"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
Allah uğruna savaş ve fetih düşüncesi temelde Musevilikten kaynaklanır. İsrail "vaat edilen diyarı" fethetmeye çalışırken çok önemli bir sorun baş gösterdi: Savaşta elde edilen ganimetlerin şeriata göre paylaşımı. Bu işlemin nasıl yapılacağı çapul mala tahakkuk ettirilecek vergiye kadar Tevrat’ta çok ayrıntılı bir şekilde anlatılır. Tevrat'ta "Sayılar" kitabında yazıldığı gibi öncelikle yağmalanan çapul malı (ganimet) -canlı ya da cansız- teker teker sayılır, tasnif edilir, sonra askerler ve cemaat arasında Yahudi şeriatına uygun bir şekilde paylaştırılır. Paylaşım işlemini bizzat Musa, kahin Elazar ve aşiretlerin aile başları organize eder. GANİMET VERGİSİ Musa, Elazar ve Levi ailesine özel tahsisat çıkar, ganimetlerden "vergi" tahsil edilir çapul malı askerlerle cemaat arasında bölüşülür. Savaşa katılan askerlere düşen çapul payın yarısı üzerinden 500/1 vergi olarak (RAB'be armağan olarak) Kahin Elazar'a, cemaate düşen payın yarısı üzerinden ise 50/1 RAB'bin Evinin (mabet) hizmetinden sorumlu olan Levililer'e verilir. Levi aşiretinin özel bir konumu vardır, çünkü bu aşiret diğerleri gibi dünyevi işlerle iştigal etmeyip sadece Tanrının çadırına/evine/tapınağına hizmet etmektedir. Levililer ruhban sınıfının bir ön prototipi idi. İsrailliler Midyanlılarla savaştıktan sonra ele geçirdikleri ilk ganimeti şu şekilde paylaşırlar: “RAB Musa'ya şöyle dedi: 'Sen, Kahin Elazar ve cemaatin aile başları çapul malı, insanlar ile hayvanları sayacaksınız. Çapul malını savaşa katılan askerlerle cemaatin geri kalanı arasında paylaştıracaksınız. Savaşa katılan askerlere düşen paydan insan, sığır, eşek, davardan vergi olarak RAB'be 500/1 pay ayıracaksın. Bu vergiyi askerlere düşen yarı paydan alacak, RAB'be armağan olarak Kahin Elazar'a vereceksin. Öbür İsraillilere düşen yarıdan, gerek insanlardan, gerek hayvanlardan sığır, eşek, davardan 50/1ini alıp RAB'bin Evinin (mabet) hizmetinden sorumlu olan Levililer'e vereceksin.' Musa ile Kahin Elazar RAB'bin buyurduğu gibi yaptılar.” (Tevrat, Sayılar 31: 25-31) GANİMETİN PAYLAŞIMI Ganimetlerin dökümü aşağıda verilmekte olup bunların içinde binlerce davar, sığır, eşek, bakire kız ve erkek de bulunmaktaydı. İnsan hakları açısından günümüzde böyle bir paylaşımın nasıl değerlendirilebileceği tartışmaya açık bir konu olmalı. Hele “Mısır Prensi” çizgi filmiyle adeta bir dürüstlük simgesi ve örnek lider olarak tanıtılan Musa’nın bakire kızları bile bir mal olarak görmesine bilmem ne demeli? İşte ganimetlerin Tevrat’taki ayrıntılı dökümü: “Savaşa katılan askerlerin çapul ettikleri maldan artakalan ganimet şunlardı: 675.000 davar, 72.000 sığır, 61.000 eşek, 32.000 erkekle yatmamış kız. Savaşa katılan askerlere düşen yarı pay da şuydu: 337.500 davar, bunlardan RAB'be vergi olarak 675 davar verildi; 36.000 sığır, bunlardan RAB'be vergi olarak 72 sığır verildi; 30.500 eşek, bunlardan RAB'be vergi olarak 61 eşek verildi; 16.000 kişi, bunlardan RAB'be vergi olarak 32 kişi verildi. Musa'nın savaşa katılan askerlerden alıp İsraillilere ayırdığı yarı pay şuydu: Topluluğa düşen yarı pay 337.500 davar, 36.000 sığır, 30.500 eşek, 16.000 insan, Musa, RAB'bin kendisine buyurduğu gibi, İsraillilere düşen yarı paydan her elli kişiden ve hayvandan birini alıp RAB'bin Evinin (mabet) hizmetinden sorumlu olan Levililer'e verdi." (Tevrat, Sayılar 31: 31-53) Görüldüğü gibi 675 davar, 72 sığır, 61 eşek ve 32 kişi Rabbe vergi olarak Kahin Elazar verilmiştir. Askerler tarafından ele geçirilen altın ve değerleri eşyalar ise ayrıca tasnif edilir, ordu ve birlik komutanlarınca askerler sayılır ve hiç kimsenin çapul malla kaçmadığı anlaşılınca askerlere düşen değerli eşyanın yarısı üzerinden 500/1 pay günahların bağışlanması için Musa ile Elazar'a sunulur: "Ordu komutanları, biner ve yüzer kişilik birlik komutanları Musa'ya gidip, 'Efendimiz, yönetimimiz altındaki askerleri saydık, eksik yok' dediler, 'İşte, ele geçirdiğimiz altın eşyaları, pazıbentleri, bilezikleri, yüzükleri, küpeleri, kolyeleri getirdik. Günahlarımızı bağışlatmak için bunları RAB'be sunuyoruz.' Musa'yla Kahin Elazar altını, her tür işlenmiş altın eşyayı onlardan aldılar. Biner ve yüzer kişilik birlik komutanlarından alıp RAB'be armağan olarak sundukları altının toplam ağırlığı 16 750 şekeldi . Savaşa katılan her asker kendine yağmalanmış maldan almıştı.” (Tevrat, Sayılar 31: 31-53) 400 TIR DOLUSU ALTIN Basit bir hesapla 16750 şekel 250kg eder; günümüzde 22 ayar altının gramı 28.- YTL olduğuna göre bu da toplam 7.000.000.- YTL (6 milyon dolar eder) eder. Milli Piyangoya, lotoya motoya gerek yok. Adamlar bu parayı tek bir savaşla ele geçiriyorlar öyle 1 koyup 2 almak falan da yok. Tabi bu sadece "altın" için yaptığım bir hesaplama. Bedava insan gücü, altın dışı kıymetli eşya ve diğer ganimetleri saymıyorum. Ancak, burada şuna dikkat etmek gerekir: Eğer bu 250kg altın 1/500 Rabbe verilen vergi ise o halde yarı pay 125.000kg idi. O halde, tamamı toplam 250.000 kg (250ton) yani 13 TIR dolusu altın ki bu da 7.000.000.000.- YTL (6 trilyon dolar) eder. Tabi ki bu ilk savaştan elde edilen ve sadece altın ganimetiydi. Tevrat’a göre vaat edilen diyarın fethi sırasında 31 kent ve yerleşim yeri tamamen yağmalanmış, imha ve tahrip edilmiştir. Öldürülen Yahudi olmayan insanların sayısı 300.000 den fazladır. (İsrailliler Yahudi olmayan uluslara "kafir" anlamında "goyim" derler. ) Tüm bu soykırım ve yağma sonucunda elde edilen ganimetin ortalama bir hesapla (31kent x 13 TIR = 403 TIR) 400 TIR dolusu altın eşya olduğunu varsayabiliriz ki bu da kabaca 250 trilyon ABD doları eder. Mısırda köle olarak yaşayan bir halkın diğer ulusların zenginliklerini fetih, savaş ve yağmayla ele geçirerek nasıl zengin olduğunu anladınız mı? Şimdi benim merak ettiğim şunlar: Birincisi: yağma ya da çapul malıyla günahlar nasıl bağışlanır? İkincisi: Sinagogda Tevrat’ın bu bölümleri Şabbat günü yüzler kızarmadan okunuyor mu, yoksa hahamlar bu bölümü okumadan atlıyorlar mı? Gerçekten bilmiyorum ve soruyorum, bilen varsa söylesin. Yani kutsal kabul edilen bir mekanda bakire kızlardan, eşeklerden, davarlardan, yağma malından söz etmek ve bunların bir bölümünü vergi olarak Rab'be ayırmak bana garip geliyor da... Kuşkusuz en önemli şey ganimetin eşit olarak paylaşılmasıydı. Savaşın asıl amacı zaten yağma ve çapulculuk yapmaktı. Kutsal Topraklar kimsenin umurunda bile değildi! Çünkü savaşa gidenlere yabancı ülkelerin zenginliklerini yağma edip büyük servetle geri dönmeleri buyruluyordu: “(Yeşu onlara) Evlerinize büyük servetle, çok sayıda hayvanla, altın, gümüş, tunç, demir ve çok miktarda giysiyle dönün' dedi. Düşmanlarınızdan elde ettiğiniz ganimeti kardeşlerinizle paylaşın.” (Tevrat Yeşu Kitabı 22: 8) HRİSTİYANLIKTA DURUM Kilise, Tevrat'taki cihat ve yağma emirlerinden esinlenerek savaşlara öncülük etmekten, Haçlı Seferleri düzenlemekten ve yüzbinlerce insanı katletmekten, savaşlarda ölen zenginlerin, soyluların ve burjuvazinin arazi ve mülklerini gasp etmekten çekinmemiştir. Ancak, İsa'nın savaşa karşı olduğu bilinir. Bu nedenle İncillerde ganimet paylaşımı hakkında herhangi bir bilgi yoktur. İlk Hristiyan cemaatinde her şey ortaklaşa olup para da ihtiyaca göre dağıtılıyordu: "İmanlıların tümü bir arada bulunuyor, her şeyi ortaklaşa kullanıyorlardı. Mallarını mülklerini satıyor ve bunun parasını herkese ihtiyacına göre dağıtıyorlardı." (Elçilerin İşleri 2: 44-45) Ancak, İsa bir pasifist değil, bir eylem adamıydı. Kendisi Musa’nın dinini ıslah etmeye girişmiş bir reformcu veya hak dine dönmeye çağrıda bulunan bir peygambere de pek benzemiyordu. Tam tersi din, dinsel kurumlar ve din adamlarına tamamen karşıydı. "İsa Beklenmedik Tanrı" isimli kitabında Fransız yazar Bessière, İsa’yı Yahudi hukukunu, Şeriatı ve ekonomik düzeneği yıkmayı kafasına koymuş radikal bir devrimci olarak tanıtır. Nitekim İsa, "ipten bir kamçı yaparak" borsacıların, tefecilerin, sarrafların cirit attığı ve o devirde Tahtakale piyasası gibi çalışan Yeruşalim'deki (Kudüs) ünlü Tapınağa bir baskın düzenler; hayvan satıcılarını, para bozanları tapınaktan yaka paça "kamçılayarak" tek başına dışarı atar: "Yahudilerin Fısıh bayramı yakındı. İsa da Kudüs'e gitti. Tapınağın avlusunda sığır, koyun ve güvercin satanlarla orada oturmuş para bozanları gördü. İpten bir kamçı yaparak hepsini, koyunlar ve sığırlarla birlikte tapınaktan kovdu, para bozanların paralarını döktü ve masalarını devirdi." (İncil, Yuhanna 2: 13-15) İsa bu eylemle de yetinmez elinde eşya taşıyan hiç kimsenin tapınağın avlusundan geçmesine izin vermez: "Oradan Kudüs'e geldiler. İsa tapınağın avlusuna girerek oradaki satıcı ve alıcıları dışarı kovmaya başladı. Para bozanların masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi. Yük taşıyan hiç kimsenin tapınağın avlusundan geçmesine izin vermedi." (Markos 11: 15-16). Bu kadar hayvanı ve adamı tek başına kamçılayarak dışarı atması, masaları, sehpaları devirmesi, eşya taşıyanları engellemesi İsa’nın kilise fresklerinde genelde tasvir edildiği gibi hiç de öyle çelimsiz ve güçsüz biri olmadığını gösteriyor. Üstelik yoldaşlarının da silahlı olduğu ve kılıç taşıdıkları bilinmektedir. (Matta 26: 51) İsa’nın o devirdeki Yahudi din bilginlerini, hahamları, tarikat üyeleri ve din adamlarını hiç bir ayırım yapmaksızın “açgözlüler, ikiyüzlüler, kör kılavuzlar, pislikle dolu mezarlar, yılanlar, engerekler soyu” gibi çok ağır sözlerle aşağıladığı ve suçladığı İncillerde yazar. (Matta 23: 1-33) MÜSLÜMALIKTA GANİMETLERİN PAYLAŞIMI Kuran’da da savaş emirleri, savaşa teşvik, savaş ve yağma sonrasında düşmandan ele geçirilen mallarla (ganimet) ilgili açık ifadeler, “cihat” ve “savaş” ile ilgili 126 ayet vardır ve bunların hepsini buraya almamız mümkün değildir. Savaşın Müslümanlara farz (mecburi, zorunlu) kılındığı ve Allah yolunda savaşılması ve kafirlerin kafalarının kesilmesinin gerektiği bir çok ayette belirtilir. Savaş zırhlarını da yapan Allah’tır ve Allah savaşanları sever: Muhammet Suresi: 4 “Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun” Saf Suresi: 4 “Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.” Bakara Suresi: 216 “Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Nisa Suresi: 84 “(Ey Muhammet) Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki, Allah kâfirlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir.” Tevbe Suresi: 14, 73 “Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onların cezasını versin ve onları rezil ve rüsvay etsin, yardımıyla sizi onlara muzaffer kılsın. Ve mümin bir kavmin yüreklerini ferahlandırsın. (...) Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla savaş. Onlara karşı katı ol.” Nahl Suresi: 81 “Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı. İşte böylece Allah Müslüman olasınız diye üzerinize nimetini tamamlamaktadır.” Ganimetlerin paylaşımı aynen Yahudilikte olduğu gibi Allah ve Peygamber tarafından yapılır. İtaat edenler ganimetten paylarına düşeni alırken itaatsizler hava alacaktır. Kafirler boyunları vurularak öldürülecektir. Kafirleri görünce kaçanlar da Allahın gazabına uğrayacaklardır. Ancak yeniden mevzilenmek için geri çekilmek kabul edilebilir. Zaten savaşta kafirleri öldüren Allah olup “din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın” emri verilmektedir. Toplam ganimetin 5/1i Allah aittir. Allah müminlere tüm güçlerini seferber ederek, savaş atları hazırlayarak kafirlerle karşı savaşılmasını emreder. Savaş sonrası ele geçilen çapul malının da helali hoş olarak yenmesi gerekmektedir. Ayrıntıları Enfal Suresinden okuyalım: “1- Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da birbirinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. 12- İşte o anda Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, müminlere sebat verin. Kâfirlerin yüreğine korku salacağım, hemen boyunlarının üstüne vurun, parmaklarına, parmaklarına vurun". 15- Ey iman edenler! Toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arkalarınızı dönmeyin (kaçmayın). 16- Böyle bir günde her kim onlara, tekrar dönüp çarpışmak için geri çekilmek veya diğer bir safta yeniden mevzilenmek hâlleri dışında, arkasını dönerse, muhakkak Allah’tan bir gazaba uğramış olur ve varacağı yer cehennemdir, orası da ne kötü bir akıbettir. 17- Sonra onları siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı. Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Allah işitendir, bilendir. 39- Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür. 41- Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. O da peygambere ve ona yakınlığı olanlara, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir. 60- Siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve cihat için atlar hazırlayın ki, onlarla hem Allah'ın düşmanlarını, hem de kendi düşmanlarınızı, ayrıca Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz daha başkalarını korkutasınız. (...) 65- Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa ikiyüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler. 69- Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin (...)” (Enfal Suresi: 1, 12, 15-17, 39, 41, 60, 65, 69) SONUÇ VE BİR DİLEK İsa'nın satıcıları tapınağın avlusundan zor kullanarak dışarı atmasının etik ve insancıl bir davranış olup olmadığı tartışmaya açık olsa da Yahudilik ve Müslümanlık'taki savaş, cihat emirleri ve yağma edilen çapul malının paylaşımı günümüz değerleri açısından tamamen hukuk dışı, etik dışı ve ahlak dışıdır. İnsan hakları açısından kabulü olanaksızdır. Böyle emirler içeren, bu tür eylemlere izin ve teşvik veren yazılar kutsal kitaplarda nasıl yer alır? Ve bunlar ilahi emirler olarak nasıl kabul görür? Hammurabi kanunlarının benzeri olan böyle insanlık dışı vahşi kurallar bugün hangi ülkenin anayasasında ve kanunlarında var? Gerçek Tanrı böyle emirler verebilir mi? Böyle kurallar içeren kitaplara kutsal kitap, böyle kuralları savunan dinlere hak din diyebilir miyiz? Mevlana'nın Mesnevi'sinde neden böyle sözler ve emirler yok? Tüm insanlığın dinlerin boyunduruğundan kurtulup evrensel bir ahlak ve Tanrı anlayışında birleşmesini diliyor ve umut ediyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |