Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. -Joe Louis |
|
||||||||||
|
Bir çınar ağacını düşünelim şimdi. Küçücük bir fidanken bile yıkılmamış. Nice fırtınalara; nice doluya, yağmura, kara dayanmış da boy atmış. Asırlar sürmüş serüveni. Asırlara meydan okumuş. Nice şiirlere konu, nice romanlara dekor olmuş. Acı çektikçe kök salmış, direnmiş, sımsıkı sarılmış toprağa ki ondan güç almış. Sonra şifa vermiş insanlığa. Mobilya, parke, mürekkep yapımında kullanılmış. Saç dökülmelerinden tutun , sara, ödem, diş ağrısına kadar nice yaralara merhem olmuş. Tevfik Fikret’in ‘Çınar’ adlı şiirini hatırladım şimdi. Hani Haluk’un Defteri’nden alınan Haluk’un Vedaı şiirinin bir bölümü. - Laf aramızda hemen net’ten kopyalayayım istedim ancak bulamadım bu şiiri. İş başa düştü. - ÇINAR Hani bir gün seninle Topkapı’dan Geliyorduk, yol üstü bir meydan Bir çınar gördük: Enli, boylu, vakûr Bir ağaç; hiç eğilmemiş, mağrûr Koca bir gövde; belki altı asır, Belki ondan da fazla, dalgın, ağır, Kaygısız bir ömür sürüp gelmiş; Öyle serpilmiş, öyle yükselmiş, Ki civarında kubbeler, damlar Onu haşyetle seyreder gibidir. Duyulan onun hep menâkıbidir. Görülen hep odur uzaklardan; Fakat ayyûka ser çeken, uzanan Bu mehabetli gövde çırçıplak, Ne yeşil bir filiz, ne bir yaprak… Kuruyor; âh, pek yazık! Şu derin Şerha böğründe belki bir hain Baltanın, bir gazaplı yıldırımın Zehridir..Söyle ey çınar, bağrın Hangi odlarla yandı? Hangi siyah Kurt içinden kemirdi? Hasta, tebâh, Seni kim şimdi bağlayıp saracak? Kim şifalar verip de kurtaracak? Söyle ey mustarip vatan, bildir; Çektiğin hangi kanlı seyyiedir?.............Tevfik Fikret Ne zaman öğrencilerime temsil-i teşbihi anlatsam bu şiiri örnek veririm. Ayrı bir yeri vardır bende. Ne zaman okusam canım yanar. Ne zaman açıklasam içimden bir şeyler kopar. Koskoca çınar bile vazgeçebiliyorsa yaşamından, insan ömrünün kısalığı karşısında şaşmamak gerek. Yaşamın kırılmalarına dayanmak gerek. Beklemediğimiz anda da gelse fırtınalar yaşamaya çalışmak gerek. Bir ölüme çare yok. Vakti saati geldi mi nasılsa önüne geçilmez. Kim bilir hangi kapıyı çalsak, ‘Ah!’ eden kaç yürek çıkar karşımıza? Hangi dört duvarın sırrına kulak kesilmek gerek? Belki de en büyük hatamız gereksiz ‘ah vah’ larımız. Öyle anlamsızlaşmışken her şey, değeri kalmamışken hiçbir şeyin, ucundan tutmak gerek farklı bir çözümün. Kurtarmak gerek hiç olmazsa güzel olan, anlamlı olan birkaç şeyi. Kaybettiklerimize üzülmek değil, kurtarabildiklerimize sevinmek gerek. İnsanı var kılan, önemli kılan, işe yarar kılan da tıpkı çınar ağacı gibi geriye kalan , iz bırakabileceği bir yaşam. Bir yaraya merhem olabiliyorsak, bir çaresize çare, bir dertliye derman gerisi boş ve anlamsız. İşte geldik, işte gidiyoruz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hilâl Erboyacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |