Dengeli bir rejimde yemeğin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz |
|
||||||||||
|
-Merhaba.Çok beklettim mi? -Fazla değil. -Kusura bakma, aşağıda biraz işim vardı, geciktim. -Önemli değil. Aslında bu gün gelmem için bir neden de yoktu, çünkü durumda değişen bir şey olmadı. Buna rağmen biraz rahatlamak ve mağaranın alt katlarını gezmek için geldim. Tabii gelmemde senin bu güne randevu vermiş olmanın da etkisi var. -Burada kendini rahat hissetmene sevindim. Planını yürürlüğe koyamadın mı? -Evet, maalesef beklediğim gibi cereyan etmedi olaylar. Kayınpederler henüz geldiler ve daha birkaç gün kalacağa benzerler. Ne zaman gideceklerini bilmiyorum,soramam da… Tesadüfen bir gelişme olur belki diye umutlanıyorum. -Tesadüflere fazla bel bağlama. Tesadüf dediğini de bir etmen ortaya çıkarıyor. Kurallar ve sistemler içinde bir yaşam sürdürüyoruz. Kuralların olduğu bir yerde de tesadüften bahsedilemez. Evrende tek bir toz taneciğinin bile tesadüfen havalandığını gösteremezsin. -Buraya ilk geldiğim gün, kötülükde en başarılı olduğunu söylemiştin, buna karşılık zaman zaman iyilikle ilgili açıklamalar da duydum senden. -Senin istediğin kötülükdü. Ben de bu yönümü gösterdim. Aslında bizim öğretimiz iyilik ve kötülükde taraf değildir. İyilik ve kötülük aynı terazide bulunurlar. Sadece kefeleri farklıdır. Ziyaretçilerin eğilimlerine göre ikisinden de düşünceler sunarız. İyi olanları övüp yüceltmediğimiz gibi kötüleri de yargılamayız. Kişiler adına karar vermeyiz, seçenekleri gösteririz. Seçim de sorumluluk da kişinin kendisine aittir. -Bir öğretiden bahsetmiştin ve bunun okült bir ilim olduğunu da söylemiştin. Gizli bazı bilgiler varmış galiba. Bunu bana da açıklar mısın, daha doğrusu öğretir misin? -Açıklamaya evet, ancak öğretmeye hayır. Sadece okült bilgi ile ilgili ansiklopedik açıklamalar yapabilirim. Özünü ise öğretemem. -Neden? Bazı sırlar varsa bunları insanlarla paylaşman gerekmez mi? -Okült bilgi; saklanmış, gizlenmiş olan bilgidir. Ona herkes erişemez, sahip olamaz. Bu bilgi kişiye ancak bir üstat tarafından öğretilebilir. Her önüne gelene açıklanırsa o zaman gizliliğinden bahsedemeyiz. Üstelik sır dolu olduğu için de her insan tarafından kolayca hazmedilemez. -Bu bilginin özüne sahip olmak için ne yapmalıyım? -Senin karakterindeki bir insan ne yaparsa yapsın, bu bilginin özüne sahip olamaz. Bunu sana aktarabilecek bir üstat da bulamazsın. -Çok açık sözlüsün. Ne varmış benim karakterimde? Bana hakaret ettiğinin farkında değilsin galiba. Biraz ileri gitmedin mi kambur felek? -Etik açıdan ciddi sorunlar görüyorum sende. Bu bilgi için kişiler önceden seçilir. Seçilmiş kişileri bir önder, üstat ya da mürşit yani yol gösterici sınar, denetler ve yetiştirir. Ciddi bir eğitimden, terbiyeden geçirilen kişilere bu bilgileri aktarılabilir. Buna üstü örtülü bilgi de diyebilirsin. Alınan terbiye sonucu o örtüyü kaldırabilme becerisi kazanılır. Bu beceri kazanılmadan bilgi aktarma işlemi yapılmaz, yapılamaz. -Bu gizli dediğin bilgilere her insan erişse bunun ne zararı olacak ki? - Gizli bilgilere ehil olmayan , o bilgileri kaldıracak kapasitesi bulunmayan kişiler sahip olurlarsa kötü amaçlı kullanabilirler ; kendilerine ve diğer insanlara hatta doğaya bile zarar verebilirler. O nedenle bu silaha dönüşebilecek bilgilerin titizlikle saklanması gerekir. -Bunlar bana uydurma gibi geliyor. Astrologlar yani falcılar gibi palavra sıkıyorsun. -Astrolojide de gizli bilgiler vardır. Astroloji göksel cisimlerin insanın kaderini ve karakterini nasıl etkilediğini araştırır. Günümüzde falcılık olarak anlaşılmakta ise de, falcılıkla ilgisi yoktur. -Aklı başında adamlar bu gibi işlerle uğraşmaz. -Öyle deme, nice yazar, sanatçı, filozof hatta bilim adamı bu konu ile uğraşmıştır. Mesela Pythagoras(Pisagor) bu öğretiye sahip bilgelerden birisiydi. Pisagor gibi büyük bir felsefeci, matematikçi aklı başında bir adam değil miydi? -Simyacılar da bu gruba girer mi? Altın yapan çıkmış mı içlerinde? -Altın yapan oldu mu bilemem, sadece bu işin binlerce yıldır insanların ilgisini fazlasıyla çektiğini ve iştahını kabarttığını biliyorum. Simyacılık değeri olmayan metalleri altına dönüştürmeye çalışma olarak bilinse de, bundan başka tüm hastalıklara çare bulma, ölümsüzlük iksirini keşfetme de faaliyet alanı içindedir. -“Ölümsüzlük iksiri” kulağa çok hoş geliyor. Keşke bulunabilse! -Ölümsüz olma o kadar iyi bir şey mi? Bazen insan ölümü de arar, ölüme de razı olur. Ölümsüzlük ıstıraba dönüşürse ne yapacaksın? -Ölüm dedin de aklıma geldi. Gene ilk geldiğim gün kestiğin yarasalardan söz etmiştin. Öldürmek sana zevk veriyor mu? Ben tanımlayamayacağım bir haz duyuyorum öldürmekten. -O benim hoşlanarak yaptığım bir iş değil. Bazen kan akmasın diye kan akıtmak gerekebiliyor. Bu mağaradaki dengeleri korumak için yapmak zorundayım. Yoksa burada yaşayan mahlukat arasında bir savaş çıkması kaçınılmaz olabilir. -Aşağıdaki diğer katları da gezelim. Bu gün bütün katları dolaşalım. -Katların hepsi olmaz, ama geçen gün gördüğünün altındaki katı sana gezdiririm. Elini uzat ve yanındaki duvara asılı lambayı bana ver. -Tamam. Aydınlığını biraz artırmak için fitilini yukarıya çıkarayım mı? -Olur. Aşağıda daha fazla ışığa gereksinim duyabiliriz. Beni takip et. Basamaklara dikkat ediyorsun. Kaygan olabilir. -Hatırlıyorum uyarılarını: Son basamak kırıktır. Zemin ise iyi. Bu katı hızla geçelim. Rahatsız edici çünkü. Feryatlar gene var. -Bu kattaki basamakları indikten sonra bir tünel içinde on beş metre kadar ileleyeceğiz. Kafanı eğerek yürümelisin. -Dikkat ederim. Tünelin sonuna geldik galiba. Tünel bitiyor oldukça geniş bir salon çıkıyor karşımıza. -Bu salona açılan üç tane oda var. En soldaki odanın içine girelim birlikte. -Kemik dolu burası. Bunlar insanlara mı ait? Yoksa gelenleri öldürüp öldürüp buraya mı attın? -İnsan değil, hayvan kemikleri. Benden iki önceki üstat biriktirmiş onları. Onlarca hayvana ait. Önceleri düzgün iskeletler şeklindeydiler, ama buraya gelen bir kaçık hepsini karman çorman etti. Bunu yapmaktaki amacı neydi, hâlâ çözebilmiş değilim. -Yandaki odaya girebilir miyim? -Tabii. Burası inzivaya çekilmek isteyen ziyaretçilerimiz için ayrılmıştır. En son oda da aynı amaçla kullanılıyordu. -Çilehane mi? -Benzeri, ama çilehaneye göre oldukça lüks sayılır. Bir kere çok geniş, yatmak ve dinlenmek için bir sedir bile var. -Kapının arkasındaki bu yuvarlak kocaman taş ne işe yarıyor? -İçerideki kişi tarafından o taş itelenerek kapı kapatılıyor. Kapandıktan sonra dışarıdan açılması imkansızdır. İçerideki dilediği zaman taşı tekrar iteleyerek açar ve dışarı çıkar. -Kapadokya’daki mağaralarda görmüştüm benzerini. Düşmanlarından korunmak için yapmışlar. Tehlike sezerlerse hemen oraya sığınırlarmış. Yukarıda el kadar ve pencereye benzer bir şey var. -Evet orası bir pencere. Odanın havalanması için gerekli. Dikkatli bakarsan sadece gökyüzünden küçücük bir parça görürsün ve oradan günde birkaç dakika güneş de girer içeriye . -Tuvalet ihtiyacı filan. -Köşede,yerde küçük bir yarık var. Oradan dışkılar mağaranın derinliklerine doğru atılır. -Buradaki kişi ne yer ne içer? -Kişinin tahmini kalacağı bir süre vardır. Onun için sadece yetecek kadar su ve biraz da ekmek alır yanına. -Burada kalmanın kişiye ne yararı var? -Rahatladıklarını, bazı sorunlarına çözümler bulduklarını, bakış açılarının değiştiğini söyleyen kısacası çok memnun ayrılan insanlar oldu. İstersen sen de deneyebilirsin. -İstemem eksik kalsın. En sondaki odaya da bakalım da gidelim buradan. -Bakamayız. -Neden, oranın da burası gibi olduğunu söylemiştin. Yoksa orada bir şeyler mi gizliyorsun? -Hayır. O odanın kapısını açmamız mümkün değil de ondan. İçerideki kişi dokuz senedir dışarıya çıkmadı. -Yani öldü, değil mi? Bir parça ekmek ve bir yudum su ile bu kadar sene yaşaması mümkün değil. -Ölüp ölmediğini bilmiyorum. Eğer öldüyse orada daha yüzlerce belki de binlerce sene kalacak demektir. Yavaş yavaş yukarıya çıkalım artık. Seni yolcu etmenin zamanı geldi. Gitmeden okült bilgilere ve mağaraya karşı duyduğun bu ilginin sebebini öğrenebilir miyim? -Belki bir gün benim de böyle bir mağaram olur. Onun alt yapısını şimdiden oluşturuyorum. İyi planlama yaptığımı fark etmişsindir. -Mağaran olsa bile okült bilgilerin olmayacak. Sana onları kimse vermez. -Sen ne güne duruyorsun? Neden teleşlandın? Mağaranı elinden alırım diye mi korkuyorsun? Korkma, senin pis mağarana kalmadım. Gerçek yaşamda beni bekleyen başarı ve zevkler dolu. Ben de gitmeden bir şey söyleyeyim: Bir müteahhitle tanıştım. Çok tanınmış bir firması var. Biraz sallantıda kriz nedeniyle. Bana iş daha doğrusu ortaklık teklif etti. Ayrıntıları önümüzdeki günlerde konuşacağız. -Hayırlı olsun. Geldiğimiz yoldan geri dönelim. Unutma tünelde kafana, basamaklarda da bastığın yere dikkat ediyorsun. -Anladık, aynı şeyleri tekrar edip durma! *
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |