İyi bir aşk mektubu yazmak için, neler yazacağını bilmeden oturman, kalktığında da ne yazdığını bilmemen gerekir. -Rouesseua |
|
||||||||||
|
Kırmızı karanlık’ı okuyunca… Kırmızı karanlık’ı okuyunca şairin ne anlatmak istediği hiç de umurumda değildi. Çünkü şair bu kitapta ne anlatmak/yazmak istediğini zaten anlatmış/yazmış… Benim için önemli olan, henüz mürekkebi kuramamış ekmek sacından yeni inmiş ve taze ekmek gibi kokan bu şiir kitabının beni ne kadar doyurabileceği ve şiir açlığımı ne kadar giderebileceğiydi… Ve her şair-yazar okuduğu kitabı -muhtemelen- bu duygularla okur… Yine her şair, yazar okuduğu kitapta lüzumsuz laf ve söz kalabalığından rahatsız olur. Hem söz ve laf kalabalığından öteye geçmeyen tüm kitaplar, bilinçli okuyucusu için bir züldür. Ben kendi şahsıma, Kırmızı karanlık’ı bu perspektiften okudum/inceledim… Peşinen ifade edeyim; kitabın ismi çok çarpıcı geldi bana… Kapak tasarımını pek sevemedim, iyi olabilir ama beni sarmadı… Bir başka önemli husus; kitabın şairi benim Türkçe/edebiyat öğretmenim olduğu için kitap hakkında kanaat belirtmek bana biraz zor geliyor ama bu, doğruyu söylemeyeceğim anlamında -kesinlikle- anlaşılmasın… Kırmızı karanlık, bir oturuşta yazılmış bir kitap değildir ki, hiçbir şiir kitabı bir oturuşta yazılmaz. Yalnız şiir değil roman ve hikâye kitapları da bir oturuşta yazılmaz. Bir kitabın yazılışı aylar, yıllar sürer lakin okurken bana öyle geldi ki; Hocam Kemal Deniz’in “Kırmızı karanlık”ı bir ömre sığdırılarak yazılmış bir kitap… “Kırmızı karanlık, bir ömre sığdırılarak yazılmış bir kitap zira bu kitap şaire ilham geldikçe yazdığı şiirler… Kemal Deniz’in gazetecilik-yazarlık yönü herkesçe malum ama onun şair kimliğiyle yeni yayınladığı Kırmızı karanlık şiir kitabıyla tanışmış oluyoruz. Hem yıllarını yazı ve şiir tasnifine veren bir edebiyatçının şair olmasından daha doğal ne olabilir. İnanın ben “Kırmızı karanlık”ı bu duygularla okudum… Kırmızı karanlık’ı okuyunca öyle laf kalabalığa ve fahişe kelimelere takılmadım. Ben Kırmızı karanlık’ı okurken, bekâreti bozulmamış kelimelere en çok önem verdim, saygı duydum… Hani -şairin tabiriyle de- şiir; şairin kişisel duygularını yansıtan, tamamen öznel bir ürün, gönüllerde çağlayan sevgi ırmağı” idi ya … İşte ben Kırmızı karanlık’ı okurken çağlayan bir sevgi ırmağında yüzdüm… “Karınlık kıpkırmızı” da, “Aradım seni her köşesinde Malatya’nın/Açlığımı yaşadım sana doyamamanın/Ve sana acıktım…” mısraları çarptı beni… “Ve sana acıktım” kelimesi sizce de orijinal ve şaire özel bir kelime değil mi? Ve buna benzer başka kelimelere çarptım. (Çarptım derken ‘meftun oldum’ demek istedim galiba…) Bu kelimelerin bir kaçını hatırlatacak olursak: “Çıldırtan kokunla dolu”, “Yanakların gün ışıklarına eş”, Bir seni sevdim, bir de seni…”, Derelerde çimmeyi severim”, “Benden başkasını seversen töremeyesin”, “Çok parlaktır/Malatya’nın yıldızları/Siyaha çalan mavi gökyüzünde…”, “Öyle ağla, öyle yan ki kül olsun etin kemiğin.”, “Bırakırsan seni ışığım sönsün”, “Bir sevda istiyorum/Anlatırken Kaf Dağı’nı/Büyülesin beni…”…gibi cümleler bekâretini koruyan ve şiire yakışan cümlelerdir bana göre… Birde şairin torununa yazdığı bir şiir var ki… “Kim derdi bu kadar, tatlı olacak? Sevgisi gönlüme, hemen dolacak. Kıyamam öpmeye sanki solacak. Almila bu sevda, beni azıtır. Dedenin ömrünü, torun uzatır.” Vallah dedelik duygusunu henüz tatmadığım için bilemem, lakin dedesinin bir tanesi minik Almila’yı ben de tebrik ediyorum bu şiiri yazacak kadar dedesine ilham olduğu için… Ve; “Bu Fırat eskiden deli akardı/Suları hep taştan taşa çarpardı/Bakınca beynimde şimşek çakardı.” ama o eskidendi sevgili Kemal Hocam. Çünkü “Vurdular Fırat’a beş yerden dizgin.” Kemal Hocam. Biliyorum siz değerli okurlarım şimdi benden final cümleyi bekliyorsunuzdur ama -sırf bir kereciğe mahsus- müsaadenizle bu yazının final cümlesini de Kırmızı karanlık kitabın şairine bırakılım… “Keten gömlek Hekimhan’ın cevizi. Eşsiz olur Yeşilyurt’un kirazı. Dutun kayısının ilaç, çoğu azı, Malatya’m, Malatya’m güzel Malatya’m.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |