Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
M.NİHAT MALKOÇ Trabzonlu genç şairlerden Ömer Turan’ın ilk kitabı “Üryan ve İsyan” elimde… Kitap, Kıyı Dergisi Yayınları arasında çıkmış. Kitabın kapağındaki üç serçe, şiir sofrasına buyur ediyor sizi. Bembeyaz bir zemin üzerindeki bu üç serçe sanki şiir tarlasında imge avcılığına soyunmuş izlenimi veriyor bize. Kitap sanki şairin Trabzonlu oluşuna işaret edercesine 61 sayfadan meydana geliyor. 1971 yılında Yomra’da doğan Ömer Turan’ın arka sayfadaki kısa biyografisini okuyunca doğrusu şaşırıyorum. Çünkü şair ilk şiirini 2006 senesinde Hayal dergisinde yayınlamış. Yani 35 yaşında şiir dünyasında ‘ben de varım’ demiş. İlk şiirini yayınladıktan iki yıl sonra da bu ilk kitabını okuyucularıyla buluşturmuş. Kitaptaki özgün ve birbirinden güzel şiirleri okuyunca insan içinden “Bugüne kadar neredeydin be birader!...” diyesi geliyor. Bir şair okuyucusuyla buluşmak için niçin bu kadar uzun süre bekler? Trabzonlu şair Ömer Turan’ın ilk şiiri 2006 yılında Hayal dergisinde yayınlandıktan sonra diğer şiirleri Mortaka, Maviada, Çalı, Cümle, Ada dergileriyle Taka gazetesinde görülür olmuş. Yani geç kalmışlığını bir anlamda telafi etmeye çalışmış. Şahsen tanıdığım ve dostluk kurduğum bir duygu işçisi Ömer Turan… Duygularını şiire ustaca yansıtan Turan’ın bu ilk kitabındaki şiirlerinin belli bir seviyenin üstünde olduğunu görünce şairin gelecekte yazacaklarına dair beklentilerimiz ve umutlarımız artıyor. “Üryan ve İsyan” kitabı “Kent Fazlası” ve “Ömer Hayyam’a Mektuplar” adlarıyla iki bölüme ayrılmış. Kitaba adını veren “Üryan ve İsyan” ifadesi “kınına veda eden hançer” şiirinde geçiyor. Üryan’ın kelime anlamı ‘çıplak’ demektir. Şair isyanla üryanı aynı potada eriterek farklı bir yaklaşım getirmiş şiirine. Ömer Turan’ın şiirlerine bakınca hemen hepsinin yepyeni imgelerle kurulduğunu görüyoruz. Şiir deneyimi çok eskilere dayanmasa da şair kendine bir imge şatosu kurmuştur. Şiirde açık ifadeyi tercih etmemiştir. Okuyucuya hazır mesajlar vermemiştir. Bu şiirleri okuyanlar verilmek istenen duygu derinliğini anlamak için kendilerini yormak mecburiyetindedirler. Onun imge avcılığını Trabzonlu şairlerden Zekeriya Saka şöyle ifade ediyor: İmge atına binmiş bir şair Ömer Turan. O, imge atını, mitolojilerin alev atlasında, karda, boranda, fırtınada delice sürüyor ve tökezlemeden hedefine ulaşıyor.” Bu düşüncelere ben de aynen katılıyorum. Zira günümüz şiiri ferdiyetçi bir anlayışı beraberinde getiriyor. Şairler kendilerine müstakil şiir kozaları örüyorlar. O kozadan içeri girenler hiç görmedikleri, alışık olmadıkları bir şiir dekoruyla karşılaşıyorlar. Ömer Turan’ın şiirlerinde de bu farklı imge dokusunu görebiliyoruz. Bu farklılık ve özgünlük insana umut ve heyecan aşılıyor. Ömer Turan’ın şiirlerinde bilindik kalıplar zorlanıyor. Bu şiirlerde yeni dünyalara yelken açılıyor. Şair kendi sesiyle kendi şiir dokusunu inşa ediyor. Şiirlerin çoğu ferdiyetçi bir ruh halinin tezahürleri olsa da bu şiirlerde biraz da bu kitaba ismini veren isyanın izlerini görebiliyoruz. Kitaptaki her dize alışılmışın dışında küçük harflerle başlıyor. Şairin özgün form arayışı içerisinde olduğu buradan da belli oluyor. Kitapta okuduğum şiirlerde altını çizdiğim dizelerden bir kısmını dikkatinize sunmak istiyorum: “nal seslerinde yarıldı bozkır… hokkasından korku yağan tarih… içerken şarabı/dudakta/kanadığını gördüm üzümün… ipini çektim bu kentin… ninniler uyutuldu… sürgünler bir hüznü ikiye bölüyordu… deniz çekildi gökyüzüne… gece sessizce söküldüm sokaktan… bu şiiri suya iğneliyorum… gizli bir şehvete soyundu kent… aşk heybemizde kutsanmış yolluk… ölecek zamanımız yoktu… boşluğu kaşıyıp duruyor telaş… sesini bahçe duvarında unutan serçeyiz… bulutlar uyaksız döker öfkesini…” Bu ve benzeri dizeler ilk bakışta özgün ifadeler olarak dikkat çekiyor. Trabzonlu genç şair Ömer Turan, şiirlerinde sade bir dil kullanıyor; soyutlamalara ağırlıklı olarak yer veriyor. Onun dizelerinde edebî sanatların hemen hepsine rastlıyoruz. “avluda/ konuşur bizimle sardunya”, “atın yasını tutuyor han” dizelerinde teşhis(kişileştirme), “susuyor, susuyor, susuyor” dizelerinde tekrir, “çarşılar gününe göre giyiniyor” dizesinde mecaz-ı mürsel(ad aktarması) sanatı yapılıyor. Şair Turan’ı tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.Nihat MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |