..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Didaktik > ömer akşahan




21 Ağustos 2004
Sözünü Tutmayan Öğretmen  
ömer akşahan
Havaların ısınmaya başladığı bir gün, çok sevdiği dondurma yeme isteği depreşti. Bu isteğini öğrencileriyle birlikte gerçekleştirirse bir anlam taşıyacağına karar verdi. Sınıfta kendisini can kulağıyla dinleyen 20 çiçeği vardı.


:DBDG:
Ömer AKŞAHAN

Anaokulunda altı yaş grubuna ait sınıfın öğretmeni Müzeyyen Hanım sınıfına BALARILARI adını vermişti. Bu sınıftaki öğrencilerle geçen öğretim yılından bu yana haşır neşirdi. Çocuklar öğretmenleriyle ilk günden itibaren kaynaşmışlardı. Müzeyyen hanım, yeni öğretmen olmasına karşın mesleğini sevmenin verdiği güçle, kendini yetiştirmeye çabalıyordu. En büyük amacı, kendisine emanet edilen çocukları örgün eğitime her yönüyle hazır duruma getirmekti. Bunun için de elinden ne gelirse yapıyordu.

Havaların ısınmaya başladığı bir gün, çok sevdiği dondurma yeme isteği depreşti. Bu isteğini öğrencileriyle birlikte gerçekleştirirse bir anlam taşıyacağına karar verdi. Sınıfta kendisini can kulağıyla dinleyen 20 çiçeği vardı. Bir anda:
-     Çocuklar, havalar iyice ısındığında, size söz veriyorum, dondurma alacağım, dedi.
Çocuklar da sevinçle, öğretmenlerini el çırparak teşekkür ettiler.

***

Öğretmenlerinin dondurma alma sözü verdiğinin üzerinden altı hafta geçmişti. Bu arada havalar da iyice ısınmış, güneşin etkisi özellikle sokaklarda kendisini fazlasıyla hissettiriyordu. Çocuklar öğleden sonra okuldan çıktıklarında sokakta dondurma yiyenleri görmeye başlamışlardı. Sınıfın en afacan oğlanı Ferhat ilk dondurmasını annesine zorla da olsa aldırmış, siftahı yapmıştı. Müzeyyen öğretmense, yoğun programı nedeniyle verdiği sözü çoktan unutmuştu.
Ferhat dondurma yediğinin sabahında arkadaşı Özcan’a:
-     Özcan, annem dün bana dondurma aldı amaaa, deyince, Özcan’da şafak attı. Onun canı da dondurma çekiyordu. Birden aklına öğretmeninin verdiği söz geldi.
-     Hey, baksana, öğretmenimiz bize dondurma almayacak mıydı?
-     Evettttttt, diye haykırdı, Ferhat.
Hemen o sırada arkadaşlarına dondurma konusunu anlattılar. Onlar sınıfta kaynaşırken öğretmenleri de gelmişti. Hep bir ağızdan, hoş geldiniz öğretmenim, diyerek onu selamladılar. O gün kendi aralarında dondurma işini konuştular. Öğretmenlerinin söz verdiği halde, niye onlara dondurma almadığını anlamaya çalışıyorlardı. Dağılma zamanı geldiği halde, kimse öğretmene dondurma konusunda bir şey söylemeden evlerinin yolunu tuttular.

***

Aradan bir hafta geçmişti. Havalar iyice ısınmış; ancak, öğretmenlerinin ağzından bir türlü dondurma sözü çıkmamıştı. Bu durum, çocukların canını sıkmaya başlamıştı. Sonunda bir kıyıda sessizce duran Ayşenur, kendisinden hiç beklenmeyen bir şekilde:
-     Öğretmenim, hani siz bize dondurma alacaktınız?diye sorunca, sınıf bir anda çözülmüş, ağız birliği edercesine;
-     Evetttt öğretmenim, diye haykırmaz mı?
Bu tepkiyi hiç beklemeyen öğretmenleri:
-     Çocuklar çok haklısınız, ben size dondurma sözü vermiştim. Bana hatırlattığınız için teşekkür ederim. Söz, hepinize en kısa zamanda alacağım, deyip, uyumalarını sağladı.
Böylece o günü de atlatmıştı Müzeyyen öğretmen.

***

Çocuklar evlerinde dondurma konusunu annelerine, babalarına anlatmaya başlamıştı. Sabahleyin okula geldiklerinde Balarıları sınıfında gözle görülecek ölçüde kaynaşma vardı. Herkes, söz veren ama hep unutan ve söylediklerinde de sözünü yerine getirmeyen öğretmenlerine iyi bir ders vereceklerdi. Aralarında toplanıp, Zehra’yı sözcü seçtiler. Sabah uykusuna yatmadan önce konuyu çözme kararı almışlardı. Sabah öğretmenlerinin verdiği boyamaları yapıp, ardından ara kahvaltı yapmışlardı. Herkesin neşesi yerindeydi. Pırıl pırıl bir güneş, sınıflarının penceresinde perde aralığından yüzlerine vuruyordu. Öğretmen;
-     Hadi bakalım çocuklar, kahvaltınızı yaptınız, şimdi mışıl mışıl bir uykuyu hak ettiniz, dedi, gülümseyerek. Bunun üzerine, önceden sözleşmiş oldukları gibi Zehra, ayağa kalktı:
-     Öğretmenim, bize ne zaman dondurma alacaksınız?dedi. Müzeyyen Hanım çocuklardan ses gelmeyince, konuyu unutturduğunu sanmıştı. Oysa onun amacı, çocuklara verdiği dondurma alma sözünü yerine getirmeyecekti. İddiası da şuydu: Ben bunlara bir şeyler verebilmişsem, onlar böyle bir durumda mutlaka tepki koyarlar. Bu düşünceyle, çocukları iyice tahrik etmenin dozunu artırmaya karar verdi.
-     Ben size dondurma almaktan vazgeçtim, size dondurma falan alamam, dedi. Benim o kadar param yok!deyince, sınıf ayaklandı. İçlerinden Aydın;
-     Öğretmenim siz sözünde durmayan birisiniz. Arkadaşlarına dönüp;
-     Öğretmenimizi cezalandıralım mı arkadaşlar? dedi. Hep bir ağızdan, evettt, sesi çıktı. Karar verilmişti. Müzeyyen öğretmen sözünü tutmamış ve cezayı hak etmişti. Müzeyyen hanım o güne dek, sınıfta ceza sözünü hiç ağzına almamıştı. Hiç birine de en ufak bir ceza vermemişti. Buna karşın, öğrencilerinin kendisini cezalandıracak olmasını anlamakta güçlük çekiyordu. Üzgün bir yüzle;
-     Peki kabul ediyorum. Ben cezamı çekmeye hazırım, diyebildi.
-     
***

Çocuklara, güzel bir uykuyu hak ettiklerini hatırlatan sözleri tekrarladı. Ancak çocuklar ısrarcıydı. Bu kez, Beyza;
-     Öğretmenim, biz arkadaşlarla karar aldık, sizi bugün cezalandıracağız. Çünkü siz, sürekli bizi atlatıyorsunuz. Cezanızı hemen şimdi çekeceksiniz. Biz uyurken siz de koltuğunuzdan hiç kalkmayacaksınız, dedi. Müzeyyen Hanım;
-     Ama siz uyurken ya ben kalkıp gidersem ne olacak?deyince, çocuklar, kafalarını sallayıp;
-     Haklısınız, dediler. Aralarında tekrar toplanıp, durum değerlendirmesi yaptılar. Bu kez sözü Ferhat aldı;
-     Öğretmenim, bizim artık size güvenimiz kalmadı. Belgin arkadaşımız biz uyurken sizi gözetleyecek, dedi. Öğretmenleri;
-     Ya onun da uykusu gelirse, dedi. O zaman, hep birlikte;
-     Öyleyse, biz de uyumayız, dediler. Çocuklar kararlıydılar. O gün öğretmenlerine mutlaka dondurma aldıracaklardı. Fatma;
-     Arkadaşlar bizim paramız var. Madem öğretmenimiz almıyor, biz de kendi paramızla alırız, dedi.
O güne dek para kimsenin aklına gelmemişti. Herkes bu öneriyi alkışladı. Hemen para torbası ortaya çıktı. Özcan elinde gururla para torbasını tutuyordu. Bu kez, parayı kime vereceklerini düşünmeye başladılar. Ayşenur;
-     Para torbasını size veremeyiz öğretmenim. Sonra bize gene dondurma almazsınız, dedi. Müzeyyen Hanım, gülerek;
-     Haklısınız çocuklar, peki, o zaman, hizmetli Hatice Hanımı çağırıp, onun almasını isteyelim mi? deyince, öneri tümünün aklına yatmıştı.
Hatice Hanım, oflaya puflaya sınıfa girdi. Olanlardan habersizdi. Sözcü Zehra;
-     Hatice Teyze bu bizim paramız, bununla bize dondurma alır mısın?dedi. Paraları çok azdı. Herkese yetmiyordu. Müzeyyen öğretmen çocukların anlamasına fırsat vermeden hizmetli kadına göz kırptı. O da öğretmenin demek istediğini anlamıştı. Özcan;
-     Peki, öğretmenimiz de dondurma yesin mi?diye, ortaya bir soru attı. Sözünde durmayan öğretmenlerini cezalandıramamışlardı henüz. Bu soru kafalarını karıştırmıştı. Hemen bir araya geldiler. Hep birlikte öğretmenlerinin çevresinde halka oluşturdular. Zehra arkadaşları adına;
-     Biz sizi çok seviyoruz, siz olmadan biz nasıl dondurma yeriz, deyince; Müzeyyen Hanım’ın gözlerinden iki damla yaş süzüldü. Eğildi, kollarını açıp, tümünü kucaklamaya çalıştı. Hedefine ulaşmış bir öğretmenin gururunu yaşıyordu. Öğrencileriyse onu yanaklarından öpmeye çalışıyordu. Bu sahneye bir anlam veremeyen Hatice Hanımsa, başını sallaya sallaya dondurmacının yolunu tutmuştu çoktan.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Kalkınma Öyküsü
Bir Bağışın Öyküsü
Sıpa
Ödemiş Hamamköy Atatürk Çocukları Kütüphanesi
Arkadaşsız Kemal
Benimle Evlenir misin?
Emanetçi Dede
Noel Ağacı
Bir Yudum Su
Tokat ve Cüzdan

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


ömer akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.