Her devrim yokolup gidiyor ve peşinden yalnızca yeni bir bürokrasinin artıklarını bırakıyor. -Kafka |
|
||||||||||
|
Kar… Kuru soğuk havalarla aram yok ama karlı havaları severim. Kar yağışını seyretmek, karlı havada yürümek önemli hobilerim arasındadır… Mevsimin en verimli karları genelde Şubat aylarında kendini gösterir. “28 Şubat” hariç, Şubat ayını severim. 100’ü aşkın ülkede 46 dilde okunan ve 2006 Nobel Edebiyat Ödüllü romancımız Orhan Pamuk’un “Kar” adlı romanı her ne kadar Ocak ayında yayınlandıysa da, kitabın asıl reklâmı, karın en yoğun yağdığı Şubat ayında yapılmıştır. Hem de o yıllarda çok güzel kar yapmıştı memleketimizde. Lakin o gün bu gündür kar küsüp gitti sanki bu memlekette. Yani 2002’den beri ilk kez memleket ciddi bir kar yağışıyla karşılaşıyor bu yıl.. Pamuk’un Kar adlı romanına atıfta bulundum… Pamuk, her ne kadar; “kullandığım şehrin ruhu, Kars’ın havası, kenarda kalmışlığı, yoksulluğu, kar yağınca oradaki şiirsel hava, buranın dertlerini… yazdım.” derse de; Pamuk, bu eserse, kendi penceresinden 28 Şubat Sürecini yazmaya çalışmış… 2002 yıllarında karın en çok yağdığı iyi bir zamanlamada Kar’ın piyasaya çıkartılmasıyla, her edebiyatseverler gibi ben de kitaba ilgi duymuş ve heyecanla alıp okumuştum. Bir kar romanını beklerken, okuyunca; 28 Şubat Süreciyle karşılaşınca -muhtemelen her okuyucu gibi- ben de şaşırmıştım… Lakin ‘bu masal’ öyle değildi… Öyle bir romanın yazıldığına sevindim ama projektörün yanlış yere tutulmasına üzüldüm. Sayın Pamuk kadar yazmada maharetli olsaydım ya da onun kadar ünlü ve okunur bir yazar olsaydım ben de bir Kar romanını yazardım. Ama benim Kar romanımın geçtiği yer Kars, değil Malatya olacaktı. Çünkü 28 Şubat senaryosunun en iyi oynandığı sahne Malatya’ydı… Offf… Ben bu yazıda, suya sabuna dokunmadan sadece bir kar yazısı yazacaktım, Orhan Pamuk’un Kar’ı ve 28 Şubat nerden dilime dolandı… Karın yağısını şöyle tabii haliyle tasvir edip bir kar güzellemesi yazısı yazacaktım… Trilyonlar, katrilyonlar ve kentilyonlar sayısınca yeryüzüne düşen kar taneciklerinden hiç birinin diğerine benzemediğinin hikmetini yazacaktım… Yağınca; dağı, taşı, ağacı bir gelin gibi süslediğini… Karın saflığını, temizliğini… Bir melek gibi beyaz kanatlarını tabiatın üstüne gerip tüm mikropları öldürdüğünü… Yani bilindik bir kar yazısını… Bir kar yazısını yazacaktım ama…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |