Kitabının bir kopyasını gönderdiğin için sağol. Onu okumakla hiç zaman yitirmeyeceğim. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
Bahçelerimizdeki ve yol kenarlarındaki iğdelerden sabah ve akşam saatlerinde gelen güzel kokuya, kuşların şen sesinin eşlik etmesi bizi mest etmektedir. Havanın en temiz olduğu mevsimin zaman dilimine tekabül ettiğini düşünmekteyiz. Sabah erken kalkıp temiz havada koyun, kuzu, horoz, köpek, kuş sesleri eşliğinde sabah yürüyüşü, koşusu ya da sporu yapmak hayata haz ve lezzet katmaktadır. Tabi böyle bir atmosfer için küçük yerleşim biriminde yaşamak ya da mevcut koşulları o yönde kolay kılmak gerekmektedir. Ayrıca, Türk tarihinin en önemli sayfalarından biri olan ve medârı iftihârımız İstanbul’un fethinin bu ayda gerçekleşmiş olması da mayıs ayına gönül kapılarımızı alabildiğince geniş açmak için bir gerekçedir. Hâkeza, 20 yy. edebi ve içtimai hayatımızın büyük şair ve mütefekkiri üstad Necip Fazıl’ın bu ayda doğmuş ve yine bu ayda hakkın rahmetine şeb-i arus eylemiş olması da mayıs severliğimizin nedenlerindendir. Bir de ülkemiz koşulları düşünüldüğünde hava durumunun ifrat ve tefritten uzak yaşanılabilir bir hâl seyir etmesi mayıs güzellememizin sebeplerindendir. Bu ve benzeri gerekçeleri çoğaltmak mümkündür. Ancak hislerimize tercüman olması bakımından yukarıdaki gerekçeler mayıs severliğimizin ve mayıs güzellememizin gerçek nedenlerini oluşturmaktadırlar. *** NECİP FAZIL, Necip bir milletin necip, kadirşinas bir evladıdır, Necip Fazıl. Bereketli hayatı, inancı ve davası uğruna mücadele ile geçmiştir. Bu bağlamda çıkardığı neşriyatla, verdiği konferanslarla, yazdığı eserlerle destansı bir hayatın bileşkesi olmuştur. “Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum; Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...” diyerek yaşamının ilk otuz yılını boşa geçmiş ve heba edilmiş yıllar olarak görse de, kalan yıllardaki aksiyonu evvelki otuz yılının kaygısızlığını bertaraf etmiştir. “Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük!..” diyen üstadın hayatı bu dava (Türk milletinin müslümanca titreyerek kendine gelmesi) için gecesini gündüzüne katmış, düzenli bir hayatını feda etmiş, eşini ve ailesini çoğu zaman yalnız bırakmak durumunda kalmış; ama asla doğru bildiği yoldan taviz vermeden çalışmış, çabalamış, gayret etmiş, eserler ve fikirler üretmiş, sürgün yemiş, hapis yatmış, beş parasız kalmış üzerine çok titrediği gençliğin elinden ve kalbinden tutmayı başarmıştır. “Kim var? deyince, sağına soluna bakmadan “ben varım” diyen bir gençliği karşısında gördüğünde” yaşadığı sıkıntıları yansıtan yüzündeki ve alnındaki kırışıklıklar tebessümle nurlanmış, hamd ve sena ile gayretinin teşekkürünü Rabb’ine sunmuştur. Üstad, tek kişilik bir orkestradır. Onun yönetiminde ve sadakatli sanatından bugün milyonlar etkilenmiştir ve etkilenmeye de devam etmektedir. Üstad, bu topluma bir ruh üflemiştir. Onun üflediği nefesten serinlenen insanımız, kendisine ve toplumuna katkı sağlamanın azmini hep yüreğinde taşımıştır. Bugün, ülkemizdeki münevverlerin geçmişine baktığımızda, mutlaka üstad Necip Fazıl’dan erdemli bir nişane görmek mümkündür. Üstadın yaşamındaki azim, gayret ve hikmetli hizmet üretimi, bugün kendisine hayır dua olarak dönmektedir. Bu ise “sağına soluna bakmadan ben varım” azmiyle yetiştirdiği gençliğin kendisine sunduğu armağanların en güzelidir. Üstad Necip Fazıl, ulu şair Mehmet Akif’in tabiriyle; emperyalizmin semer bıraktırmak istediği bir nesle, eser bırakan ve eser bıraktıran edîbidir. Üstadın aksiyonerliği, onun birçok sahada gayretine vesiledir. Bu gayretlerin hepsinde de başarı sırrına ermiştir. Ancak onun hayatını asıl ziyadesiyle zirveleştiren edebî ve şairlik yönüdür. Ülkemizde şiir ve şair denince ilk akla gelen isimlerdendir. Bu bağlamda söz Prof. Nazif Gürdoğan Hocada: “Şairler sözün ustası, şiir sözün özüdür. Şairler toplumları şiirle düşündürürler. Toplumları dönüştüren şairler, hayatın şiirini yakalayan şairlerdir. Büyük şairleri olmayan toplumlar, hayatın hiçbir alanında kalıcı izler bırakamazlar. Toplumları güçlü kılanlar, ordulardan önce şairlerdir. Türkiye'yi savaş yıllarından barış yıllarına büyük şairleri taşımıştır. Yahya Kemal'siz, Mehmet Akif'siz ve Necip Fazıl'sız Anadolu insanının sözü ve yazısı çok güçsüz olurdu.” (Prof. Nazif Gürdoğan, 9 Nisan 2008, Yeni Şafak) Selam ve muhabbetle.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adem KALINSAZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |