..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Din > Cemal Zöngür




30 Temmuz 2016
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (3)  
Kutsallıkların yaşamımızda yaratmış olduğu olumlu ve olumsuzluklarına farklı açılardan analiz.

Cemal Zöngür


Günümüz bilgi ve teknolojik çağda, bugüne kadar var olmuş tüm dini inanç ve tanrıcılığın bağımsız ve bilimsel analizi yapılmadan, yaşanılan siyasal, sosyal ve ekonomik sorunların minimuma inmesi hiçbir zaman mümkün değildir. Bu çalışma da, dinlerin bağımsız bir şekilde analizini içermektedir. Her insanın şunu iyi bilmesi gerekir; bağımsız analiz ve eleştiriler, tüm değerlerin gerçek özünü ortaya çıkarmaktadır.


:BBFI:

     İslamiyet’in oluşumu:

Daha öncede ifade edildiği gibi, Araplar Hami atalarının devamı olan Küreyş Kabilesinin Emevi ve Haşimiler sülalesinden çoğalarak bugün ki halini almışlardır.
Hz. Muhammed Kureyş Kabilesinin 12. sülalesi olan Haşimilerdendir. Haşimi sülalesinin ileri gelenleriyse Hz. Muhammed, Hz. Ali ve diğer 12 İmam olarak bilinen fertlerden oluşmaktadır.
Emevilerde, Kureyş Kabilesinin 11. sülalesinden olup Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Sıddık, Ebu Süfyan'nın oğulları Muaviye ve Yezid bu sülalenin en ileri gelenleridirler.
Yahudilik ve Hıristiyanlık dinleri yaklaşık olarak Ortadoğu toplumunu 600 yıl yönetmesine rağmen, halkın sosyal, siyasal, ekonomik ve psikolojik sorunlarına gerçek anlamda ciddi bir çözüm getirmemişlerdir.
Her iki dinin yönetim yapısından kaynaklanan statü, sınıf ve egemenlik anlayışı had safaya ulaşması neticesinde, bu gidişata bir dur demek için Hz. Muhammed yeni bir dinin ilanıyla bu sorunun çözüleceğine inanmıştır.
Ve Hz. Muhammed M.S. 610 yılında Mekke'de İslam dinini ilan etmesine rağmen, Hz. Musa ve Hz. İsa gibi Hz. Muhammed'de, Mekke'nin zengin Tüccar Emevi Araplar tarafından sürgüne gönderilmiştir.
Emevilerin İslam dinine karşı çıkmaları neticesinde, Hz. Muhammed etrafındaki birkaç insanla birlikte Medine şehrine göçmek zorunda kalmıştır.
Emevi Araplar; Hz. Muhammed'in İslam dinine neden karşı çıkıp sürgüne göndermişlerdir? Bu sorunun cevabını bugüne kadar, gerçek anlamda ve tarih biliminin kurallarına göre cevaplamış bir Müslüman hala ortaya çıkmış değildir.
Müslümanlar her zaman olayların gerçekliğinin üzerini kapatıp, sürekli İslam'a kutsallık ve gizem atfederek, sözde Put Prest ve Cahiliye taraftarı olanların İslam’a karşı direndiklerini hikâyeleştirmektedirler.
Hâlbuki bu Put Perest ve Cahiliye denilen kesimin kimler olduğu doğru düzgün açıklanmadığı gibi, çoğu zamanda dönemin Yahudi ve Hıristiyanları olarak gösterilmektedir.
Bu iddia ve düşüncelerin hiçbirisi doğru değildir. Çünkü İslam'a ilk karşı çıkıp Hz. Muhammed'le savaşanlar, Emevi Tüccar Araplardır. Bunun en büyük nedeni ise, Hz. Muhammed'in daha eşitlikçi ve adaletli bir İslam anlayışıyla ortaya çıkmasıdır.
Asrı Saadet İslam'i yapı; bencil, egoist, ırkçı ve kendilerinden olmayanlara hayvan gözü ile bakan Emevi Arapların keyfini kaçırmıştır.
Bu yüzden İslam iktidarını eline geçiren Emeviler, yaşanan gerçek olaylar yerine, akla hayale gelmeyen yalan hikaye ve efsaneler düzerek soyut İslam edebiyatı oluşturmuşlardır.
Aslında İslam dinini ortaya çıkaran gerçek nedenler, Yahudi ve Hıristiyan dinine inanıp toplumu yöneten İbrani ve Arap tüccarların halk üzerinde uyguladıkları sosyal ve siyasal hukuksuzluklar sonucunda patlak vermiştir.
Çünkü İslam'ın özü de, diğer dinler gibi toplumun hak ve hukukunu korumak ve daha iyi bir adalet vaadi ile ortaya çıkmıştır. Ancak Hz. Muhammd, bu İslam anlayışını öldüğü güne kadar hayata geçirmeye çalışmış olsa da, çok erken öldüğü için bu düşüncesi yarıda kalmıştır.
Zorla Müslümanlığı kabul eden Tüccar Emevi Araplar, Hz. Muhammed öldükten sonra İslam Halifeliğini eline geçirir geçirmez, İslam dinini de, diğer dinlerin durumundan daha geri egoist, bağnaz ve bencil bir yapıya dönüştürmüşlerdir. Bunu da şu tarihsel olaylardan anlamaktayız.
Örneğin; Hz. Muhammed M.Ö. 610 yılında İslam'ı ilan ettikten sonra en az üç dört sene Emevi Tüccar Araplar ve diğer çevredeki zengin kişilerle savaşmıştır. Bunları etkisiz hale getirdikten sonra İslam hakimiyetini sağlayabilmiştir. Ve bu savaşlar herkesin bildiği gibi Bedir, Hendek ve Uhut dur. Ve ikinci bir tarihi olay...
Emevi Tüccar Araplar istemeyerek te olsa İslam'ı kabul etmek zorunda kalıp, her seferinde Hz. Muhammed'i devirmek için sinsi oyunlardan asla geri kalmamışlardır. Bu oyunların en önemlisini, Hz. Muhammed öldükten sonra Halifelik olayından anlaşılmaktadır.
Hz. Muhammed yaşlanıp ölümüne yakın bir dönemde, Kuran-ı Kerim'de
de belirtildiği gibi son Veda Haccı ya da Veda Hutbesiyle, kendisinden sonra İslam'ın temsilciliğini (Yöneticiliği) Hz. Ali'ye bıraktığını emretmiştir.
Buna rağmen Emevi Tüccar Araplar, Hz. Muhammed'in cenazesi defin edilir edilmez, hemen kendi aralarında çalışmalar yaparak Hz. Ebu Bekir'i Halife ilan edip İslam'ın yönetimini ellerine geçirmişlerdir.
Bu olayın gerçekleştiği sırada, Hz. Ali ve birlikte hareket eden Haşimi Arapların pasifliği de dikkati çekmektedir.
Şimdi burada hem Hz. Muhammed'in gerçek İslam düşüncesi olan Haşimi (Şii) İslam'ı, hem de Emevi (Sünni) İslam'ı daha yakından incelediğimizde, İslam'ın gerçek özünü de anlamış olacağız.
Kuran-ı Kerim'de yazılı olduğu gibi, İslam'da Beş Vakit Namaz diye herhangi bir ibare, kayıt ve emir bulunmamaktadır. Sadece Kuran da Namaz ibadeti olarak geçen ifadeler şöyledir.
Ey insanlar..! Allah'ın sizleri yapmış olduğunuz günahlardan koruması için günün herhangi bir saatinde ya da güneşin doğumu ve batımı sırasında Namaz kılınız der. Ve yine Oruç olayında da, nefsinize hakim olmak için Ramazan ayı içerisinde Oruç tutunuz. Bura da otuz günlük ya da üç aylık oruç diye herhangi bir ibare ve emir bulunmamaktadır.
Kuran-ı Kerim'deki bu ifadelere göre, Hz. Muhammed'in kendi Peygamberliği döneminde, insanlar günlük Namazlarını bir veya üç vakit şeklinde yerine getirmişlerdir. Yalnızca Cuma Namazları günümüzdeki gibi gerçekleşmiştir. Bu emirlerin geçtiği yerler, Bakara Suresi başta olmak üzere, diğer birçok Sure Ayetlerinde mevcuttur.
Kuran-ı Kerim'deki emirler bunlar iken, Haşimi Araplar ve diğer Şii Müslümanlar kısmen bu emirlere uygun ibadet ederlerken, Sünni İslamcılar neden "Beş Vakit Namaz ve Otuz gün Oruç" şeklinde farklı bir İslam ibadet yapısı icat etmişlerdir? Bunun birden çok cevabı vardır. Ancak en önemli cevabı şudur;
Haşimi Şii İslam kuralına göre birçok maddi varlıklar toplumla paylaşılıp, köle ve diğer yoksulların insan olarak kabul edilmesini emrediyordu.
Gerçek İslam'daki bu düşünce, Emevi Tüccar Araplar için sermayeyi küçültmek ve tüm insanlarla kısmen de olsa eşit yaşamak anlamına geliyordu.
Böyle bir İslam’ı asla kabul etmeyeceklerini düşünen Emevi Tüccar Araplar, İslam'ın Şartları olarak bilinen "Beş Vakit Namaz, Otuz gün Oruçla" birlikte, diğer kurallarla şunu hedeflemişlerdir.
Kendi ırkçı ve doyumsuz egolarına hitap eden ve aynı zamanda toplumu sürekli günahkâr gösterip korkutarak, bu günahlardan kurtulmak ya da günahlarının hafiflemesi için, halkın kendilerini ziyaret edip bağış ve adaklarda bulunmaları bir çeşit vergilendirmeyi, "Zekat" olarak adlandırmışlardır.
Aynı şekilde Hac olayında, tüm Müslümanların Mekke'yi ziyaret etmeleri, yıl içerisinde toplanan vergiler ya da getiriden başka ne anlamı vardır? Ve bu yüzden İslam içerisinde ardı arkası gelmeyen Mezhepler ve Tarikatlar Savaşları en bariz örneklerdir.
Eğer ki, Emevi Sünni Araplar ya da Sünni Müslümanlar, gerçekten Kuran-ı Kerim'in içerisinde yazılanlara ve de Hz. Muhammed'in düşüncelerine sadık kalmış olsalardı, İslam içerisinde ne bu kadar keskin Mezhepler ayrılığı olurdu, ne de Mezheplar savaşı. Ancak bura da tekrar bir ayrıntıya daha işaret etmek gerekir.
Hz. Muhammed öldükten sonra, Emevi Sünni Araplar bir oldu bittiyle İslam yönetimini ellerine alırken, Haşimi Şii Arapların temsilcisi olan Hz. Ali'nin, pasif, siyasi öngörüsüzlüğü ve duyarsızlığı da dikkati çekmektedir.
Çünkü Hz. Ali; son günlerinde, Muaviye ile yapmış olduğu Sıffın Savaşına kadar, yaklaşık olarak 25 yıl, Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın Halifeliklerine neden karşı çıkmamıştır?
Ve ikinci bir önemli ayrıntı, Hz. Ali, Hz. Fatma'nın haricinde 6 kadınla daha evli olup, bu kadınlardan doğan 14 kızı ve 17 oğlunun olduğu. Aynı şekilde Hz. Ali, Hz. Ömer'le bacanak olduğu gibi, kızlarından bir tanesini de Hz. Osman'a vererek kendisine enişte yapmıştır.
Şimdi böyle bir Hz. Ali gerçekliği varken, hem Şii Müslümanların hem de Anadolu'da kendilerini Hz. Alici ve 12 İmamcı gösteren Kızılbaş Alevilerin İslam adına, Sünni İslam ile sürekli çatışmaya girmeleri siyasi, dini ve tarihi bilgisizlik değil midir?
Çünkü Emevi Sünni İslamcılar, kendilerine göre her düşündüğünü sistemleştirip topluma kabul ettirirken, Hz. Ali Sünni İslam’a yaklaşık 25 yıl boyunca neden İslam Danışmanlığı yapmıştır?
Eğer ki Şii Müslümanlar gerçekten Hz. Muhammed'in gösterdiği İslam yolunda tam itikatlı gitmiş olsalardı, Hz. Ali ve 12 İmamların Mehdi gibi yeniden dünyaya gelip kendilerini kurtaracağına inanmamaları gerekirdi.
Şiiler sürekli Hz. Ali'yi ve 12 İmamları peygamberlikten daha yukarılara çıkararak sorunlarının biteceği hayaliyle yaşamaları, Şiilerin en büyük siyasi, dini ve tarihi bilgisizliklerini göstermektedir.
Kaynak : Faik Bulut- Alisiz Alevilik. Doruk Yayınları. Ve İnternet sayfası- Hz. Ali Vikipedi.
Zaten Hz. Ali ve Muaviye arasında yaşanan Sıffın Savaşı'nda, Hz. Ali kendisini destekleyen Haricileri dinlememesi neticesinde, yenilip hem Halifeliği elden gitmiştir, hem de Haşimi Şii Araplar Arabistan topraklarından tamamen kovulmuşlardır.
M.S. 661 yılından itibaren Hz. Muhammed ve Hz. Ali'nin sülalesinden olan Haşimi Şiilerin; Ev Halkı (Ehli Beyt) Arabistan topraklarından kovulduktan sonra neden Irak'a (Mezopotanya) gittiler?
Çünkü Irak topraklarında hakim olan Kültür ve yönetim, Süryani Hıristiyan lar ile, Zerdüşt Kürt ve Farslar bu bölgede hakimdi. Hz. Hüseyin'le birlikte etrafındakileri Irak ve İran'ın dışında Ortadoğu'da kabul edip koruyacak başka bir kültür yoktu. Yine de tüm Müslümanlar Zerdüşt ve Hıristiyanlığa düşmanca bakmaktadırlar. İslamiyet’e inanan Müslümanların hepsi, İslamiyet’i yorumlayıp incelerken şu konulara çok dikkat etmeleri gerekir.
H. Muhammed'in 12 kadınla neden evli olduğunu ve o dönemin gerçek şartlarını anlamadan ya da anlamak istemeyip ırkçı bağnaz şekilde, hem kadın düşmanı hem de kadına düşkünlük gösteren bir İslam, gerçek İslam olamaz.
İşte bu nedenledir ki, günümüz İslam anlayışı hâlâ kırmızı bez parçası görmüş İpanyol Boğaları gibi, "Laiklik, Sekülerizm ve Demokrasiyi" duyduklarında adeta çıldırmaktadırlar. Bu yüzden laiklik, sekülerizm ve demokrasi her toplum için kabul edilmesi gereken en temel siyasal felsefedir.
Bu yapılmayıp, her geçen gün biraz daha gericileşip katı kurallarla, aşırı derecede cinsiyet düşmanlığı yapıp, Arap ırk ve din milliyetçiliğine dayanan İslam, Hz. Muhammed'i temsil etmemektedir.
Çünkü İslam'ın özü Asrı Saadettir. Asrı Saadet İslam günümüzün Sünni ve Şii Müslümanlarının düşündüğü kadar bağnaz ve ırkçı değildir. Hz. Muhammed'in yanında Habeşiler, Farsiler ve Asurilerden oluşan çok değerli insanlar bulunmakta idi. Ve bu insanlar kendi dil ve kültürleriyle İslam'a hizmet etmişlerdir.
Dikkatleri çeken diğer bir nokta ise, Yahudiliğin Kutsal Kitabı Tevrat, Hıristiyanlığın Kutsal Kitabı İncil'e inanan ya da inanmayan her toplum tarafından kendi dillerine çevirilerek okunup öğrenilmesinde hiçbir sakınca görülmemiştir.
İslam dininin Kutsal Kitabı Kuran-ı Kerim'e gelince, başka toplumlar bu kitabı kendi dillerine çevirip okumak istediklerinde şiddetle karşı çıkılarak yasak edilmesi neyin bağnazlığıdır? Bunun bilinç altında yatan gerçek nedense, Arap ırk, dil ve din milliyetçiliğinden başka bir şey değildir. Ve bu da İslam dinini bugüne kadar siyasal, sosyal maddi ve mevki amaçlarında kullananların en büyük silahı olmuştur.
Ne zaman ki İslam, Devlet yönetimlerinin ve bir takım çıkar gruplarının elinden alınıp, sadece toplumun ruhsal (Psikolojik) yapılarına hitap edecek şekle getirildiğinde, işte İslam o zaman gerçek özüne kavuşacaktır.

Kaynaklar : Ali Şeriatı- Dinler Tarihi.Seçkin Yay. İ. Zeki Eyüpoğlu- Tarikatlar ve Mezhepler Tarihi.Der Yay. İshan D. Dağı-Ortadou'da İslam ve Siyaset.Boyut Yay. Kitabu Mukaddes Şirketi- Orhan Matbaacılık. E. Hamdi Yazır- Kuran-ı Kerim ve Yüce İlmi Hali.Huzur Yay. Felicien Challeye-Dinler Tarihi.Varlık Yay. Yaşar Nuri Öztürk- İslamı Anlamaya Doğru.Yeni Boyut Yay. Charles Keiht Maisels- Uygarlığın Doğuşu.İmge Yay. Willian M. Mc Neil-Dünya Tarihi.İmge Yay. Alaaddein Şenel- İkel Toplumdan Uygar Topluma.Birey Toplum Yay. İlhan Arsel- Şeriat ve Kadın.İstanbul 1995. Faik Bulut - Alisiz Alevilik.Doruk Yay. M. İlin- E. Segal – İnsan Nasıl İnsan oldu.Say Yay. Misea Eliade-Şamanizm.İmge Yay. Sigmund Freud- Günlük Yaşamın Psikolojisi.Payel Yay. Eugene Enriguez-Sürüden Devlete.Ayrıntı Yay. Turan Dursun- Kuran Ansiklopedisi 8 Cilt. Turan Dursun-Din Bu 1.2. Cilt. Kaynak Yay.

Cemal Zöngür
Arş. Yazar




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın din kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (1)
Hz. Ali ve Ehlibeyt Alevi Midir?
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (2)
İslamiyet Yeniliğe Açık Bir Din Midir?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Lider mi Toplumu Şekillendirir; Toplum Mu Lideri?
Tbmm'de Yedi Maddelik Anayasa Değişikliği Neyi Çözer?
Alevilerin Kapılarına Saldıranların Açık Kimliği
"Türkleri Yeniden Tanımak" Araştırma Kitabımı Yazma Nedenim :
İşte Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Karnesi..!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Toplum Hak Ettiği Şekilde Yönetilir [Eleştiri]
Deprem Öldürmez Zihniyet Öldürür [Eleştiri]
Sayın Başbakan Binali Yıldırım, Alevi Kültürünü Ne Kadar Tanımıştır? [Eleştiri]
Atatürk'ün Din ve Alevilere Bakışı [Eleştiri]
Halka Götürülen Her Oylama Demokratik Midir? [Eleştiri]
Akp'li "Evetçiler" ile Chp'li Hayırcıların Halka Açıklayamadıkları Sırları..! [Eleştiri]
Türkiye Halkına Tek Soru; Demokrasiden Ne Anlıyorsunuz? [Eleştiri]
Anayasa Değişikliğinin Yarattığı Umutlar ve Uçurumları..! [Eleştiri]
Fetö, Deaş ve Kenan Evren Kardeşliğinin Tarihçesi [Eleştiri]
Katar'la Ne Yapılmak İsteniyor? [Eleştiri]


Cemal Zöngür kimdir?

Ben Cemal Zöngür, Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Sosyoloji, Tarih ve Siyaset üzerine araştırmalar yapmaktayım. Yayınlanmış bir kitabımın dışında çeşitli gazetelerde yüzden fazla makalelerimde yayınlanmıştır. Ve iki kitap dosyam yayına hazır durumdadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Tam bağımsız Tarih ve Siyaset üzerine yazan her Yazar


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.