Aşkın Üreme Mevsimi
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 2 Mart 2004 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Aşk, benim çocukluğumun yazlık sinemalarında seyredilen Yeşilçam filmlerinin unutulmaz jönleriydi. /
Herkesten gizli kurduğumuz rüyalarımızın ‘esas oğlanlarıydı’. /
Yeşilçam filmlerinin nostaljisi ve film yıldızlarının romantizmi bir yana |
|
Tarla Cadısı, Anneanne ve Neveser Hanım
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 7 Aralık 2004 |
Unutulamayan Dönemler |
| |
Utanmadan karşısına geçip ilk önce başımı deli gibi sağa sola salladıktan sonra, saçlarımı bir güzel dağıtmış, hatta ellerimle şöyle bir de karıştırınca,
Benim Rapunzele benzeyen at yelesi işin içinden çıkılmaz bir hal almıştı.
Elinde tarakla ardımdan k |
|
Bana Parlak Kırmızı Pabuçlar Veren Allahım….
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 13 Mart 2004 |
Günlük Olaylar |
| |
‘Bakın kullarım, adam olmazsanız, aklınızı başınıza devşirmezseniz, bu adamların sayısını arttırırım’ diye yaratıp, bilhassa ‘uyarı niyetine’ başımıza gönderdiğin ‘aklı evvel’ politikacılar var ya Allahım, ne olursun on |
|
Saksafoncu Sevgilim
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 14 Mart 2004 |
Sanat |
| |
Sokakta görseniz başınızı çevirip de bakmayacağınız, biradan göbeği çıkmış, saçları dökülmüş, orta yaşın üstünde, memur emeklisi kılıklı adam, saksafonu üflemeye başladığında bir anda ‘ilaha’ dönüşür. |
|
Çizgiler
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 15 Mart 2004 |
Yaşam |
| |
Falcılar, bir operatörün özeniyle ilk önce sağ elinizi avucuna alır,
Sonra uzun uzun bakarlar,
Acaba hangi fizik problemini çözmeye çalışıyor diye düşünürsünüz? |
|
Parantez
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 16 Mart 2004 |
Yaşam |
| |
Oyuncağını başkasına kaptıran yumurcağın huysuzluğu,
Giderek, kendisinden yüksek not alana karşı yeni yetmenin öfkesine,
Ve sonraları, iş hayatında kaçırdığı fırsatı rakibi tarafından değerlendirildiğini gören adamın bilenmiş hırsına dönüşür.
|
|
Özgeçmiş...
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 19 Mart 2004 |
Yaşam |
| |
Sanki tüm hayatı, yaşanmışlığı, sizi siz yapan duyarlılığı,
İki cümleyle beş kelimenin içine sığdırabilirmişsiniz gibi.
Adı, soyadı, doğum tarihi, çalıştığı işler…
Tıpkı mahkeme tutanakları gibi.
|
|
Bir Trompet Dolusu Maffycik…
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 18 Mart 2004 |
Sanat |
| |
İşte Muffy, böyle tonton bir edayla kalbimize giriverdi.
Sanki kendi evinin oturma odasındaymışçasına gayet rahat, öylesine sallanan koltuğuna kurulmuş ve ayaklarını da yumuşacık pufa uzatmış vaziyetlerde, yüreciğimizin odacıklarından birine, bir daha hi |
|
Pazar"ların Shakespeare"li Kıymalısı
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 21 Mart 2004 |
Anılar |
| |
Shakespeare, bir yandan ağzını şapırdatarak, beğeni misali homurtular içinde kendini zevkin koynuna bırakıverir, öte yandan da kaşla göz arasında gövdeye indirdiği kıymalının yerine yenisini koyması için tertemiz ettiği tabağını anneme uzatırdı.
Sonra , |
|
Çöp Çocukları
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 21 Mart 2004 |
Yaşam |
| |
Gün sonunda, yorgun evlerine dönen işçiler, son seferlerini yapan kamyonlar.
Buranın gerçek sahipleri aslında martılar, tehditkar tavırlı köpekler ve kendi küçük dünyalarında mutlu çocuklar.
|
|
Piyano Taburesindeki Kurt : Emre Elivar
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 22 Mart 2004 |
Sanat |
| |
‘Tamam’ dedim kendi kendime, şimdi koca piyanoyu, nescafe tabağının kenarına iliştirilmiş çikolatalı gofret misali yiyecek, daha sonra parmaklarına yapışan tuşları, arta kalan çikolata parçaları gibi yalayıp yuttuktan sonra keyifle arkasına ya |
|
Hep Erteleriz
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 25 Mart 2004 |
Yaşam |
| |
Bizim için yarınlar hiç tükenmez.
Yazılacak öyküleri,
Dişçiye gitmeyi,
Anneanneyi aramayı,
Hep erteleriz.
Konser mi?
Şu sınavlar bitsin, gideriz.
Okul biter, ortada ne gidilecek konser, ne de arkadaşlar kalır.
|
|
Mızmız...
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 29 Mart 2004 |
İlişkiler |
| |
Henüz küçük bir kızken,
Yani ayaklarım sandalyeden sarkar ve yere basamazken
Elimde acemice tuttuğum kaşıkla,
Tabağıma düşünceli düşünceli bakardım…
|
|
Anneee…
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 27 Mart 2004 |
Yaşam |
| |
Artık, okuldaki hocalarımızı kötü not verip sınıfta bıraktığı için,
Taksi şoförünü, fazladan para aldığı için,
Manavı, araya çürük meyve koyduğu için,
Hükümeti ‘akıl almaz tavizlere dayalı politikası’ için
Şikayet edemiyoruz.
Ah! Ne güzel |
|
Yıldız Kenter, Oscar ve Pembeli Meleği
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 28 Mart 2004 |
Sanat |
| |
Mektup arkadaşı ‘Sevgili Allah’ ile samimiyeti ilerletince Oscar’ın hastanede geçen bir gününü anlattığı o çok özel mektuplara tanık oluyoruz.
Büyümüşte küçülmüş Ocar, ‘seni öpüyorum’ diye bitirdiği mektuplarda öpücüğü tam |
|
İş Görüşmeleri
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 1 Nisan 2004 |
Meslekler & İş Yaşamı |
| |
Sonra yapılacak iş, tuvaletin yerini öğrenmek.
Aynaya bakar, ruj yerine far mı sürmüşsünüz kontrol eder,
Yanlış bir şey varsa düzeltirsiniz.
|
|
Çay
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 2 Nisan 2004 |
Yaşam |
| |
Soğuk yağmurlu havalarda,
Islak bir sokak kedisi gibi eve girdiğimizde,
Burnumuzda tüten,
Çayı.
|
|
Yetişemediniz…
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 8 Nisan 2004 |
Günlük Olaylar |
| |
Hep bir yerler yetişme telaşı!
Geç kaldığımız bir randevuya,
Sabah işe gitmek için servise,
Kalkmaya hazırlanan otobüse,
Düdüğünü çalan vapura,
Başlayan filmin ilk karesine,
Sonraları hayatımızı belirleyecek olan ebleh sınavlara,
Bir konserin uçuşa |
|
Beş Çayı
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 11 Mayıs 2004 |
Günlük Olaylar |
| |
Akrep beşi, yelkovan on ikiyi gösterdiğinde işler yavaşlar,
İnsan beyni kısa süreli işi bırakma eğilimi bile gösterir.
Hatta zaman neredeyse durur.
İnsan doğanın çağrısına uymak zorunda kalır.
|
|
Astor Piazzolla Dinlenecek, Tango Öğrenilecek ve Sonra da Öl
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 15 Ocak 2005 |
Sanat |
| |
Bükülen, kıvrılan, akışkan bir sıvının içinde zarif bir biçimde süzülen bedenlerin oluşturduğu tablo, uzakta kalan masal ülkesinin naif bir aksi gibi duruyor. Ve nihayet sihirli bir değnekten yayılan pırıltılı notaların oluşturduğu müziğin ahengine kendi |
|
Efesli Olmanın Binlerce Yıllık Keyfi
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 20 Haziran 2007 |
Sanat |
| |
Haziran ayıyla birlikte yüreklerimiz pır pır etmeye başlar. Biz, “Efes Yolcularının” kentlerini tavaf etme vakti gelmiştir. Bir otobüse doluşur, takımın tamam olup olmadığına bakar, yüzlerce yıl önce yaşadığımız kente hasret gidermeye gideriz. Bir zamanlar, bundan yüzlerce yıl önce yaşadığımız Efes Antik Kenti’nin mermer döşeli sokaklarında eski yaşamlarımızın izlerini arar, bir ses, bir koku, soluklaşmış ama bugün bile içimizi titreten canlılıkta bir anının peşine düşeriz.
|
|
Tiyatro, Gabriel Garcia Marquez, Üç Silahşörler Balesi ve Annem
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 5 Haziran 2008 |
Anılar |
| |
Onu son gördüğümde, elinde Gabriel Garcia Marquez’in “Yüzyıllık Yalnızlık ” kitabına dalmış okuyordu. Gözünde gözlükleri, baba koltuğuna gömülmüş keyifli bir havası vardı. Bana kocaman bir gülümseyiş ve havadan süzülüp yanağıma konan bir öpücük gönderdi. Sonra aynı ciddiyetle gömüldüğü kitabına geri döndü. Öyle hiç de ölecekmiş gibi gözükmüyordu. Ölüm mü? Ölümden kim bahsetti şimdi?
|
|
"Farz Edelim ki Ben Schubert"im"
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 28 Haziran 2008 |
Sanat |
| |
Zaten notalar nedir ki? Zamanın eriyerek anlara, anların notalara dönüşmesinden başka. Parmaklar tuşlar üzerinde uçarken saniyelerin dört bir yana saçılmasından başka ne olabilir ki? Bu kadar basit ve doğal. En basite indirgenen doğallık müziğin en saf hali değil mi? Öylesine kolay ki, ha notaları üst üste koyarak göğe yükselip yıldızları toplamışsın, ha tuşların üzerinde serseri aşıklar gibi dolaşmışsın. İşte bu basitlik. Neden nefes aldığı sorulur mu hiç insana, neden yağmur yağar, güneş açar, gökte yıldızlar parlar? Doğal işte.
|
|
Çocukluğunu Cebinde Taşıyan Adam : 60. Sanat Yılında Prof. Dr. Özdemir Nutku
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 29 Mayıs 2010 |
Anılar |
| |
Tiyatroya adadığı 60 yıl, 109 kitap, sahneye koyduğu sayısız oyun, yetiştirdiği sayısız öğrenci. Çoğu bugünün büyük ustaları olmuş tiyatro sanatçıkları “canım hocam” deyip boynuna sarılıyor. Yüzler ışıl ışıl, gülüşler hep kalpten geliyor. Öylesine sıcak, öylesine samimi, öylesine içten bir ortam.
|
|
Operayı ve "Karşıyaka"yı Sevmek"…
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 8 Aralık 2012 |
Sanat |
| |
Dışarıda deli bir yağmur, yeri göğü inletiyor. Üstelik televizyonda maç da var. Yani, hiç konser havası değil ama salon ağzına kadar hınca hınç dolu. Seyirci muhteşem bir konser olacağını önceden biliyor. Çünkü sanatçılar çok iyi. Gerçekten de öyle. Opera dünyasının en çok sevilen parçalarından seçilen bir program hazırlamışlar. Bir an kendimizi özel yılbaşı konserlerinden birinde hissediyoruz. |
|
Ruhumuza Bakan Atatürk ve Korkut Uluğ
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 27 Mart 2014 |
Sanat |
| |
İnsanın ruhuna dokunan bir şeyler var bu gözlerde. Binlerce kelime sadece duygu olup insanı ele geçiriyor. Bunu yüreğinde hisseden bir Fransız soylusu geçtiğimiz yıllarda Mustafa Kemal Paşa’nın tablosunu satın almak ister. Bundan bir kaç yıl önce, Paris Louvre Müzesi Carousell Salon Sergisinde yer alan Atatürk portresi Fransız soylusunu yüreğinden vurur. Fakat ressam Korkut Uluğ Çanakkale Şehitleri Sergisinde sergileyeceği için tabloyu satmaz. Çünkü bunlar, insanın ruhuna bakan duygu yüklü tablolar.
|
|
Tijen Hasçilingir"den Ters Köşeye Yatıran Resimler
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 4 Mayıs 2014 |
Sanat |
| |
Küçük yaramaz bir kadının renkli gölgesi tuvallerin üzerinde yürüyor. Sek sek oynayan soket çoraplı bir kızın adımlarıyla eteklerinde maviden fıstık yeşillerine, mordan pembelere kadar rengarenk bir dünyanın izlerini bırakarak yürüyor. Arada bir kadının sureti vuruyor tuvale, kim olduğunu çıkaramıyoruz. Sahi, bu kim? Hatırası giderek uzaklaşmış, silinmeye yüz tutmuş anılardan biriymiş gibi duruyor. Yaşanmış küçük an parçaları belleğimizde şimşek gibi çakarken kadının kimliği de belirsizlik içinde kayboluyor. |
|
Küçük İşler Büyük Düşler
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 23 Haziran 2014 |
Sanat |
| |
Hayatlarımız henüz kirlenmemişti. Saf, temiz bir şeylerin tadı damağımızda bisikletlerimizi binip, özgür, tasasız alabildiğine pedallara asılırdık. Mahallemiz güzeldi, sokağımız temizdi, dünya henüz barbarlık çağına girmemişti. “Küçük işlerimiz ama büyük düşlerimiz” vardı. Rengarenk uçurtmalar yapıp uçurmayı, limonata yapıp kapı önünde satmayı iş edinirken geleceğe dair anlatacağımız gökkuşağının tüm renklerine buladığımız düşlerimiz vardı ve çok güzeldi. |
|
"Tiyatronun Sesi Radyosu" Canlı Yayında Sevgili Dinleyiciler…
(Seval Deniz Karahaliloğlu) 4 Aralık 2016 |
Sanat |
| |
Boynunda sarılı pembe peluşu, canlı ses tonu, güleç yüzü, samimi tavrıyla Ebru karşımda duruyor. Aslında oturduğum sandalyenin koluna tünemiş vaziyette. Bir yandan da gülüyor. Mikrofona eğilmiş gülerek bana bakıyor. “Nereye gitsem hep ona rastlıyorum. Bütün oyunlarda o var. Tiyatroyla ilgili her yerde karşımıza çıkıyor…” Benden bahsediyor.
|
|
|
‘Farkındalığın’ bilinciyle sorgulayarak, düşünenler ile cahil cesaretiyle dolu dizgin yaşayanların oluşturduğu ironiyi ele alırsak, günlük ekmeğinin kaygısına düşmüş sıradan insanın daha mutlu olduğunu düşünerek ‘farkındalığın’ iki defa daha acıtan sancılı bir süreç olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Bu durumda, basit insanın mutlu dünyasında, ‘Alice Harikalar Diyarında’ misali yaşamak varken, Dante'nin Cehennemi'nde dolanan biz 'farkındalar', bilincimiz ve aklımızla onların günahlarını da yüklenmiş neredeyse 'kendinden menkul azizler' misali yaşayıp gidiyoruz.
Korkarım bu gidişle, ya onları ‘Dante'nin Cehennemine’ çekeceğiz yada bizler ‘Alice Harikalar Diyarına’ terfi edeceğiz?
Yani her şey toz pembeymiş gibi yapacağız.
|
|