..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Ruhbilim > Hulki Can




13 Haziran 2009
Modern Çağın Cinleri: Uzaylılar (2. Bölüm)  
Hulki Can
Dünyadaki bir çok ülkenin tavrı ABD gibi olup güdülen amaç kamuoyunu doğru-yanlış bir haber seli ile boğarak, korkutarak, endişeye sevkederek kitleleri sarsma, bölme, dağıtma, sersemletme gibi psikolojik savaş taktiklerini – insanları daha kolay yönetebilmek ve güdüleyebilmek için- her vesile ve her çeşit yöntemle uygulamaktır.


:CEGH:

UFOLARIN PARANORMAL YÖNÜ
Bu saptamalarım doğrultusunda, “Mavi Kitap Projesi” isimli araştırmayı derleyen Brad Steiger da kitabının sonunda UFO’ların bu paranormal yönünü deşifre eder ve, görüşleri, Jung’un “uçan dairelerin ağırlıklarının olmadığı, fiziksel yasalara göre hareket etmedikleri ancak bunların bilinçli bir zeka tarafından yönlendirildiklerine” dair saptaması ile örtüşür:

“Vardığım sonuç şu ki, bir takım dünya dışı zeka bizim hakkımızda daha çok şey öğrenmek veya bazı temel gerçekleri ve görüşleri bizim türümüze aktarmak amacıyla insanla iletişime geçti. Eminim ki insan ile UFO zekaları arasına sembiyotik bir ilişki var. Bizim onlara ihtiyacımız olduğu gibi onların da bize ihtiyaçları var. Türlerimizden birinin veya ikisinin de bir zamanlar dış dünya kökenli olma olasılığı var. Bu dünyadaki biyolojik ve ruhsal evrimimizi dengeleyebilmemiz bizimle kozmik kuzenlerimiz arasındaki dengenin sağlanmasına bağlı. Önemli olan da bu.” (1)

Steiger’in “UFO zekaları”ndan, bahsetmesi ilginç değil mi? Steiger uzay gemisini yöneten pilotun zekasından bahsetmiyor. Ama, sanki “uzay gemisinin zekası”ndan bahsediyor.
Dikkat çeken diğer bir nokta da “tür” sözcüğü... New Age terminolojisinde bu sözcükle çok sık karşılaşmamız mümkün. New Age düşüncesinde insan herhangi bir canlı türü gibi, ortak paylaşıma açık ruhsal bir güç tarafından oluşturulmuş, biyolojik ve ruhsal evriminde henüz yetkinliğe ulaşmamış, tekamül etmemiş, bir canlı türü olarak belirlenir.

O halde, eğer bu UFO’lar uzay gemisi değil de aslında dünyadışı bir takım ruhsal zekalar veya varlıklar ise ve bizim evrimimizi tamamlayabilmemiz için bu uzaylı ruhsal kuzenlere gereksinimiz varsa o zaman iş gerçekten de içinden çıkılmaz bir hale veya çok tuhaf bir yola doğru gitmektedir. Çünkü bir uzay gemisinin zekasından veya ruhundan bahsetmeye kalkışmak bir F16, Concorde, Awacs veya Stealth’in de zeka veya ruhundan bahsetmeyi çağrıştırmaz mı? Biz yine de bunun yanıtını Steiger’ a bırakalım:

“Dış dünya varsayımını dogmatik olarak kaldırıp atmıyorum. Fakat buradan UFO’ların başka bir uzay-zaman sürecinde bir köşede karşımıza çıkan kapı komşularımız olduklarına dair bir teoriye geçiyorum. Bizim uzay gemisi diye tanımladıklarımız belki de aslında çok boyutlu mekanizmalar veya bizim parafiziksel yoldaşlarımızın psişik oluşumları. Bazı durumlarda ise bu uzay gemisi sandığımız şeylerin aslında işgalcileri taşıyan araçlar değil ancak daha üst zeka biçimleri olduğundan kuşkulanıyorum.” (2)

Yani aslında, Steiger’ ın saptamalarına göre, uzay gemisi olarak görülen, saptanan veya uzay gemisi sanılanlar “işgalcileri taşıyan araçlar değil” ancak “parafiziksel yoldaşlarımızın psişik oluşumları”, veya “daha üst zeka biçimleri”, veya o psişik şey ne ise, o ruhsal varlığın ta kendisi.
Tüm bunlar çılgınca gelebilir. Bu kuşkuyu ben de paylaşıyorum. Ama bu görümlerin, ruhsal varlıklar tarafından, uzay gemisi veya uzaylı görümleri olarak insanlara yansıtıldığına dair olasılık güç kazanıyor. Steiger meydan okuyan bir şekilde yorumlarını sürdürür:

“Ve de hissediyorum ki, UFO gören tanıklara üç boyutlu görüntüler gösterebilmek amacıyla, bu zekaların insan düşüncesini telepatik olarak etkileme yetenekleri de var. Tanığın gördüğü görüntü, büyük bir olasılıkla, dış dünyalı yaşam biçimleri hakkında daha önce beyninde yer etmiş olan görüşlere bağlantılı olarak böcek gözlü canavarlardan, küçük yeşil adamlara ve metafiziksel uzaylı kardeşlerimize kadar gidiyor.” (3)

ABD Hava Kuvvetlerinin bilimsel raporlarından yola çıkan Steiger yolun sonunda tamamen ruhsal, metapsişik bir sonuca ulaşır:

“UFOnotlar (UFO pilotları) hakkında ileri sürülenler ise UFO varlıklarının görünmez bir öğeden oluşan maddi olmayan varlıklar olduğu ve hem kendilerini hem de uzay gemilerini maddeleştirme (materyalize) veya maddedışılaştırma (demateryalize) gibi yetenekleri olduğudur. UFO’larla temasa geçenler UFO zekalarının çok üst boyutlardan geldiklerini ileri sürmekte ve radyo dalgalarının her an etrafımızda olması gibi onların değişik titreşim seviyelerinde olduklarını ve bu titreşim seviyelerini algılamaya kendimizi ayarladığımız takdirde onlarla iletişime geçebileceğimizi söylemektedirler.” (4)

İşte zaten medyumların yaptıkları da budur. Maddi, maddesel ve bedensel olmayan varlıklar, ruhlar ve cinler ile ilgili paranormal konular, parapsikoloji, metapsişik ve benzeri (spiritizma, hipnotizma, telepati, telekinezi, transandantal meditasyon vs ...) araştırma dallarının kapsamına girmektedir. Kuşkusuz, bu konulardaki sahtekarlık, soytarılıklar bir yana, bu tür araştırma dallarının bazı saptamaları göz ardı edilemeyecek kadar ciddi görünmektedir.

PARAPSİKOLOJİ NEDİR ?
Parapsikoloji, halk arasında, cin, peri, melek, hayalet, hortlak, ruh olarak tanımlanan metapsişik görüm ve duyumların araştırmasını yapar. Genelde bir medyum önderliğinde yapılan bu tür araştırmalar, veya ruh çağırma seanslarında, ektoplazma ismi verilen, ışık saçan bir takım bedensiz varlıkların olduğu saptanmış, bunların fotoğrafları çekilmiştir. Bu tür seanslar “ruhlar aleminden bir ruh istiyorum” gibi benzer dualar ile başlar. Ruhlar aleminden, yani o çok üst boyutlardan gelen varlık medyum aracılığı insanlarla iletişime geçer ve mesajlarını iletir. Ancak, bu varlıklar insan ruhu mudur?. Yoksa bunlar insandan tamamen farklı, bedensiz (anti-madde), zeka ve bilinç sahibi cinler veya ruhsal varlıklar mıdır?

Eskiden hayalet, ruh, cin, peri, melek denilen bu varlıklara şimdi ise akıllı yaşam biçimi, UFO zekaları, dünya dışı zeka veya uzaylı mı demeğe başladık yoksa? Aslında, UFOların parapsikoloji, metapsişik, spiritizma bağlantısı bu konuyla ilgilenenler için bilinmeyen bir olgu değildir:

“Dünyadışı uygarlıkların başkanı olduğu söylenen Uzaylı Öğretmen diye adlandırılan Asthar Sheran 1956 yılında Berlin'deki Peer Grubu medyumlarına çok önemli tebliğler iletmişti... Bu bilgilerin içinde evrensel yasanın bir gereği olarak ilahi görevlilerce yapılacak bir kesintiden, bir müdahaleden söz edilmektedir. Spiritüel bilgilerde ve metapsişik çalışmalarda sık sık karşılaşılan bir olgudur bu...” (5)

ELE GEÇEN UZAYLILAR VAR MI?
Peki bu UFO olaylarının ve uzaylıların, cinler veya ruhsal varlıklar tarafından meydana getirilen psişik oluşumlar değil, ancak, somut maddesel olgular olduğunu iddia edenlere ne demeli? Örneğin, Amerika’da 1947 yılında ele geçirilen ölü bir uzaylıya yapılan otopsinin kaydedildiği belgesel bir film vardır. Uzaylıların cin değil maddi varlıklar olduklarını ileri sürenler “Roswell Olayı” diye bilinen bu ünlü filmdeki çekimleri kanıt olarak kullanırlar. Ancak, uzaylıların varolduğunu kanıtlamak ileri sürülen delillerin güvenirliği de bir hayli tartışmalıdır.

Münih Ludwig Maximilians Üniversitesi’nden dermatolog Dr. Thomas Jansen göre Roswell filminde otopsi masasında yatan kişi bir uzaylı değildir. Bazılarının iddia ettiği gibi yapay lateks bir bebek veya manken de değildir.

Dr. Jansen’ e göre bu ceset 13 yaşlarından bir kız çocuğuna ait. Kızın hastalığı “progeri” (erken yaşlanma) . Progeri de hastalar daha küçük yaşlardan itibaren yaşlı insanlar gibi bir görüntü veriyorlar, boyları uzamıyor, saçları ve dişleri dökülüyor, damarlarda kireçlenme oluşuyor ve ergenlik çağına ulaştıklarında kalp krizinden yaşama veda ediyorlar. 1996 verilerine göre dünyada 20 civarında progeri hastası var. Jansen, Roswell filminde uzaylıya ait olduğu sürülen cesetle ilgili şu saptamaları yapıyor:

1. Cesedin sadece kafatası kemikleri normal gelişimi sürdürebilmiş. Öteki kemiklerin gelişimi tamamen durmuş. Bu nedenle kafa gövdeye oranla daha büyük ve orantısız görünüyor.
2. Deforme kulaklar, küçük bir gagayı andıran burun ve minicik ağız yapısı cesedin başını kuşa çevirmiş.
3. Karın balon gibi şişmiş ve üreme organı normal gelişimini gösterememiş.
4. Cesette göbek deliği kaybolmuş. Progeri hastalarından bu çok normal, çünkü deri kuruyor ve geriliyor. Giderek plastik folyoya benzemeye başlıyor.
5. Ayaklarında ve ellerinden altışar parmak olması rastlantı değil. Bilinen tüm progeri hastalarında el ve ayak parmaklarında altışar parmak bulunuyor. (6)

Münih Tıp Dergisi’ndeki yazısını Dr. Jansen şöyle tamamlıyor: “Filmdeki patologların tıpla ilgileri olmadığı görüşlerine katılmıyorum. Ne yaptıklarını biliyorlar.. Fakat bir şeyi anlayamadım: yüzlerini sıkı sıkı örten maskelerini sanırım tanınmaktan utandıkları için takmışlardı.” (7)

ROSWELL SAHTEKARLIĞI
2003 Haziran ayı içinde gazetelerde yayınlanan haberlere göre bu 50 yıllık UFO efsanesinin balon olduğu iyice su yüzüne çıktı. Yıllardır kamuoyunu meşgul eden Roswell olayı hakkındaki kayıtların gizliliğinin kaldırılması ardından bilim dergisi “Popular Mechanics” devlet arşivlerini mercek altına aldı. Washington’daki College Park arşivinde saklanan belgelere göre bölgeye ne bir UFO düştü ne de ölü uzaylılar üzerinde otopsi yapıldı.

Kayıtlara göre 4 Temmuz 1947 günü bölgeye tanımlanamayan bir cisim düştü. Derginin araştırması Roswell kasabasına uçandaire düştüğü iddialarının, bölgedeki askeri üste çalışan Frank Kauffmann adlı görevli tarafından uydurulduğunu ortaya çıkardı. Bu iddia bugün bile hala konuşulan dedikoduların bütün dünyaya yayılmasına yol açtı. ABD yönetimi ise bugüne kadar konu hakkındaki sessizliğini koruyarak adeta iddiaları doğrular bir tavır takındı.

Dünyadaki bir çok ülkenin tavrı ABD gibi olup güdülen amaç kamuoyunu doğru-yanlış bir haber seli ile boğarak, korkutarak, endişeye sevkederek kitleleri sarsma, bölme, dağıtma, sersemletme gibi psikolojik savaş taktiklerini – insanları daha kolay yönetebilmek ve güdüleyebilmek için- her vesile ve her çeşit yöntemle uygulamaktır.

CİNCİLİK VE FALCILIĞIN YENİDEN YÜKSELİŞİ
Bilim çağındayız ama gazete ve dergilerin sayfaları astrolojik bilgiler, yıldız falları, kitapçı vitrinleri de tarot fallarından, UFO’lara, ezoterik, satanist ve okült eserlere değin bir sürü kitap ve dergi ile dolu. Şifa veren muskalar, aşk büyüleri, papaz büyüsü, tılsımlar, adak heykelcileri, mum yakma, çaput bağlama büyü ve fal yöntemleri üniversite gençliğinin bile artık en büyük ruhsal destekçisi konumuna gelmiş durumda. Akıl, mantık ve bilimden hızla uzaklaşıyor muyuz yoksa?

Her yıl üniversite sınavlarından önce İstanbul’daki Eyüp Sultan, Yuşa Hazretleri, Zuhurat baba, Yahya Efendi, Hacı Bayram Veli türbelerine akın eden gençler sınavda kullanılacak kalemleri imam ve cinci hocalara okutturmakta, kalem ve silgiler türbe kapılarının anahtar deliğinden içeri sokularak dualar edilmektedir. Öğrenci Seçme Sınavına hazırlanan öğrencilerin ölülerden, cinlerden, büyülerden fayda beklemesi ülkemizin ve insanlığın geleceği açısından düşündürücüdür.

Bu arada, "pozitif enerji geliştirme, olumlu vibrasyon oluşturma" gibi, güya modern yöntemlerle, geçmişin büyü, fal ve cadılık teknikleri medya ve sinemanın da desteğiyle yeniden hortlamıştır. Yeni çevrilen filmler ve dizilerde cadılık ve büyücülük en yaygın temalar olarak öne çıkmaktadır. Cinlerin varlığını yadsıyanlar olduğu gibi bunların varlığını kabul eden bilim adamları da vardır.

BİLİNMEYEN PSİKOLOJİ
Fransız psikolog Henri Piéron (1881-1961), “Psikoloji Sözlüğü”nde metapsişik'i şöyle tarif eder: “Görünüşte doğaüstü sayılabilecek olaylara ait araştır¬ma ve incelemelerin tümü. Bütün bu olaylarda bugün insanlar için meç¬hul sayılan akıllı birtakım kuvvetlerin müdahalesi görülmektedir”. Piéron Fransa’da bilimsel psikolojinin kurucuları arasında sayılır.

Dijon Bilim Akademisi Rektörü ve öğretim üyesi Prof. Emile Boirac (1851-1917) psişik çalışmalarını “Bilinmeyen Psikoloji” adıyla 1908de yayımlamış ve bu eseriyle Fransız Bilim Akademisi Ödülünü almıştır. “Déja vu” (deja vü) kuramını ortaya atan Boirac'a göre metapsişik olaylar ipno¬tizma, manyetizma, telepati olarak üç kısımdır. Bütün bu olayların zekâ ve bilinç sahibi bir takım kuvvetlerin eseri olduğunu ve bunları hiç bir bilim kolunun açıklayamayacağını ileri sürmüştür. Bizzat ipnotizma deneyleri yapmış, manyetizma, telepati ve telekinezi olaylarını karşılaştırarak hepsinin bir esastan geldiğini, manyetik kudretlerin tıpkı elektrik kudretleri gibi olduğunu göstermiştir. (8)

O halde, tüm bu paranormal olayların hepsinin esası ve kaynağı aynı ise, UFO’lar, uzaylılar, dünya dışı varlıklar veya uygarlıklardan veya dış zekalardan geldiği iddia edilen mesajlar, tebliğler, bildiriler aslında bedensiz varlıklar veya cin ruhlarından mı gelmektedir? Spiritizma, cincilik, medyumluk, ipnotizma, telepati ve telekinezi gibi yöntemleri de bu bağlamda değerlendirmenin doğru bir yol olacağına inanıyorum.

SONUÇ

UFO olayı her ne kadar bilimsel bir yörüngeye oturtulmaya çalışılsa da pek bilimsel değildir. UFO olaylarını Dr. Jung ve Prof. Boirac'ın görüşlerinden yola çıkarak, cincilik fenomenlerinin bir dışavurumu olarak tanımlıyorum. Esas amaç insanların aslında uzaylıların çocukları yada bir tür kobayları olduğu düşüncesini insanlığa benimseterek dinleri, milliyetçiliği ve ulus devletleri ortadan kaldırıp tek bir dünya devletine gidişi kolaylaştırmaktır.

Yahudi ve Hristiyan teolojisi cinlerin tamamını murdar (düşmüş) melekler olarak tanımlayıp İblis Şeytan'ın bunların başı olduğunu ileri sürerken, İslam teolojisi ve Kuran konuya sevecenlikle yaklaşarak iyi cinlerin, hatta Müslüman cinlerin de olduğunu savunur. Hatta, Kuran'ın cinlere bu sevecen yaklaşımına dikkat çeken bazı dinbilimciler Muhammet'e cinlerin vaaz ettiğini ileri sürerek öğretisinin tanrısal değil ancak şeytani bir kaynaktan geldiğini ileri sürerler. İmdi bu durumda bu uçandaire olayını tezgahlayanların kötü mü, yoksa iyi cin mi olduğuna karar vermeyi de bizim ulemaya bırakıyorum.

DİPNOTLAR VE KAYNAKÇA

1. Project Blue Book, Brad Steiger, Ballantine Books, 1990 s: 342
2. Ibid.s: 343.
3. Ibid. s: 343
4. Ibid. s: 345
5. Bilgelik Bilinci, Dünya Dışı Uygarlıklardan Mesajlar, Yüksel Yazıcı, İm Yayınları, 1995
6. Fenomen Dergisi, Sayı 3, Haziran 1996, S: 37
7. Ibid.
8. Din Psikolojisi, Osman Pazarlı, Remzi Kitabevi, Birinci Basım, 1968 (Parapsikoloji hakkında bilgiler bu eserden özetlenerek alınmıştır.)
     
     

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Kupa Kızı'na
Gönderen: Hulki Can Duru / , Türkiye
28 Kasım 2010
Bu aslında çok zor bir konu. Bilim ile bilim dışı yanyana duruyor. Benim vardığım sonuç bilim dışı görünüyor: Cin, veya ektoplazma veya madde dışı bir bedene sahip zeki varlıkların varlığını kabul etmiş oluyorum ! Bu kötü ruhlar veya cinler kendilerini "uzaylı" gibi gösteriyorlar, uzaylı gibi tanıtıyorlar. Ufolar da belki de yüzlerce cin tarafından oluşturulmuş bir "görüntü" ! Ufo dernekleri aracılığıyla cinler (!) siyasete karışıyorlar, BM örgütüne tavsiyelerde bulunuyorlar. Yani siyasal bir hareket organize edilmiş oluyor. Bu siyasal hareketin amacı insanların aslında -Tanrının yarattığı varlıklar değil- uzaylıların çocukları yada bir tür kobayları olduğu düşüncesini insanlığa benimseterek dinleri, milliyetçiliği ve ulus devletleri ortadan kaldırıp tek bir dünya devletine gidişi kolaylaştırmak olmalı diye düşünüyorum. Mantıklı görünebilir! Ama, böyle bilim dışı bir sonuca nasıl vardığıma kendim de şaşıyorum ! :)) Esenlikler

:: ...
Gönderen: Kupa Kızı / , Türkiye
26 Kasım 2010
her 2 yazınızı da okudum. Kendimi cahil alimlerden görüyorum. Çünkü bende eskiden insanlar, bazı açıklayamadıkları şeylere cin diyordu şimdi uzaylı diyor diye düşünüyordum... sizden biraz farklı düşünmüştüm: Yani paranormal şeylerin bazı insanlara gözüktüğü bunu uzaylı olduğunu ama eski insanların bunu kavrayamayacağı için cin diye adlandırdığını düşünmüştüm. Kendimce bilimsel yaklaşmıştım yani. Sizin yazınızda bu UFO- uzaylı yaratıkların bilimsel olmadığını okudum. Yazdıklarınız çok mantıklı ama yinde ben çok uzak bir yerlerde, yaşayan başka canlılar olduğunu düşünüyorum. Dünyaya ziyarete gelmeleri de muhtemel ama sanırım yazınızdan sonra şunu düşünüyorum ki , bu süper güç devletlerinin H'wood tarzı açıklamasından farklı bir ziyaretti ya da belki de hiç olmadı. Zaten uzayda daha büyük bir yaşam biçimi varsa geldilersede insanlardan nefret etmişlerdir. Teşekkürler.

:: Güzel
Gönderen: Yeşim / , Türkiye
28 Haziran 2009
Güzel tespitler. Bazı spiritualist derneklerin uzaylılardan mesaj aldıklarını söylemeleri ve ilerleyen safhalarda fasiküllerinde kendileri cinler olarak tanıtmaları da cabası.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın ruhbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Omega Melancholia (Omo) Sendromu
Modern Çağın Cinleri: Uzaylılar (1. Bölüm)
Lacrymania (Sak) Sendromu

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çağdaş Gagavuz Şiiri
Mevlana'nın Tesettür ve Kadınların Örtünmesine Bakışı
Yahudi, Hristiyan ve İslam Teolojisinde Şeytan ve Şeytanlar (1. Ci Bölüm)
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (2. Bölüm)
Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlıkta Kutsal Savaş ve Ganimetler
Yahudi - Hristiyan ve İslam Teolojisinde Cincilik ve Cinlere İnanış
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (1. Bölüm)
Yeni (!) Anayasayı Kimler İstiyor?
Yahudi Soykırımı Gerçek mi, Abartı mı? (3. Bölüm)
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (3. Bölüm)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Elsa'nın Gözleri [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan - II [Şiir]
Albatros [Şiir]
Yeryüzü Rüzgarları [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan [Şiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Şiir]
Malta Şahinlerine [Şiir]
Uçan Ayakkabı [Şiir]
Havanın Ölümü [Şiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Şiir]


Hulki Can kimdir?

Başlıca yapıtları: Eski Kule Müziği (şiir) Geometrik Aydınlık (şiir) Havanın Fen Noktası (şiir) Tartaros Paradigması (eleştiri) Teslis Sendromu (eleştiri) Nano Kutsallık (eleştiri) Sevgili Kutlu Yaşam (öykü) Kuşku Bilinci ve Eleştiri (eleştiri)

Etkilendiği Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.