Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
İnsanlıktan, tanrıya bağlılık ve kutsal dinlere inançtan bahseden toplulukların büyük bir çoğunluğu, kendi icadı olan terör gibi bir beladan kurtulmayı beceremiyorsa, o toplum ve devletlerin insanlıkla alakası kalmamış demektir. Bilindiği gibi terör insanı canından ve yaşamdan usandırıp yıldırma hareketidir. Devletse hem kendi içinde hem de uluslararası sözde meşruiyeti olan ve herkese eşit muamele yaptığı sanılan organize üst kurumdur. İnsan ise her şeyi mantıklı yapan organize eden, kimsenin incinmesini istemeyen Üst İnsan aklı demektir. Bu kadar büyük imkan ve özelliklere sahip devlet yönetimleri asırlarca sorun yaşıyorsa, insan olduklarından utanmalıdırlar.. Dikkat edilirse istisnaların dışında bugüne kadar hiçbir devlet tarafından, terör hakkında doğru ve gerçekçi bir değerlendirme yapılmış değildir. Sürekli her devlet kendisini haklı gösterecek türden açıklamalar yapmaya devam eder. Nasrettin Hoca fıkrasında olduğu gibi, hırsızın hiç suçu yokmuş türden savunmalar. Devletlerin bu tür savunma ve açıklamalarının birden çok nedeni var. Birincisi uluslararası meşruiyet kazanmış olmaları. İkincisi silah ve askeri olanağa sahip olma gücü. Üçüncü ve hepsinden önemlisi, egemenliği altında bulunan farklı kültür, din, inanç ve siyasi düşüncelere yeterince hak ve hukuku tanımamış olmanın vermiş oluğu suçluluk psikolojisidir. Terörle ilgili her devlet, vatandaşım dediği farklı düşünen veya yaşamak isteyen insanlara karşı, derecesine göre çeşitli haksızlıklar yaptıkları için terörün neden kaynaklandığıyla ilgili gerçek bilgileri hep saklama ihtiyacı duyarlar. Terör ve devletlerin durumlarıyla ilgili diğer bilgilere geçmeden önce, terörün bir kez daha tanımını yaparak devam etmeye çalışalım. Terörün; şiddet, kaos, karmaşa çıkarıp toplumu canından bezdirmek ya da düzeni yıkmak anlamına geldiğini bilmeyen yoktur. O zaman haklı olarak şu soruyu hem kamuoyuna hem de kendimize sormak zorundayız. İnsanlar durup dururken neden şiddet, kaos ve karmaşa yaratmaya ihtiyaç duyarlar? Ya da sesiz sakin yaşamak varken, neden şiddete bulaşarak çeşitli riskleri göze almaktadırlar? İşte bu soruların cevabını her devlet yetkilisi doğru şekilde ifade etse, terör denen hiçbir şey kalmayacak. Fakat bir ülkede on yıl veya elli yıl terör olayları devam ediyorsa, mevcut devletlerin temelinde büyük bir anormallik var demektir. Bazı istisnai ufak tefek olayların dışında, terör olarak değerlendirilen çatışma, kaos ve karmaşaların gerçek nedeni, devletlerin uyguladıkları haksızlık ve hukuksuzluktan kaynaklanmaktadır. Veya belirli grup, topluluk ve güçlerin, toplum ya da azınlıklar üzerinde oluşturdukları baskılar, terörün en büyük sebebidir. Bunun dışında terörün başka bir nedeni bulunmamakta. Çünkü devlet yöneticileri temsil etmiş oldukları devletin suçunu açığa çıkarmamak ve kendi geleceğini riske atmamak açısından yeminlerle bu görevlere getirilirler. Zaten o yemini yapmayan hiçbir kişi devletin en önemli kademelerinde görev alamazlar. Her devlet önemli kademelerde görev vereceği insanlara, devletin anayasasındaki olumlu ve olumsuz tüm maddelerine sadık kalacağına dair özel kağıtlar imzalatır. Ve istisnaların dışında devletin vatandaşım dediği halklara karşı yapmış olduğu her türlü haksızlıklar böylece kapatılarak devletin ömrü uzatılmakta. Ülke içerisinde siyaset yapan partiler, mevcut anayasayı beğenip baş tacı yapmışlarsa, her gelen gideni aratır şekilde, devleti ve milleti soyanın yanına kâr kaldığı bir ülkede, terör asla bitmez. Özet olarak ifade edilmeye çalışılan devlet yönetimlerinin gerek anayasal haksızlıkları, gerekse bunun uygulayıcısı konumundaki siyasi parti temsilcilerinin, her zaman şöyle bir yol izledikleri görülür. Gerçek anlamda demokratik anayasal ve demokratik siyasal yapıya geçmeyen devletlerde, yasal boşluklar tahminlerinde üzerindedir. Mevcut yapıdan memnunluk duyan siyasi partilerse, her fırsatta şahıslarına, yandaşı ve taraftarı için devleti soymayı en büyük siyaset görürler. Böylece devletin malı deniz yiyemeyenler keriz kaba tabiri tam yerini bulmakta. Sürekli maddi, manevi, inançsal, kültürel ve siyasal açıdan haksızlıklara uğrayıp canı çok yanan topluluk, grup ve kişiler şiddete başvurmaktan başka bir çare bulamadıkları için terör estirirler. Şunu herkesin bilmesi gerekir ki, rahat evinde yaşamak varken, hiçbir insan durup dururken şiddete ne başvurur ne de sıcak bakar. İşin özünde böyle bir gerçeklik varken, terörün tanımından çok neden ortaya çıktığının anlamını aramak gerekiyor. Ve gözle görülen gerçeklerden anlaşılmaktadır ki, terörün en büyük başlatıcısı ve yok olmasına engel teşkil eden güçler, devlet yönetimlerinin kendisidir. Bu saptamalardan tekrar şöyle bir sonuca ulaşabiliyoruz. Gerek devlet yönetimlerinde olsun gerekse toplu yaşamda huzur ve güvenin mevcut olması için, insanın insanileşmesine bağlı olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Bunun da gerçekleşmesi çağdaş demokratik, hümanist bir eğitim temel alınıp, her türlü din, dil, etnik, düşünce ve kültürel ırkçılığın aşağılanıp atılmasıyla mümkündür. Terör sorunu yaşayan her devletin yöneticileri, ırkçı, menfaatçi kral ve sultan olmaktan vazgeçmedikleri sürece, kendileri bir numaralı teröristtir. Bugün başkalarına karşı devletin asker ve polis gücünü kullananların, yarında başkalarının bunlara karşı aynı şeyi uyguladığının en canlı örneğini Türkiye'den biliyoruz. Demek ki sorun halkta değil devletin anayasasında ve yönetenlerde. Dünyada mevcut olan birçok devletin temel mantığında ve eğitim sisteminde şu aptalca düşünce hep hakim kılınmıştır ve kılınmaya da devam edilmekte. Sürekli büyümek ve herkesten üstün olmak. Halkını insanca eğitip yaşatmayan hangi toplum büyük olmuştur acaba?. Veya bilimsel çalışmalardan uzak durup, her şeyi tanrıya havale eden hangi toplum büyümüştür? Bu mantığa birde serbest piyasa denilen hayvani doyumsuzluğun eklenmesiyle, insanlar en yakınındaki kan bağından olan kişileri bile nasıl alt ederim hesabıyla yaşama bakar konuma getirilmiştir. İfade edilen hayvanileşmeyle, her gün devlette ve çevrede yaşanan yolsuzluk, haksızlık, dışlama, aşağı görme ukalalıklar toplumu çileden çıkarmıştır. Bunu gören ve yaşayan insanlar, ister istemez şiddet yöntemini tercih etmek zorunda kalmakta. Çünkü hem eğitim sorunu hem de hesabını soracağı ciddi ve gerçek bir adalet sistemi bulamamakta. Terör; dünyanın her yerinde devletlerin insanları hayvanca eğitip yetiştirmesi ve yönetmesi sonucunda ortaya çıkan bir şiddet olduğunu insanların artık bilmesi gerekir. İnsanlığa yakışan hümanist ve mütevazilik üzerine bir eğitim verilip, demokratik kurallar gerçek anlamda uygulansa, her sorun kendiliğinden bitecektir. İşte devletlerin gerek kendi içlerinde gerekse birbirlerine karşı terörü neden destekleyip ve niçin terörle ilgili doğru tespitleri yamadıkları, kısaca bu temel bilgilerden anlaşılabilir. Onun için insanların, tanrıya taparcasına devlet yönetimlerine bağlanmaması gerekir. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |