Coşkun Irmak - 6
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 2 Aralık 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Bir gün bu küçük yaramazla merdivenlerde karşılaştı. Annesi elinden tutmuş yukarıya doğru merdivenleri çıkıyorlardı. Kadın, Hayrettin’i görünce çocuğa:”Bak, senin rahatsız ettiğin amca bu! Şimdi sana kızsın mı, kulaklarını çeksin mi?” Deyince :
-Hanımefendi, lütfen çocuğa beni kötü bir insan olarak tanıtmayın. Benim ondan yana herhangi bir şikayetim yok. Demiş, korkudan annesine iyice yaklaşmış olan çocuğun başını okşamıştı. |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 1
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 29 Ocak 2010 |
Anı |
| |
Çok sayıda sitede yayımlanan ve onbinlerce kere tıklanan bir öykü.Beğenerek okunduğu söyleniyor... |
|
Mantık ve Güdü
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 30 Ocak 2010 |
İronik |
| |
"Orhan Kemal","Yaşar Kemal”,”Fakir Baykurt" taklitçisi bir yığın genç ve yaşlı yazar,tek yanlı basit bir görüş açısından "küfür edebiyatı", diye adlandıracağım bir ekolün temsilcileri olarak karşımıza çıkıyorlar, |
|
Mağaranın Kamburu - 3
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 30 Ocak 2010 |
Deneysel |
| |
Felsefi kavramlara ağırlık vererek yazılmış bir öykü.Romana dönüştürülmesi gelecek eleştirilere bağlı. |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 30 Ocak 2010 |
Anı |
| |
Öyküdeki anı defterinin gerçek olup olmadığı çokca sorulan bir soru.Gerçek veya değil...Ne farkeder ki! |
|
Mağaranın Kamburu - 4
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 31 Ocak 2010 |
Deneysel |
| |
Düz yolda freni küçümseyen sürücü,eğri yolda ondan medet umar. Önyargıları yok etmeye uğraşacak kadar aptal değilim;çünkü yok edilebilselerdi zaten önyargı olmazlardı. |
|
Mağaranın Kamburu - 5
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 1 Şubat 2010 |
Deneysel |
| |
-Bize acı veren ölümün kendisi değil de tek başımıza ölecek olmamızdır. Bir insanın yaşamdan bekledikleri ne kadar çoksa ömrü de o kadar uzun olur. |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 3
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 1 Şubat 2010 |
Anı |
| |
Belki kutsal,belki de değil.Bunun tartışması bana düşmez;fakat bunu yine de benim aklım almıyordu.Sırf sevgi olduğu için en aşağısı kutsal kabul edilen bir şey olabileceğini düşünemiyordum.
|
|
Bir Anı Defteri Buldum - 4
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 2 Şubat 2010 |
Anı |
| |
Başkasının özel yaşamını teşhir ettiğim için vicdanen rahatsızım. “Yapmamalıydım” diye düşünüyorum.Bırakalım vicdan muhasebesini de isterseniz işimize bakalım.
|
|
Bir Anı Defteri Buldum - 5 (Son Bölüm)
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 3 Şubat 2010 |
Anı |
| |
O gün günlerden Pazar’dı.Bindiğimiz taksinin penceresinden giren rüzgar saçlarımı dağıtıyordu.Gecekonduların bolca bulunduğu Zeytinburnu’nda bir evin önünde durdu araba.Nasıl bir evdi,merdiven çıktık mı çıkmadık mı hatırlamıyorum. |
|
Uçtu Uçtü Bürokrasi Uçtu
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 4 Şubat 2010 |
Anı |
| |
Biraz uzunca bir öyküdür.ama birebir yaşanmıştır.Sabırla okumanız ricasıyla.... |
|
Resimle Gelen Ölüm
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 5 Şubat 2010 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Bir çıkmazdayım.Bu çıkmazın sonunda ise ölüm ana beni bekliyor.Ya bu rezil yaşamı sürdürüp acıyla kavrulacağım ya da ölüm ananın kucağında aydınlığa kavuşacağım.Sabahlar gelsin artık… |
|
Son Fırsat (!)
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 6 Şubat 2010 |
Beklenmedik |
| |
Mersin’e girdiklerinde ufak ama sevimli tren garı Ayla’nın dikkatini çekti.Pozcu semtindeki lüks binalara imrenerek baktı.Mersin’in az ötesindeki Mezitli kasabasında deniz kenarında evden çok motele ya da pansiyona benzeyen bir binanın yanında durdular.Yaşlı bir bayan arabayı görünce yaşından beklenmeyen bir çabuklukla aşağıya indi,bahçe kapısını açtı,arabayı içeri sokmalarını söyledi.
|
|
Ruh Hekimi Fehmi
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 7 Şubat 2010 |
Gülmece (Mizah) |
| |
Ruh hekimi Fehmi,uyku mahmurluğunu henüz üzerinden atamadığı için bir yandan esnemekte,diğer yandan elleriyle gözlerini ovuşturmaktadır.Bu arada gözlerinden gömleğinin üst kısmına düşen bir iki çapağı üfleyerek def etti.Önüne dumanları çıkan çayı koyan hastabakıcısını bile fark etmemişti.
|
|
Baharı Beklerken
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 8 Şubat 2010 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Burada hemen hemen hiç arkadaşım da yok sayılırdı.Aynı odayı üç kişiyle paylaşıyordum.Bunlardan birisi altmış yaşlarında bir ev hanımı,diğeri on üç yaşında bir kız,öteki ise geveze bir kadın.Onları sevmeyi gerçekten isterdim.Onlarla konuşmayı da.Bunu başaramadığımı görmek beni üzüyordu.Ya onlarda ya da bende bunu engelleyen bir şey vardı.O nedenle pek birbirimize ısındığımız söylenemez.
|
|
Ayda 15 Bin Lira Gelir Getiren Bir İşinizin Olmasını İster Misiniz?
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 9 Şubat 2010 |
İronik |
| |
Bundan sonrasını dinlemeye gerek yoktu.Hemen bir dolmuşa atlayıp Sirkeci’deki adı geçen noterin önüne geldim.Boyacıyı bulmak hiç de zor olmadı.Karşı kaldırımda elinde sigarası, gelen geçene arayan gözlerle bakıyordu. Yanına gittim,taburesine oturdum.Ayağımı boya sandığının üzerine uzatmadığımı görünce elindeki fırçanın tersiyle sandığa vurarak:
|
|
Gülün Sonu
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 10 Şubat 2010 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Ben,kaybetmek nedir bilmezdim;ben terk edilen değil daima terk edendim,ben unutulan değil unutandım.Benimle ilgilenmeyecek,bana bakmayacak bir erkek tasavvur edemiyordum. Benim elde etmek için gayret sarf ettiğim bir erkek hiç yoktu.Tabii o hariç…
|
|
Romantizm Mi,realizm mi?
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 11 Şubat 2010 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Mutluluk denilen şey bu muydu?Bu ise ne kadar sürerdi?İşte şu anda çok mutluydu ve bunu bozabilecek bir etken yoktu.Sanki dış dünyanın tüm uyarıcıları bu özelliklerini yitirmişlerdi.Hatta o uyarıcıların olup olmadığından bile haberdar değildi. |
|
Acı Bir Düş
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 12 Şubat 2010 |
Beklenmedik |
| |
Ne pahasına olursa olsun onunla konuşacaktım.Burada her şey bitemezdi.Aramızda kurulan bu telepatik köprü yerini kalıcı,sürekli bir ilişkiye,beraberliğe bırakmalıydı.Kararım kesindi,ancak ne diyeceğimi,nasıl diyeceğimi,söze nasıl başlamam gerektiğini bir türlü kestiremiyordum.
|
|
Yırtık Kefen
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 13 Şubat 2010 |
Beklenmedik |
| |
Unutmuş görünüyordu geçen günlerin sayısını.Ama şimdi merak ediyordu geçen günlerin ne kadar olduğunu.Saymaya başladı:Cumartesiden Cumartesiye sekiz,yedi daha on beş,beş daha yirmi.Evet tam yirmi gün,koca yirmi gün...
|
|
Bir Mektup
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 14 Şubat 2010 |
Anı |
| |
Ben onun bazen,acımasız ve vicdansız,intikam peşinde koşan bir yaratık olduğunu da düşünüyorum.Acı çektirmek,ağlatmak,sızlatmak,hiç birisini yapamazsa saatlerce,günlerce bekletmek ve bundan haz duymak ister gibi.Çengelini attığı erkeklere yaşamı zehir etmeyi çok kolay başarıyor.İşin ilginç yanı seçtiği kurbanları genellikle duygusal yanları ağır basan sevmeye ve sevilmeye susamış kişiler oluyor |
|
Sıcak Bir Gece
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 15 Şubat 2010 |
Fantastik |
| |
babam bu fotoğrafta şekilden şekle giriyordu.Bir bakıyorum bir arenada boğa güreşçisi olmuş “oley,oley” sesleri arasında azgın boğaya korkusuzca kılıcını saplıyor,sonra hayal değişiyor:Padişah sarayında belindeki kuşağıyla,kafasındaki sarığıyla yarı eziklik içerisinde bir harem ağası ,bir cami önünde ayağı pansumanlı bir dilenci ,bir uzay aracında astronot şekillerine dönüşüyordu. |
|
Eleman Aranıyor - 1
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 16 Şubat 2010 |
Anı |
| |
Bu öyküdeki olaylar yaşanmış gerçeklerdir.Şahısların isimleri ise tabii ki değiştirilmiştir... |
|
Eleman Aranıyor - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 17 Şubat 2010 |
Anı |
| |
Bu öyküdeki olaylar yaşanmış gerçeklerdir.Şahısların isimleri ise tabii ki değiştirilmiştir... |
|
Hırsız Kim?
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 1 Mart 2010 |
Başkaldırı |
| |
-Köpek bir sen iki…Git işine be!Ben kendim açlıktan ölüyorum.dedi.Genç bu bağırmadan korktu ve hızla uzaklaştı.Avni’nin tepesi atmıştı.Öfkeli bir şekilde gencin arkasından baktı.Aynı kişi bir başka adamdan da para istiyordu ve hayrettir ki adam cebinden çıkarıp veriyordu.
Bu gözlem Avni’ye yol gösterdi ve aynı yöntemle para toplamaya başladı. |
|
Oruç Baba'nın Mekanı - 1
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 13 Mart 2010 |
Gülmece (Mizah) |
| |
Oruç Baba Mekanı’nın tarihçesi:Bir-iki ay önce Dert Köşesi/Dert Ortağınız ünvanıyla bir başka caddede açıldı.Müşteri yokluğundan iflas edince “hileli iflas” yoluyla kapatıldı ve ünvanını değiştirerek yeni yerinde sizlerin hizmetinize girdi.
|
|
Oruç Baba'nın Mekanı - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 14 Mart 2010 |
Gülmece (Mizah) |
| |
Oruç Baba'nın Mekanı,siz aziz ,sayın ve de çok muhterem okurlarımızdan beklenenin çok üzerinde ilgi gördü.Bir gün içerisinde binlerce mektup aldık.Bir yandan bu kadar çok mektuba nasıl cevap vereceğimizi kara kara düşünürken bir yandan da "dertli" insanlarımızın çokluğu karşısında derin bir yeise kapıldık.Ancak her şeye rağmen biz gene de elimizden geleni yapmaya çalışacağız.Dilerseniz şimdi mektuplara geçelim:
|
|
Bi Cigara Versene!
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 19 Mart 2010 |
Anı |
| |
Yaşı oldukça ileriydi,ama gene de böylesi bir son beklemiyordu doğrusu.”Ben ayakta iken giderim!” diye düşünürdü hep.Öyle olmadığını aylarca yatarak anlamıştı artık.Biraz kımıldandı,yorganı azıcık oynattı ve karısına seslendi:
|
|
İyimserce Bir Çıldırış
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 7 Nisan 2010 |
Beklenmedik |
| |
-İyi olmana sevindim.Ben pek iyi sayılmam.Çünkü sana bazı şeyleri anlatmam konusunda uygun zamanı seçip seçmediğimin tereddütü içindeyim.
-Dedim ya hayatım,en güzel günlerimden birini yaşıyorum.Gece rüyalarımda çok uzun süre sen vardın.Hatta hep sen vardın.Senin hayalinle yattım,senin rüyalarınla uyandım.Bu nedenle benim iyiymserliğimi bozacak hiç bir şey düşenemiyorum.
|
|
Bugün Kimin İçin Ne Yaptım?
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 8 Nisan 2010 |
Anı |
| |
Evden 50-60 metre uzaklaştığımda karşıma bir sokak köpeği çıktı.Bana bakıyor.”Neresinden ısırsam ne kadar et koparırım” diye düşünmediğini sanıyorum.Çünkü bakışları dostça,tanıdık birine bakar gibi.
|
|
Mağaranın Kamburu - 6
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 20 Mayıs 2010 |
Deneysel |
| |
-Sen bilirsin, ama kendini aldatıyor olmayasın! Bak, bir düşünür “en kolay şeyin bir insanın kendini aldatması” olduğunu söylüyor;oysa ben aksi kanaatteyim. Çünkü kişi kendini aldatmış gibi görünse bile aldatamadığının farkındadır.
|
|
Mağaranın Kamburu - 7
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 22 Mayıs 2010 |
Deneysel |
| |
-Diğeri de annemin babam tarafından öldürüldüğü gece. İkisinde de karanlık, gök gürültüsü ve çaresizliğim vardı.
-Korkularını fazla düşünme. Çünkü korku, ondan korktuğunu anlarsa, korkutmaya devam eder.
|
|
Mağaranın Kamburu - 8
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 26 Mayıs 2010 |
Anı |
| |
-Mesela geçen gün çalışma ortamının verdiği sıkıntıdan çok bunaldım. Bedenimi dışarıya attım. Gelişi güzel yürüdüm. Biraz sonra bir parkın içinde buldum kendimi. Orada neşeli, güleryüzlü hatta mutlu görünen çok sayıda insan vardı ve de çocukların olması daha da canlı bir ortam yaratıyordu. Biraz sonra elindeki sopasıyla sağa sola dokunarak ilerleyen kör bir adam gördüm. Bu kör adam, diğer eliyle de sattığı kağıt mendil kutusunu tutuyordu ve de hayatından memnun görünüyordu.
|
|
Mağaranın Kamburu - 9
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 29 Mayıs 2010 |
Deneysel |
| |
-Okült bilgi; saklanmış, gizlenmiş olan bilgidir. Ona herkes erişemez, sahip olamaz. Bu bilgi kişiye ancak bir üstat tarafından öğretilebilir. Her önüne gelene açıklanırsa o zaman gizliliğinden bahsedemeyiz. Üstelik sır dolu olduğu için de her insan tarafından kolayca hazmedilemez.
-Bu bilginin özüne sahip olmak için ne yapmalıyım?
-Senin karakterindeki bir insan ne yaparsa yapsın, bu bilginin özüne sahip olamaz. Bunu sana aktarabilecek bir üstat da bulamazsın. |
|
Mağaranın Kamburu - 10
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 30 Mayıs 2010 |
Deneysel |
| |
-Peki, bütün mürşitler aynı gizli bilgilere mi sahiptirler. Müritlerine aktardıkları birbirinin benzeri bilgiler midir?
-Bir tane öğreti yok ki, aktarılan sabit, belli bir bilgi olsun. Çok sayıda öğreti var; bu geçmişte de böyle idi bu gün de… Müritlere aktarılan bilgi, diğer insanlardan gizlenen bilgi ya da ezoterizm dediğimiz zaman daha kapsamlı bir konunun içinde buluruz kendimizi. O takdirde mesela bir Yahudi gizemciliği olaral kabul edilen Kabbala’yı , Eski Türkler’deki Şamanizm inancını hatta Masonluk’u bile bu kapsamda düşünebiliriz. |
|
Mağaranın Kamburu - 11
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 31 Mayıs 2010 |
Deneysel |
| |
-Evet, O da öyle düşünmüş olabilir. Koltuğa oturtup elini yüzünü kolonya ile ovdum. İyileştiğini düşünürken, bir ağlama krizine girdi. Sustaramıyordum. “Ağlayabildiği kadar ağlasın” diye düşünerek bıraktım. Sustuğunda yanına gidip, saçlarını okşayıp güzel sözler söyledim. İyi görünüyordu. Çantasını açtı, parfüme benzeyen bir şey çıkardı. Daha doğrusu ben öyle zannettim. Çıkardığı parfüm değil biber gazıymış. Gözlerime doğru elindeki şeyi sıktı. Hiç bir şey göremiyordum. Gözlerim yanıyordu, ovuşturdum; ancak fayda etmedi. |
|
Mağaranın Kamburu - 12
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 5 Haziran 2010 |
Deneysel |
| |
Bu arada çevrem de çok değişti tabii ki. Son derece kaliteli ve zengin insanlarla tanıştım. Bambaşka bir arkadaş-dost çevresi oluştu kendiliğinden. Çok güzel bayanlar da var aralarında. Hele yeni tanıştığım bir bayan var ki, nasıl anlatsam! Mükemmel bir yaratık. Otuziki yaşında, kocası öleli iki sene olmuş. Adam ölünce kadına yüklü bir miras kalmış, ama o gene de çalışıyor. Bir bankada müdüre. Bizim kredide çok faydası oldu. Bana karşı ilgisi de var. Tabii benim de ona karşı… |
|
Mağaranın Kamburu - 13
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 8 Haziran 2010 |
Deneysel |
| |
-Güldüm çünkü çok neşeliyim bu günlerde. Neden neşeli olduğumu sormayacak mısın? İstersen sorma! Ama ben, söyleyeyim: Karım sizlere ömür…
-Ne? Yani öldü mü?
-“Sizlere ömürün” ne anlama geldiğini bilmiyor musun? Bu inde yaşamak sana bazı şeyleri unutturdu mu?
-Oldukça keyiflisin. Yoksa karını sen mi öldürdün? |
|
Mağaranın Kamburu - 14
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 11 Haziran 2010 |
Deneysel |
| |
-Eve akşam her zamanki saatde gittim.Villanın önüne arabayı park ederken camdan bana gülerek el salladığını gördüm. Ben de el salladım. O gün, bana karşı oldukça mültefitti. Akşam yemeğini yedikten sonra banyoya girdi. O banyoda iken sehpa üzerinde unuttuğu cep telefonunu karıştırdım. Halbuki cep telefonunu pek ortalık yerlerde bırakmazdı. Konuştuktan sonra hemen çantasına koyardı. Telefonun mesajlar kısmında içeriğinden sevgilisinden geldiği belli olan onlarca mesaj vardı. Birkaç tanesini okuyup, telefonu aldığım yere bıraktım. Oldukça sakin görünmeye çalışıyordum. O’na bir şeyler belli etmemek için çok dikkatli davranıyordum. Saçlarını da kurttuktan sonra geldi kanepede yanıma oturdu. Sağ elini omuzuma atıp sevgi dolu sözler fısıldadı. Ben de aynı şekilde mukabelede bulundum ve “Sevgilim, bu gün çok güzel, zevkli bir gece geçireceğiz. Ölünceye kadar unutamayacağın bir gece olacak inan! Bir arkadaştan oldukça güzel bir film aldım. Önce istersen filmi izleyelim. Senin de beğeneceğini umuyorum.”, dedim. |
|
Mağaranın Kamburu - 15
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 24 Haziran 2010 |
Deneysel |
| |
Hastanede dört kişilik bir odada kalıyordu. Bitikti. Adeta kemik yığını. Gözleri ufacık kalmıştı. Beni tanımadı tabii ki. Oradakiler “oğlun geldi, oğlun geldi, bak!” dediler. Bu uyarı üzerine gözlerini iyice açmaya, kafasını kaldırmaya, hatta ellerini oynatmaya çalıştı, ama pek başaramadı. “Oğlum, ben kötü bir adamım, kötü bir babayım; ama sen bir büyüklük göster ve ne olur beni affet. Ne olur oğlum affet!” dedi çok cılız bir sesle. Kendisinden beklenmeyecek bir çeviklikle elini uzattı elimi tutmak için. Ben bunu fark edince âni bir reflekse geriye doğru çekildim. Eli birkaç saniye havada kaldıktan sonra yatağa düştü sertçe. Biraz sonra da son nefesini verdi. Tabii ben de, gelirken aklımdan geçirdiklerimin hiç birisini söyleyecek zamanı bulamadım. |
|
Mağaranın Kamburu - 16
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 27 Haziran 2010 |
Deneysel |
| |
Maalesef. Açtı ağzını, yumdu gözünü. Ne magandalığım kaldı, ne adiliğim kaldı, ne de serseriliğim… Bu hakaretlere rağmen O’na karşı kaba davranmaktan kaçındım. Ama “Senin gibi cinsel yönden yetersiz birisiyle benim işim olmaz. Ben erkek istiyorum, erkek gibi erkek!” deyince bir anlık öfke ile, büktüğüm bileğini biraz ileriye doğru iteledim. Bu itelememin sonucunda elindeki bıçak boğazına saplanmış olmalı ki boş bir çuval gibi yere yere düştü. Ne bir çığlık attı, ne de debelendi. Yığılıp öylece kaldı. Önce numara yapıyor sandım, eğilip baktım. Hareketsizdi ve yerler kan içindeydi. Nabzını kontrol ettim. Ölmüştü. |
|
Mağaranın Kamburu - 17
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 29 Haziran 2010 |
Deneysel |
| |
Seninle tanışmadan önce yazdıklarından bir bölüm: ”…artık karanlıkları sever oldum;halbuki önceleri nefret ederdim. Saklamak istediklerimi gömebileceğim ve görüşmek istemediklerimden kaçabileceğim en güvenli yer… Sessiz, dinlendirici , sorgusuz… Ben, baharın kızıydım, bahar gibi canlıydım… Şimdi ise karanlıkların kızıyım. Halimden yakınmıyorum, pişmanlık ise hiç duymuyorum. Umutsuzluğumu öfkeye dönüştürmesini becerdim. Baharımı karanlık yapanlarla alay ediyorum, onlarla adeta oynuyorum. Onbeş yaşımda iken bana felaketi yaşatan erkeğin hemcinslerinden hesap soruyorum. Uzaktan akrabamızdı. Ondokuz yaşındaydı, yani benden büyüktü. O nedenle abi derdim ona. Zaman zaman arabasıyla beni gezdirirdi. Gene bir gün birlikte gezmeye çıktık. Bir piknik alanı gibi yerde arabayı park etti. İndik ve çimenlerin üzerine oturduk. Bizden başka etrafta hiç kimse görünmüyordu. El şakası yapıyorduk birbirimize. Elimi tuttu, beni kendisine çekip kucağına oturttu. Dakikalarca böyle durduk. Bu durum hoşuma gitmedi değil, ama ya sonra ben istemediğim halde bana sahşp olması?... Bağıramadım bile, her şey kısa bir sürede olup bitti. Benimle yaşım tuttuğunda mutlaka evleneceğini söyledi. Bir sene sonra askere gitti. Askerden döndüğünde ben onsekizime girmiştim. Babası ona bir market açtı. Burayı işletmeye başladı. Defalarca bana evlenme teklif etti; kabul etmedim. O yaptığı şey dolayısıyla kendimi devamlı aşağılanmış hissediyordum ve bunu bana yapan bir insanla artık beraber olamazdım.” |
|
Mağaranın Kamburu - 18
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 18 Temmuz 2010 |
Deneysel |
| |
Krizi iyi yönetemedik. Müşterilerimize verdiğimiz sözleri tutamadık. Bizim alacağımız borcumuzdan çoktu, fakat alacaklarımızı tahsil edemedik. Para gelmeyince konutları bitiremedik. Hatta temel attığımız iki arsada iki tuğlayı bile üst üste koyamadık. Yanımızda çalışanların maaşlarını ödeyemedik. Günü dolduğunda evlerini teslim almak için gelenler sıvası bile yapılmamış kaba inşaatları görünce önce hayal kırıklığına uğradılar; sonra da sözlü ve fiili saldırıya geçtiler. Tabii bu durum kısa sürede duyuldu ve biraz da dedikodu eklenerek etrafa yayıldı. Duyan müşteri ödemelerini durdurdu. Kasaya para girmeyince de ne malzeme alabildik, ne de giderleri karşılayabildik. Senetler ve çeklerin geri dönmesi ile de yasal süreç başladı ve mahkemeler peşimize düştü. |
|
Mağaranın Kamburu - 19
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 21 Temmuz 2010 |
Fantastik |
| |
Evet korkuyorum, hem de birçok şeyden. Yaptıklarımın altında yatan temel duygu bu. Korkaklığımı bir kusur olarak düşündüğümü zannetme. Korku, çoğunlukla benim can simidim olmuştur. Yıllar önce işlediği bir cinayetten sonra uzunca bir süre hapis yatıp çıkan bir katille konuşmuştum. Bana “bakma böyle hava atıp dolaştığıma, aslında çok korkuyorum. O adamı da korktuğum için öldürdüm.” demişti. O koşullarda ne demek istediğini tam anlamamıştım, fakat şimdi anladığımı fark ettim. |
|
Mağaranın Kamburu - 20 (Son Bölüm)
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 22 Temmuz 2010 |
Fantastik |
| |
Onun gibi tevazu sahibi bir insan kolay kolay şikayette bulunmaz. Yıllardır buraya gelir giderim, ancak onun sırtındaki kambur pek dikkatimi çekmezdi. Tâ ki şu ana kadar… Evet düşünüyorum da onun sırtında kambur vardı, hem de iki tane. Ben onun kamburlarına değil, ağzından çıkan hikmet dolu sözlere bakardım. |
|
Güzellik Ararken
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 13 Ağustos 2010 |
Beklenmedik |
| |
Şerif bey, Adalet Bakanlığı memurlarından daha doğrusu eski bir mahkeme başkatibiydi. Nice davalar, nice hakimler görmüştü. Yazdığı kararların sayısını bile bilmiyordu. Bu kararların içinde beraatler, hafif cezalar olduğu gibi müebbet hapisler ve hatta idamlar da vardı.
Nelere tanık olmuştu bu gözler? |
|
Tencereden Al Haberi - 1
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 29 Ağustos 2010 |
İronik |
| |
Ondört senedir -birazdan anlatacağım- bu ev sakinlerine hizmet veriyorum. Aslında ondört yaşından biraz büyüğüm; çünkü imal edildikten sonra birkaç ay da bir mağazada karton kutu içinde bekledim. Bir ara vitrine de koydular üç günlüğüne, lâkin çok bilmiş tezgahtar hanım, oraya yakışmadığımı düşünerek beni tekrar kutuya hapsetti. Bereket bu ailenin hanımı geldi de beni alıp bu esaretten kurtardı. |
|
Tencereden Al Haberi - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 5 Eylül 2010 |
İronik |
| |
Aslında şu anki durumum hiç de hoş değil. Vakit öğleni geçmiş olmasına rağmen dün akşamdan beri içimdeki yemek artığı, su, iki tabak ve birkaç tane de çatal ile evyenin ortasında yıkanmayı bekliyorum. |
|
Tencereden Al Haberi - 3
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 6 Ekim 2010 |
İronik |
| |
Geçen buluşmamızda kapı çalmış ve Şenay hanım da açmak için yerinden kalkmıştı. Kim geldi dersiniz? Şenay hanımdan öğrenelim: |
|
Tencereden Al Haberi - 4
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 10 Ekim 2010 |
İronik |
| |
Şeref sinirden kıpkırmızı kesildi, fakat bir şey söylemedi.
Koridordaki ev telefonu çalmaya başladı. Birkaç gündür gece bu saatte çok telefon gelmeye başladı. Bedava mıdır ne? Sahi “akşam 7’den sabah 7’ye kadar bedava konuş” diye bir reklam duymuştum. Aramaların çok olmasının nedeni bu olmalı. |
|
Ya Kapıyı Çalan Sütçü Değilse?
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 2 Mart 2011 |
Gülmece (Mizah) |
| |
Bilirsiniz, bu adamlar yıllar önce “devrim” adını verdikleri bir arabayı benzin koymadan yürütmeye kalkmışlardı, şimdi de “demokrasi” adını verdikleri bir arabaya bindiler; ancak buna da ileri vites koymayı unuttular. İşte o yüzden bizdeki “demokrasi” arabası hep geri vitesle gider ve oraya buraya da toslar. |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 6
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 3 Haziran 2011 |
Anı |
| |
Bu bekleyiş, öncekinden daha uzun sürdü. Bir aydan fazla bir süre Sibel’den hiç ses çıkmadı. Görüşmemeye karar verdiğini düşünmeye başlamıştım. Bu kararına saygı duymaktan başka yapacak bir şey yoktu. Üstelik böyle bir karar beni biraz da sevindirdi; çünkü başkalarının sırlarını öğrenmek ve bu sırları saklamak zorunda olmak gerçekten büyük bir yüktü. O nedenle bu suskunluk beni rahatlattı. |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 7
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 6 Haziran 2011 |
Anı |
| |
Yıllarca kaldığı müzeden çıkarılıp sefere konulan trmvayın içinde, Bahariye’ye doğru yol alıyorum. Aracın içindeki yolcuların çoğu orta yaşın üzerinde, genç denebilecek sadece bir-iki kişi var. Tramvay rahatsız edici bir metalik ses çıkararak ilerliyor. Her durağa yaklaştığında duramayacak, frenleri tutmayacak sanıyorum, ama zorla da olsa duruyor ve beni yanıltıyor. Yeniden kalkması ise umulandan biraz daha uzun sürüyor. |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 8
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 9 Haziran 2011 |
Anı |
| |
Güneş batmak üzereydi. Sanki batmamak için direniyor gibi bir hali de vardı . Bir bulut güneşin önünden hızla geçti. Beş dakikadır çay bahçesinin etrafında dolaşan bir martı, bundan vazgeçip güneşe doğru uçmaya başladı. Nefis bir manzara vardı gözlerimin önünde: Kızıl ve mavinin karışımı bir renk, beyaz kanatları renk değiştirmiş bir martı. |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 9
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 26 Haziran 2011 |
Anı |
| |
Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Köprünün ışıkları, boğaza ayrı bir güzellik katıyordu. Rüzgâr hafiften esmesine rağmen, adeta ağaçların yapraklarına etkileyici bir müzik yayını yaptırıyordu. Garson geldi, siparişleri alıp gitti. Sibel tekrar konuşmaya başladı: |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 10
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 2 Temmuz 2011 |
Anı |
| |
Demekki Sibel, benim hakkımda birçok şeyi biliyordu. Ama ben onun hakkında sadece anlattığı kadarını bilecektim. Zaten böyle olduğu, şoförün adresimi sormadan beni evime getirmesinden de belliydi. Bu durum, benim için o kadar önemli değildi. Sibel’in bu şekilde davranmasında onu haklı kılacak birçok neden olabilirdi. |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 11
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 13 Ağustos 2011 |
Anı |
| |
İfade çok klasik bir söz olacak, ama söylemeliyim: Bu odada ben birinci “yeniden doğuşumu” yaşadım. Neden birinci? Çünkü ikincisi de var. Demek ki hayat insanı her zaman ağlatmıyor, güldürdüğü ve sevindirdiği zamanlar da oluyormuş… |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 12
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 16 Ağustos 2011 |
Anı |
| |
Sokağı bulmam zor olmadı. Çok sevimli bir yer gibi geldi bana. Araç trafiğine kapalı olması hoşuma gitti. Sol tarafta standlar kurulmuş.O nedenle yol daralmış. Takı malzemelerini; cam, tahta, gümüş ve bakırdan yapılmış eşyaları, resim tablolarını, meyve şekli verilmiş güzel kokulu sabunları seyrederek yürüdüm. Fal ve nargile kafeleri gözüme çarpan diğer görüntülerdi. Ellerinde dershanenin verdiği kitap ve testler bulunan öğrenciler bir anda sokaktaki kalabalığı artırdılar. İnsanlara temas etmeden yürümek imkansız hale gelmişti. Ancak, randevu yerine de gelmiştim. |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 13
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 17 Ağustos 2011 |
Anı |
| |
Israrlar bir ara o kadar çok arttı ki ölmesine üç gün kala gitmek zorunda kaldım. Bitmişti. Bedenen ufacık kalmıştı. Yüzü kirli sarı bir renkteydi. Beni görünce yüzü ağlama-gülme karışımı bir hal aldı. Benden defalarca özür diledi. Onu affetmem için yalvardı. Yakında öleceğini bildiğini ama bu vicdan azabı ile öteki dünyaya gitmek istemediğini söyledi. Benim çok katı bir insan olduğumu düşünebilirsiniz. Ancak ben Kenan’ı affedemedim. Yaşadıklarım gözümün önünde canlanınca, bunu yapamayacağımı anladım. Keşke, affedebilseydim, keşke öylesine yüce bir gönüle sahip olsaydım… |
|
Bu Bir Futbol Klasiğidir
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 22 Ağustos 2011 |
İronik |
| |
Recep Kaptan, rakip takımın solunun kuvvetli, sağının ise zayıf olduğunu yılların verdiği tecrübe ile sezdi. O yüzden sağ taraftan atağa geçti. Bir çalım, bir çalım daha. Önünde boş bir alan yarattı. Sağdan ilerledi. Bir çalım daha, sağdan biraz daha gitti ve kaleci ile karşı karşıya gelince durdu. Acelesi yoktu, çünkü “nasıl olsa gol olacak” düşüncesiyle rakip futbolcular oldukları yere çivilenip kalmışlardı. Bir adım bile atmaya niyetleri yoktu. |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 14
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 2 Eylül 2011 |
Anı |
| |
Ben Aydın’ı görür görmez ona aşık oldum, vuruldum, çarpıldım gibi ifadeler söylesem bu yalan olur. Çünkü ben Aydın’a aşık olup olmadığımı hâlâ bilmiyorum, ama onu sevdiğimden eminim. Evet, onu çok sevdim, çok… |
|
Bir Anı Defteri Buldum - 15
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 4 Eylül 2011 |
Anı |
| |
Birbuçuk saate yakın bir süre dışarıda beklemem gerekti. Çünkü Sibel fenalaştı. Hemşireye haber verdim; o da doktoru çağırdı. Doktor, beş dakika dışarıda beklememi rica etti. Çıktım. Ayrıntıya giremiyorum, hatırlayacaksınız Sibel’e söz vermiştim. |
|
Coşkun Irmak - 1
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 20 Kasım 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Hayrettin liseyi bitirdikten sonra iki sene orda burda çalışmış, sonra da askere gitmişti. Askerlik dönüşü vergi dairesinde bir işe girmişti. Bir gün işten eve dönerken evlerinden bir sokak ötedeki iki katlı bir evin önünde komşularının yedi yaşındaki oğlu Kenan’ın bir genç kız ile konuştuğunu gördü. Önce dikkatini çeken Kenan’dı. Buralarda ne işi var, diye düşünmüştü. Sonra kıza da dikkatlice baktı. Çok, ama çok güzel olduğunu görünce adeta heyecandan dizlerinin bağı çözüldü. Adımlarını yavaşlattı. Yanlış anlaşılır diye korkudan baktığını belli etmemeye çalışıyordu. Bir ara kız ile gözgöze geldi. Bu sadece bir anlıktı. Kız başını önüne eğip evinin kapısına doğru yönelmişti bile… |
|
Coşkun Irmak - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 20 Kasım 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
İkisi de ne diyeceklerini, söze nasıl başlayacaklarını bilemiyorlardı. Neden sonra Münevver söze ilk başladı. Bir şeyler konuştular, ancak ne konuştuklarını daha sonra ikisi de unutacaklardı. Bu heyecan dolu konuşma en fazla on dakika sürmüştü. Eve gitmek için arkasını dönen Münevver’e şaşkın şaşkın bakakalmıştı Hayrettin. Eve yaklaştığında Münevver, arkasına dönüp baktı ve Hayrettin’in yüzündeki şaşkınlığa gülmeden edemedi. Bu gülüş alay değil; sevgi doluydu. |
|
Coşkun Irmak - 3
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 21 Kasım 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Münevver’in çiçeklerine su vermeliydi. Onlara “Münevver’in çiçekleri” diyordu; çünkü Münevver onları çok severdi, hepsi ile tek tek konuşurdu. 8-9 tane idiler, kala kala iki tane kalmıştı. Münevver’in ardından birer birer solmuştu diğerleri. Ne yapsa kâr etmedi. Sanki sırayla intihar ediyor gibiydiler. Kurtarabildikleri işte bu ikisiydi. |
|
Coşkun Irmak - 4
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 25 Kasım 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Kötü sonun başlangıcı olan o gün, sık sık aklına geliyordu. “Kanatlarım olsaydı, uçsaydım ve Münevverimi o arabanın önünden alıp kaçırsaydım. Ya da o araba onunla birlikte beni de çiğnesydi!” Dedi ve yumruğunu bütün gücüyle masaya indirdi. Eli çarpmış olmalı ki kül tablası yere düştü. Kırılmamıştı, ama halının üzeri sigara izmariti ve kül içerisindeydi. Aslında bu yumruk öfkesinden dolayı değildi. Çaresizliğine atılmıştı… |
|
Coşkun Irmak - 5
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 30 Kasım 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Yürüdüğü kaldırımda karşısından önde bir dişi köpek, arkasında da bir erkek köpek geliyordu. Ona yaklaşınca arkadakini tanıdı. Arada sırada yiyecek verdiği köpekti… Yanından geçerlerken:
-N’aber Çomar? Dedi. Fakat Çomar’ın tepkisi dostça olmadı. Dişlerini göstererek hırladı ve sırtını biraz dikleştirerek dişi köpeği takibe devam etti. |
|
Coşkun Irmak - 7
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 5 Aralık 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Aşk, sevgi, namus, sadakat, dürüstlük gibi değerleri bir renk grubu; ihtiras, cinsellik, arzu ve hazzı da ayrı bir renk grubu olarak düşündü. Bunlar arasında bir seçime gitmeliydi. Tam, seçimini yapabileceği bir noktaya ulaştığını hissetmişti ki, bütün renkler aniden birbirine karıştı ve ortaya tek bir renk çıktı: Siyah. Siyahı da eşittir:İhanet, olarak kabul etmişti. |
|
Coşkun Irmak - 8
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 19 Aralık 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Yatağına yattı yatmasına da, uyumak ne mümkün! Sağa döndü olmadı, sola döndü olmadı, yüzükoyun ve sırtüstü uyumayı denedi gene olmadı. İki saat sonra kendinden geçti, uyumuştu. Ancak bu uyuma uzun sürmedi. Rahatsızlık veren, kâbus dolu bir uykudan sonra gözlerini açtığında ortalığın zifiri karanlık olduğunu anladı. Gözleri uykusuzluktan nerdeyse kapanacak gibiydi, ama Hayrettin uyumak istemiyordu, direniyordu. Gözlerini açık tutmak için dakikalarca uğraşınca, karanlığa uyum sağladığını hayal meyal de olsa odadaki eşyaları seçebildiğini fark etti. |
|
Coşkun Irmak - 9
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 23 Aralık 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Ona verebileceğim tek şey sevgimdi. Maddi bir şeyler de vermek isterdim, ama olmadı. Birlikte bir tatile bile gidememiştik. Onu kaybettiğim sene emekli olmuştum. İkramiyeyi alıp bankaya yatırdım. Şöyle güzel bir tatil yapabilirdik artık. Ben hemen gidelim istedim, Münevver yazı beklememizin daha uygun olacağı görüşündeydi. Onun dediği oldu. Ama bir yandan da tatil planları yapmaya başlamıştık. Turlar ve tatil yerlerini araştırıyorduk. Bu araştırmaları yaparken ikimiz de çok heyecanlıydık. Sanki gerçekmiş gibiydi… Görmek istediğimiz üç yer belirledik. Karadeniz, Kapadokya ve Kıbrıs. Ben üçüne de gitmeyi teklif edince Münevver “Batakcılık yok! Böyle yaparsak paramızı kısa sürede tüketiriz. Zamanın ne getireceği belli olmaz. Daha bu işin yaşlılığı var, hastalığı var ve o günlerde de para her zamankinden daha fazla gerekli.” Diyerek beni susturmuştu. Kısacası o kötü kazayı yaşamasaydık biz Münevver’le şu anda tatildeydik… |
|
Coşkun Irmak - 10
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 25 Aralık 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Her ırmak denizden doğar ve sonunda mutlaka denize kavuşur. Doğum ve ölüm aynı yerdedir. Deniz suyu buharlaşır bulut olur; bulut yağmur olarak yağar; yağmur suları ırmağa dönüşür ve ırmak da denize kavuşur, orada kaybolur gider. Kaybolur gider diyorum, ancak bu kaybolma gerçek kaybolma değildir. Çünkü döngü devam edecek ve deniz, yeniden ırmaklar yaratacaktır. |
|
Coşkun Irmak - 11 (Son Bölüm)
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 1 Ocak 2012 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Coşkun, geçen her dakikanın onu istenmediği bu sona doğru biraz daha yaklaştırdığını biliyordu. Bunu engellemek için çareler düşünüyorsa da bir çözüm yolu bulamıyordu. Galiba kabullenmekten başka bir çaresi yoktu! Irmak’ın varlığını düşünerek, onunla geçirdiği mutlu anları hatırlayarak teselli bulmaya çalışıyordu. Fakat birden bu mutlu anlar kayboluyor ve tekrar zihnini Irmak’ın olmadığı acımasız bir hayat görüntüsü kaplıyordu. Hazdan eleme, elemden hazdan geçiş yapıp duruyordu.
|
|
Hayat Sana Kırgınım - 1
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 2 Kasım 2012 |
Beklenmedik |
| |
Kedicik yiyecek aramaya çıkmış olmalıydı. Ya diğer hayvanlar? Köpekler, kuşlar ve diğerleri… Bu karda kışta yiyeceklerini, içecekleri suyu nasıl bulacaklardı? Belki de çoğu açlıktan ya da susuzluktan ölüp gidecekti. Bu ihtimal hüzünlenmesine yol açtı. Olayı daha da büyüttü zihninde: Kıvranarak can veriyordu zavallıcıklar! Onlarca, yüzlerce telef olmuş hayvan… Ölüm, kıştan da soğuktu, dondurucuydu. Damarlarındaki kanın çekildiğini zannetti, bütün vücudu titriyordu. Kalorifere biraz daha yaklaştı. Bu olay Sevim’e, babasının ölümünü hatırlattı. |
|
Hasan Kallimci ve Çocuk Edebiyatı - 1
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 20 Aralık 2012 |
Çocuk |
| |
(*)Hasan Kallimci Kimdir?1949’da Sarayköy’de (Denizli) doğdu. Masal, hikâye, roman, şiir, mani, tekerleme, bilmece, tiyatro eseri, efsane ve destan gibi edebiyatın her dalında eserler vermiştir. Gençler ve daha üst yaştakiler için hikâye roman tiyatro, şiir, araştırma dallarında (13 kitap) olmak üzere toplam (95) kitap neşretmiştir. Halen mahallî gazete ve sitelerde de yazılar yazmaktadır. |
|
Hayat Sana Kırgınım - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 21 Aralık 2012 |
Beklenmedik |
| |
Sevim, odasının penceresinden Bahadır’ı aylarca izledi. Önceleri bu ona yetiyordu. Sonra, yetmediğini anladı ve daha fazlasını istemeye başladı. Daha fazlası ne olabilirdi? Bu kadarı neden yetmemişti? Sorularını kendine sordu. Daha fazlasının Bahadır’ı yakından görmek olduğuna karar verince de bunu gerçekleştirmenin yollarını aradı. |
|
Hasan Kallimci ve Çocuk Edebiyatı - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 14 Ocak 2013 |
Çocuk |
| |
Önceki yazımızda Hasan Kallimci'nin 1. Sınıf Öğrencileri İçin yazdığı eserlerinden söz etmiştik. Bu yazıda ise 2. Sınıf Öğrencileri için yazdığı eserlerinin kısa bir tanıtımını yapacağız. |
|
Masal: Eşeğin Fendi
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 13 Nisan 2013 |
İronik |
| |
Kral bu olaydan sonra eşeği emekliye ayırmış. Akil hayvanlar komisyonu üyelerini de eşeğe hizmetle görevlendirmiş. Eşek istediği zaman taze ot ve temiz su getirme, barındığı yeri temiz tutma bu üyelerin başlıca görevleriymiş. |
|
Yanlış Adrese Mektup - 1
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 24 Eylül 2013 |
Beklenmedik |
| |
İlişkimizden söz ettiğimi anladığını sanıyorum. İlişkimiz şimdi bir sınavdan geçiyor. Kabul etsek de etmesek de bir dönemece gelmiş bulunuyoruz. Dikkat edersen ilişkimizin bittiğini söylemiyorum. Çünkü bitmiş ilişkiler bir daha okunmamak düşüncesiyle kitaplık rafına kaldırılmış tozlu kitaplar gibidir. Bazen elimize alırız sonra olduğu gibi gene yerine koyarız, bazen elimize alırız üzerindeki tozu üfleriz, bazen de elimize alıp sayfalarını karıştırırız ama nedense bir türlü okuyamayız… Oysa bizim kitabımız şimdilik okunuyor.
|
|
Yanlış Adrese Mektup - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 26 Eylül 2013 |
Beklenmedik |
| |
Mutluluk nedir? Maddi imkânlara sahip olmak mı, şans oyunlarından ikramiye kazanmak mı, bir makam elde etmek mi, insanlara hükmetmek mi? Gerçek mutluluk insan yaşamı boyunca geçen her andır. Durup da bir düşünelim: Bir nefes alışta, bir yaprağın nazlı nazlı düşüşünde, bir bitkinin tek bir çiçeğinde ne kadar çok mutluluk duyulacak güzellikler var... |
|
Yanlış Adrese Mektup - 3
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 2 Ekim 2013 |
Beklenmedik |
| |
Metin’den ayrılalı tam otuz dört gün olmuştu. Görüyorsunuz değil mi, bir yandan Metin’den ayrılmakla iyi ettiğini söyleyen öte yandan da ayrılık günlerinin çetelesini tutan bir Nilay… Gururlu bir genç kız! Ne gururu? Metin’in ayağına barışmak umuduyla giden, gururunu ayaklar altına almaya bile önemsemeyen bir Nihal. |
|
Yanlış Adrese Mektup - 4
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 6 Ekim 2013 |
Beklenmedik |
| |
Bir adam meydanın ortasında “Kendimi yendim!” diye bağırıyordu. Etraftakilerin bazıları adama acıyarak bazıları da gülerek bakıyorlardı. Bu duruma hemen müdahale ettim ve kalabalığa dedim ki: “Gülmeyi kesin, acımayı da bırakın. Bu adamı alkışlayın. Çünkü o, gerçekten de büyük bir iş başarmıştır.” Bu başarı bence bir düşmanı yenmekten daha önemliydi. |
|
Yanlış Adrese Mektup - 5
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 18 Ekim 2013 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Yürürken sağ elini ise normalden fazla açıyor. Yirmi, otuz adım atıp biraz durup dinleniyor; sonra yürümeye devam ediyor. Kırk yaşlarında olduğunu tahmin ediyorum. İçinde bulunduğu zor şartlara rağmen yaşam mücadelesi veren bu adamı, takdir etmemek mümkün değil. O nedenle onu her gördüğümde hem üzülüyorum hem de hayranlıkla izliyorum. |
|
Yanlış Adrese Mektup - 6
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 19 Ekim 2013 |
Aşk ve Romantizm |
| |
“Zor bir işe başlayacaksan cesur ol, başaramadığın işlerde sabırlı ol ve tekrar dene, elin ayağın tutuyorsa gözlerin görüyorsa şükreden ol, sahip oldukların varsa mutlu ol, dost edindiysen vefalı ol, cahille karşılaşırsan sessiz ol, bilgili insanların dinleyicisi ol, haksızlık karşısında adaletten yana ol, yoksullara ve hastalara yardımcı ol, kötülere karşı affedici ol, iyilikleri unutan değil hatırlayan ol, hayvanlara karşı en az insanlara olduğun kadar merhametli ol, doğayı seven ve koruyan ol, aklını zararlı değil yararlı işlerde kullanan ol, ol,ol… Evet, ol ki insanım diye etrafta dolaşabilesin.” |
|
Yanlış Adrese Mektup - 7 (Son Bölüm)
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 16 Şubat 2014 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Yanlış bir adrese mektubum gitmişti. Şimdi ise belki de gene yanlış bir adrese bedenim gidecek; tabii ruhum da…Birkaç gün içinde şöyle bir gazete haberi görürseniz lütfen şaşırmayın ve üzülmeyin: Mezarlıkta donarak ölmüş bir genç kız cesedi bulundu. |
|
Tencereden Al Haberi (Öykünün Tamamı)
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 14 Eylül 2014 |
İronik |
| |
Tam on dört senedir sustum, hep içime attım, hiç konuşmadım ama artık canıma tak dedi ve o nedenle de bildiklerimi anlatacağım. Yoksa patlarım vallahi. “Hem düdüklü değilsin, hem de patlamaktan söz ediyorsun” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız, patlama özelliği bizim akrabalarımız olan düdüklülere mahsustur. Benim gibi tencereler patlayamazlar, olsa olsa ancak taşarlar... |
|
Kontrollü Çay Kıraathanesi Muhabbetleri
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 13 Eylül 2014 |
İronik |
| |
İyi dersin Haydar Baba da, polise teslim etsek ne olurdu? Mahkemeye çıkarılırdı. Mahkeme de ya tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakırdı, ya da birkaç ay ceza verirdi. Ama bizimkiler hırsızı öyle benzetti ki, bir daha bu pis işi yapmasının mümkünatı yok. Artık biliyor ki bir hırsızlık olayı oldu mu, hemen onun yakasına yapışacağız.
|
|
Yanlış Adrese Mektup - 8
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 23 Kasım 2015 |
Anı |
| |
Can kaçıyor, ölüm onu kovalıyor. Can yorulduğunda yakalanacak yani ölüme teslim olacak. Ömür denilen şey, işte bu kısacık kovalamacadan ibaret. Her doğan canlı, doğumla birlikte ölüme karşı büyük bir zafer kazandığını zanneder. Bu bir aldatmacadır. Daha doğrusu ölümün, canlılara oynadığı bir oyundan başka bir şey değildir. |
|
Makineleşmek ve Kaçış - 3
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 16 Ağustos 2016 |
Beklenmedik |
| |
İnsan dilini ne zaman, nerede ve nasıl kullanacağını bilirse, gerektiğinde susmasını yani sükût etmesini bilirse; ruhunu ve bedenini derin bir sessizliğe alıştırırsa huzur da kendiliğinden gelir ve onu bulur. Affedici ol, böylece huzurunu pekiştir. Kusur arama. Başkalarında kusur bulduğunda, büyük bir iş yapmış gibi sevinme. Her insanda -ararsan- mutlaka en az bir kusur bulmak o kadar zor bir şey değildir. Sende de öyle.. |
|
Makineleşmek ve Kaçış - 5 (Son Bölüm)
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 18 Ağustos 2016 |
Beklenmedik |
| |
Tez-Can, eski hayatına döndü. Tabii bu hayatta onun adının Tez-Can olduğunu bilen yoktu. O, şimdi karşılaştığı olaylara, yaşadıklarına, etrafındaki insanlara başka bir gözle bakıyor; tahammül ve anlayış gösteriyordu. |
|
Makineleşmek ve Kaçış - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 15 Ağustos 2016 |
Beklenmedik |
| |
Bir büfeye yanaştı, elindeki parayı uzatıp sandviç istedi. Büfedeki adam küfür ederek onu kovdu ve:-Boklu paran sende kalsın pislik şey. Diyerek bir köpeğe verir gibi uzaktan bir sandviç attı önüne. Sandviçin içindeki peynir ve domates etrafa saçıldı. Yerden bunları toplayıp sandviçin içine koydu ve yedi. |
|
Makineleşmek ve Kaçış - 1
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 15 Ağustos 2016 |
Beklenmedik |
| |
Konteynerin yanına oturdu. Çok geçmeden bir genç, onu dilenci zannedip önüne para attı. Zaten görüntü olarak dilenciden pek farkı da yoktu. Paraya baktı, almadı/alamadı. Gelip geçenler onun bu halini görünce kimi acıyor, kimi görmemezlikten geliyor, kimi kızıyor, kimi de ona “Çalış, çalış!” diye akıl veriyordu. |
|
Makineleşmek ve Kaçış - 4
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 17 Ağustos 2016 |
Beklenmedik |
| |
Tez-Can buraya geleli kaç gün, kaç ay ya da kaç yıl olmuştu? Bilemezdi. Bırakın bunu bilmeyi o gün günlerden ne olduğunu sorsanız, bunun bile cevabını veremezdi. Buradaki zaman anlayışı çok farklıydı, belki de tuhaftı. Kimse zamanla ilgilenmiyordu, zamansa bildiği gibi akıp gidiyordu. Yoo belki de akmıyordu, gitmiyordu; duruyordu olduğu yerde. Ya da o aslında yoktu, bir aldatmacaydı; değişimin kurnazca kurguladığı bir aldatmaca... |
|
34 Yıl Sonra Gelen İtiraf
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 20 Ocak 2019 |
Beklenmedik |
| |
Şimdi seni burada görünce ve anlattıklarını dinleyince de anladım ki bana acı veren hayat değilmiş, benmişim hayatı acıtan. Hayat bana engel koymamış, benim kendimmiş bir engel... |
|
İn Aşağıya Ulan
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 30 Ekim 2019 |
Beklenmedik |
| |
Dolmuşun içinde, hareket etmesini bekleyen ayaktaki yolculardan bazıları “çıt çıt” diyor, bazıları da kafasını sallıyor. Sabırları tükenmek üzere. |
|
Dilsiz Fahişe
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 15 Aralık 2019 |
Erotik |
| |
İtelenmiş bir kadının hayat hikayesi... |
|
Korona Hikayeleri - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 13 Mayıs 2020 |
Fantastik |
| |
Karşılaştığı insanların yüzleri gülmüyordu, sanki bir şeyden korkar ve kaçar gibiydiler, hareketlerinden stres içinde oldukları kolayca anlaşılıyordu. |
|
Korona Hikayeleri - 3
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 14 Mayıs 2020 |
İronik |
| |
Anne ağlıyordu, Bekir de dayanamadı ağlamaya başladı. Sicim gibi akan gözyaşlarının bir kısmı açık olan ağzına girdi. Tuzluydu, yutarken boğazı hafif yandı |
|
Korona Hikayeleri - 4
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 15 Mayıs 2020 |
İronik |
| |
Bekir ellerindeki ekmekleri inceledi. Küflenmiş olabilirlerdi, öyleyse yiyemezdi. Sertliklerinden bayat oldukları anlaşılsa da küflü olup olmadıklarını anlayabilmesi için daha fazla aydınlığa ihtiyacı vardı. |
|
Korona Hikayeleri - 5
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 16 Mayıs 2020 |
İronik |
| |
Sahi ölüm ne? Bugüne kadar hiç aklıma gelmeyen bir soru. Ne olacak, işte ölüp gidiyorsun. Sonra? Sonrası hiç, yani yok. Sonsuz bir sessizlik olabilir mi ölüm? |
|
Korona Hikayeleri - 7
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 6 Haziran 2020 |
İronik |
| |
Çaaat diye bir ses duydum. Bir şey mi düşürdün ya da telefonu mu çarptın hayatım? Alo alo... Ses yok |
|
Korona Hikayeleri - 8
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 10 Haziran 2020 |
İronik |
| |
Yağış uzun süre devam etmedi. Yağmur kesildi, kasvetli bulutlar yavaş yavaş dağıldı, karanlık yerini aydınlığa bıraktı çünkü güneş yüzünü gösterdi. |
|
Dilsiz Fahişe - 8 (Son)
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 14 Eylül 2020 |
İronik |
| |
Hikaye/roman kahramanlarının hayali birer varlık olduğunu düşünmeyiniz, onlar belki de anlatıcı kadar canlı kanlı yani somut birer varlıktırlar! |
|
Bir Murat Dört Surat
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 28 Eylül 2020 |
İronik |
| |
Birkaç dakikada kargaların saldırısı sona erdi. Buna inanamadı, ama gerçekti. Yattığı yerden kalkıp etrafa bakındığında kargaların hepsinin az önce öldürdüğü iki karganın etrafında toplandığını gördü. Belki de ölülerine cenaze merasimi yapacaklardı. |
|
Bir Ölünün Günlüğü - 1
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 12 Nisan 2021 |
Fantastik |
| |
Nedir akıllara gelen soru? Bir ölü günlük yazabilir mi? Yazamaz. “Öyleyse bu neyin nesi?” deyip sinirlenmeyin. Bakın izah edeyim: |
|
Bir Ölünün Günlüğü - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 13 Nisan 2021 |
Gerilim |
| |
“Hiçbir canlı varlık ölüme üstün gelemez, onu savuşturamaz. Ölümsüzlük iksiri hiç olmadı ve bundan sonra da hiç olmayacak. Doğa ölümsüzlük iksirinin olmasına izin vermez; verirse intihar etmiş olur. Ölümler olacak ki yeni canlılar da gelebilsin dünyaya. “ |
|
Bir Ölünün Günlüğü - 3
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 14 Nisan 2021 |
Gerilim |
| |
Şeytanın tek amacı insanlara kötülük yaptırmak mıdır? Sanmıyorum. İyiye, güzele de götürmeye çalışır insanı. Her kötü içinde en az bir iyi barındırır. |
|
Bir Ölünün Günlüğü - 4
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 15 Nisan 2021 |
Gerilim |
| |
Anladım ki, varolmak öyle abartılacak, çok önemli bir olay değildir. Bir yanlışlık sonucunda ortaya çıkmış olan sıradan bir hatadır. |
|
Bir Ölünün Günlüğü - 5
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 16 Nisan 2021 |
Gerilim |
| |
Düşünceden önce doğal, saf, duru bir bilinç dünyası gelir. Bunun keşfi farkındalık yaratır. |
|
Bir Ölünün Günlüğü - 6
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 16 Nisan 2021 |
Gerilim |
| |
İhbar ediyorum: Vuslat, aşkın katilidir. Gönül gözümle gördüm, kesin delillere sahibim. |
|
Bir Ölünün Günlüğü - 7
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 17 Nisan 2021 |
Gerilim |
| |
Aynı insanlar, farklı zamanlarda neden aynı değiller; konuşmaları farklı, gülüşleri farklı, yürüyüşleri farklı diye düşünüyorsun |
|
Senin Hikayen
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 9 Haziran 2021 |
Beklenmedik |
| |
Özetlersek: Sen yüzsüz, utanmaz, alçak, namussuz, kalleş, şerefsiz, haysiyetsiz, soyguncu, adi... bir varlıktın. |
|
Prostat
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 21 Haziran 2021 |
Beklenmedik |
| |
Mola verinceye kadar dayanabilir miydi? Ağrı giderek artıyordu, daha fazla bekleyemeyeceğini anlayınca yerinden kalkıp şoförün yanına gitti. |
|
Acayip Bir Hikaye
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 27 Haziran 2021 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Derin ve kıprtısız yani suskun bir gece. Gözkapakların ağırlaştı ve uykuya daldın. Sabah uyandın, öğlene doğru ona telefon edip randevu verdin. |
|
Deliden Mektup Var
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 27 Temmuz 2021 |
İronik |
| |
Nasıl bir dünyaya kaldık? Delirmek için bile izin almak gerekiyor. Nerede o, özgür deliler? |
|
Küçük Hikâyeler - 1
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 6 Ekim 2021 |
Başkaldırı |
| |
Onun konuşmalarına önem atfetmemek galiba en iyisiydi. Bu adam genç kadını tüketiyordu. |
|
Küçücük Hikâyeler - 2
(Ömer Faruk Hüsmüllü) 24 Şubat 2022 |
Beklenmedik |
| |
-Gogol'un öldüğü günden tam yüz sene önce doğmuşum. Bu cevap biraz ukalacaydı ama o sorunun sahibi de bunu hak etmişti. Soruların hazır cevapları bekleneceği yerde soranın da araştırması gerekmez miydi? İ |
|
|
Sorgulamayan insan cahildir;sorgulatmayan ise zalim!
|
|