Yalnızlığa Dair
(mahmut dağ) 25 Temmuz 2011 |
Yaşam |
| |
yalnızlığa dair garip bir deneme. yalnızlığın ne olduğunu, bize neler katıp, bizden neleri götürdüğünü anlatmayı denedim. |
|
Bilinmezler
(mahmut dağ) 25 Temmuz 2011 |
Yaşam |
| |
yine yalnızlığa dair, yalnızlık içindeki en garip arayışlar. |
|
Samed Behrengiye Mektup
(mahmut dağ) 25 Temmuz 2011 |
Yazarlar ve Şairler |
| |
hayran olduğum yazarlardan biri olan Samed behrengi için yazdığım bir mektup. sevgili okur. eğer ebeveynsen ya da ebeveyn olmak gibi bir düşüncen ya da bir planın varsa, veyahut çocuksan samed behrengiyi mutlaka tanımalısın. çünkü bence, samed behrengiyi tanımadan büyüyen ya da büyütülen çocuk büyümüş ya da doğru biçimde büyütülmüş olmaz. |
|
Şeytanla Empati
(mahmut dağ) 25 Temmuz 2011 |
Yaşam |
| |
eğer şeytan bizimle konuşsaydı neler söylerdi? kendini nasıl savunurdu? neleri yanlış bilip nelere yanlış inandığımızı kendince nasıl anlatırdı? bu soruları düşünürken parmaklarımdan klavyeye usul usul akan sözcüklerin genel toplamı. |
|
Beklemeyi Bırak
(mahmut dağ) 25 Temmuz 2011 |
Yaşam |
| |
ilginç bir deneme daha. hoş tavsiyeler ve bana göre hayata dair gerçekler. |
|
Kemanın Çığlığının Öyküsü
(mahmut dağ) 25 Temmuz 2011 |
Yaşam |
| |
keman! yalnızca bir enstrumanmıdır gerçekten? yoksa bir sanatkarın parmakları aracılığıyla insanın diline kafa tutan başlı başına bir hayt formu mudur? neleri anlatır tınıları? nelere karşılık gelir sesleri? |
|
Dünden Bu Güne Faşizm
(mahmut dağ) 25 Temmuz 2011 |
Toplum |
| |
ilk politik denemem. her şeyi kendimize yonttuğumuz bu dünyada faşizm bazen bir grubu suçlamak ve o grubu külçümsemek ya da hakaret etmek amacıyla kullanıldı. bazen teknik bir terimdi, bazende politik açmazların toplamıydı. peki neydi gerçekten faşizm? |
|
Hep Yalnızlık! Hep Yalnızlık!
(mahmut dağ) 25 Temmuz 2011 |
Yaşam |
| |
bir dost sons evgilisine dair bir şeyler anlatmıştı günün birinde. onu dinlerken garip düşünceler şimşek hızıyla üşüştü beynime birer birer. nasıl oynuyorduk hayatın karşısında? rollerimizi seçerken nelere dikkat ediyorduk? aşk dediğimiz neydi gerçekten? sanal bir yanılgı mıoydı tümüyle? yoksa çarpıtılmış gerçeklerden örülü fantastik kurgu bir öykümüydü? sevgi yüce miydi gerçekten? yoksa insan kendi yüceliğini mi paylaşmıştı sevgiyle? |
|
Belirsiz Bir Mektup
(mahmut dağ) 25 Temmuz 2011 |
Sevgi ve Aşk |
| |
akla gelen sözcüklerden örülü garip gelen ve giden adresinin belli olmadığı, sadece gönderenin belli olduğu, ancak kime gönderileceğinin asla bilinmediği bir mektup denemesi. |
|
Sevinilmez Hiç Bir Ölüme.
(mahmut dağ) 25 Temmuz 2011 |
Yaşam |
| |
duyduğum bir ölüm haberinden sonra çevremde yaptığım gözlemlerin parmaklarımdan klavyeye dökülmüş hali |
|
Umutsuzluk Çölü
(mahmut dağ) 25 Temmuz 2011 |
Yaşam |
| |
bu yazıyla ilgili söyleyebileceğim tek şey, ilginç bir yazı. ötesi hakkında hiç bir fikrim yok. ne zaman yazdığımı bile hatırlamıyroum. |
|
Bize Özgü Bir Hayat
(mahmut dağ) 26 Temmuz 2011 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Arto Tunçboyacıyan Zetuni Zar. işte bu ezgi. ilk duyduğum anda bilincimi çepe çevre kuşatan sözcükler. öyle bir ezgi ki, hiç tadılmamış duygular, hiç sezgilenmemiş hisler, ve hiç içsenmemiş başka başka şeyler var içinde bu ezginin. biliyorum bu sözcükler ve aşağıda okuyacğaın yetmez çözmeye büyüsünü bu ezginin. ama dilim döndüğünce anlattım bir şeyler işte. |
|
Denizin Sevda Şarkısı.
(mahmut dağ) 26 Temmuz 2011 |
Yaşam |
| |
denizin dalgaları suyun kumsala çarpmasıdır diyenlerin yanıdlığına eminim. duyana neler söyler neler. bir gün kulağpımı açtım ve deniz bana işte bunları söyledi |
|
Omelasta Devrim
(mahmut dağ) 26 Temmuz 2011 |
Sevgi ve Aşk |
| |
omelas'ı terkedenler adlı kitabı anımsamak amacıyla sevgiliye yazılmış bir mektup |
|
Ateşbaz
(mahmut dağ) 26 Temmuz 2011 |
Sevgi ve Aşk |
| |
hep yazıldı ateş ve pervane hakkıdna. kimi zaman pervane ateş oldu kimi zamanda ateş pervane. sevgili hârdı, ateşti, en kızılıydı alevlerin. ben de pervaneydim. kısacası, ateş ve pervane ikilemine kendi aşkımın gözünden farklı bir bakış. |
|
Çölde İsyankar Bir Kum Tanesi
(mahmut dağ) 26 Temmuz 2011 |
Yaşam |
| |
yıllardır çölde yaşayan bir meczup anılarından kaçan ve çöle sığınan briyle karşılaşırsa neler söylerdi? not: bunu okurken eğer elinizde varsa peter gabriel'in the feeling begins adlı ezgisinin size eşlik etmesine izin verin. yazının tadının değiştiğini görecesiniz. elinizde yoksa bir yolunu bulup size ulaştırmayı deneyeceğim. ama önce elinizde olmadığını bilmem gerkeiyor değil mi? |
|
Tek Çözüm, Hepiniz Ölün
(mahmut dağ) 4 Ağustos 2011 |
Doğa ve Dünya |
| |
eski teknolojiler, yani pek çok gelişmiş ulusun hurdaya kaldırdığı teknolojiler kullanılarak ülkemizde nükleer santrallerin yapılması düşünülüyor. peki nedir nükleer santral? nasıl çalışır ve neden deniz kıyıları tercih edilir bu santraller için? bilindiği gibi son günlerde japonyaya gelen dev dalgaların zarar verdiği bir nükleer santral var. sonuçlarını hepimiz biliyoruz. işte bu yazı nükleer santrallerle ilgili bri şeyler söyleyecek. |
|
İki Kişilik Gerçek Bir Düş
(mahmut dağ) 4 Ağustos 2011 |
Yaşam |
| |
korkularını ve kaygılarını anlatan bri arkadaşım bana demişti ki, bu anlattıklarımı sana bir mektup olarak yazsaydım karşılığıdna nasıl bir mektup yazardın.? mektubu yazmıştım. ama göndermek nasip olmadı. umarım bu sayfaya ulaşıyordur ve umarım mektubunu alır. ve işte o mektup: |
|
Hayat ve Yağmur
(mahmut dağ) 4 Ağustos 2011 |
Yaşam |
| |
Aşağıdaki satırları parmaklarımdan döküldüğü gibi gönderiyorum. Üzerinde hiç düzeltme yapmadan, hiç oynamadan gönderiyorum. Aklımdan parmaklarıma fışkıran ne varsa yazacağım. Biliyorum, yazdıkça içimdeki birikmiş huzursuzluk harflerin ışıltısıyla uçup gidecek. Biliyorum, yazdıkça kuşlar gibi kanatlanacağım. Biliyorum, yazdıkça kendime biraz daha yaklaşacağım. Bu bana msn mesajları dizisi biçiminde gelen hoş bir mektuba yanıt mektubudur. O mektup ne kadar içtense, bu yazının da o kadar içten olması dileğiyle. |
|
Seyir Defterinin Altın Sayfası
(mahmut dağ) 13 Ağustos 2011 |
Anılar |
| |
son doğum günümde bana gelen bir hediye için yazdığım minik, minicik bir yazı. az önce yazı arşivimi karıştırırken gördüm, ve öylesine açıp baktığımda gerçekten paylaşmaya değer olduğunu analdım. ve buraya kopyalıyorum. |
|
|
Ne varsa eski de var derler ya hani ninelerimiz dedelerimiz yaşlı amcalarımız ya da her hangi bir kent kahvesinde elinde sigarası yarı boş gözlerle oyun arkadaşlarına yetişmeye çalışan çoktan güle güle demiş ortasına ömrün bir amca… aslında hiç de haksız değiller hani. Şimdilerde televizyonlar, sanal sohbetler ve sayısı bini aşan özel radyolar güzel olan her şeyin içini boşaltıp kendileriyle dolduruyorlar. Tüm iyilik ve güzellikler frekansını kötüye göre ayarlıyor. Zamane çocukları pencereyi bilmeden windows’u biliyor, çiçek kızın yeri yüzü çiçek bozuğu mankenlerin dizileriyle dolduruluyor. Şeker kız candy öleli oldu şöyle bir on on beş yıl yerini bırakarak yapay şeker reklamlarına. Zamanın çarkları arasında kötüye mayalanmaya doğru kulaç atan bir çok güzellikten bahsetmek mümkün. Ancak zaman bizi alıp uzaklara atarken buna pek vakit bırakmıyor.
Ne varsa eskide var diyenlerin sandıklarında küflenen plakların, kasetlerin içindeki seslere kulak verip bir bakalım, bakalım eskide ne varmış. Biteceğine noterin kesin gözüyle baktığı, ayrılığa tescilli bir sevdanın vuslatını kırkbeş geçe, yani tescilli ayrılığa çeyrek varken çaktırmadan bir sevgili diğer sevgilinin avcunun zulasına iki küçük kol düğmesi bırakır. Tam bu sırada sevgililer kısık ve yumuşak seslerle bir birinin kulağına elveda sözcüklerini fısıldamaktadırlar. Eşyalar toplanmıştır, onunla bir dakika dilemenin duası aklın namlusuna sürülmüştür. Bu ne dünya der biri içinden içini titreten bir sesle. Ama diğeri gitmek zorundadır dönülmez yollara. “giden kalana hep onu seveceğini söyler.
Uzar gider masal böyle. Zaman o sevgililerin sevda şarkılarını alıp saklar evrenin bilinmez köşelerine. Yerine sahte süper starların nane suyuna batırılıp bekletilen bozuk tatlı çikita muz şarkılarını bırakır. Ve artık sahte vuslatlarda damping vardır. İki küçük kol düğmesi her an bir birlerini görmek istememe ihtimali olan karşılıklı verilen bir çift msn adresine bırakır yerini. Mesafe diye bir şey yoktur artık. Mesafe sözcüğünün yerini internet hızındaki kilobyte bölü saniye tanımları alır. Yani ne varsa eskide var diyenler sonuna kadar haklıdır.
|
|