‘’Önce düşünmemiz ve bir an evvel uygulamaya koymamız gereken davranış nedir?’’ Sorusunun cevabını uzun uzun irdelememiz gerekiyor mu? Ortak cevaplarda birleşmek ortak davranışları sergilememizde hepimize öz güven ve saygınlık kazandırmaz mı? Her insan/ toplum en iyi şekilde yaşamayı hak etmez mi? Şikayetlerimizin, serzenişlerimizin özünde daha iyi koşullarda yaşayabilmek arzusu yok mu? Gelecek kaygısı duymadan yaşamayı kim istemez? Ömrünüzü verdiğiniz , emek sarf ettiğiniz, saçlarınızı ağarttığınız işinizde emeğinizin karşılığını almak ve refah içinde yaşamak düşüncesine kim ‘hayır’ diyebilir?

Çoğu zaman Doğu ülkelerinin yeterince kalkınamamasının özünde ‘öteki dünya’ kavramının yattığını dünürüm. Şark’ı şark tembelliğine iten nedenlerin başında da sofist düşüncelerin payı olduğunu…Ancak Uzak Doğu’yu düşündüğüm zaman da çelişkiye düşerim kendi kendimle. Japonya gibi bir ülkenin aralarından sıyrılıp geçtiği diğer ülke isimleri gelir bir bir aklıma. Dilimin varmadığı , inanmak istemediğim bir sözcüğü kullanmak istemem. O sözcüğün üzerine bütün vebali yıkıp yanlış anlaşılmasından korkarım: ‘İslamiyet’…

Bir yerlerde yanlış yaptığımız kesin. İlk emri :’Oku’ olan bir dinin mensuplarının dünya ülkeleri içindeki yeri ilk emirle ters düşer, derin derin düşündürür beni. ABD ve Avrupa ülkelerinin ürettiği, bizim de bol bol tükettiğimiz bu işin sonu nereye varır? ‘’Doğulu muyuz yoksa Batılı mı?’’ sorusuna vereceğimiz cevapta gizli mi yoksa her şey? Yoksa yıllardır boşu boşuna mı aradık bu sorunun cevabını?

Bir yandan lüks toplumu olduğumuzdan şikayet ederken diğer yandan birbirimize verdiğimiz değer neye sahip olduğumuzla müsaviyse çelişkilerimiz doğruyu bulmakta zorlayacaktır bizi. Bir yandan ruhumuzu arındırmaya çalışırken diğer yandan ruhumuzu gelip geçici dünya nimetlerine sahip olmak için kirletmemiz bir başka çelişki ne yazık ki..

‘’Merhaba…ben Tunçluer…Serdar Tunçluer . Senin ismini merak etmiyorum . Geçmişte ne yaşadığının önemi yok…şu an ne durumda olduğunun da bende . Sadece mutlu olduğunu düşünmek istiyorum…ve dilerim , mutlu olmasan dahi ,bu yazıyı okurken sende diğerleri gibi bir an olsa dahi mutlu ve sonrasında daima mutlu olacağınız adımları atarsınız birlikte . Ve hatta siz bu mutluluk içerisinde , okuyan bir diğeri ile yollarınız bir yerde kesişir , mutlu bir sesin Merhabası sizden O’na ,Ondan size dönerek mutluluklarınızı paylaşabileceğiniz ortamlar yaratabilirsiniz diyerek düşünüyorum .’’

Mutluluk …Medeniyet sözcüğünün gerçek karşılığı bence bu sözcükte gizli…Ama nasıl? Ne zaman? Ne yaparak? Bu soruların cevabı çok önemli. Tutsak olduğumuz bir kıskacın pençesinden Kuantum Düşünce yardımıyla mı çıkacak; yoksa yepyeni bir düşüncenin hazırlayıcısı olma vasfına sahip olabilecek miyiz? Doğru ve gerçek mutluluğun tanımında mı gizli yoksa her şey?!…
Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası ve gerçek uygarlığa imza atması için şöyle bir başımızı kaldırıp, kendimize güvenip, omuzlarımızı yükselterek hayallerimize kavuşma noktasında buluşmak dilek ve temennisiyle..

Çok saygım selamlarımla…

İşbu yazı Saygıdeğer Serdar TUNÇLUER ve Değerli eşi Handan TUNÇLUER’e ithaf olunur…