Prensiplerden hoşlanmam. Önyargıları yeğlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Akşam akşam bunlar sarhoş felsefesi soruları gibi kulağa gelse de son derece ayığım. Rahatsız edici ölçüde ayığım. Kimyasal, narkotik ürünlerle aram hiç yok zaten. Gerektiğinde kendimi içmeden de sarhoş edebilirim elbette ama hayır, ayığım. Şimdilik... Hayat üzerine düşünürken derinlere dalıyorum ve indiğim derinlerde başlıyor bir derinlik sarhoşluğu. Tatlı bir sersemlik ve kaybolmuşluk sarıyor bütün hücrelerimi. Bu aralar bölük pörçük yine çok düşünüyorum. Ara veriyorum sonra ara verdiğim yerden düşünmeye devam ediyorum. Ne düşünüyorum? Yine hayatı düşünüyorum. Ben ne yapıyorum, biz ne yapıyoruz diye düşünüyorum. Kendimi terk edip, bu dünyayı terk edip dışardan bakmaya ve görmeye çalışıyorum. Gerçeği bulmaya çalışıyorum. Gerçeği arıyorum çünkü bu yaşadığımız şeyin bir yalan olduğunu görüyorum. Bu dünya yalan. Şimdi ölümden başkası yalan, öbür dünya gerçek diye edebiyat yapmayacağım. Bu dünya çok gerçek. Çok gerçek. Ama üzeri yalanlardan bir kabuk ile kaplı. Olmaması gereken bir örtü ile gerçeğin üzeri örtülmüş ve gözlerden gizlenmiş. Ne saçmalıyorum ben? Soranlar var şuraya kadar okuduklarının ışığında. Bu deli neler zırvalıyor diyenler var. Olsun. Zorlaştırmak ve karmaşıklaştırmaktan zevk alanlar var ya da bu şekilde bir şeyleri gizleyip çıkar sağlayanlar. Ben basitleştirme taraftarıyım. Çünkü hayat da basit aslında. Hayat dediğimiz bu şey nedir? Yemek, içmek, barınmak ve üremek. Daha Türkçesi var olmak. En basit ve kaba haliyle hayat var olmak. Lakin bu kadar da basit değil insan hayatı. Biz bitki ya da hayvan değiliz. Bundan biraz daha ötedeyiz. Öyleyse nedir bu hayat. Basitlikten yola çıkarsak hayat var olmak. İnsanca var olmak ama. Peki bu insanlığı nerede bulacağız? İçimizde. Evet, içimizde. Bütün cevaplar içimizde ve öyle çok derinlerde de değil aslında. Doğru yere bakarsak aradığımız gözlüğün aslında zaten gözümüzde olduğunu göreceğiz. Bütün bu düşüncelerin sonunda vardığım noktayı bir iki kelime ile özetleyebilirim ama o zman anlamı olmayacak, anlaşılmayacak. Çünkü ne yazık ki bazı kavramların içi boşaltılıp bu kavramlar çarpıtıldı ve bu kavramların öz anlamı olmadan sonuç anlamsız, boş, karşılıksız bir hal alıyor. Bu kavramlar neler? Bir defa sevgi kavramı var ki bu çok önemli. Sonra özgürlük kavramı var ki bu da çok önemli. Bazı kavramların gerçek anlamını bilmek için, üzerlerindeki bozulmuşluğu kaldırıp gerçeğe ulaşmak için bir hafiye gibi köke inmek gerekebilir. Bu kelimelerin öz anlamı aslında bize atalarımızn düşünce kültürü hakkında hazine değerinde bilgiler veriyor kanaatindeyim. Mesela özgürlük. Öz ve gürlük. Kökte öz var. Özgürlük nedir diye düşünürken benim bu yoldan ulaştığım nokta şu; Özgürlük, benzersiz ve eşsiz, biricik kendin olabilmek demek. Sen olabilmek demek özgürlük. Çünkü ister maddiyatçı ister maneviyatçı ol adilce kabul etmek zorundasın; Hiçbir insan bir diğerinin aynısı değil ve tek yumurta ikizleri bile birbirinden çok farklı, eşsiz kişiler. Eşsizlik. Bir defa bunun farkına varmak ve bunu görebilmek zorundayız. Bu gerçek bir temel gibi çok önemli. Biz eşsizsiz ve bu da bizi çok değerli yapıyor, bize sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğun adı özgürlük. Kim olduğunu bulma ve onu yaşama sorumluluğu. Kolay değil, ama şart. Senin bu dünyaya gelişinin bir amacı var. Nedir bu amaç. Amaç sevmek. Evet bu kadar basit. Sevgi. Alın işte size cevap. Haydaaaaaa dediğinizi duyar gibiyim. Çok mu damdan düşer gibi oldu. Bazen öyle olur. Mutluluk arayıp duruyoruz hepimiz. Peki mutluluk nedir diye düşündünüz mü? Nedir mutluluk? Kökünü soruyorum, anlamını; nedir mutluluk? Mutluluk istenen, arzulanan bir şeye(MUT) kavuşmak, sahip olmak demek. Mutlarımıza ulaşıp MUT-lu olmak demek mutluluk. Peki mutlu nasıl olunur? Neden bu kadar zor mutluluk? Söyleyeyim; Çünkü gerçek mutluluk yerine yalan mutlulukların peşinde ömür törpüleyip duruyoruz. Ne istediğimizi, bizi neyin mutlu edeceğini bilmeden yaşayıp ömür tüketiyor ve mutsuz biçimde ölüyoruz? Nedir mutluluk? Mut nedir? Gerçekte ne istiyoruz? Bizi ne mutlu edecek? Cevap içinizde. Özünüzde cevap. Cevap özümüz. Mutlu olmak için önce özgür olmak gerek. Özgür değilsek sadece bir yalanı yaşıyoruz, kusura bakmayın uyandırdıysam. Ama sevgiye, özgürlüğe ulaşmanın yolculuğunda ilk adım ne istediğimizi bilmek. İçimizde ne olduğunu öğrenmek. Bunu nasıl öğreneceğiz? Sevgiyle. Neyi seviyoruz? Neden seviyoruz? Peki sevgi ne ki? Nedir bu sevgi dediğimiz şey? Anlamı ne? Sevgi. Nedir sevgi düşündünüz mü? Hepimizin aslında en çok ihtiyaç duyduğu şey olan sevgi nedir? Bence sevgi bağ kurmaktır. Bu bağlarla evrende, zamanda ve mekanda insanın var olmasıdır sevgi. Sevgi özgürlüktür. Sevgi var oluşun özüdür. Kendimizi en çok severken buluruz. Birisini sevdiğimizde bence bunun karşılıklı olması şart değil. Yani kavram karmaşası olmasın zorla sevgi olmaz, o ayrı mevzu; onu demiyorum. Şunu diyorum, ben bu dağı seviyorum diye dağ da beni sevmek zorunda değil. Ben yine severim o dağı. Severek o dağ ile aramda bir bağ kurarım ve bağ beni tanımlayan unsurlardan biri olur. Severek kendimi tanımlarım ben. Bağ... Ben insanı zaman ve mekan içinde asılı kalmış, öyle kozmik rüzgarlarda süzülen ya da savrulan kaybolmuş bir varlığa benzetiyorum. Sevgi olmadan, sevgi bağları olmadan sadece anlamsızca süzülüp savruluyor insan. Sonra seviyor. Sevdikçe bağlanıyor. Daha çok sevdikçe yaşama daha çok bağlanıp kendini daha iyi tanıyor. Her bağ ile kendini biraz daha tanımlıyor ve bu bilgi ile daha çok öz-gürleşiyor. Her bağ ile bağların merkezindeki konumu biraz daha oturaklı biçimde değişiyor ve sağlamlaşıyor ve insan her bağ ile daha çok var oluyor. Severken biz kendimizi tanımlıyoruz bence. Bende bu var ve ben benim gibi olan bu yanlarını seviyorum diyerek insanları, dağları, denizi, romanları, şiiri, müziği, edebiyatı seviyorum. Ve ben bir de ben de bunlar yok ama bunlardan hoşlanıyorum, bunlarla aramda bağ olmasını istiyorum-tamalanmak istiyorum diyerek insanları, edebiyatı, müziği, dağları seviyorum. Ben sevdikçe kendimi tanımlıyorum, öz-gürleşiyorum, kendimi buluyorum, tam oluyorum, var oluyorum. İnsan sevgisinden devam edersek; Nasıl ki severken ben kendimi tanımlıyorsam benim sevgim karşımdakini de tanımlıyor. Bana bakarak kendinde olan ya da olmayanları görebilmesi pek kolay ve mümkün hale geliyor. Ve bir de benim sevgime karşılık veriyorsa; kendisinde olanların aynısını bende bulup eksik gördüklerini benimle tamamlıyorsa bu işte muhteşemliğin taa kendisi ve mucizelerin en büyüğü. İnsanın bir anlamda ruhunun diğer yarısını bulması gibi bir şey. Hani bir şair demiş ya insanlar tek kanatla doğan meleklerdir ve sadece birbirlerine sarılarak uçabilirler. İşte öyle. Uçmak demek bu. Sevgi bu. Bir-leşmek. Bir olmak. Kanatlanmak sonsuzluğa, uçmak ebediyetin gökyüzünde kainatı özümsemiş halde. Çünkü tek soru var ve tek cevap. Her insan için cevap değişse de cevap aslında hepimiz için değişmeyen bir sabit. Alemde ne var ise Aşk. Yani arkadaşlar... Bence insan dünyaya yaşamaya geldi ve yaşamaktan kastım nefes alıp fotosentez yapmak değil. Var olmak demek. Bir insanı var eden ise ÖZ-gür olması. Var olmak hem bedenimizin en temel hayatta kalma kodlarına işlenmiş bir emir hem de kalbimize işlenmiş bir ilham-bir cevap. Herkesin içinde kazılı o eşsiz cevabı bulması ve kendisi olması gerek. Kendimiz olmaya çalışırken göreceğimiz ilk şey ise yolumuzun bir, tek ve yegane oluşu. Sevgi. Yolumuz sevgi. Aşk. Aşk derken tek gecelik aşklar, kimyasal fiziksel çekimler karışmasın, özümüzden doğandan bahsediyorum, bacak aramızdan doğandan değil. Hayvanlık çok kolay, doğru olan zordur. Doğru olan ruhunla aşkı bulmak, BİR olmak. BİRleşmek. Neyse... Akşam akşam bu kadar felsefe şimdilik yeter. Sevin ulan. Bir daha sevin. Sonra durun dinlenin ve bir daha sevin. Hatta dinlenmeden sevin. Zaten sarhoş olmuşum. Durmadan sevin, sevişin... Ben size izin verdim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Levent Ölçer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |