özetleyerek devam etmeye çalışalım. Mevcut elde bulunan kaynaklardan da anlaşıldığı gibi, Türkler Orta Asya kıtasının Ural-Altay dağ etekleri ile, Seyhun ve Ceyhun ırmağı kıyılarında, kendilerine has Şamanist dini bir kültürle hayata başlamışlardır. Yaklaşık olarak m.ö. 250 yıllarından itibaren, Doğu Hun, Batı Hun ve Göktürk devleti adıyla, Şamanist din ve öz Türkçe dil yapısını m.s. 700 yıllarına kadar yaşatmayı başarmışlardır. Türklerin belirtilen tarihlerden daha önceki yaşamlarıyla ilgili birtakım abartılı ifadeler olsa da doğruluğu kanıtlanmış değildir. Örneğin m.ö.7000’lerde Sibirya`nın doğusunda yaşadıkları, daha sonra Türklerin ilk İmparatorluklarının m.ö.1700’lere kadar götürülmesi gibi düşüncelerin ileri sürülmesi. Bu tarihlerde Türklerin devlet ve yaşam politiklaraını kanıtlayacak herhangi bir belge mevcut değildir. Sadece varsayımlara dayanılmaktadır. Diğer bir yanlış ifade ise, 114 Türk Boyunun hepsini birer devlet gibi gösterilme çabalarıdır. Orta Asya’dan göç eden Selçuk Bey liderliğinde yaklaşık 12 Türk Aşireti, Müslümanlaşarak miladi 1030 yıllarında Büyük Selçuklu, 1177’de Anadolu Selçuklu ve 1299’da Osmanlı adlarıyla devlet kurmuşlardır. Ancak bunların hiçbirisine Türk devleti denilemezÇünkü devletin resmi dili Farsça ve Arapça olurken, din kültürü ise Arap İslam kurallarına göre şekillenmiştir. Türklükle ilgili herhengi bir bağları söz konusu değildir. Diğer taraftan İslamiyet’i kabul etmeyen Türk Oğuz boylarından Türkmen, Yörük, Çepni, Peçenek, Kıpçak, Tahtacılar ve Uygurlar Şamanist ve Manicilik inancıyla asırlar boyu yaşamayı sürdürmüşlerdir. Şamanizmin Türk kültüründeki önemini ve özelliklerini kısaca şöyle ifade edebiliriz. Şamanizm; Dualist Dinler içerisinde yer alan ikili bir tanrı inancına sahiptir. Bunlar; Kara Bö (Kötü Tanrı) ve Ak Bö (İyi Tanrı) şeklindedir. İbadet biçimi ise, yaşadıkları Obaların merkezinde büyük çadırlar kurarak, yazları önünde, kışları ise içerisinde yaktıkları ateşin etrafında toplanıp, Kadın Kamlar (Dini Bilgin) rehberliğinde müzikle birlikte çesitli Şaman Beyitleri söyleyerek ibadet ederler. Şaman dininde ilk dönemler Kadınlar Dini yetkinlik ve Bilginlik yaparken, daha sonraları bu görevi Erkeklerin de yürüttüğüne şahit olunmaktadır. Ve aynı zamanda, Şaman Kadınlar, yaşadıkları çağın Lokman Hekimleridirler. İslamiyet’i Kabul eden Türk yöneticilerin büyük çogğunluğu, toplumun Şamanizmi unutması ve terk etmesi için, Şaman Kadınları Büyücü Cadılar olarak aşağılamayı hâlâ sürdürmektedirler. Halbki ilk Tıp Bilimi Büyücüler, Simyacılar ve Kimyacılar sayesinde günümüz modern şeklini almıştır. Şamanizm inanç ve yaşam şeklinde erkek egemenliğinden asla kimse bahsedemez. Aile ve toplumsal yönetimde kadın (Ana) başta gelmektedir. Kadının bulunmadığı yerde, anayı temsilen “Baba veya Kadının Eşi” yerine getirmektedir. Daha açık bir ifadeyle, Ortaçağ'da tek tarnrılı karanlık düşünceler hâkim olmaya başlarken, adlarını saymış olduğumuz en az yedi Türk Oğuz Boyu buna karşı direnmişlerdir. İslamiyet’e karşı direnen Türk Boylarının ne kadar yerinde bir tavır koyduklarını şundan anlamaktayız. Kırık dökük şekilde de olsa Şamanizm’den kalan ve gümüze kadar getirilen Kızılbaş Alevi Türklerin İnanç, yaşam ve insani ilişkilerini gösterebiliriz. Çünkü bir toplum kadına dini, hukuki ve sosyal özgürlüğü tanımıış ise o toplumun kültürü çağdaşlığın özü demektir. Türkiye’de dahil İslam ülkelerine baktığımızda, Müslümanlığın var olduğu günden bu zamana kadar kadın aşağılanmaktadır. Kadını hayvanla eşdeğer görme, çoçuk doğuran makina, saçı uzun aklı kısa ve cinsel obje şeklinde görmeyi sürdüren bir anlayış, Allahın dini de olsa yerin dibine sokulmalıdır. Bu yüzdendir ki, İslamiyet dünyanın en geri topluluklarını oluşturmaktadır. Şimdi gelelim Türklerin günümze kadar Şamanist inanç kültürüyle yaşasaydılar, gelecekleri nokta ne olurdu? Bu değerlendirmeyi iki ana temel yapıdan yola çıkarak cevaplayabiliriz. Birinci nokta; Şamanizm, Şintoizm, Hinduizm, Brahmanizm, Budizm, Zerdüştlük, Manizm, Taoizm ve Konfuçyüs gibi inançların mevcut olduğu Asya ülkelerinin gelişmişlikleri, Türklerde de mümkündü. İkinci bir önemli değerlendirme noktası ise, toplumsal yapılarda kadının erkekle maddi, manevi, sosyal ve hukuki açıdan aynı haklara sahip olan Batı ve Avrupa ülkelerini örnek gösterebiliriz. Müslüman olmayan Asya ve Uzak Doğu ülkelerinden Japonya, Çin, Güney Kore ve Hindistan’da kadın üzerinde herhangi bir dini baskı ve aşağılama olmadığı için, bu ülkeler sosyal ve hukuk başta olmak üzere teknolojik açısından önemli gelişmeler kaydetmiştirlerdir. Bir toplumda kadınların din, hukuk, ekonomik, sosyal ve siyasal olarak erkekle aynı haklara sahip olması demek, o toplumda gelişmesinin önünde herhangi bir engel kalmamış demektir. Türkler; Asya’nın ortak kültürel yapısıyla birlikte, Anadolu gibi zengin kültür ve ticaretin merkezinde bulunduğu halde, İslamiyet’i kabulle birlikte Asya ve Avrupa ülkelerinden daha geri bir duruma düşmüşlerdir. Eğer Türkler İslamiyet yerine, Şamanizm din kültürüyle yaşasalardı, gelişmiş Asya ülkelerinden daha ileri bir seviyede olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü Türkler diğer Asya toplulukları gibi, arayışçı bir karaktere sahiplerdi. Ancak ne zaman ki İslamiyet’e sarılmaya başladılarsa, o günden itibaren yerinde saymaya devam etmektedirler. Buna örnek olarak her iki Selçuklu Devleti ve Osmanlı`nın ekonomik politikalarındaki “Talan ve Ganimet” mantığını gösterebiliriz. Bu yüzden üç tane büyük İmparatorluk tuzla buz olmuştur. Diğer yandan Orta Asya`da yaşayan Türk devletlerinin durumu da pek farklı değildir. Cumhuriyet Türkiyesi ise, her seferinde İslam mantığını öne çıkarması yüzünden, hiçbir bilimsel teknik icata imza atmamıştır. Sürekli başkalarından satın alarak kullandığı araçlarla modern olduğunu iddia etmektedir. Ve Türklerin bu şoven yapılarına bütün dünya gülüp geçmektedir. Sonuç olarak; Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet yönetimleri, Anadolu gibi ekonomik ve kültürel zenginliğe sahip bir bölgeye yerleşmelerine rağmen, ileri ve modern bir toplum olamamışlardır. Bu yüzden insan sormadan edemiyor. Acaba Türkler, Müslümanlık yerine Şamanist kalsaydılar, daha mı ileri bir toplum olurlardı? Evet Şamanizm’de, İslamiyet’in sahip olduğu kadını aşağılama, ırk ve cinsiyet düşmanlığı gibi benzer egoist saplantılar mevcut olmadığı için, daha ileri bir Türk toplulumu olabilirlerdi. Kaynaklar: Misea Eliade. Şamanizm - İmge yayınları. Ethem Xekgin. Alevilik ve İslam - Doz yayınları. Ali İsa Nijat. Kızılbaşlar-Yurt yayınları. Musa Şanak. Mezopotamya`da Dinlerin Doğuşu - Aram yayınları. Felicien Challaye. Dinler Tarihi- Varlık yayınları. Fuat Bozkurt. Türklerin Dini - Cem yayınları. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |