Bir sanatçı başarısız olamaz; sanatçı olabilmek bir başarıdır. -Charles Horton Cooley |
|
||||||||||
|
İDAM, İDAME EDİLİNCEYE KADAR! Ümüğüne yağlı urganlar geçirilmiş olsa dahi, en ağır cezaları infaz edilmiş hallerinden bile içimizin soğumayacağı seri katiller, zehir tacirleri, çeteler, vurguncular, soyguncular, gaspçılar, tacizciler, şehir eşkıyaları ve bilumum karanlık insanlar elini kolunu sallayarak aramızda geziyor, mazlumlardan, garibanlardan bazen de zorbalıkla iş adamlarından ve varlıklı insanlardan gasp ettikleri paralarla vur patlasın çal oynasın havasında gününü gün ediyorlar! Basında ’En büyük ikramiye 5 kişinin katiline çıktı’ haberini okuyunca, bunun bir piyango ikramiyesi olmadığını anladığım için kıyasıya ürperdim. Olup bitenleri aklınız havsalanız almasa da burası Türkiye, en olmaz denilen şey bakarsın oluverir. Ürperdimse de şaşırmadım hani ve inanmakta güçlük çekmedim... Bu ülkede asayiş ve suç kapsamında pek çok iğrenç ve dehşet manzaraya şahit olduk. En sondan başlayacak olursak, daha 17’ sinde gencecik bir kızcağız tarifi olmayan bir vahşetle, testereyle doğrandı... Bu ülkede sadece basit bir yol verme hadisesi neticesinde bir baba, çığlıkları arşa çıkan çocuklarının gözleri önünde, şehir eşkıyaları tarafından öldüresiye dövülüp denize atıldı! Bu ülkede sütü bozuk zibidiler tarafından uyuşturucuya alıştırılan bir genç kız, uyuşturucu krizine girip dizlerini dövüp feveran eden Annesinin ve koskoca caddeyi hınca hınç doldurmuş insanların gözleri önünde kendini yerden yere atıp umutsuz çırpınışlarla etrafından merhamet dilendi... Bu ülkede, mafya bozuntusu eyyamcılar tarafından, istedikleri şarkı okunmadı diye akşama kadar gırtlağını patlatırcasına, ekmek parası için çırpınan kendileri pür perişan olmalarına rağmen insanları eğlendirmeye, şarkı okuyarak hayata tutunmaya çalışan sevimli artist çocuklar, mahalli solistler öldürüldü. Bu ülkede namusuyla, alnının teriyle para kazanıp o temiz kazançlarıyla bazı iş ihalelerine girmek isteyen dürüst ve adil insanlara mafyalar ve zorbalar tarafından dayak atıldı, işkence yapıldı hatta kurşun sıkıldı... Ve bu ülkede, fındık kabuğunu doldurmayacak eften püften meseleler yüzünden insanlar kurşunlandı. ’Neden yan baktın?’ Neden geçiş önceliğini bana vermedin? Neden çekirdek çıtlattın? Gibi tartışma bile yaratmayı değmeyecek sebeplerden dolayı gencecik yaşlarında katledilip suçsuz yere kara toprağın bağrında yatan onlarca hatta yüzlerce insan var bu ülkede... Memleketimizde suç dosyalarının maalesef onca kabarık olmasına rağmen, gerek emniyet teşkilatımızın gerekse jandarma kolluk kuvvetlerimizin üstün performansı ve parlak başarıları, onları takdir ve tebrik etmemizi vacip kılıyor. Her türlü tehlikeyi göze alıp insanlarımızın can, ırz ve mal emniyetlerini sağlamak uğruna gece gündüz çırpınan emniyet ve jandarma mensubu kolluk kuvvetlerimize Yüce Allah yardımını ve inayetini daim kılsın....Her türlü kaza ve beladan muhafaza buyursun inşallah... Buraya kadar her şey iyi güzel de emniyet güçlerimizin bin bir güçlükle yakaladığı suçluları caydırıcı cezalara çarptırmadığınız vakit onları ele geçiren jandarma ve polis daha sonra başka suçlulara karşı gerçekleştireceği operasyonlara hangi hevesle ve moralle, nasıl katılabilecekler? Düşünün bazen gece yarısı sabahın ilk ışıklarına kadar polisimiz ve jandarmamızla onlardan kaçan suçlular arasında oldukça tehlikeli kovalamacalar yaşanıyor. Onca riskli koşuşturmanın ve yoğun çabanın ardında yakalanan örneğin bir hırsızlık çetesi sevk edildiği adliyede kimi zaman kısa bir müddet sonra yeniden salıveriliyor. Bir keresinde bir haber bülteninde polis memurlarımız bu olan bitenlere şaşkınlıklarını göz yaşları içinde anlatmışlardı. ’Biz canımızı ortaya koyup tehlikeye atıyoruz bazen aylar süren takiple suçluları yakalıyoruz hemen ardımızdan salıveriliyorlar’ diye...Bunun yorumunu siz kıymetli okuyucularımın temiz vicdanlarına havale ediyorum... Bundan yirmi- otuz yıl önce suç unsurları konuşulduğu zaman, halkın arasında en yaygın tabir, ’asılmak’ tabiriydi ve suç işlemeye temayülü olanların en korkulu rüyası idam hezeyanıydı... İnsanlar hakikaten suç işlemekten adamakıllı korkuyorlardı. Çünkü Ceza Kanunumuzda idamla ilgili maddeler vardı. İdam, onu gerçek anlamda hak edenler için, çok isabetli, çok adil, çok caydırıcı ve kıyamete kadar her dönemde, her zamanen için uygulanması zorunlu çağdaş bir cezadır... İdam, dağlanan yüreklere, incinen gururlara, yaralı vicdanlara serpilen bir serin sudur! İdam, her geçen gün artan ve onlarca masum insanın haksız yere ölmelerine sebep olan anlamsız ve acımasız kan davalarının biricik çaresidir! Tabi ki idamdan önce, suça temayülden ve suç işlemekten alıkoyan en yegane çare, ALLAH KORKUSUDUR... Ama Allah korkusunun maalesef bir hayli azaldığı günümüzde en caydırıcı unsur ölüm cezasıdır... Şu bariz bir hakikattir ki beş insanı öldürüp beş yılda salıverilen bir caniye asla büyük piyango çıkmamıştır! Dünya hayatı kısadır. Bir gün bütün keyifleri kaçıran ölümle ve ahirete intikal etmiş ağır cezalarla herkes yüzleşecektir! Mahkeme- i Kübra da hiç kimseye ayrım ve kayırma yapılmayacak o adil mizan kurulacak, boynuzsuz koçun hakkı boynuzlu olandan alınacaktır! Buna asla şek ve şüphe yoktur! Bu dünyada, sıyrıldıkları cezaları yanına kar sayanlar, elbette birgün vaad edilen azap diyarında içecekleri kaynar suların deştiği bağırsakları etrafında, çektikleri dehşet acıdan eşekler gibi anırarak, ebediyen dolap beygirleri gibi dönüp duracaklar! Ama gönül ister ki ’neden yan baktın’ bahanesiyle bile bir virüslü kene öldürür gibi adam öldürmeyi basite indirgeyen mayası bozuk caniler, gençleri zehirleyen zehir tüccarı baronlar ve haklarında bin kez müebbet bile az olan alçaklar bu dünyada da cezasız kalmasınlar... Ve gönül ister ki, maktul yakınlarının da katile verilen cezadan tatmin olma hakları mucibince caniler idam edilsinler! Türkiye’de suçluların yeterince ceza almamalarından kaynaklanan ve halkımızın vicdanını yaralayan bu kronik sorunu hiç bıkmadan usanmadan mütemadiyen yazacak ve her platformda gündeme getirmeyi boynumun borcu olarak addedeceğim... İDAM İDAME EDİLİNCEYE KADAR
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cafer ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |