Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Bizler neden karanlıkların aydınlatılması için çareler aramıyoruz? İnsanların hayatları karanlık ve aydınlık olmak üzere iki şekle bürünmektedir.Bizler, karanlıkların aydınlatılması için çareler aramakla vakit harcamak yerine hem karanlığın içine sürükleniyoruz, hem de armut piş ağzıma düş misali hayatımızın her daim aydınlık olmasını bekliyoruz. Bizler, oturduğumuz yerden her şeyin hazır olanını beklersek, üzerimize yüklenmesi gereken yüke omuz vermezsek, hiçbir zaman ne pişmesini beklediğimiz o armut pişer ne de gelip ağzımıza düşer. Onun için karanlıkların aydınlatılması konusunda çare arama konusunda üzerimize düşeni bir tamam yerine getirmeliyiz. Bizlere düşen hiçbir görevden kaçmamalı, ne pahasına olursa olsun yolun sonuna ulaşmalıyız. Büyüklerimizin bir sözü var:’Hazıra dağ dayanmaz.’ derler her zaman .Bu sözü neden kullandığıma gelince…Yukarıda söylemiş olduğum her şeyin hazır olarak önümüze sunulmasının beklenmemesi gerektiğini anlatmak istedim bu güzel sözle. Sonunu başarı ile getirdiğimiz bu yolda kazancımızın büyük olacağına inancımız tam olmalıdır. İnancın tam değilse başarısızlık muhakkaktır. Başarılı olmak için yüreğindeki imandan bir an olsun şüpheye düşmemek şarttır. bir başkasının şüphelenmesine de izin verilmemelidir. Hayatlarımızı şekillendirenlerden birincisi olan karanlığın, ikincisi olan aydınlığa çevrilmesi için çareler aranması lazım gelmektedir. İçine düştüğümüz bu karanlığın sonunda bir güneş doğmaması halinde türlü bahaneler arkasına sığınan insanlar, ömrü boyunca özlemekte olduğu aydınlığa hasret kalır. Bu bahanelerin yok edilmemesi durumunda karanlıkların ışıkla tanışmayacağı unutulmamalıdır. Bahsetmekte olduğum karanlığın gecenin karanlığı, aydınlığın ise gündüzün aydınlığı olduğuna kanaat getirilmemelidir. Bu düşüncelerle hareket edildiği takdirde hiçbir zorluk yakamızı bırakmaz Bu iki şekil birbirini takip eden hayatı önemli farklılıklarla tanıştıran iki biçimdir. Benim sözünü etmiş olduğum, aydınlığa çevrilmesi için çareler aranması lazım gelen karanlıklar çok farklıdır. Bu karanlıkların aydınlıklarla tanışması için büyük fedakarlıklarda bulunulması hayatın en önemli şartıdır. Bu şartın yerine getirilmemesi insanoğlunun telafisi olmayan en değerli kaybıdır. Bu büyük kayba uğramamak için de kendimizi ölçüp tartarak ,yapmakta olduğumuz yanlışlarımızı göz önüne getirerek, girmememiz lazım gelen yollara girilmemesi bizim için en hayırlı olanıdır. Sizlere sözünü etmekte olduğum çareleri ararken bir an olsun bahanelere başvurulmamalı, hiçbir şekilde pes edilmemelidir. Aydınlığa çevrilmesi için çarelere başvurulması gereken karanlıkların başında cehalet gelmektedir. Bunları sırası ile takip edenler uyuşturucu, alkol, sigara bağımlılığı vb. olmak üzere sıralanmaktadır. Aydınlatılması için çareler aranılan karanlıklar sadece bunlarla sınırlı değildir elbette. Manasız boş düşüncelerle vakit öldürmek ,teknolojiye haddinden fazla esir olmak, madden ve manen gereksiz israfiyatta bulunmak, insan oğlunun bir an olsun karşısındaki bir insana tepeden bakması, kibire kapılması da aydınlatılmayı bekleyen karanlıklardandır. Ama bizim bu karanlıkların sonlandırılması için bulduğumuz çareleri kafamızda karşılaştırarak derdimizin dermanı olarak düşündüğümüz çareye başvurmak için harekete geçmemiz gerekmektedir. Bizim bulmuş olduğumuz çarelerin bir işe yaramadığını fark etmemiz halinde diğer insanlarla da fikir alışverişine girmemiz olağan bir durum halini almalıdır. Bizler, en güzel ve başarıya ulaşılması en kolay olan istişare yolunu seçerek bizi yolun sonuna götüreceğine inandığımız fikirle bir an önce tanışmalıyız. Hayatımızı alt üst eden karanlıkların aydınlatılması için başvurulan çareler karşılaştırılarak ortak bir noktada hemfikir olunmalı, hemen harekete geçilerek yukarıda bahsetmiş olduğum durumlar yüzünden kararan hayatlar aydınlığa kavuşturulmalıdır. Hemfikir olmadıkları bir çareden hiç kimseye bir fayda gelmeyeceğinin göz önünde bulundurulması insanlar için gereğinden fazla önem arz etmektedir. Sözü geçen karanlıkların daha fazla hayatı alt üst etmesine haddinden fazla gözyaşı akıtmasına izin verilmemelidir. Karanlık ufukların ışıklarla tanıştırılmasında çizilen yollardan farklı yollara dönülmesine hiçbir şekilde izin verilmemelidir. Siz değerli okurlarımla şunları da paylaşmaktan beri durmayacağım. Fikirlerime, düşüncelerime kıymet veren değerli okurlarım bilinmelidir ki karanlıkların aydınlatılması için çareler bulunamaması değil, bizzat bulunması lazım gelen çarelerin aranmaması insanların hayatlarında hüznün hiçbir zaman son bulmayacağı anlamına gelmektedir. Karanlık yollardan bir tanesine zamanında Hz. Ömer Radıyallahu Anh şu sözü söyleyerek bir nebze çare üretmiştir:’ Yalnız kalmak cahil insanlarla oturmaktan daha hayırlıdır .’diyerek cehaletin ne denli zehirli bir yılan olduğunu bir şekilde insanlara anlatabilmiştir. Anlayanlar Hz. Ömer Radıyallahu Anh’ın bu güzel ve anlamlı sözüne biat ederek cehaletten olabildiğince uzaklaşmanın yollarında yürümeye başlamışlardır. Hz. Ömer Radıyallahu Anh’ın göstermiş olduğu yolun devamı getirilmeli ve cehaletin kendimizden olabildiğince uzaklaştırılarak karanlıkları aydınlatmak için yakılan ışığın takip edilmesi sağlanmalıdır. Cehaletle savaşmanın farklı yollarını da görmezden gelmememiz bizim için en hayırlı olanıdır. Bunun da unutulmaması biz insanlar için önemli bir durumdur. İnsanoğlu karanlıklarda yürüme isteğinde inat ederse göz önünde bulundurulmalıdır ki hayatlarını mahvetmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır. Ben kaleme almakta olduğum her yazımda okumanın hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu anlatıyor, cehalet adı vermekte olduğumuz bu karanlığın aydınlığa çevrilmesinde en önemli çarelerden birisi olduğunun anlaşılabilmesi için bütün yazılarımda okumanın hiçbir zararının olmayacağını ,hatta cahil kafaları karanlık yollarla vedalaştırıp hasret kaldıkları aydınlık yollara ilimin ışığı eşliğinde kavuşacaklarını anlatıyorum. Bu ışığın bizlere sunulan en güzel çarelerden birisi olduğunu sizlerle paylaşıyorum. Sizleri bu konularla bilgilendirme gayretinde olduğum için ayrı bir mutlu oluyor ,bu bilgilendirmelerle beni aydınlatan öğretmenlerime ve kitaplarını okumaktan ayrı ayrı zevk duyduğum yazarlarımıza da teşekkürü bir borç biliyorum. Genellikle okumanın önemine Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz’e Hira Mağarası’nda gelen ‘oku!’ emrini ,yani ilk vahyi örnek vererek yahut Hz. Ali Radıyallahu Anh’ın ‘Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum.’ sözünü önünüze getirerek okumanın bu denli öneme sahip olduğunun anlaşılabilmesi için çabalıyorum. Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz’in bilimin faydalarından söz eden ,ders veren güzel ve her birisi ayrı anlamlı sözlerini de yazılarımda sizlere sunmadan geçmiyorum. Aydınlatılması için çareler aranan karanlıkların cehaletten ibaret olmadığını sizlere yukarıda da anlatmıştım. Bunlardan bir tanesi de bakar körlük yani kalp körlüğü. Bu konunun da aydınlığa kavuşturulması gerektiğini düşünerek özellikle önünüze koydum. İnsanların görme engellilere bakış açısını her zaman gözlemleyen bir görme engelli olarak bu konuda özellikle yazmak istedim. Her zaman bazı ipe sapa gelmeyen sorularla karşılaşıyorum .Diyorlar ki yemeğini kendin yiyebiliyor musun, ihtiyaçlarını nasıl karşılıyorsun, rüya görüyor musun ve buna benzer bir sürü soru bazılarını cevaplandırıyorum .Bazılarını da cevaplandırma gereği bile duymuyorum. Çünkü görme engellilerin aciz olmadıklarını araştırıp bizzat şahit olmaları gerektiğini düşünüyorum. Bana gören insanlar şu soruyu çok yöneltiyor :’Körlüğüne çare bulundu, bu gün gözlerin açılacak deseler açtırmayı düşünür müsün?’. Ben de direk şu cevabı veriyorum:’Alıştığım yolda yürümek bana daha kolay geliyor ,yeni bir yolda yürümeye alışmak benim için baya bir zaman alır. Ben bu güne kadar bu halimden memnun olarak yaşadım bu günden sonrada memnuniyetle yaşamaya devam ederim.’ Bu gözler açılırsa asıl önümü o zaman göremeyeceğimi, körlüğümün benim önümde sönmeyen bir ışık olduğunu anlatıyorum insanlara. Kalben kör olmaktansa bedenen kör kalmayı tercih ederim. Kalbimi karanlıklardan çıkaramamak bedenimi karanlıklardan çıkaramamaktan daha iyidir. Ben şahsen beden gözümün açılmasını tercih eden bir insan olsam kalp gözümün körleşmesine sebep olurum.Bu da kendime iki cihanda da yapacağım en büyük kötülük olur. İnsanları her zaman bakar körlükten kurtulup kalp gözlerini bir ömür açık bırakmaya davet ediyorum. Cehalet ve bakar körlüğe değindikten sonra diğer aydınlatılması için çareler aramamız lazım gelen karanlıklara değinelim. İnsanların hayatlarının kararmasında en büyük etkenlerden olan uyuşturucu, çocuklarımızı gençlerimizi hatta büyüklerimizi de etkisi altına almakta geç kalmıyor.Uyuşturucu öyle bir illet ki insana yapmaması lazım gelen şeyleri yaptırıyor, kurtulamayacağı belalara bulaştırıyor. Bu karanlığa, aydınlatılması ön görülen ışık ilk önce bu pisliğin kökünü kurutmak için sağlık örgütleri ve emniyet güçleri ile el ele verip uyuşturucu belasını ülkemizde ayakta tutan baronlara karşı dimdik ayakta durduğumuzu göstermemiz, bağımlı olan insanlarımızın tedaviye ikna edilmesi yolunun izlenmesi, bu konuda başta sağlık bakanlığı olmak üzere diğer sağlık örgütlerinden desteğimizin esirgenmemesi ve emniyet güçlerimizle uyuşturucuya karşı açılan savaşta aynı saflarda yer alınması lazım gelmektedir. Bunları yapmış olduğumuz takdirde uyuşturucu ile girmiş olduğumuz savaştan galip olarak çıkacağımız aşikardır. Gelin el ele verip uyuşturucuyu dünyamıza bir daha sokmamak üzere hayatımızdan söküp çıkaralım madde bağımlısı insanlardan desteğimizi esirgemeyelim. O karanlığa girenlerin ışığı olup yollarının aydınlanmasını sağlayalım.Düşeni elimizi uzatıp düştüğü yerden kaldırmakta geç kalmayalım. Yukarıda sözünü etmiş olduğum karanlıklardan alkol ,sigara ve teknoloji esareti adı verilen karanlıkların da desteksiz aydınlatılmayacağına kanaat getirelim ve bahsetmekte olduğum karanlıkları da aydınlatma yolunda birlikte yürüyelim. İnsanlara tepeden bakarak kibirle hareket edilen karanlığın da aydınlatılması için çareler aranması hatta aydınlatılması ön görülmekte olan bir unsurdur. Kibrin tepeden bakmanın insanoğluna kazandıracağı hiçbir şeyin olmadığı anlatılarak bu karanlığı terk etmeleri geç olmadan doğru yola girmeleri için yardım eli uzatılmalıdır. Bizler, bu yolların aydınlatılmasında çareler aramaz, insanları kendi haline bırakırsak kaleme alarak insanlara karanlıkları aydınlatma çarelerine başvurulması gerektiğini anlatmamızın hiçbir anlamı olmaz. Yaptıklarımızın bir anlam kazanması için ilk önce bu konuda başarı kazanacağımıza kendi inancımızın tam olması bizim için en önemli olaydır. Ben bu konuda siz değerli okurlarımın desteğini bekliyorum. Sizin desteğiniz olmadıktan sonra sözünü etmiş olduğum savaşı kazanmamıza imkan yoktur. El birliği etmedikten sonra cehalet, bakar körlük, alkol, sigara, uyuşturucu vb. karanlıkların aydınlatılması büyük ölçüde olanaksızdır. Hayatımızda yer eden bu olanaksızlığın yok edilip sonlandırılmasında hiçbirimiz önümüze çıkan zorlukları bertaraf etmek için gayret göstermekten kaçınmayalım. Bir söz vardır, çocuklar her zaman söylerler bu sözü:’ Büyükten ne görüyorsam onu yapıyorum.’ Çocuklarımızın biz büyüklerden her zaman olumlu şeyler görmesine ve onlarında olumlu hareketler etmesine sebep olalım demesinler ki ben büyüklerimden korkaklığı gördüm, ben de onlar gibi korkakça davranıyor mücadeleyi bırakıp kaçıyorum. Bizler sonraki nesillere her zaman örnek davranışlarımızı miras bırakalım.Karanlıkların aydınlatılması için çareler ararken türlü bahaneler arkasına saklanmayalım. Evet kardeşlerim siz değerli okurlarım için kaleme almakta olduğum bu yazımı şu cümlelerle sonlandırmak istiyorum. Karanlıkların aydınlatılması için çareler ararken aklıma güzel bir fikir geldi. Sözü geçen korkaklık bizden sonra gelecek olan nesillerin kalplerinde bir daha yer etmemek üzere çıkarılıp atılmalıdır. Korkaklığın karanlıkların aydınlatılması önünde duran en büyük engellerden bir tanesi olduğu da hiçbir zaman akıllardan çıkarılmamalıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hüseyin İbiş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |