Hayalperest
buda bir hayal gerçi
yok oluşumu canlı canlı izleyip yukardaki neden sıralamasında adı geçenlere armağan etmek istiyorum.
filmin sonunda bir ödüle ihtiyaç duymuyorum.
o hayallerim arasında yok.
buda bir hayal gerçi
yok oluşumu canlı canlı izleyip yukardaki neden sıralamasında adı geçenlere armağan etmek istiyorum.
filmin sonunda bir ödüle ihtiyaç duymuyorum.
o hayallerim arasında yok.
“Belki de sen özenle katlanmış bir mendil gibisindir Açınca içinden yeni biçilmiş çimen kokuları yükselen" Ben, dokunur dokunmaz kiraz dallarına çiçekler açtıracak biriyimdir belki de..
Sürahi ile bardak gibiydik. Çift kaşarlı dost gibiydik, deniz kenarındaki bir masada. Bir örtüydün sen, ben ise üzerindeki çiçeklerdim. Sen yeşil bir gözdün, ben içindeki bir ışık... Sen gözdün mavi ya da siyah... Ben göz kapaklarında kirpiktim. Sen saçtın, ben rüzgar... Sen neşeydin, ben gülüş... Sen bahardın, ben
Yangın yerlerdinden dolaştık, ellerimiz kanarken
susuzluktan, sakladık hırçınlığını göklerimizin.Hep
biryerlerinde yaşamımızın yanlış yaptık, sorguladık
erdemleri
Yapmayı çok istediğim bir tasarımı paylaşmak istedim. Belki bu yazıyı okuyan ve parası olup tasarımın herhangi bir parçası hoşuna giden birisi çıkar ve en azından tasarım bir tasarı olmaktan kurtulur...
Sıcak bir çay ısmarlıyorum kendime../Annem tatlı yapmış..Canım çekmiyor.. /Turuncu bir yalnızlığa karışıyor düşlerim.. ‘China Oil’ denen bir şey getiriyor annem../..
En son gözler uyanıyordu değil mi uykudan? Bazen aklıma gelmiyor değil: “Daha mı erken kalkarım acaba gözlerimi aldırsam?”
İlk mesajı, semaverin fokurtusu verdi. Demlik , hüzün zarfına bürünmüş içli mektup misali beklemedeydi. Saat , zamanı sırtında taşıyan dervişleyin yorgun , yorgunluğunu tik takların gölgesine gizlemeye çalışıyordu.
Şimdi, hiç açılmamış bi şarap şişesinde uzanıyor kadınlığın... Hadi sevgili, gel ve yak mumları... Yak da şaraba bulanalım...
Zamanı yırtan sessizliğin içinde, nerden geldiği belirsiz bir ok hızla saplanıyor yüreğime. Kaçamıyorum, savunamıyorum, gözlerimi kapatamıyorum.
Suskunluk artarak devam ediyor... Yazılmayan kelimeleri düşlüyorum, kimse için hiçbir anlam ifade etmeyen şeyler. Gözlerimin önünde fışkıran aydınlığın içinde hayal meyal seni görüyorum. Yüzünde yüzyıllardan arınıp gelmiş olgun bir meyva tadında bir tebes
Yıllar önce küçük bir kâğıda, küçük hayallerini not ederek tek tek gökyüzüne iliştirdi. İlk önce yıldızlarla aydınlattı, sonra yeşertsin diye aya haber saldı. Hayallerine ulaşmak için her gün, bıkmadan usanmadan çakıl taşları topladı. Gece karanlık çöktüğünde, çakıl taşlarından yıldızlara doğru bir yol yaptı. Bu yola her baktığında, içine
Beni yok sayın insanlar. Şiirlerimi hiç yazılmamış farzedin. Hiç dünyaya gelmemişim gibi beni şizofrenik bir halüsinasyon sayın.