Daha saklı bir yalnızlık
Yağmurlu bir günün..ortalama saatleri../Bu boşluğa, adımını attığı zaman insan.. /ürperiyor bir nebze../Yüreği düşüyor eline..Nereye yetişeceğim ben..bu ayaklarla.. /bu koşturmacada...
Yağmurlu bir günün..ortalama saatleri../Bu boşluğa, adımını attığı zaman insan.. /ürperiyor bir nebze../Yüreği düşüyor eline..Nereye yetişeceğim ben..bu ayaklarla.. /bu koşturmacada...
Yine bahtıma rüyalarım düştü. Rüyalarıma girersin sen her gece. Her sabah uyandığımda da, kor gibi yüreğime küreklenen kömür gözlerini unutmak için tüm gün kömür ocağında çalışanlar gibi terden sırılsıklam olurum. Gözlerin sonra toz halinde bulaşır tenime.
Yanılmıyordum
öğrenemedik sevmeyi,
öğrenemedik merhamet etmeyi,
öğrenemedik kötülük etmemeyi,
öğrenemedik bir kereliğinede olsa taviz vermeyi,
Şair boşuna,”yârin dudağından getirilmiş/ bir katre alevdir bu karanfil.”dememiş. Mutlaka bir bildiği olmalı. Zaten, söz konusu olan yârse neler söylenmez… Karanfil bile, yâre borçlu bu dizlere göre.
Hayaller yarınlara ertelenir ise; evet işte o zaman başlar umutsuzluk...
Boşver naturmort çizimleri, hayatın efekti olmaktan vazgeç ..Kurtul bu karakalem tümcesinden..
hislerim beynimle vals yaparken yüreğim fikirler üretiyor. üç kişi bile kalabalık kardeşim bu yaşamı sadece aklı olanlar yaşıyor.
duygular ve hisler artık lüxe giriyor
Işıl ışıl bir günde, hayatın güzelliği mavinin içinde gizlenemez. Hayallere takılan ipek kanatlarla muhayyel güzellikler ülkesine bir yolculuk başlar. Suya karışan ıtır, bardağınızda buğu buğu tüterken yaşamaktan ayrı bir haz alırsınız. Renk güzeli size yudum yudum tebessüm eder.
Ve artık bıraktım yıldızlara koşmayı, öğrendim kadere bağlanmayı… Artık acı benim, sadece benim acım… Bir çift yeşil gözle başlayan hayallerim, yine o bir çift yeşil gözün gururumu kırmasıyla söndü…
An vardi bitti simdi hic animiz kalmadi.. HİC kaldi bize... Hic her zaman kolayca kacilan. Neyin var hic.
Çirkin doğdum ben aklımdan sana.. Neyimiz kaldı saklanacak.. Bulamam.. Hergün bağıra çağıra yol alır ayaklarımız.. Yoksa muammalı bir bekleyiş mi duvarlar, ne kadar solgun, ne kadar kırgın bir yüz büyütürse ardında..
“Habil'den bu yana kan kaybeden kimliğimizin kenarlarına düşülmüş notları toparlayıp yazıyorum duruşumuzun şeceresini saman kağıtlara.”
Tam olarak büyüdüğümü iddia edemem, içimde küçük bir çocuk bulunuyorken böylesine , aynı şekilde küçük bir çocuk olarak kalabildiğimide iddia edemem içimde ihtiyar bir kimse duruyorken böylesine.
İnsanlar, çoğu zaman gündelik yaşamlarından tutun da bütün yaşamlarının akıbetini biçimlendiren olayları bekleyişlerle, umut etmekle vakitlerini geçirirler. Oysa ki bu yaşamda beklemek en büyük güçken, buna gücü kalmayanlar ise yalnızca umuda sarılmak zorundadırlar.
Mavi ve sonsuz sokakların , kefen giymek bilmezcesine yaşadığına tanıklık ettiğim zamanlardan geriye kalan , aslında hiç yaşanmamış olan zamandı.
...Anılar yaşayamadan hızla akıp gidiyor ve duygular ayrıntılara takılıyor ya... Sevişmek varken savaşmak neden...
Sessiz sessiz atılırken adımlar , geride bırakılan atak izleri takip eder durur insanı.Bakarken gözler bir su birikintisine kirlenmiş bedenleri birer birer gösterir kendine.Bir su birikintisinde birkaç yaşam.Bir nehirde boğulan birkaç beden.
Bugün elimi ayağımı kıyıdan; gözlerimi, doldurduğun mavi bir boşluktan çekerek, yalnızlığa doğru yürüyeceğim. Olmadık bir uğultu, kentin üzerine kabûs gibi çökerken; neredeyse unutmak üzere olduğum sesini, yalnız düşçülerin duyabileceği bir gürültüyle kabûstan koparıyorum.