..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Din > Cemal Zöngür




21 Temmuz 2016
İslamiyet Yeniliğe Açık Bir Din Midir?  
Bin beş yüzyıldır kanayan yara İslamiyet'i daha yakından anlamak için yapılan bir analiz.

Cemal Zöngür


Sürekli yücelik ve kutsallık yüklenen İslam dini, inanıldığı tüm toplum ve bölgelerde, neden bir türlü barış ve huzura sahip olamamıştır? Ve bu sorunun ilk akla getirdiği cevap şu olsa gerek. Ya atfedilen yücelik tamamen gerçek dışıdır veya İslam; Arap toplumun dışında diğer kültürlerle bir türlü uyuşmadığı ortaya çıkmaktadır.


:BJFE:

İslamiyet'in yeniliğe açık bir din olup olmadığını söylemek için, Müslüman ülkelerin gerek kendi içlerindeki insani ilişkileri, gerekse diğer toplumlarla barış içerisinde yaşayıp yaşamadıklarına bakarak söylemek mümkündür.
İkinci bir önemli nokta ise, ortak toplumsal fayda sağlayan pozitif bilimler ve teknolojik araçların icadının kullanım şekli de önemli bir değerlendirme diyebiliriz. Ancak yenilikler bireylerden tutalım her toplum ve siyasi yapılarda farklı çağrışımlar uyandırmaktadır.
Örneğin kimi kişi ve toplumlar yalnızca yeme, içne, giyinme ve kullanmış olduğu araçlara göre yeniliği anlarken; kimi birey ve toplumlarda ise, düşünce, eğitim ve çevresiyle kurmuş oldukları ilişkilere göre yorumlamaktadır.
Dünya toplumlarının büyük bir çoğunluğunda yenilikçilik, genellikle teknolojik gelişmelere bağlı olarak düşünüldüğünden, doğanın ve insanlığın geleceği ne kadar tehlikeye atıldığı ise, hala tam olarak hesap edilmiş değildir.
Genellikle Yenilikçi ve modernliği kendi yaşam felsefeleri sayan Avrupa, bazı Asya ülkeleri ve diğer Batılılar, dini yapılar başta olmak üzere, insan ilişkilerinde ve pozitif bilimlerde önemli aşamalar kaydetmişlerdir. Ancak bu demek, her şeyi doğru yaptıkları anlamına gelmemektedir.
Özellikle adı geçen bölge ülkeleri aşırı derecede ve anormal düzeylerde teknolojik üretim ve dağıtımını yapmaları neticesinde, doğa ve insanlık ciddi anlamda tehdit altındadır.
Halbuki aşırı derecede Teknolojik araç ve gereç üretmektense, Evrensel kurallara göre başta doğayı tahrip etmeden ve aynı şekilde insan yaşamını koruyup kolaylaştıran ortak sistemlerin icadıyla, insanlık önemli tehlikelerden korunmuş olacaktır.
Bunun için de tüm dünyaya hitap eden bağımsız Akademik kurumların araştırmalar yapıp, insanları aydınlatılması gerekir. Maalesef bağımsız ve ciddi bir Akademik kurumun olmaması yüzünden, bireyler daha çok kendi çabalarıyla bir sonuç elde etmeye çalışmaktadırlar.
Bu da sürekli bireysel ve kendini düşünen bir matığı oluşturduğundan, bahsi geçen ülkeler daha hızlı ve rekabetçi bir şekilde teknolojik yarış içerisine girmiş bulunmaktadırlar.
Buraya kadar kendisini modern ve yenilikçi gören ülkelerin genel yapılarını kısaca özetledikten sonra, içerisinde bulunulan teknolojik çağa rağmen, hala 1500 yıl önceki İslam mantığında ısrar eden Müslüman ülkelerin durumunu daha yakından incelemeye çalışalım.
Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları bölgelerden Asya, Afrika ve Uzak Doğu ülkelerinde, İslam topluluklarının hiçbirinde yenilik diye herhangi bir düşünceleri bulunmamaktadır. Çünkü İslam mantığı tüm yenilikleri Şeytani olarak görmektedirler.
Diğer taraftan dünyada icat edilen her yeni araç ve gelişimi satın alarak hor ve görgüsüzce kullanmaları, İslam toplumluklarında tedavisi kolay olmayan bir hastalıkla yaşandığını söylemek haksızlık olmasa gerek. Gerçekten bu toplumların mevcut psikolojileri içler acısı bir durumdur.
Nedeni ise; bu toplumlar İslam din kurallarına göre yaşayıp, her şeyin İslam'ın emrettiği şekilde olmasını istemeleridir. Buna rağmen ne kendileri bir şey üretirler ne de üretenlere saygı ile yaklaşmayı asla düşünmezler.
Müslüman ülkelerin ikinci bir çelişkileri ise, yenilikleri sadece giyim, kuşam ve kullanılan araçlara göre değğerlendirip, dış görünüme önem vermeleridir.
Dış görünüm şeklinde yeniliği anlayıp yaşayanların başında Türkiye ilk sıralarda yer almaktadır. Çünkü Türkiye hala basit mekanik üretimlerin dışında, diğer tüm ağır sanayi ve teknolojik makinaları her zaman dışarıdan satın almayı sürdürmektedir. Veya tüm ihtiyaç duyduğu teknolojik ürünleri ithal ederek topluma sunmaktadır.
Müslüman ülkeleri böyle bir mantığa mecbur eden yapı ise, İslamiyet'in 1500 yıl önceki dünya ve insan zekasına göre yaşamayı istemesidir.
Halbuki günümüzdeki dünya ve insan zekası ile 1500 yıl önceki dünya ve insan zekası arasında tahmin edilmeyecek büyüklükte değişim ve yenilik gerçekleşmiştir.
İslam ülkelerinin büyük bir çoğunluğu bundan 30-40 yıl önce, başta telefon ve televizyon olmak üzere, elektronik eşyaların hepsini Şeytan icadı deyip, kullananları şeytanlıkla suçlayarak, Televizyonları sokak ortasında param parça ederlerdi.
Ama bu gün bakıyorsun aynı İslam mantığı devam ettirildiği halde, herkesten çok kendileri bu icatları hor ve görgüsüzce kullanmaktan en ufak bir çekince duymamaktadırlar.
Bununla ilgili İslam'a yapılan eleştiriler çoğalınca, bazı dini Alimler (Sözde İlim Adamları) efendim Kuranda teknolojik icatlarla ilgili şöyle Ayetler var, kimse İslam toplumunu bununla suçlayamaz gibi bir takım asılsız savunmaları yapsalar da, eski tutumlarında en ufak bir değişiklik görülmemektedir.
Ve yine aynı şekilde bir takım Dini Alimler (Sözde İlim Adamları) Kurandaki Ayetlerle göstermelik bağlantılar kurup, Hadis ve Fıkıhlarla toplumsal yaşama cevap olmaya çalışsalar da, çok fazla bir şey değişmemiştir.
Bununla sözde Kuranda her türlü bilimin var olduğu, batılıların Kurandaki bu kaynakları kullanarak bilimsel çalışmalar yaptıklarını iddia edip dünyaya yalan söylemekten de asla çekinmemektedirler.
Madem Kuranda her türlü bilimsel ibareler vardı, sizler neden icat etmediniz? Ya da icat edilenleri neden sürekli şeytan icadı olarak değerlendirmektesiniz? Bu tür sorulara verecekleri hiçbir doğru cevapları bulunmamaktadır.
Çünkü Kuranda, basit bir iki Fen Bilgisi ile insanların Arap çöllerinde nasıl ilişki kuracaklarının dışında başka hiçbir kaynak bulunmamaktadır.
Bu yüzden, İslam ülkeleri sürekli ikilem arasında kalıp, psikolojik açıdan Büyüklük (Megalomani) ve Aşağılık Kompleksi içerisinde, çatışmalı bir ruhla yaşamlarını sürdürmektedirler. Bunu şu gerçeklerden anlayabiliyoruz.
Araplar başta olmak üzere diğer Müslüman ülkelerin hemen hemen hepsi, İslami anlayışla bir yere varamadıklarını bildikleri halde, Bağnaz din ve ırk milliyetçiliğine sarılarak bu açıklarını kapatmayı düşünmektedirler.
Bu tutucu ve bağnaz anlayışı, topluma rahat şekilde aşılamaları için de, ciddi bir Büyüklük (Mogalomani) hastalığına sarılmışlardır. Çünkü Müslüman topluluk olarak önce kendilerini beğenmiş bir yapıyı oturtmadan, diğer kültür ve değişimlerin asimilasyonundan kendilerini koruyamayacaklarını bilmektedirler.
Bu da doğal olarak Müslümanları bencil ve bağnazlaştırırken, diğer taraftan da başka toplumların yeniliklerine özenmesini yaratmaktadır.
Ve Müslüman ülkelerin hepsi, batının icat etmiş olduğu her türlü araç, gereç ve malzemeleri kullanmalarına rağmen, batıyı şeytan ve kafirlikle suçlamayı da ihmal etmemektedirler. Bu düşünceyle birlikte Müslümanların ne kadar karanlık bir karakterle yaşadıklarını söylemenin dışında, farklı bir ifade şekli bulunmamaktadır.
Çünkü icat edilen her yeni teknolojik araçlar, İslam'ın temel mantığına göre haramdır. Neden? her şeyi tanrı var eder de ondandır. Böylece sürekli bağnazlaşmayı tek kurtuluş yolu görmektedirler.
Radikal bu İslami anlayışlar bulundukları her yerde, her türlü yeniliğin gelişmemesi için çeşitli engel, baskı ve şiddeti uygulamayı büyük bir Allah ve İslam sevgisi olarak görmektedirler.
Aynı şekilde İslam'ın içinde olup yenilikten bahsedenlere ise, İslam'ı inkar ediyor diye suçlaması, İslam'da her zaman derin bir çatışmanın olduğunu göstermektedir.
Bu da giderek İslam'ın daha da radikalleşip bitişe doğru hızlı bir yol alışının en açık ifadesidir. Tüm gerçekler bu şekilde iken, İslam'da henüz "Yeniliğin" var olduğunu söylemek şimdilik ve de yakın gelecekte mümkün değildir.

Cemal Zöngür



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın din kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (1)
Hz. Ali ve Ehlibeyt Alevi Midir?
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (3)
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (2)

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Lider mi Toplumu Şekillendirir; Toplum Mu Lideri?
Tbmm'de Yedi Maddelik Anayasa Değişikliği Neyi Çözer?
Alevilerin Kapılarına Saldıranların Açık Kimliği
"Türkleri Yeniden Tanımak" Araştırma Kitabımı Yazma Nedenim :
İşte Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Karnesi..!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Toplum Hak Ettiği Şekilde Yönetilir [Eleştiri]
Deprem Öldürmez Zihniyet Öldürür [Eleştiri]
Sayın Başbakan Binali Yıldırım, Alevi Kültürünü Ne Kadar Tanımıştır? [Eleştiri]
Atatürk'ün Din ve Alevilere Bakışı [Eleştiri]
Halka Götürülen Her Oylama Demokratik Midir? [Eleştiri]
Akp'li "Evetçiler" ile Chp'li Hayırcıların Halka Açıklayamadıkları Sırları..! [Eleştiri]
Türkiye Halkına Tek Soru; Demokrasiden Ne Anlıyorsunuz? [Eleştiri]
Anayasa Değişikliğinin Yarattığı Umutlar ve Uçurumları..! [Eleştiri]
Fetö, Deaş ve Kenan Evren Kardeşliğinin Tarihçesi [Eleştiri]
Katar'la Ne Yapılmak İsteniyor? [Eleştiri]


Cemal Zöngür kimdir?

Ben Cemal Zöngür, Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Sosyoloji, Tarih ve Siyaset üzerine araştırmalar yapmaktayım. Yayınlanmış bir kitabımın dışında çeşitli gazetelerde yüzden fazla makalelerimde yayınlanmıştır. Ve iki kitap dosyam yayına hazır durumdadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Tam bağımsız Tarih ve Siyaset üzerine yazan her Yazar


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.