Öyle yaşamalısın ki ölünce mezarcı bile üzülsün. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Kurban, paleolitik çağdan bu yana, doğaüstü güçlere hoş görünmek, onlardan gelecek kötülükleri engellemek ve onlara teşekkür etmek için başvurulan dinsel bir tören, ya da tapınma şeklidir. İlkel pagan topluluklarda toprağın verimliliğini arttırmak için ona içki dökülür, un serpilir ve genellikle hayvan ve bazen de insan kurban edilirdi. Kurban geleneğinin altında yatanın da, ölüp yeniden dirilme düşüncesi, veya günahların affı için kefaret veya fakirlerin doyurulması olabileceği savunulmuştur. Hayvanların kurban olarak ilk kez hangi dönemde kullanılmaya başlandığı tam olarak belirlenememişse de eldeki bulgular, mezar ve ölü gömme adetlerinin ilk kez görüldüğü Neandertal Adamı'ndan bu yana kurban uygulamalarının devam ettiği yönündedir. Pagan toplumlarda elde edilen "ilk ürün" ya da "ilk av", doğaüstü güçlerin hakkıdır. Bu ilk ürün ve ilk avları, doğaüstü güçlerden sonra, toplumun şef, ya da, rahipleri tüketirler. Bazı ilkellerde, ilk hamuru herkesten önce din adamları tadar. Nitekim “hak kurbanı” adı verilen bu ilginç anlayış, ilk doğan çocukların kurban edilmeleri gerektiği ve ilk ürünün -ileride daha da bollaşması için- Tanrıya ait olduğu düşüncesini doğurur. Bu uygulamada, bir şeyin ilki tanrılara, atalara ya da doğaüstü kudretlere sunulduktan sonra, geriye kalan topluluk tarafından tüketilir. Avcılık ve çobanlık yapan ilkel topluluklarda ise, yeni doğan ilk yavru hayvanlar veya bunların bir parçaları ile süt ve sütten yapılma yiyecekler, tanrılara ve şeflere sunulur. Bu, tanrılarla insanlar arasında karşılıklı bir değiş tokuş, alış veriş olup “do ut des = ben veriyorum, sen de ver!” anlamına gelmektedir. Pragmatik, oportünist ve egoist bir ahlak anlayışının ürünüdür. Bu uygulama Yahudi geleneğinde de vardı. Habil sürüsünden "ilk doğan" hayvanları Tanrıya kurban eder. Kardeşi Kain ise toprağın ürünlerinden sunar. Ancak, sadece Habil'in sunusu kabul edilir, Kain'in sunusu kabul edilmez: "Bir gün Kain toprağın ürünlerinden RAB'be sunu getirdi. Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil'i ve sunusunu kabul etti. Kain'i ve sunusunu ise reddetti. Kain çok öfkelendi, suratını astı. RAB Kain'e, "Niçin öfkelendin?" diye sordu, "Niçin surat astın? Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim?" (Tevratı Şerif, Yaratılış 4: 3-6). Görüldüğü gibi doğru olan (!) kurban keserek kan akıtmaktı. Ancak, Kain bunu yapmaz ve öfkesiyle kardeşi Habil'i öldürerek ilk kardeş kanını akıtmış olur ! Daha sonra bilindiği gibi Tanrı İbrahim'den oğlunu "yakmalık sunu" olarak kurban etmesini isteyecek, ama bu girişim yine Tanrı tarafından engellenecek ve onun yerine bir koç kurban etmesi istenecektir. (Tevratı Şerif, Yaratılış 22: 1-13). Zamanla toplumsal süreçte bireyin yaşamını güvence altına alan geleneklerin ağır basması nedeniyle, "insan kurbanı" terk edilmiş ve onun yerine çiftlik hayvanlarının kurban olarak sunulması gündeme gelmiştir. ESKİ MEZOPOTAMYA UYGARLIĞINDA KURBAN Babil’de haftanın yedinci günü olan cumartesi uğursuz sayılır ve bu uğursuzluktan kaçınmak için adaklar adanıp kurbanlar kesilirdi. Asurlular'da kesilen oğlak ya da kuzu gibi yavru hayvanların, insanların bütün günahlarını temizleyeceklerine inanılırdı. Sümerlerde de kurban törenlerine büyük önem verilir, kurban törenleri, görkemli ve süslü tapınaklarda gerçekleştirilirdi. Sümerler Yahudiler gibi kurban edilecek hayvanın türüne, cinsine ve rengine önem vermezler. Onlar için mühim olan kanın akıtılmasıdır. Sümer ülkesinde kurbanlar, tanrıların besini olarak değerlendirilirdi. Kurban edilen hayvanların etleri ya ateşte kızartılır ya da tencerede pişirilirdi. Rahiplerin yiyecekleri ekmek de yine Ziggurat denilen tapınaklarda pişirilerek hazırlanırdı. Bu nedenle mutfak, Zigguratların önemli bir bölümüdür. Kurban ritüellerinde genellikle ekmek, susam şarabı, tereyağı, bal ve tuz gibi yiyecekler kutsal mekandaki tanrı heykelinin önüne konulur, Bu arada sağ ayağı ve böbrekleri kızartılarak tanrıya ikram edilecek olan bir sığır öldürülür ve törene katılanlar arasında bir ritüelle paylaştırılırdı. Toplu tapınmalarda, hayvanların insanlar için yaratıldıkları, koyunun insanın vekili olduğu ve bir insanın kendi hayatı için bir koyun, kendi başı yerine de bir koyun başı vermesi gerektiği öğretilirdi. Tanrılar için yapılan eksiksiz bir kurban sunumu için; arpa ile beslenmiş ikişer yaşlı 21 koç, sütle beslenmiş 4 koyun, otla beslenmiş 25 koyun, 2 boğa, 1 süt danası, 8 kuzu, 60 kadar çeşitli kuş, 3 piliç, 7 ördek ve 4 yaban domuzu kullanılırdı. Tanrılar için verilen sabah yemekleri de çok zengindir. Sabah kahvaltısı için 18 koyun, bir boğa ve bir süt danası; öğle yemeği için de 6 koyun ile boğalar, kuzular, yaban domuzları ve her çeşit kümes hayvanları ve öküzler sunulur. Akşamları ise, 10 koyun, 10 kuş ya da yalnızca 10 koyun verilirdi. Tapınaklarda kurban edilen bu hayvanlar, topluluk üyelerinin başlıca et kaynağını oluşturmakta olup hayvanların yenilebilmesi için önce kurban edilmeleri gerekmekteydi. Sümerlerde hayvanların karaciğerleri yaşamın merkezi olarak kabul edildiğinden, bu organın muayene edilip incelenmesi tıpkı bir ayna gibi, sunulan kurbanı kabul eden tanrının fikir ve amacını da gösterirdi. Karaciğer aracılığıyla kehanette bulunabilmek için kurban olmak üzere lekesiz bir hayvan bulmak ve onu günün saatlerine göre değişen tören ve ayinlerle öldürdükten sonra karaciğerini çıkarmak gerekmekteydi. Tan yeri ağarırken, tanrının en çok hoşuna gidecek kurbanın koyun olduğuna inanıldığından, karaciğer falı için özellikle koyunlar tercih edilirdi. Rahip, kurbanı tanrıya sunmak için tanrı heykelinin önüne bir mangal yerleştirir. Mangalın arkasındaki masanın üzerinde de, susam şarabıyla dolu dört toprak kap, üç düzine ekmek, bir miktar bal ve kaymak ile biraz da tuz bulundurur. Kahin-rahip mangalı biraz karıştırdıktan sonra koyunu tutar, niyet eder ve hayvanı keserdi. Kurban edilen koyunun karaciğerini çıkartarak bu organda bazı işaretler ya da belirtiler arar ve bulduğu ipuçlarını da konuyla ilgili kitaplara bakarak değerlendirirdi. Kaynakça: Söz konusu yazı "Altan ARMUTAK, İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Morfoloji Anabilim Dalı / Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Bilim Dalı (Popüler Tarih web sitesi: http://www.populertarih.com/eski-cag-uygarliklarinda-kurban-edilen-hayvanlar-uzerine-bir-inceleme/İsmail Akkaya'nın derlemesi)" nden özetlenerek ve çeşitli ansiklopedik ve dinsel kaynaklardan faydalanılarak hazırlanmış ve derlenmiştir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |