..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Hilâl Erboyacı




27 Eylül 2010
Şaşırtan İvme  
Şaşırtan İvme

Hilâl Erboyacı


Türban konusunun oldum olası her kesim tarafından gereğinden fazla abartıldığına inanmışımdır her zaman.


:AHDB:
6. Bölüm
Türban konusunda uzun süre konuşuldu. Üniversitelerden türban yasağının kaldırılması konusunda görüşler yasalaştırılmaya çalışıldı. Ancak mutabakat sağlanamadı. Zaten halkın büyük bir çoğunluğu için de özgürlükler çerçevesinde düşünüldüğü sürece çok fazla sorun olabilecek bir konu olmadığı için bir süre sonra unutuldu. En büyük sorun da yeni oluşumda, devlet protokolüne eşlerin katılması gereken durumlarda eşlerin türbanlı olması sorun yaratıyordu. Bu da eşlerin bu tür resepsiyonlara katılmamasıyla çözümlenmiş oldu. Bu durum 2007 yılına kadar devam etti. 2007 Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’nda ilk defa bir Cumhurbaşkanının türbanlı eşi davetlileri karşılamış, böylece yıllarca devam eden bir anlayış kırılmıştı. Tepkiler halkın yine Cumhuriyet endişesi duyan kesiminden gelse de bu durum, olağan ve kabul edilebilir bir özgürlük anlayışıyla yorumlanmıştı.

Türban konusunun oldum olası her kesim tarafından gereğinden fazla abartıldığına inanmışımdır her zaman. Yıllardır gereksiz, çok basit çözümlenebilecek kadının özgürlüğüyle ilgili –hatta düşünce ve kültürünü etkilemeyecek- tercihi noktasında bu kadar büyük infiallerin yaratılmasını anlamakta hep zorluk çekmişimdir. Bu nedenle de tüm siyasi bakış açılarını bu konuda samimiyetsiz bulmuşumdur. Türbanın, halk arasında İslamiyet’i temsil görevi gören en önemli detay haline gelmesi elbette yeni oluşumla birlikte başlamamıştır. Oyun yine ‘kadın’ üzerinden oynanmıştır. Ancak kabul etmek gerekir ki, her türlü ibadetini yapma özgürlüğü olan bir ulusun türban konusunda İslamiyet elden gidiyor tavrı ilginç ve dikkate değerdir. Hatta diğer farz ve elzem tartışmasız emir ve yasaklarda bu kadar duyarlı olmayan insanlarda bile bu düzenlemeye karşı önceki yıllarda yapılan yürüyüşler ya da abartılı, sınırları aşan yasaklar yeni oluşumun uzlaşmaya varamadığı türban konusunu sessizce zamana yaymasına neden olmuştur.

Bu arada oluşumu yok etmeye ve darbe iddialarına karşı önemli tedbirler alınmaya başlanmış, süreç, temkinli ve sabırlı adımlarla atılmıştır. Ta ki 27 Nisan Muhtırasına kadar…. Halen tartışılan gizemli bir sürecin doğmasına neden olmuştu, 27 Nisan Muhtırası. Halk, ordunun beklenmedik bu tavrı karşısında yeni senaryolar üretse de beklenen olmadı. Olay, yeni oluşumun lehine sonuçlandı. 1980 darbesinden sonra ‘darbe’ sözcüğüne duyulan öfke, erken seçim kararıyla oylamaya giden halkın oylarındaki yükselişle son buldu.

Değişim, bugün aynı oluşumun karşısında olan pek çok kurum ya da kuruluş tarafından desteklenirken, medyanın da katkısıyla gittikçe itibar kazanıyor, kanıksanmaya başlanıyor, umutlar artıyordu. 2002 yılında % 34 civarında oy alan ve 363 milletvekili çıkaran iktidar partisi, 2007’de yapılan genel seçimlerde oyunu % 46’nın üzerine çekecek ve 341 milletvekiliyle tekrar iktidar olmayı başaracaktır. Kısa bir süre sonra yoğun tartışmaların ardından Abdullah Gül, 11. Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçecektir. Bu döneme damga vuran en önemli sosyal olaylardan biri de yurt çapında çeşitli bölgelerde yapılan; ancak sonucu etkilemeyi başaramayan ‘ Cumhuriyet yürüyüşleri’ olmuştur.

Oluşumun karşı görüşler tarafından itham edilen, yakın çevresini ihya edişi, sınır tanımayan özelleştirmeler, kredi kartı mağdurları, üretimdeki geriye çekiliş -ki 2008 yılı küresel ekonomik kriz gölgesinde tarım ve hayvancılık sektörü büyük bir düşüşe geçecektir- sağlık politikasının bir yandan büyük bedeller ödenerek iyileştirilmeye çalışılırken bir yandan da çıkmazlar oluşturması, ABD yakınlaşması- bu en çok dış politikadaki yerimiz açısından işe yaramıştı- hükümetin popüler tavrının yüzeyselliği, cemaat oluşumları gibi nedenler karşısında duyarsız kalınıyor, basın ve medyanın büyük bölümü halkın bu yanını besliyordu. Şu an bu durumdan rahatsız-mış- gibi görünen pek çok kuruluş, ilginç bir sempatiyle yeni oluşumun yanındaydı. Halkın büyük bir kısmı oyunu nereye vereceği konusunda düşünürken başka seçeneğinin olmadığına inanıyor, alternatif oluşturabilecek partilere olan güvenini yitirdiğinden söz ediyordu.

12 Haziran 2007 önemli bir sabaha açtı gözlerini. Yeni bir sözcükle ifade edilecek, yeni bir operasyona tanık olduk. Ümraniye’de ele geçirilen el bombası , fünye ve TNT kalıpları adına ‘Ergenekon ‘ denilen derin devlet tartışmaları içine pek çok ismi yerleştiriyor, tutuklamalar ve sorgulamalar sayfası açılıyordu. Bu zaman zaman orduyu, zaman zaman akademisyenler ve basın mensuplarını da içine alan uzun soluklu bir operasyondu. Halkın yaşanan bu olaylara tepkisi temkinli olmak zorundaydı. Kafalar karışmış, herkes neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Bu, ilk defa karşılaşılan bir durum olduğu için süreç sıkıntlı geçecek, darbe iddiaları ordu- iktidar arasında soğuk rüzgarlar esmesine neden olacaktı.

Bu yazımın başından beri genel bir bilgi verip, bilinenlerin tekrarını yazdığımın farkındayım. Ancak yazdıklarımın altını kalın kalın çizersek çok önemli bir detayın ana düşüncesini de oluşturmuş oluruz: Bu toplumun yeni oluşumu iktidara taşıyan bölümü, uzun süredir varlığını sürdüren anlayışlara güvenini yitirmiş, başka seçeneği olmadığını her fırsatta dillendirerek yeni oluşumun yanında yer almayı tercih etmiştir. Yeni oluşumun başarısının temelinde de bu yatmaktadır. Bu oluşum, sıradan, tesadüfi koşullar içinde, bir günde ortaya çıkmamıştır. Eğer yanlışsa yanlışı hazırlayan nedenler tesbit edilmeli doğruysa zaten konuşulacak bir şey yoktur. Demokrasiye gönülden inanmış bizler bu ülkenin yasaları içerisinde çoğunluğu yakalamış bu ivmeyi görmemezlikten gelemeyiz. Bu noktada ‘yiğidi öldürüp hakkını yememe ‘ noktasında buluşulmak zorundadır.

Birinci bölümden itibaren yazmaya çalıştığım konu, hiçbir döneme siyasi veya politik bir yorum getirmek olmadığı için, bugünkü iktidar için de aynı tavrımı korumaya devam edeceğim. Amacım bu topraklar üzerinde yaşayan halkın nabzını tutmak ve onları anlamaya çalışıp, bu ülkede yaşayan -sıradan bir insan olarak- konuyu içselleştirmektir. Ayrıca yeni oluşumu desteklemeyen büyük bir bölüm olduğunun da bilincindeyim. Ancak verilen desteğin değişim ve uygulamalarda yeni oluşumun sonuçlarına etkisiyse bu ülkenin kaderini belirleyen, bunun nedenleriyse yazımızın amacı, nabız tutarken anlamaya çalışacağımız konunun bu olduğunun da altını çizmek isterim.



.Eleştiriler & Yorumlar

:: Teşekkürler
Gönderen: Hilâl Erboyacı / , Türkiye
28 Eylül 2010
Çok teşekkürler ediyorum Sayın HÜSMÜLLÜ, çok saygım selamlarımla...

:: ...
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
27 Eylül 2010
Sosyolojik yanı ağır basan bir yazı. Kutlarım. Saygılarımla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum kümesinde bulunan diğer yazıları...
Arena
Ne Çok Ortak Yanımız Var
İkinci Cumhuriyet
Tahlil
Oysa Biz
Yenilenmenin Zamanıdır
Referanduma Doğru
Cevabı Aranan Sorular
Yeni Oluşum
Cevabını Bildiğimiz Sorular

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ah! Ahmet Haşim...
21 Mart Dünya Şiir Günü
Çınar
Pembe Panjurlu Ev
Sızlanmalar
İnşirah
'Zekanı Unut Daima Çalışkan Ol'
Yüreğimi X Işınlarına Kapadım
Sürgünlerim Oldu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Har Elinden [Şiir]
Kutsi ve Asi [Şiir]
Erteledik [Şiir]
Orantısız Güç [Şiir]
Yirmi Birinci Asra Hicviye [Şiir]
Nerede Ölmeden Önce Ölüm [Şiir]
Çanakkale'de Zafer Muştulanmıştı [Şiir]
Sessiz Kahramanlarımız [Şiir]
Yapay Tanrılar [Şiir]
Üç Çocuk / Üç Can [Şiir]


Hilâl Erboyacı kimdir?

Yaşam söz üzerine kurulmuş. Yazı sözü kalıcı kılmış. Bir Edebiyat neferi olarak seksenli yıllarda başladığım serüvenime bir iz bırakmak ve geleceğe katkıda bulunmak üzere çıktım. . Bir hoş sada bırakabilirsem ne mutlu. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Türk şiirinin tüm isimlerinden etkilenmiş olmam mümkün..


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hilâl Erboyacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.