Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
Hep böyleyimdir, Ekim ayına vasıl olur olmaz garip bir sonbahar hüznü sarar beni…Nedenini sormayın bilemem ve anlatamam işte… Nasıl Şairsin sonbahar sevilmez mi hiç diyebilirsiniz belki haklı olarak Bazı Şairler Eylül’ü sever bir gerçektir vakıadır.Hatta bazıları tutku derecesinde 12 ayın içerisinde sadece Onu sever delicesine Eylül’ü bekler sabırsızca özlemle… O kategorideki dostlar affetsinler beni, sevemiyorum sevemedim işte Eylül’ü elimde değil hatta sevmek şöyle dursun yaz mevsiminin o uzun ve şirin günlerini en çok makaslayıp kırpan ay o olduğu için kızdığımı,buğzettğimi bile söyleyebilirim Eylül’e dair… Sadece bir kadın adı olarak sevdiğimi söyleyebilirim Eylül hakkında hem de pek ziyadesiyle sevip önemsediğimi.. Bakın bunu da yanlışa yormayın lütfen Eylül adlı bir kimseyi de sevmişliğim vaki olmamıştır hem Vallahi hem Billahi… Sadece ağzıma aldığımda veya başkalarından duyduğumda dimağımda, yüreğimde tarif edilemez bir haz bırakan hoş ve enteresan bir kadın ismidir Eylül… Tıpkı hemen hemen yarım düzine kadar olan ve yüreğimi arştan gelen bir ses kadar titreten ve beni bambaşka alemlere ve mecralara sürükleyen öteki kadın isimleri gibi… Öteki kadın adları derken kastettiğim, Leyla, Aslı, Zeynep, Arzu, Serap, Elif gibi bin yıldır Anadolu’da kutsal birer aşk sancağı gibi dalgalanan nadide kadın isimleri… Bunlara Reyhan, Kezban, ve Sevda gibi çok revaçta olan isimleri de ilave edebiliriz haddizatında. ‘Dağlar kızı Reyhan’ ezgisini duyup da azıcık duygusallıktan nasibi olan hangi insanın gözleri ıslanmaz ve yüreği titremez? Bir isimler araştırması okumuştum, 70’li yıllarda yaygın olan bütün önemli isimler günümüzde başka yeni ve ruhsuz anlamsız isimlerle yer değiştirmiş, en çok üzüldüğüm de O dünyalar tatlısı Zeynep adının tahtına Merve, Büşra, Şeyda gibi zamane isimleri oturmuş, işbu sebepten ben de bu saydığım isimleri bir türlü özümseyemiyor, benimseyemiyor ve haliyle sevmiyorum! Her neyse konumuz isimler ve onları irdelemek değil zaten.Laf lafı açıyor meselesi var ya hani işte o vaziyet… Yazdığım yazıların önceden planladığım bir kurgusu ve altyapısı olmadığı için inanın ben de hangi mecraya akacağını akarsa nereye sürükleneceğini ve taşacağını bilmiyorum bir oturuşta bir solukta yazıp işin içinden çıkıyorum işte… Yazılarımın finaline gelince de bakıyorum uzun ve sıkıcı olmaya başlamışsa şayet siz kıymetli okuyucularımı daha fazla yormamak ve bıktırmamak için kısa kesmeye çalışıyorum ve o anda bulabilirsem etkili ve ilginç bir cümleyle bağlıyorum Tıpkı nasıl bir çalışma olduğunu benim de sizler gibi sonradan anlayacağım bu yazı gibi… Mutlu kalın…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cafer ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |