Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
Benim de ellerim az geliyor işlere. Bir Kâmuran daha lâzım bu eve. Çok çocuklu bir anne gibiyim. Birini beslerken, diğerleri gözümün içine bakıyorlar. Ağlayanı susturmaya çalışırken, su isteyen terkedilmiş hissediyor kendini. Birini kucaklarken, bir diğeri eteğimi çekiştiriyor. Hal böyleyken, kendi isteklerimi gözardı etmek zorunda kalıyorum. Bir düşünüyorum; sabah kahvaltı etmediğimi, saatlerdir kahve içmediğimi anımsıyorum. Aynadaki kadını beğenmiyorum hiç. Saçları parlaklığını yitirmiş, göz altları halkalanmış. Saçlar da şekilsiz. Bir son vermeli bu duruma. Açlıktan ezilen midemin yakarışlarına kulak vermekle başlamalıyım bu işe. Hazır birçok işi bitirmişken, biraz da kendime zaman ayırmalıyım. Çünkü evimde bana bakacak hiç kimse yok. Yani kendim de, kendi elime bakıyorum.....Bir tavuğu parçalayıp yaklaşık beşte birini koydum ocağa. Bir su bardağı pirinç haşladım pilâv yapmak için. Bu pirinç bana çok ama, belki bir gelen olur. Yaklaşık bir saat sonra pilâvı pişirdim. Tavuk da pişti bu arada. Kararlıyım, bugün kendime iyi bakacağım. Ütülenecek çamaşırlar, dolapta. Kaç gündür onları hatırlamamaya çalışıyorum zaten. Salonun halısının kirlenmiş olduğunu da çoktan unuttum. Bol yeşillikli ve bol soğanlı salata yaptım. Pilâvı tabağa koyup, üzerine parçalanmış tavuğu serpiştirdim. Bir dost - arkadaş sohbeti eşliğinde yemek ne güzel olurdu şimdi ! Hemen, çok sevdiğim arakadaşımı aradım: - Alo ! Nebahat ! Hadi atla arabana gel, tavuklu pilâv yiyelim. - Sağ ol Kâmuran. Çok iyi olurdu da ablam yok bugün, annemi bırakamam, biliyorsun durumunu. Derken kızım aklıma geldi, onu aradım iş yerinden. Ofisi bana çok yakın. - Çok yoğunum anne ! Gelemem. Evimin giriş kapısı önündeki sundurmaya( öyle gibi bir yer işte) geçtim. Hazırladığım tepsinin başına oturdum. Tam yemeğe başlayacakken bir ses duydum: Merhaba Kâmuran Abla ! Ne yapıyorsunuz ? - Merhaba Müzeyyen, yemek yiyorum. Hadi gel birlikte yiyelim. - Yanımda Aslı da var. - Olsun! Oturduk üç kişi, bir güzel karnımızı doyurduk. Tavuk azdı ama yine de doyurdu bizi.Teşekkür edip gittiler konuklarım. Kendime bu kadar vakit ayırmak yeter. İşlere kaldığım yerden devam etmeliyim. Başladım balkondaki çiçeklerin kuru yapraklarını temizlemeye. O sırada kapı çaldı. Baktım, Nebahat. - Tavuklu pilâvı yemeye geldim. Reddettiğime pişman oldum da. Arkadaş içeri girdi girmedi, yine kapı zilinin sesini duydum. Bu kez de kızımdı gelen. - Anneciğim ! Tavuklu pilâv bitmedi, di mi ? " Bir kuş, bir ağacın dalına kırk yılda bir konar. Bir daha konuncaya kadar ya kuş ölür, ya dal kurur." Siz, siz olun; dalınıza konan kuşu kaçırmayın. Bir daha ya konar, ya konmaz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |