İnsanın en iyi tarafı ürperebilmesidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
İçimizde kopan fırtınaları durdurmanın mümkünü var mı? Yüreklerimizi engelleyemeyeceğimiz büyük arayışlar esareti altına alır ve inadına bu esaret çektikçe çeker yüreklerimizi içine.Ama ne yazık ki girdiğimiz o arayışları bulmakta bir hayli zorlanırız. Bulmak için çabaladığımız arayışlar bizleri büyük yalnızlıkların dönülmesi zor hataların emri altına götürüp bırakır. Ulaşılması güç yükseklikleri elde edebilmenin girdabı içine sokar, çıkmak nerede ise bir imkansızlık halini alır. İnadına devam edilir arayışlara fakat bu arayışlar, yüreklerimizdeki sevginin yerini acılarla doldurur. Bunun adı bir nevi umutsuzluğun elinde eriyip kaybolmaktır. Aslında içine girmiş olduğumuz büyük arayışların neler olduğunu anlayıp aradıklarımızı bulabilmemiz için yapmamız icap eden kendimizi büyük ölçüde sorgulayabilmemizdir. Bu büyük sorgulamayı yapmamamız halinde girmiş olduğumuz arayışlara kavuşmamızın mümkünatı olmaz. Siz değerli okurlarımın karşısına her türlü konuyu ele almak için becerebildiğim kadarı ile kalemimi konuşturabilmek için uğraş veriyorum. Bu yazımda da içimizde kopan fırtınaların bizleri nasıl durumlara getirip bıraktığını kaleme alıp sizlere sunacağım. Farklı arayışlar içerisine giriyor ,girmiş olduğumuz arayışlar bizleri ne alemlere atacak ,kimlerle buluşturacak diye düşünmeden geçirmiyoruz bize verilmiş olan vaktimizi. Kimi zaman farklı maceralar arıyoruz, içine kendimizi bir an evvel sokalım bizlerin de varlığı hissedilsin diye. Kimi zamanda elimize kalemimizi alıyor, beyaz bir kağıt alıp içerisini farklı düşüncelerle doldurmanın çabasına giriyoruz. Ama elimize aldığımız kalemi ve beyaz kağıdı değil de daha çok maceraların içerisine atıp adımızı duyurma gereği hissediyoruz. Düşünsek elimizdeki kalem ve kağıdın bizleri nasıl büyük başarılara kavuşturacağını, maceranın yollarından bile geçmeyiz belki de. Çünkü o bahsettiğim macera yolları bizleri olumsuzlukların içerisine olabildiğince hızla iten anlamsız boşluklardan ibarettir. Bu yazımda genel olarak kendimi örneklendireceğim. Ben gurbet hayatında yetiştim, bu hayatta inanılmaz kayıplara uğradım, hatırlamak istemediğim ihanetleri gördüm.Beni gerçek dostluklarla tanıştıran insanlar tanıdım, kendimi farklı hengameler içerisine attım. Çocukluğum ve gençliğimin ilk yılları yatılı okullarda geçti. Yukarıda da bahsettiğim gibi anlatılması imkansız ihanetler gördüm ve beni gerçekten sayıp seven dostlarım oldu. Çocukluğumda ve gençliğimin ilk yıllarında macerayı önemli bir şey sanır, dizilerdeki kahramanları örnek alarak yaşardım her anımda.Yalnız mertliğim hiçbir zaman bir dizi kahramanından örnek aldığım bir güzellik değildi. Kendimi her zaman namertliğe karşı duran bir delikanlı olarak yetiştirdim. Lise yıllarım bittikten sonra duygularımı beyaz kağıtlara dökmeye başladım. Braille yazı ile yazmakta olduğum şiirlerimi sonra yazısı okunaklı düzgün olan çocuklar bularak onlara yazdırırdım. Yalnız şunu yapmam gerekiyormuş. Şimdi görev yaptığım yerde çok değerli bir arkadaşımın tavsiyesine yıllar önce uymam gerekiyormuş Braille yazı ile yazdığım kağıtları yırtıp yakmamam gerekiyormuş. Bunu neden söylüyorum, üniversite sınavına girdiğimde bana gözetmenlik yapan bir dershane öğretmenine yazmış olduğum şiirleri gönderdim.O şiirlerin bana geri dönüşü olmadı yani benim duygularımı o adam çalmış oldu. Belki de benim yazmış olduğum şiirlerimi kullanarak bir şeyler yaptı. Ben sizlere yazımın bir tanesinde de bahsettim şiir hayatım lise yıllarımda iki tane edebiyat öğretmenimin üzerime düşmeleri ile başladı.Yazarlığa da çok saygı duyduğum bir mesai arkadaşımın fikri ile başladım. Ben hayatımda büyük arayışlara giren bir insan olarak dilimle değil kalemimle konuşarak sizlere kendimi anlatmak istedim. Yukarıda da sormuştum sizlere, içimizde kopan fırtınaları durdurmanın mümkünü var mı diye.Ben kendimde içimde kopan bu fırtınaları durdurmak isteği içindeyim.Fakat bu fırtınaların durmasının mümkün olmadığını fark ettim. Sadece güçlü olmamız lazım gelmekte olduğunun kanaatindeyim; ancak bu fırtınaların durdurulmasında kendimizi güçlü hissetmeye devam edersek o büyük fırtınaların bizleri önüne katmasına izin vermemiş oluruz. Zarar göreceğimiz dostluklar kurmamalı, büyüklerimizin de söylemiş olduğu gibi her yüzümüze güleni dost sanmamalıyız. Büyüklerimizi dinlemeyip her yüzümüze güleni dost sanmaya devam edersek sırtımızdan yiyeceğimiz hançerin ne zaman nereden geleceği belli olmaz. Ahmet Günbay Yıldız’ın Aşka Uyanmak adlı romanından bir örnek vereceğim sizlere: Romanın kahramanı Faruk, büyük arayışlar içerisine girmiştir ve bir kıza aşık olup onun adına roman yazmıştır. Fakat bilmemektedir ki dostum diye koruyup kolladığı Efruz,Faruk’un kuyusunu kazmaktadır. Bir gün Leyla’nın karşısına çıkarak Faruk’un yazmış olduğu romanın kendisine ait olduğunu söyleyip, romanı Faruk’un para ile ondan satın aldığı yalanını söylemiştir. Kıza aslen kendisinin aşık olduğunu da anlatarak Faruk’un yazmış olduğu bir şiiri de vermiş, Leyla’nın gözünde Faruk’u küçük düşürmüştür. Kız Faruk’u terk edip gitmiştir ve Faruk’un dostum diye koruyup kolladığı hainin ihanetinden bihaberdir. Sizlere vereceğim örnek bu kadar. Tavsiyem Ahmet Günbay Yıldız’ın romanlarını alıp okuyun. Yukarıda size söylemiş olduğum her yüzünüze güleni dost sanmamanız gerektiğinin güzel örneklerinden bir tanesidir size vermiş olduğum bu güzel kesit. Bir nevi Ahmet Günbay Yıldız’ın romanlarında yaşananlar aşk hariç diğer durumlar benim yaşadığım her şeyin tercümanıdır. Siz değerli okurlarıma tavsiyelerim kendinizi kurtaramayacağınız fırtınalara kapılmamaya gayret edin ve açıldığınız hayat denizinde rotanızı şaşırmamak için bindiğiniz geminin batmadan kurtulması için elinizden gelenin en iyisini yapın. Sonunu getiremeyeceğiniz arayışlardan uzak durun ve yüreklerinizde her daim olumlu düşüncelerin olmasını sağlayın. Hiçbir zaman boş, manasız düşüncelerin beyninizde barınmasına fikirlerinizi alt üst etmesine izin vermeyin. Siz değerli okurlarıma bir ricada daha bulunmaya hakkım vardır umarım. Siz siz olun idaresini elinizde tutamayacağınız bir geminin kaptan köşküne çıkıp oturmayın. Sizin kaptan köşkünde bulunduğunuz geminin batması altından kalkmanıza imkan bulunmayan büyük bir sorumluluktur. Bu dereceli büyük sorumluluklar sizlerde kapanması imkansız yaraların açılmasının en önemli sebebidir. Açılan yaralarınıza ilaç ararsınız kapatmak için ama bulmanız mümkün değildir. Hesabını veremeyeceğiniz sorumlulukların altına girip yok olmayın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hüseyin İbiş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |