Dünyada insandan çok aptal var. -Heinrich Heine |
|
||||||||||
|
Şüphesiz her mevsimin bir güzelliği vardır. Soğuğu sevmediğim halde kışın da bir güzelliği/efsunluğu var… Malatya’ya kışın gelişi, Beydağı’na ilk karın düşmesiyle hissedilir. Sanırım yine öyle oldu. Beydağı, saçlarını ağartmayana kadar soğuk kendini hissettirmez bu şehre. Vaktaki Beydağı da -bencileyin- saçlarını ağarttı, o vakit kış -soğuk yüzüyle- kendini hissettirdi. Diyorum ya; Beydağı’nın yüksek kesimlerine takıldı yine gözlerim. Yılın ilk karı düşmüş... Saçı, sakalı ağarmış bir adam gibi idi Beydağı ama yaşlı değildi, dinçti, zaman zaman güneş ışıklarının vurmasıyla nur saçıyordu, iç açıcı ve ruh dinginliğini zerk eden bir görünümü vardı Beydağı’nın… ‘Şehr-i Malatya’yı çevreleyen, sıra dağlardan oluşan ve zirvesi beyaza bürünen Beydağı’nın beyaza bürünmesi seninle ne alakası var’, diyebilirsiniz ki; ben de öyle düşünüyorum ama Beydağı ile aynı kaderi yaşıyorum sanki. “Var ya” diyorum, “gelirse böyle geliyormuş” diyorum, ‘ansızın düşüyormuş beyazlar anlatabiliyor muyum’; saçlarımdaki gibi, Beydağı’nın yüksek tepeleri gibi... Beyaz da bir renk, belki de renklerin en güzeli. Lakin beyaz… Hem sahi beyaz neden bana yaşlılığı çağrıştırıyor ki? Beydağı’na kar düşmüş/kar düşmüş yüreğime… Beydağı’nda karalar beyaza bürünmüş; kara saçlarıma beyazlar düşmüş… Her şeyin bir vakti, zamanı var/ zamanı geldi mi ki? Çocukluk, gençlik ve yaşlılık… Ülkem insanının yaş sınırı ne ki? Kaç yaş, yaşlılık yaşıdır bu coğrafyada? Hem ülkemin yaşlılık kategorisi kaç?! Ama Beydağı’na kar düşmüş, Beydağı beyazlara bürünmüş ve saçlarıma beyazlar… Malatya’da, Beydağı’na kar düşünce, herkes hisseder; üşür, titrer, anlar ki mevsim kış… Saçlarıma beyaz düşünce; yalnız başıma, kendi kendimce üşür, titrerim; üstelik hangi mevsimi yaşadığımı da bilmeden… Gazeteci haber yazıyor; “yüksek kesimlere yağan kar nedeniyle kent genelinde sıcaklıklar da hissedilir derecede düştü.” Ah gazeteci… Sen yüreğimdeki sıcaklıkların eksilere düştüğünü biliyor musun? Kafamın yüksek ve alçak kesimlere düşen beyazları, saçlarımda beyazların hızla arttığını ve içimdeki soğukları… ‘Zirai don uyarısı’, yerine ‘yüreği don uyarısı’nı da bir yazabilseydin… “Malatya, Elazığ, Tunceli ve Bingöl’de orta kuvvette zirai don uyarısı yapılırken, meydana gelebilecek olumsuzluklara karşı tedbirli ve dikkatli olunmalarını” telkin ediyorsun ya gazeteci… İçimdeki buzları eritebilecek hatta eritecek bir sevgi, bir şefkat, bir dostluk, bir kardeşlik, bir samimiyet, bir adanmışlık ruhunu bir kez daha eskisi kadar, kendimde görebilecek miyim, bilmiyorum ama bu yıl sanırım içimdeki zemheri erken başladı…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |