..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Mutlu insanlar tatlı şeylerden söz ederler. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Din > Hulki Can




10 Mart 2010
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (4. Bölüm)  
Hulki Can
9 yaşındaki bir kızla babası yaşındaki bir adamın birlikteliği günümüzde ideal bir evlilik örneği oluşturamadığı gibi Muhammet’in daha sonra karılarının sayısını 9’a çıkarması da günümüz için maalesef iyi ve güzel örnekler oluşturamaz. Böyle bir aileyi gençlerimize nasıl örnek bir aile olarak göstereceğiz? Böyle bir modelin günümüz toplumunda çok büyük psikoseksüel sorunlara yol açması, sakıncalar doğurması kaçınılmazdır.


:AIII:
MUHAMMET VE EVLİLİKLERİ
Muhammet 25 yaşındayken Kureyş aşiretinden kervan ticareti yapan başarılı, otoriter ve varlıklı bir dul olan 40 yaşındaki Hatice ile evlenmiştir (595). Hatice Muhammet’in karısı olmadan önce onun patronuydu. 25 yıl sürecek bu tek eşli evlilik boyunca Muhammet başka kadın alamaz. Çokeşlilik Hatice öldükten sonra başlar (620).

Ansiklopedik, bilimsel ve bir çok İslami kaynak Muhammet’in, Hatice’nin ölümünden sonra, bir kız çocuğu ile evlendiğini yazmaktadır. Çocuk yaşta evlilik, çocukla evlenmek, çocukla gerdeğe girmek, beşik kertmesi gibi adetler geri kalmış, ilkel, feodal ve oryantal doğu toplumlarında gayet olağan karşılanan uygulamalardır.

Günümüz 21.ci yüzyıl Türkiye’sinde bu durum değişmeden devam ediyor. Gazeteler yazıp durdu: İlkokul çağındaki çocuklar nişanlanıyor, evleniyor. Bu uygulamalar yöresel arabesk/şeriatçı kültüre göre gayet olağan, normal uygulamalardır.

MUHAMMET VE AYŞE
Muhammet, ilk karısı Hatice öldükten sonra, amcası Ebubekir’in kızı 6 yaşındaki Ayşe ile nişanlanmıştır. Bu bir akraba evliliğiydi, dolayısıyla ensest bir ilişki söz konusuydu ve Muhammet o sırada 48-50 yaşlarındaydı. Büyük Larousse Ansiklopedi “Hz Ayşe” maddesinden özetle aktarıyorum:

“İlk eşi Hatice ölünce Havla Binti Hakim adlı bir kadın Hz Peygamber’e isterse henüz 6 yaşında olan Ayşe, ya da kocasından dul kalan Sevda Binti Zam ile evlenmesini önerdi. Peygamber Ayşe ile nişanlandı. Ancak nikah hicretten beş altı ay sonra gerçekleşti (623 ya da 624). Ayşe Peygamberin mescidine bitişik odalardan birinde kaldı ve onun gözde eşlerinden biri oldu.”

Ayşe’nin doğum tarihi 614. Ayşe 6 yaşında Muhammet’le nişanlanıyor ve 9 yaşında da onunla gerdeğe giriyor. Bedevi törelerinin çağdaş ahlakla bağdaşmadığını fark eden ve bu sakıncalı duruma bir çözüm bulmaya çalışan bir çok yeni yetme ilahiyatçı bu gerçeği karartmak için bir sürü tuhaf hesaplamalar yaparak Ayşe’nin Muhammet’le 18 yaşında evlendiğini kanıtlamaya çalışırlar !

Bunlar boş çabalardır ve hiç gereği yoktur. İnsanlar sözlerden çok eylemlere, işlere, davranışlara bakarlar. 9 yaşındaki bir kızla babası yaşındaki bir adamın birlikteliği ideal bir evlilik örneği oluşturamadığı gibi Muhammet’in daha sonra aldığı kadınlarla karılarının sayısını 9’a çıkarması da günümüz için maalesef iyi ve güzel örnekler oluşturamaz. Böyle bir aileyi gençlerimize nasıl örnek ve çağdaş bir aile olarak göstereceğiz? Böyle bir model ailenin günümüz toplumunda çok büyük cinsel, psikososyal, psikoseksüel sorunlara yol açması, sakıncalar doğurması kaçınılmazdır.

MODEL EVLİLİK
Nitekim, her şeyden önce, böyle olumsuz ve uygunsuz bir evlilik modeli, 6 yaşlarındaki kız çocuklara cinsel arzu duyulmasının, şehvetle bakılmasının kapısını aralar. Bu örnekten cesaret alan bir takım densizler her yaştaki küçük kız çocuklarına şehvetle bakabilir, evlenmeye veya cinsel tacize veya cinsel ilişkide bulunmaya kalkışabilirler. Bazı yörelerde minicik kızların çarşafa sokulmasının nedeni onları yaşlı, bunak, cinsel sapıklardan korumak içindir.

Öte yandan, hangi aklı evvellerin marifetiyledir bilinmez, 3-10 yaş arası ilkokul, hatta anaokulu çağındaki küçük kız çocuklar dudaklar boyalı, kulaklar küpeli okul gösterilerinde göbek atar, küçük hayat kadınları gibi “pazarlanırlar”, birileri de alınlarına para yapıştırır! Bunları habire televizyonlardan izliyoruz. Bebekler, ergen olmayan çocuklar TV reklamlarında yarı çıplak boy gösteriyorlar.

Neticede bir de bakarsınız işte 2000li Türkiye’sinde bazı sapıklar 1.5 yaşında bir bebeğe tecavüz ederler. Ama unuttuk gitti değil mi? Kuşkusuz, tüm bunların hepsini tabi ki doğrudan doğruya Muhammet’in evlilik örneğine bağlamıyorum. Ama ceylan gözlü huriler, gılmanlar, 6 yaşında nişanlanmalar, 9 yaşında evlenmeler, yok beşik kertmesi, yok kundak kertmesi, harem hayatı, cariyeler, odalıklar, divan edebiyatındaki örtülü eşcinsellik ve müstehcenlik tüm bunlar insanın bilinçaltında farkına varmadan yer eder ve Sigmund Freud'un ve davranışbilimci Alfred Adler'in saptadığı gibi tüm koşullar, parametreler elverişli bir ortamda çakıştıklarında –predispozan faktör oluştuğunda- yüz kızartıcı davranışları tetikleyebilirler.

ÖZEL ENSEST İZNİ
Evrensel ve çağdaş kültürde amca, hala, dayı ve teyze kızıyla evlenmek ahlaken uygunsuz ve kanunen yasaktır. Bunun temelinde genetik bozulmanın, geri zekalı ve sakat doğumların önlenmesi kaygısı da vardır. Oysa akraba evliliği arabesk/şeriatçı kültürde özellikle Muhammet’e tanınmış bir ayrıcalıktır:

Ahzab Suresi: 50 “Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık.”

"Mehir, mehr, mihir" evlenirken erkek tarafından kadına verilen paradır. Yani, kadının nikâh akdi veya erkeğe bekaretini vermenin karşılığında kazandığı mal veya meblağ anlamındadır. Burada dikkat çeken husus bakireliğin, kızlığın ve kadınların parayla alınıp satılan bir değer olarak görüldüğü ve bunun da açıkça yazıyor olmasıdır.

Bu bağlamda, sorulması gereken sorular şunlardır: 65 yaşında ölen ilk karısı Hatice’nin mirasına konduktan sonra Muhammet’in çok eşli evliliğe geçmesindeki temel itki nedir? Neden hemen 6 yaşında bir kız çocukla nişanlanmıştır? 50 yaşını geçmişken 9 yaşında bir çocukla gerdeğe girmesi yaşlı ve otoriter bir kadınla 25 yıl boyunca sürdürülen tek eşli evliliğe karşı bir misilleme midir? Yoksa Prof. Adler'in kuramına göre "Erkeksi Başkaldırı" ile bir "telafi" yöntemi midir? Çok eşle evlilik (poligami), köle kadın ve cariyeler, harem, köleci-aşiret toplum düzeninden kalma uygulamalardır, bunlar nasıl olur da ilahi emirler olarak kabul görür?

SONUÇ
Eğer din kurallarını cinsellik, erkeklik, dişilik gibi fiziksel özellikler belirliyorsa, kurallar cinselliğe, adet günlerine ve benzeri ölçütlere dayandırılıyorsa, o kuralların ilahi olması olanaksızdır. Çünkü ilahi alemlerde cinselliğe yer yoktur.

Diğer taraftan, ahlak sadece din kurallarından oluşmaz. Yani, dinsel kuralların ortadan kalkmasıyla ahlak ortadan kalkmaz. Din kuralları toplumsal ahlakın sadece bir parçasıdır.

Dünyada İslamiyet gibi cinselliğe, cinsiyet ayırımına bu kadar önem veren, kutsal kitabının yarıya yakın bölümünde inanlılara cennette huriler ve gılmanlar vaat eden başka bir din yoktur. Bu bağlamda, bu dine ait mabetlerin bile cinsel simgeleri çağrıştırdığını ileri süren bilim adamlarının olduğuna şaşmamak gerekir.

Ülkenin şu an ki yönetim şeklini "Penis Diktatoryası" olarak yorumlayan Prof. Yalçın Küçük, İslami ibadethanelerin "fallik strüktürde" olduğuna dikkat çekerek çok önemli bir görsel saptamada bulunmuştur. Fallus (phallus) ereksiyon halindeki penis olduğuna göre, bu durumda kubbeler "testisleri", minareler de "penisi" simgelemiş veya çağrıştırmış oluyor.

O halde, Freud kuramına dönecek olursak, insanlarda oral (0-1 yaş), anal (1-3 yaş), fallik ( 3-6 yaş) dönemler olduğuna göre, bu durumda İslami mimarinin kökenini fallik dönemin psikopatolojik tıkanıklığında aramak yanlış olmayacaktır.

Oidipus Kompleksi ile aşırı çekingenlik, cinsel güvensizlik ve değişik cinsel tercihlerin etkisiyle 3-6 yaş döneminde tıkanan veya "bastırılan" veya "doyuma ulaşamamış" psikopatolojik saplantı veya sapmalar, ileri yaşlarda süblime veya telafi edilerek fallik yapılar şeklinde somutlaştırılmış olabilir. Kentsel yerleşime ve çağdaş şehircilik anlayışına temelden aykırı bu kadar devasa kubbeler ve aşırı yüksek minareler inşa etmenin ve üstelik bir de bunlara hoparlör takarak muazzam bir gürültüye yol açmanın başka ne gibi mantıksal bir izahı olabilir ki?

İmdi, bilimsel ve özgür düşünceden yana olanlar gerçeklerin açığa çıkması için düşünür, araştırır, irdeler. Fransız düşünür Rémy de Gourmont (1858-1915) "Bir gerçek arandığı zaman, asıl korkunç olan şey, bulunmuş olandır" der. Bu inceleme kapsamında bulunmuş olan, aslında herkesin bildiği, kitaplarda yazılı duran gerçeklerin gün ışığına çıkarılmasıdır sadece. Düşünce ve inançlarda gereksiz ve yanlış tabulardan kurtulmadıkça insanların mutlu, dingin ve huzurlu olması mümkün değildir.

