..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Başka dillerle ilgili hiçbir şey bilmeyenler, kendi dilleriyle ilgili de hiçbir şey bilmiyorlar. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Levent Ölçer




29 Aralık 2010
Yalnızlık Çağı  
Korkut. Çünkü korkanlar senin kucağına düşer, çünkü korkanlar gerçekleri göremez, çünkü korkanlar daha kolay yönetilir..

Levent Ölçer


Sürekli olarak güvende olmadığımız bize söyleniyor ve daha çok güvenlik için daha çok kapana kıstırılıp kısıtlanıyoruz. Korkutuluyor, ürkütülüyor, oldubitti ile git gide daha kalın duvarlarla çevrilip birbirimizden uzaklaştırılıyoruz. Her şey bizim güvenliğimiz için. Yersen..


:BDIE:
Tüketim kültürü, kapitalizm kültürü, materyalizm kültürü, bencillik kültürü, açgözlülük kültürü.. Çağımıza hakim olan kültürü tanımlarken bütün bunları söylemek yanlış olmaz.. Bütün bunların ötesinde ve belki de bütün bunların nedeni ya da sonucu olacak biçimde, egemen kültürün adı bence yalnızlaşma kültürü..

Bu çağa iletişim çağı diyenler oldu. Bu çağa uzay çağı diyenler oldu. Ama hiçbiri bu çağın gerçek anlamını karşılmaya yetmedi. Bu çağ bence kelimenin tam anlamı ile Yalnızlık Çağı..

Diyeceksiniz dalga geçme.. Bütün dünya kocaman tek bir sokağa dönüşürken bu söylediğin ne saçma bir şey.. Haklısınız ama yanlışsınız. Bir daha düşünün. Bu zamanın insanının ne kadar yalnız olduğunu, ne kadar yalnızlaştırıldığını düşünün..

Yalnızlaştırılıyoruz. Kasıtlı olarak korku, endişe, paranoya, düşmanlık tehditleri ile köşeye sıkıştırılıyor ve diğerlerine karşı sürekli uyarılıyoruz. Kalabalıkların içinde yalnızlaşıyoruz, tenimizin en kuytusuna kabul ettiğimiz sevgililerimizle bile - o anda bile aramızda duvarlar yükseliyor.. Sürekli olarak güvende olmadığımız bize söyleniyor ve daha çok güvenlik için daha çok kapana kıstırılıp kısıtlanıyoruz. Korkutuluyor, ürkütülüyor, oldubitti ile git gide daha kalın duvarlarla çevrilip birbirimizden uzaklaştırılıyoruz. Her şey bizim güvenliğimiz için. Yersen..

Korktukça kabuğumuza çekiliyoruz, yalnızlaşıyoruz. Yalnızlaştıkça daha çok korkuyoruz.

Bu zinciri kırmak zorundayız. Yalnızılığımızın ördüğü duvarları kırmak zorundayız. Kabuklarımızdan kafalarımızı dışarıya çıkarmalı, diğer insanlara bakışlarımızı kaldırıp cesurca gülümsemeye başlamalıyız. Aksi takdirde bütün bu adalar misali yalnızlaşmanın ucunda hepimiz tek tek kaleler gibi düşeceğiz.

Cesur olmak zorundayız. Bugüne kadar bize telkin edilen, bombardımanına tabi olduğumuz öğretileri ve kalıpları kırıp atmak zorundayız. Mesela, özel hayatımız elbette asla ödün vermememiz gereken bir alandır ama güvenlik adına kendimizi sımsıkı kapatıp gizlersek, bu defa da başka bir tuzağın içine saplanıp kalacağız; Bir başımıza kalacağız, bunu da unutmayın.

Size hayatınızın bütün özel ayrıntılarını gidip internetten yayınlayın demiyorum.. Bütün özel fotoğraflarınızı ve en derin gizli düşüncelerinizi dünyaya haykırın da demiyorum.

Benim dediğim şu; Ağlamayan bebeğe kimse emzik vermez. Derdinizi söylediğiniz vakit duyanların içinden biri size ilaçla gelecektir. İçteki karmaşayı aşmanın yolu bir çift dost kulaktan geçer. Birbirimizi tanıdıkça daha az korkacağız, korkunun asıl kökü bilinmeyenden gelir. Bilmediğin şeyden en çok korkarsın.. Aklın sana olmayan şeyleri gösterip oyunlar oynamaya başlar, var olmayan bir dehşetin pençesinde hasta bir paranoyanın kollarında kıvranır durursun.. Boşluğun içinde kendine kendi canavarlarını yoktan var edersin. Kendi korkularını kendin var edersin. Düşmanını kendin yaratırsın.

Yalnızlık denizi tarafından kuşatılmış adadan kaleler halini almış insanoğlu yaşamın doğası gereği dışarıya çıkmak zorunda. Yağmuru, karı, rüzgarı, kavuran güneşi, fırtınayı göze alıp cesurca hayatını sürdürebilmek için güvenli evinin duvarları dışına çıkmak zorunda. Cesur olmak ve hayatı korkakça değil, insana yaraşır bir cesaretle yaşamak zorundayız. Bilmek, öğrenmek, tanımak ve paylaşmak zorundayız. Kendimizi anlatmak, diğerlerini dinlemek zorundayız. Bizim gibi olanlarla buluşmalı, bizim gibi olmayanları daha yakından tanımalı, uzak olanları yakın etmeliyiz. Bunun aksi yaşamak değilki.. Hepimiz bir adaya dönüşüp kafalarımızı bir kaplumbağa gibi kabuklarımıza çekersek bu nasıl bir dünya olacak? Aynen şu anda yaşadığımız bir dünya olacak..

Yalnızlık.. Zamanımız insanını kuşatan bu engin deniz.. Yalnızlık tatlı bir yoldaştır kimi zaman.. Kimi zaman da çekilmez lanet bir ifrit.. Bazen ondan kurtulmayı deliler gibi istersin sonra zaman gelir bir bakarsın ondan vazgeçmeye hiç mi hiç gönüllü değilsin; Sevmişsin bile.. Alışmışsın onun arkadaşlığına. Başkasıyla yapamaz olmuşsun. Sadece o seni anlayıp tatmin edebiliyor olmuş..

Tuzak.. Yalnızlık uyuşturucu gibi bağımlılık yapar. Yalnızlar kolay kolay vazgeçemez yalnızlıktan. Zor bir sınavdır yalnızlığı aşıp birilerinin sıcaklığına yeniden dokunabilmek. Risklidir birine yaklaşmak.. Acı vaadi hep oradadır, ama ödül de..

Korkudan korkmayın. Acı çekmekten korkmayın. İncitilmekten korkmayın. Ama.. Yaşamak fırsatı varken yaşamamış olmaktan, işte bundan hem de deliler gibi korkun..

En sonunda şunu ifade etmek istiyorum, konumun özünü buraya son kelimelerimle döküyorum; Kendinizi paylaşmaktan korkmayın çünkü insan paylaştıkça çoğalıp büyür..


.Eleştiriler & Yorumlar

:: ...
Gönderen: Göktu Kara / , Türkiye
3 Ocak 2011
"Korkudan korkmayın. Acı çekmekten korkmayın. İncitilmekten korkmayın. Ama.. Yaşamak fırsatı varken yaşamamış olmaktan, işte bundan hem de deliler gibi korkun.. " güzeldi, kutlarım..

:: Yalnızlık ve Korku Çağı
Gönderen: Hulki Can Duru / , Türkiye
29 Aralık 2010
Sn Ölçer, Eskiden işler kolaydı. "Kader" deniyordu. "Allah verdi, Allah aldı" deniyordu. Yönetici ve sömürücü sınıf keyifle saltanat sürüyordu. Ama artık millet bu kader martavalını yutmuyor, irdeliyor, sorguluyor, araştırıyor. Ve görüyor ve anlıyor ki evlerin yıkılması, evleri su basması vesaire olaylar çarpık kentleşme, dandik inşaatlar ve beceriksiz belediyeler yüzünden oluyor. Bizde 4.8 ile binalar yıkılırken yabancı ülkelerde 7.4 te bile binaların hepsi sağlam, ne ölen var ne de yaralanan. Milleti uyutmaya din yeterli kalmıyor. O zaman ne yapılıyor? Küresel felaket senaryoları üretiliyor, kıyamet ve dünyanın sonu geliyor diye millet korkutuluyor. Yeni moda bu. Bu bilimsel bir gerçek bile olsa siyasetçilerin elinde inandırıcılığını kaybediyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, bu bilişim ve iletişim çağında kitleleri daha fazla uyutmaları ve baskı altında tutmaları mümkün olmayacaktır. Din ve siyaset halk üzerinde baskısını arttırdıkça yokoluşa doğru gidiyor. Dünya büyük olaylara ve büyük halk hareketlerine gebe. Bunlar hep doğum sancıları... Ama doğum çok acılı ve sancılı olacak...

:: ...
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
29 Aralık 2010
Kutlarım. Zevkle okudum. Yalnızlığı oldum olası severim; ama belki de bu konuda siz haklısınızdır... Selam ve saygılarımla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum kümesinde bulunan diğer yazıları...
12 Fransız ve Mükemmel Dünya
Zenginler Klübünden Bir Şerefsizin Böbürlenmeleri
Usta ve Çırak
Dünyayı Bitirme Formülü Çok Basit
Televizyon Denen Yalan
Yine 17 Ağustos
Yeni Yılınız Kutlu Olsun
Okurdan Çok Yazarı Olmak

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevgi, Mutluluk, Özgürlük ve Hayat Üzerine Felsefe
Tanklamak Ne Demek?
Ya İstiklal Ya Ölüm
Uyanıklık
Ölüm / Kalım
Uzayda Hayat Var mı?
World Of Warcraft Yazısı
Türkiye Nasıl Kurtulur?
30 Mart Geçti Şimdi Ne Yapacağız?
29 Ekim Günlüğü ve Bir Avuç Marjinal

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Barbar Conan'ın Ölüm Şarkısı [Şiir]
Her İnsan Öldürür Sevdiğini [Şiir]
Tatlı Sert [Öykü]
Zeytin Karası [Öykü]
1996 Yılı [Öykü]
2012: Ölülerin İntikamı [Öykü]
Ufuklar: Kırmızı Bölge - 18 [Öykü]
Althar'ın Akıncıları: Altıngöl ve Ejderha (9. Bölüm - Son - ) [Öykü]
Kovan Savaşları (1. Bölüm) [Öykü]
2012: Ölülerin İntikamı (3) [Öykü]


Levent Ölçer kimdir?

Fantazyada büyü, teknoloji ve aksiyon İldar'da buluşuyor. 07/10/2017 tarihinde şimdi diyebilirim ki neredeyse 2 senedir tek kelime yazmadım. . . 2 senedir yazar tarafım ölü. oysa oldugum şeyler içinde olmayı en sevdiğim şey yazar olmaktı :) Toprağı bol olsun.

Etkilendiği Yazarlar:
Süpermen, Robert E. Howard, Tolkien, Salvatore, Jules Verne, Battalgazi, David Eddings, Michael Moorcock.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Levent Ölçer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.