Yaşamın her anı hakkını ister. -Goethe |
|
||||||||||
|
Hepimiz biliriz Türk insanı kısa yoldan köşeyi dönme sevdalısıdır. Bunun için denemeyeceğimiz şey yoktur. İyi de biz niye böyleyiz? Hiç bu arayışımıza bir kulp takmaya çalıştınız mı? Çalışarak para kazanmak niye zor geliyor? Niye kestirmeden voleyi vurmayı düşünüyoruz? Niye şans oyunlarına dünyanın parası yatıyor? Niye doğru yoldan çalışarak-üreterek-iş yaparak para kazanma yolunu denemiyoruz? Çok mu tembeliz? Beceriksiz miyiz? Sabırsız mıyız? Maymun iştahlı mıyız? Çalışmayı gözümüz yemiyor mu? Hemen mi olsun istiyoruz? Para kazandıracak bişey üretemiyor muyuz? Elimizden bir iş gelmiyor mu? Listeyi, soruları, olasılıklara dair fikirleri arttırabiliriz ve aslında hepsin bir parça doğrudur ve hepsi tamamen yanlıştır. Dünya para ile dönen bir dünya. Para olmadan bir tek nefes alabilirsiniz ve paranız varsa onun da kalitesini arttırabilirsiniz.. Yani nefes almak bile aslında paraya bakar şu durumda. Parasız adım atamazsınız. Şurdan şuraya gidemez, yiyemez, içemez, giyinemez, barınamaz, hatta sevişemezsiniz-tamam bu sevişme kısmı samanlık seyran olur gibi olabilir, neyse- yuva kuramazsınız. Paranız yoksa öldüğünüzde gömülmeniz bile sorundur ve sadece cesediniz kokmaya başladığı için kokudan kurtulma adına gömülürsünüz. Dünya böyle pis bir dünya. Türkiye Cumhuriyeti'nde paranız yoksa ikinci sınıf vatandaşsınız demek yanlış olmaz çünkü parasız ya da düşük ücretle sağlanan hizmetler ve ürünlerin kalite standardı yoktur, çok düşüktür, kaliteleri denetlenmez, kimsenin umurunda değildir, sorun yaşadığınızda Devlet bürokrasinin arkasında gözden kaybolup sizi yalnız bırakır. Paranız varsa kaliteli hizmet alırsınız, paranız varsa eş dost-tanıdık etrafınızda pervane olduğu için nüfuz sahibi olursunuz ve kapılar size açılır, çarklar sizden yana dönmeye başlar. Türkiye'de paranız varsa dünya üzerindeki cenneti buldunuz demektir çünkü doğa kanunları bile size işlemez, ateş sizi yakmaz, elektrik sizi çarpmaz, gönlünüzce her doğa kanunu çiğneyebilirsiniz. Para öyle bir güç, öyle bir rahatlıktır Türkiye'de. Konu sadece Türkiye'de yaşamak açısı ile sınırlı değil. Aynı kısa yoldan köşe olma hevesi dışarıdaki Türklerde de mevcut. Ekmeği dışarıda aramak için yurtdışına çıkmış insanlarımız da kısa yoldan para kazanma düşüncesiyle yanar durur. Aslında bu bütün 3. Dünya ülkelerinin ortak sorunu-ortak hastalığıdır. Bu bizim ortak kaderimiz. Neden böyleyiz? Az gelişmişlik dediğimiz şeyin en temel sebebi ne enerji, ne sanayi, ne yeraltı zenginliği, ne de coğrafya. Az gelişmişliğin en temel sebebleri adaletsizlik , insan kalitesizliği-insanların eğitimsiz ve bilinçsiz olmasıdır. İnsanların eğitimsiz ve bilinçsiz olmasından, toplumun adaletten, eğitimden ve bilinç kazanmaktan mahrum edilmesinden büyük fayda sağlayan ağalar, sanayiciler, siyasetçiler vardır ve hep olacaktır. Bu güçlü koltuklarda oturanlar adalet ile değil keyfiyetle ve menfaatle, adam kayırmacayla, torpille, usulsüzlükle, kanunsuzlukla, oldu bittiyle hüküm sürdükleri için-sistemin adilce ve doğru biçimde çalışmasının önünde engel oldukları için halk kendi yolunda gidemez. Adalet. Eğitimli ve bilinçli insanın yanında en olmaz ise olmaz unsur ADALET unsuru. Adalet olmadan, kurallar ve kanunlar uygulanmadan bir toplumda huzur ve düzen oluşturmanın imkanı yoktur. Irak örneğine bakın. Irak halkına gerçekten zulmeden bir Saddam vardı. Yaptığı doğru değildi. Bir Saddam karşıtı ile yapılan röpörtajda işgal sonrası dönem ve Saddam dönemine ilişkin şöyle diyordu adamcağız, “Saddam zamanı kötüydü. Ama en azından kanunları vardı, neyi yapmamız gerektiğini, neyi yapmayacağımızı biliyorduk. Şimdi bişey bilmiyoruz. Ölüm heryerde. Tek bir garanti yok. Saddam'ı arıyoruz.” Kanunlar-sistem kötü bile olsa sistem işliyor ve kanunlara uyuluyorsa o toplumda hala bir düzen vardır. Kanunlara uyulmuyor, kurallar olduğu halde yok sayılıyorsa film kopmuş demektir. Bir ömür çalışıyorsun, eline geçene bakıyorsun.. Verdiğin emek, alınterin, uykusuz gecelerin, gırtlağından kesip işin borcun için arttırmaların.. Vergini tam ödemelerin ve herşeyi kitabı ile yapmaların.. Ne için? Sınava giriyorsun senden düşük puan alanlar torpille senin hakkın alıyor hakkını arayacak bir mahkeme en az 3 yıl sürer ama avukata verecek paran yok. İhaleye teklif verirsin zarflar değiştirilir-açılır-yandaşa rakamlar çıtlatılır hakkın gasp edilir-kime gidecen? Bürokrasisi-mahkeme tarihi-tanıkların gelip gelmemesi-tehditler-mahkeme 5 yıldan önce bitmez. Lanet olsun der, boynunu eğip çekilip gidersin. Yıllarca hizmet edersin hakkın olan mevkiye iktidar partisinin yandaşı, iş ile alakası olmayan biri oturtulur. Çalışır çabalar bir eser üretirsin korsanı çıkar canına ot tıkar, ne polis önemser ne adalet kaybını tazmin edecek bir ceza verir-eğer ceza verirse yani.. Ömrünü adadığın biricik çocuğuna kırmızı ışıkta alkollü sürücü çarpar öldüğü için senin çocuğun suçlu bulunur. Düğün magandası hanımını vurur o saatte çamaşır astığı için hanıma kızar herkes, maganda bulunamaz bile.. Ekmek çalan, taş atan çocuklar 20 yıl hapile yargılanır ama bankaların içini boşaltıp vatandaşın ömrünü karartanlar yurtdışında sefa sürer.. Daha bitmedi.. Yıllarca çalışıp emekli olursun aldığın emekli maaşıyla kiranı zor ödersin-ev de bişeye benzese kira yüksek olsa bari.. Açlık sınırında yaşarsın. İşçisindir, her tarafından ter akıtarak çalışırsın ama yarın kapı önüne konursun çünkü senden daha ucuza çalışacak birisi gelmiştir-bir güvencen-sığınağın-hak arayacak sendikan yoktur çünkü sendika zaten patronun kucağındadır.. Çalmıyorsan, parçalamıyorsan, hak gaspetmiyorsan, cukka yapmıyorsan, dayın yoksa, fesat işler çevirmiyorsan, rüşvet vermiyorsan, haraç yedirmiyorsan para kazanamazsın, hakkını alamazsın ve en kötüsü de hakkını arayamazsın. Neyle suçlandığını bile bilmeden-delil olmadan hapse atılırsın yokluğunda işin batar-itibarın taban yapar, sağlığın bozulur ama sana hak veren bir mahkeme çıksa bile verilen tazminat ile bir aylık ev kiranı ödeyemezsin ki nerede kaldı işini kurmaya çalışmak ya da itibarını kazanmak-borçlarını ödemek.. Sağlığın zaten kaybolmuştur.. Şimdi söyleyin bana, böyle bir ülkenin halkı-vatandaşı olarak çalışarak, kazanarak, üreterek, çabalayarak zengin olmak bir yana, açlık sınırını aşıp onurlu insanca, mütevazi bir hayat yaşamak hayal değil mi? Adaletin vatandaştan yana olduğuna inanmak hayal değil mi? Sonunda iyiler kazanır demek hayal değil mi? Burası Türkiye. Kaybolmuş umutlar ülkesi. Kısa yoldan zengin olma hayallerine devam..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Levent, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |