..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumbilim > Cemal Zöngür




13 Ekim 2018
İnsanlar Neden Kavga ve Münakaşa Yaparlar?  
Üst İnsan Olmak; Esas Kavgayı Bilimsel Araştırmalarda Yapıp, Doğruyu ve Güzelliği Paylaşmaktır.

Cemal Zöngür


Sokrat'ın ifade ettiği gibi “Kendini Bil”. İnsanın kendini bilmesi demek, yaşamının nitelikli olup olmadığını anlamaktır. Toplumların çoğunluğu felsefenden uzak kendi gerçekliğini bilmedikleri için, içgüdüsel süperegoist bilgiyle sürekli kavga ve çatışma içerisinde insan olduğuna inanır. Bu en büyük kepazelik, arsızlık ve utanmazlıktır. Onun için en ufak bir kavga ve münakaşaya asla sıradan bakılmamalıdır.


:HAJ:


Makalenin başlığını okuyan birçok insanın şu ifadeyi kullanacağından eminim. İnsanların kavga ve münakaşalarının sebebini bilmeyen mi var. Ancak biraz derin ve bilimsel çerçeveden bakıldığında, düşünme yeteneğine sahip insanın esasında kavga etmemesi gerekiyor.

Çünkü insanı diğer hayvan türlerinden ayıran en büyük özelliği düşünebilmesidir. Düşünmek demek neyin neden ve nasıl yapılıp yapılmamasını bilmektir. Kavga vb. olaylarının sonucunun kötü olduğunu bilen bir varlığın, bunu sürdürmesi demek ya insan olmadığını gösterir veya hayvandan daha aşağı bir varlıktır.

Düşünüp konuşarak anlaşma yeteneğinin olmasına rağmen, hâlâ büyük ve küçük çaplı sürekli kavgalar bitmiyorsa, demek ki çoğu insanın düşünme yeteneği güdük kalmıştır. O zaman suçu önce kendimizde sonra da bizi temsil eden sistemlerde arayıp, bu insanlık dışı yaşam anlayışından bir an evvel kurtulmak gerekmez mi?

Dünyada yaşayan sekiz milyar insanın en az %90'ının yaşama sadece içgüdüsel süperegoist duyguyla baktığını rahatlıkla ifade edebiliriz. Bunun kanıtıysa, doğru ve gerçek şekilde düşünüp konuşan insanın, (Üst İnsan) kavga etmeyeceğini bütün bilim dallarının belirtmesidir. Üst İnsan; esas kavgasını bilimsel araştırmalarda yapıp, doğruyu ve güzelliği paylaşandır.

İnsanın güdük düşünce aşamasından kurtulup “Üst İnsan” olabilmesinin tek çözümü, felsefenin ne olduğunu bilmesine bağlıdır. Felsefe tüm bilimlerin anası ve anahtarıdır. İnsanın varoluştan günümüze kadar nasıl düşündüğünü, bundan sonra nasıl düşünmesi gerektiğini öğreten derslerin başında felsefe gelir. Felsefe bilmeden ya da öğrenmeden yaşamak, sadece hayvandan bir adım ileride olmaktır.

Hayvan örneği yanlış anlaşılmamalı, hayvanları aşağıladığımızdan değil. Hayvanlar sadece doğal içgüdüsel yeteneklerine göre hareket ettiklerinden örnek verilmekte. Aklı başında kendine insanım diyen herkesin, hayvani noktayı çoktan aşması gerekirdi.

Çağımız insanının hâlâ egoyu tatmin noktasında kalmasının en büyük sebebi, çoğu devlet sistemlerinin felsefeyi okullarda eğitim dersi olarak çocuklara öğretmemeleridir. Veya felsefe dersi veren çoğu ülkelerin, felsefeyi gerçek ana temasının dışında yüzeysel, kendi egoist duygularına uygun olacak biçimde öğretirler.

Felsefeden uzak durarak düşünmek, hayvani içgüdüsel duygunun aktifleşmiş şekliyle yarım düşünmektir. Bu yüzden eksik düşünen insan, doğal hayvani içgüdüselliğine sadece süperegoist duyguyu ekleyebilmiştir. Henüz bunun ötesine geçmiş değil.

Süperegoist insanın tek düşüncesi, çevresinde herkesten üstün olup hükmetmek için para, rütbe ve makam hastalığıyla, hem kendi kendine hem de çevresiyle sürekli çatışarak yaşamaktan başka bir karakter özelliği taşımaz..

Bütün bunlara sebep olansa, başta devlet yönetimleri olmak üzere her düşünce ve kültürden insanların, büyük ya da küçük egoist çıkar duyguların açık veya gizli esiri olmalarıdır. O zaman şu soru akıllara gelmektedir.

Bütün bunlar bilindiği halde, insanlar neden gerçek insanileşmeyi öğrenmez de menfaatinin arkasında koşup, kavga ve çatışmalar içerisinde mutlulu olmaya çalışırlar? Sorunun birden çok cevabı mümkün, ancak biz özetleyerek ifade etmeye çalışacağız.

Çocukluktan itibaren kültür olarak hepimize aşılanan duygu, bilgi ve düşünce, insanın hiçbir sınır tanımadan maddi varlıklara sahip olma emridir. Bunu gerçekleştirebilmek için de güç, din, ırk, dil ve kültür milliyetçiliği yapılmadan asla mümkün olmayacağı...

Doğar doğmaz genlerimize enjekte edilen sahip olma egosu, öyle bir derin çirkeflik taşıyor ki, herkes elinin uzandığı kadar çıkarının peşinde koşup, yeri geldiğinde öz kardeşini öldürmekten asla çekinmemiştir.

Bunu din vb. safsatalarla kutsallaştırıp tanrı emriymiş gibi çıkarcı davranmadan yaşayamayacağına inanılması, insanın canavarlığını göstermeye yetiyor. İşte bu aptalca bağlanma ve düşünce, içgüdüsel süperegoist seviyenin bir eseridir.

Çoğu insanın eğitim ve bilgisi bu aşamada kaldığından, birçok kişinin insanlıktan, demokrasi ve insan hakkından dem vurması dahi, bir şeyler elde edinceye kadardır. İstediğine ulaştığı zaman her şey çok çabuk unutulur.

Halbuki mütevazi ve sınırlı yaşamak temel kültür olarak görülse, dünyadaki birçok olumsuzluk kendiliğinden bitecektir. Ama maalesef mütevazilik ve sınırlı yaşam, devleti yönetenler başta olmak üzere çoğu demokrasi savunucularının aklının ucundan bile geçmez..

Örneğin mevcut düzenlerin süperegoist uygulamalarından rahatsız olan her insan, mütevazi ve sınırlı yaşamla büyük bir örnek uygulama gösterse, kaybedecekleri hiçbir şey olmaz. Şunu rahatlıkla belirtmek gerekir ki, bugüne kadar mevcut sistemler kimseye neden mütevazi yaşıyorsun diye sorup rahatsız ettiği duyulmamıştır.

Onun için kavgasız, çatışmasız, daha huzurlu ve insancıl bir dünyada yaşamak için, her insanın çok kolay bir şekilde yapacağı tek şey mütevazi ve sınırlı yaşamayı bilmektir. Bunun gerçekleşmesi için biraz irade ve felsefi bilgi yeterlidir. Mütevazi ve sınırlı yaşamanın önünde ne maddi ne de manevi herhangi bir engel söz konusu değil.

Sokrat'ın ifade ettiği gibi “Kendini Bil”. İnsanın kendini bilmesi demek, yaşamının nitelikli olup olmadığını anlamaktır. Toplumların çoğunluğu felsefenden uzak kendi gerçekliğini bilmedikleri için, içgüdüsel süperegoist bilgiyle sürekli kavga ve çatışma içerisinde insan olduğuna inanır. Bu en büyük kepazelik, arsızlık ve utanmazlıktır. Onun için en ufak bir kavga ve münakaşaya asla sıradan bakılmamalıdır.



Cemal Zöngür



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alevilik İle Sosyalizm Arasındaki Düşünsel Fark ve Bütünleşme Sorunu
Kapitalist Düzende, Komünist Yaşam Mümkün Mü?
Ana Tanrıçalar, Hz. İbrahim'in Tek Tanrı Masalına Nasıl İnandılar?
Avrupa'daki Türklerin Yaşamı ve Dünyaya Bakışları
Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Tablosu
Siyasal Düşüncelerin İnsanlığı Getirdiği Nokta!
Sosyalist Devlet Başkanları ve Politikalarının Analizi
Hayvan İle İnsanın Birbirinden Ayrılışı - 3 -
İnsan İle Hayvanın Birbirinden Ayrılışı - 2 -
İnsanda Tapınmanın Oluşumu

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İsrail - Filistin Düşmanlığının Tarihçesi
Her Şeye Muktedir Tanrı ve Kapitalizm Ölüm Döşeğinde
Türkiye Solunun Sorgu ve Özeleştiri Kültürü Üzerine
Türkler Şamanist mi Kalsaydı?
Halktan Para Dilenerek Büyük Devlet Olmanın Hafifliği
Coronanın Hatırlattıkları, Dünyanın Geleceği
Türkiye Siyasetini Tıkayan Etkenker (Araştırma Yazısı)
Alevilik; İslam Dışı Din Değilse Pozitif Felsefe Midir?
Şii Fars ve Araplara Neden Alevi Denilmektedir?
Kudüs, Dinler Savaşı ve Haklı Olan Kim?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (1) [Deneme]
Lider mi Toplumu Şekillendirir; Toplum Mu Lideri? [Deneme]
Hz. Ali ve Ehlibeyt Alevi Midir? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (3) [Deneme]
Tbmm'de Yedi Maddelik Anayasa Değişikliği Neyi Çözer? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (2) [Deneme]
Alevilerin Kapılarına Saldıranların Açık Kimliği [Deneme]
"Türkleri Yeniden Tanımak" Araştırma Kitabımı Yazma Nedenim : [Deneme]
İşte Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Karnesi..! [Deneme]
İslamiyet Yeniliğe Açık Bir Din Midir? [Deneme]


Cemal Zöngür kimdir?

Ben Cemal Zöngür, Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Sosyoloji, Tarih ve Siyaset üzerine araştırmalar yapmaktayım. Yayınlanmış bir kitabımın dışında çeşitli gazetelerde yüzden fazla makalelerimde yayınlanmıştır. Ve iki kitap dosyam yayına hazır durumdadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Tam bağımsız Tarih ve Siyaset üzerine yazan her Yazar


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.