Son 20 yıl içinde Türk halkı dine olan tutkusunu kendi ulusal çıkarları olduğu kadar, ulusal benliğini ve ulusal kimliğini yok sayacak kadar aşırı bir dereceye çıkarmıştır. Bedevi ahlakı büyük gösterişlerle kamusal alanda egemen olmuş, vatanseverlere, laiklere, aydınlara, orduya, kadınlara ve kızlara karşı saldırılar gittikçe artmış, ekonomik sıkıntı ve ağır vergilerle ezilen yığınlar tarikatlara teslim olmuştur. "Ergenekon, vatanseverlik, yurtseverlik, milliyetçilik, ulusçuluk" gibi Türk halkı için kutsal bir geçmişin izlerini taşıyan kavramlar ve simgeler terör yaftasıyla kirletilmek istenmiştir.

Önce Müslüman sonra Türk olduklarını söyleyenler, Atatürk'ten nefret ettiklerini gizlemeyecek kadar ulusçuluğu yadsımakta fayda umanlar, Osmanlılığı yüceltip Türklüğü aşağılayan dindaşlar, yandaşlar, tarikatlar, ilahiyatçılar ve din adamlarının sayısı büyük hızla artmıştır. Durumun böyle olmasında, ekonomik sıkıntı, işsizlik, ağır vergiler, gelecek korkusunun yanı sıra sığınabilecekleri tek şeyin sadece din olduğunun ezilen yığınlara empoze edilmesinin önemli bir etkisi olmuştur.

Büyük ve güçlü bir aile olan Türk Ulusunun, kendi özünü tahrip etmeye yönelik dinsel, tarikatçı, ümmetçi saldırıları elinin tersiyle iteceğine olan güvenimiz tamdır. Bu tür saldırılardan ulusumuzu korumak ve bunlara direnmenin her bilinçli yurttaş için ulusal bir görev, tarihi bir sorumluluk olduğunu bu vesileyle bir kez daha hatırlayalım.


.Eleştiriler & Yorumlar

:: teşekkürler
Gönderen: Kupa Kızı / , Türkiye
26 Kasım 2010
dünden beri en az on yazınızı okudum ve sizi okumaya devam edeceğim. Saygılarımla

:: okudum bölümleri ve dedim ki
Gönderen: Aysu / , Türkiye
22 Kasım 2010
mirim ben cehenneme gitsem nasıl olur / saygılar

:: Yaş meselesi..
Gönderen: Levent Ölçer / , Türkiye
25 Mart 2010
Hulki Bey, "din" meselesi çok hassas ve çok tartışmalı bir konudur ki bunu siz de yazılarınızdan okuduğum kadarıyla biliyorsunuz. Dinler üzerine konuşacak olursak (sadece İslam değil) bugün Hristiyanlık ve Yahudilik ve tarih boyunca yaşamış-günümüze kadar ulaşmış ya da ulaşmamış tüm dinlerde tartışmaya açık noktalar görürüz. Mesela Hz. Ayşe'nin yaşı konusu da böyle bir tartışma konusudur. Farklı görüşler ve farklı rakamlar farklı kaynaklarca ortaya sunulur(6-9 diyen de var 18-19 diyen de.. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/10303674.asp?yazarid=277&gid=61) Diğer dinlerin de bu türden şiddetli tartışmalara ve derin ayrılıklara yol açan hassas bölgeleri var. Hristiyan mezhepleri bugün birbiriyle kanlı bıçaklı, yahudiler tüm dünya ile kavgalı, bütün dinler birbiri ile kavgalı hepsi son ve gerçek din olduğu iddiasında.. Böyle bir zamanda herkes diğerine çamur atma derdinde. Ben hangi dinden olursa olsun bütün inananlara saygı duyuyorum. İsterse aya isterse güneşe isterse boğaya tapsın; öyle huzur buluyorsa ve "diğerlerine huzursuzluk saçmıyorsa" bildiği cennete bildiği yoldan gitsin. Sepetteki çürük elmalar bütün sepetin çürük olduğu anlamına gelmez, ama ayıklanmaları gerekir-doğrusu budur. Çürüklere dikkat ederek, insan onur ve ahlakına uygun bir biçimde dini inanışlarımıza sahip çıkmayı savunuyorum; dindar maskeli bozuk insanların varlığına şahit olsam da İslam'ın bu insanlardan sorumlu tutulması haksızlıktır. Benim bildiğim İslam ahlak, akıl ve erdem dinidir. Ve ne yazık ki bütün dinler gibi o da zaman içinde çıkarcı insanların arkasına saklanıp türlü kirli çamaşırlarını arkasına yığdıkları ilahi bir perde, iktidar ve zenginlik avcılarının giyindiği bir maske-sömürü aracı olarak da kullanılmaktadır. Bu yüzden en doğrusu şu yolu izlemektir; "Din vicdan meselesidir ve sadece kişinin kendini ilgilendirir. Din ile siyaset olmaz, dinle ülke yönetilmez. Din bir bayrak ya da sopa gibi sallanmaz. Din özeldir ve özel yaşanmalıdır."

:: eleştiri
Gönderen: Suna şimşek / , Türkiye
15 Mart 2010
Hulki, olay senin dediğin gibi değildir hiçbir zaman, hz hatice, peygamber efendimize patronluk yapmamıştır,aksine onun tüm çileli hayatında yardımcısı ve destekcisidir ,üstelik tüm hayatını ve mal varlığını peygamber efendimize adamış saygıdeger bir kadındır . peygamber efendimizin hz aişe ile nişanlanması hz aişe amcasının oğlu ile nişanlıdır ondan ayrıldıktan sonra peygamber efendimizle nişanlanmıştır buda onun evlenme cagında oldugunu gösterir buna rağmen peygamber efendimiz bir yıl,daha beklemiştir . Bu arada peygamber efendimiz hz haticenin mirasına konup onu kendi için harcamamıştır hep kölelere fakirlere dağıtılmıştır parası ve peygamber efendimiz hep sade yaşamıştır.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın din kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yahudi, Hristiyan ve İslam Teolojisinde Şeytan ve Şeytanlar (1. Ci Bölüm)
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (2. Bölüm)
Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlıkta Kutsal Savaş ve Ganimetler
Yahudi - Hristiyan ve İslam Teolojisinde Cincilik ve Cinlere İnanış
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (1. Bölüm)
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (3. Bölüm)
Tebbet Suresi Hakkında Teolojik ve Etik Bir Araştırma
Yahudi, Hristiyan ve İslam Teolojisinde Şeytan ve Şeytanlar (2. Ci Bölüm)
Ahiret Hayatı İçki ve Seksten İbarettir
İslamiyet Öncesi Türklerin Dinsel İnançları (1. Bölüm)

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çağdaş Gagavuz Şiiri
Mevlana'nın Tesettür ve Kadınların Örtünmesine Bakışı
Omega Melancholia (Omo) Sendromu
Yeni (!) Anayasayı Kimler İstiyor?
Yahudi Soykırımı Gerçek mi, Abartı mı? (3. Bölüm)
Modern Çağın Cinleri: Uzaylılar (1. Bölüm)
Türkçe"nin Güncel Sorunları
Modern Çağın Cinleri: Uzaylılar (2. Bölüm)
Dil Savaşları
Lacrymania (Sak) Sendromu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Elsa'nın Gözleri [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan - II [Şiir]
Albatros [Şiir]
Yeryüzü Rüzgarları [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan [Şiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Şiir]
Malta Şahinlerine [Şiir]
Uçan Ayakkabı [Şiir]
Havanın Ölümü [Şiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Şiir]


Hulki Can kimdir?

Başlıca yapıtları: Eski Kule Müziği (şiir) Geometrik Aydınlık (şiir) Havanın Fen Noktası (şiir) Tartaros Paradigması (eleştiri) Teslis Sendromu (eleştiri) Nano Kutsallık (eleştiri) Sevgili Kutlu Yaşam (öykü) Kuşku Bilinci ve Eleştiri (eleştiri)

Etkilendiği Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.