"İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Doğal insan yaşamı olan “Klan, Kabile ve Grup” topluluklarına baktığımızda, herhangi bir kapanmanın olmadığını rahatlıkla anlayabiliyoruz. Ne zaman ki insan zekası gelişip belirli bir bilinç seviyesini yakalamış ise, toplumda akılcı ve mantıklı yaşamla birlikte, birçok zıtlık içeren gerçek dışı saplantı ve tapınmaların varlığı da görülmektedir. Konuya daha eski tarihlerden bakacak olursak, M.Ö. 65 bin yıllarında Avcılıkla (Paleotik Cağ) başlayan ilk (proto) sosyalleşme, kadın ve erkekler doğal bir ortamda hiçbir yerini kapatmadan yaşamışlardır. Soru 1. Bu tarihte yüce tanrı neden peygamber, kutsal kıtap ve kadınlar kapansın diye bir emir göndermedi? Bu yaşam şekli M.Ö. 15 bin yıllarına kadar devam etmiş olup, Tarım Çağın’dan (Neolitik) itibaren kadının (Ana Tanrıça) bilgeliği ve öncülüğünde insan zekasının daha fazla gelişmesiyle, aile ve toplumsal yapıda büyük bir yenilik başlamış oldu. Soru 2. Bu dönemde de yüce tanrı neden kadınlar kapansın diye kutsal kitap ve emir göndermedi? Özellikle neolitik çağda kadının öncülüğünde ail ve insan olma kavramı en üst aşamalara çıkmış olup, kapnamayla ilgili herhangi bir düşünce ve de izin olduğunu görmek mümkün değildir. M.Ö. 5000 yıllarına gelindiğiğnde, yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan Sümer Uygarlığıyla (Kral Tanrıcılık) birlikte, yazma ve okuma başta olmak üzere sanat, ticaret, zevk ve eylencenin çeşitliliği, insan yaşamının niteliğini oldukça yükseltmiş bulunmaktadır. Soru 3. Bu tarihte de yüce tanrıdan ne bir kutsal kitap ne de kapanma emrinin olduğunu gösteren bir kanıt ya da belge bulunmamaktadır. Tüm bu gelişimlerden faydalanan Sümer Krallıkları, Kral Tanrı Saraylarında ve toplumsal yaşamda sınıf (Kast) sistemine geçmişlerdir. En üst 1. Derecede Kral Tanrılar, 2. Derece Yardımcıları, 3. Derecede Ordu Komutanları, 4. Derecede Sarayın her türlü hizmetini gören Kadınlar, 5. Derecede Esnaf ve Sanatkârlar, 6. Derecede ve en alt kesim olan köleler şeklinde bir düzen oturtmuşlardır. Böylece Kral Tanrılar Saraylarını ziyaret eden misafirlerini en iyi şekilde ağırlamak için, yatacak yerinden tutun da kadın ve erkek ihtiyaçlarını giderecek hizmetleri karşılayan seks işçisi kadınlara orta seviyede bir değerle saraylarda yer vermişlerdir. Erkeklerin cinsel ihtiyacını karşılayan ve önemli bir yerleri olan bu kadınların diğer kadınlarla karıştırılmaması için, başlarına eşarp niteliğinde bez bağlamaları istenmiştir. Kadınların başlarını örtmeleri kesinlikle dini amaçlı değildir. İfade edildiği gibi diğer evli kadınlarla karıştırılmaması içindir. M.Ö. 100 ya da 50 yıllarına gelindiğinde, ne hikmetse yüce tanrının aklına Peygamber ve Kutsal Kitap göndermek gelmiştir. Böylece her üç tek tanrılı din kendi dönemlerinde kadınların her tarafını kapatmasını istemişlerdir. Bu örtünme olayı dinler tarafından daha ileri aşamalara götürülerek, kadınların el ve yüzleri hariç tüm vücudu kaplayacak şekilde büyük elbiselerle kapanmaları Allah’ın bir emri olarak topluma ve kadınlara dayatmışlardır. Asrı Saadet İslam toplumunda Hz. Muhammed’in ölümüne kadar kadınların kapanması, diğer tek tanrılı dinlerde olduğu şekilde devam etmiştir. Daha sonra ortaya çıkan Mezhepsel İslam, birbirleriyle yarışırcasına tüm dini İslami politikalarını kadın üzerine yoğunlaştırarak, kadının daha da kapanmasını ve de sosyal hayattan men edilmesini en iyi İslam yaşamı olarak görmüşlerdir. Ve böylece özellikle İslami her Mezhep daha da katılaşarak, bunun bir Allah ve Kuran emri olduğu iddiasıyla, erkek cinsiyetçi egolarını tatmin etmek amacıyla, kadını çarşaf ve evin içine hapsedip, beş kadınla evlenmeyi ise yine Allah’ın bir emri olarak inanmaları. Halbuki Kuran-ı Kerim’in Ahzap Surisi vb. birkaç Ayette, kadınların kapanmasıyla ilgili sadece edep yerlerinizi kapatın diye ifadeler vardır. Bu ifadenin dışında kadınların el ve yüzleri de dahil tamamen kapatılması ve de sosyal hayattan çekilmeleriyle ilgili en ufak bir bilgi bulunmamaktadır. Daha önce de ifade edildiği gibi her din ve toplumsal yapı, maneviyatın dışında kendi bölgesel ve ekonomik çıkarlarına göre kadınlara belirli statüler tanımışlardır. Bu da Allah’ın bir emri değil sadece erkek egemenlikli cinsiyetçi bir bakış açısıdır. Tüm olay bundan ibaret olmasına rağmen, Yahudilik ve Hıristiyanlık bu bağnazlığı Reform ve Rönesanslarla aşmıştır. Anacak İslam dini ise bırakalım gerici bağnazlığı aşmayı, her geçen gün çağın biraz daha gerisinde yaşamayı çok büyük bir marifet sayıp, kadınların hayatları zehir edilmektedir. Kadını çarşaf ve evin içerisine kapatarak namusu koruduğunu düşünen anlayışlar, diğer taraftan en az dört kadınla evlenip, bir evde dört kadınla yaşadığı zevk ve alemi acaba hangi namus kategorisinde görmektedirler? Ve ünlü Alman Filozof Frederik Nietsche’nin namus üzerine söylemiş olduğu şu ifade her şeye yanıt niteliğindedir. Filozof der ki, “Kim ki namus Şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en büyük namusuz odur.” Bu ifadeden sonra fazla söze gerek kalmamaktadır. Özet olarak şunu belirtmek gerekirse, kapanma, örtünme ve açılma konusu tüm toplumlarda, her bölgenin coğrafi, iklimsel, ekonomik, eğitim ve felsefi yapılarına göre oluşan bir durumdur. Bazı toplumların felsefi düşüncesinde açıklık medeniyet ve onurluluk şeklinde görülürken, başka bir toplumda ayıp ve namus konusu yapılması eğitim ve kültür seviyelerinden kaynaklanmaktadır. Bunun da Allah ve Kutsal emirle uzaktan yakından en ufak bir alakası bulunmamaktadır. Bu vb. meseleyi Allah ve dine bağlayanların tek bir amaçları vardır o da şudur. Tembel, yeteneksiz ve beceriksizlikleri yüzünden dünyanın gerisinde kalıp, bu ayıplarını kapatmak ve de erkek cinsiyetçi egolarını tatmin amacıyla, kadınları hazır sömürü aracı görüp, dini politikalarla menfaat sağlamaktır. Kapanma ve açılmanın ne İslam diniyle ne de başka bir kutsallıkla uzaktan yakından en ufak bir alakası bulunmamaktadır. Tek amaç, kadın cinsiyeti üzerinden sömürü gerçekleştirmektir. Bilindiği gibi dünyada bugüne kadar gerçekleşmiş sömürlerden birisi, teknoloji ve silah ticaretiyle yapılırken, diğeri de kadın cinsiyeti üzerindendir. işte dinci tembel ve menfaatçiler başka sömürü aracı bulamadıkları için, din ve kadını kullanarak bu emellerine ulaşmaktadırlar Bunun başka da bir izahatı bulunmamaktadır. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |