Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
|
||||||||||
|
BARIŞ MANÇO'YU ANARKEN 'Bazı haberler vardır ki' diyordu, Onun ani vefatını açıklamaya çalışan ve hem üzüntüden hem heyecandan boğazı düğümlenen başhekim.Bazı haberler vardır ki o haberleri insanlara anlatabilmek...' İlaveten ben de diyorum ki : Bazı insanlar vardır ki... Evet bazı insanlar vardır ki, değil ani ölmeleri, latife olsun maksadıyla bile ölümlerinden bahsedilmesi büyük kitlelerin, yüz milyonların, milyarların yüreklerini ağızlarına getirir! Hey gidi, sanki daha dün bu acı haberi duymuş ve inanılmaz bir şokla tarifi imkansız bir depremle sarsılmıştık...Tamı tamına 21 yıl olmuş Barış Abimizden ayrılalı. Dile kolay... O hazin manzara bu gün bir film şeridi gibi gözlerimin önünde akıp giderken, Manço'da şahit olduğumuz, her faniye kolay kolay nasip olmayacak o muhteşem cenaze merasiminde pek manidar insan karelerini şimdi yeniden anımsamak, Onu yeterince olmasa da biraz daha tanımamıza ve anlamamıza yardımcı olacaktır... Manço'nun cenazesinde, bugüne değin öylesi törenlerde görülenin aksine, üzgün görünen, simsiyah gözlüklerinin arkasında gözlerini, sadece dudak ısırmakla ve tüh tüh'lü mırıldanışlarla, çehrelerinin arkasında duygularını gizlemeye çalışan ve kınanmaktan korktukları için bir sanatçının cenazesine zoraki iştirak eden protokol insanlarından ve geleneksel cenaze teşyi'cisi mahalle ve semt sakinlerinden ziyade, gerçek manada üzgün, şaşkın, baygın, sarsıla sarsıla ağlayan, sızlayan, dövünen her yaşta ve her kesimden insanlar vardı... Hele de gençler,ağır bir matem atmosferinde başları huşuyla önüne eğik, gözlerinden yağmur gibi yaşlar boşanan, onlarca binlerce Manço posteriyle, Onun ruhunu ruhlarında taşıyarak saygı resmi geçidinde bulunan gençler... Sonra çocuklar, o çocuklar ki, yüzlerinde çocuklardan hiç umulmayacak derin bir hüzün,ellerinde renk renk çiçek buketleri sevgili Barış amcalarına 'Adam olacak çocuk' kavlini en kalabalık bir çocuk seliyle kanıtlamak istercesine, son görevlerini yerine getiren vefakar şirin, gül yüzlü çocuklar... Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük ve en verimli sanatçılarını 10'a, 5'e hatta 3'e indirgemek gibi bir gereksinim düşünülseydi, bu üç şanslı starın biri hiç şüphesiz Barış Manço olurdu... Dünyanın en evrensel Türk'ü, Türkiye'nin de en sevilen ve örnek alınan sanatçılarından biriydi, Çağdaş Evliya Çelebi Barış Manço... O gözü hep yükseklerde olan, sevgi dolu yüreği ise her daim ülkesi Milleti için çarpan biriydi...Büyük düşünüyordu. Buram buram Anadolu kokan o manidar ve her biri bir şaheser olan şarkılarını, dile kolay 190 ülkenin uçsuz bucaksız topraklarına serpiştirerek büyük bir Türk Müziği harmanı oluşturmuş,kırılması mümkün olmayan bir rekora imza atmış, dünyanın pek çok başta televizyon olmak üzere yayın kuruluşuna davet edilerek taltif olunmuş, en pahalı reklam kampanyalarıyla bile başarılamayacak bir tanıtım takdiğiyle Türkiye'yi tanıtmış, şarkılarını okutmuş, hatta ezberletmiş, Afrika'nın en vahşi ve haşin tabiatlı insanlarıyla bile kısacık süreler dakikalar zarfında sımsıcak diyaloglar kurup, dostluklar tesis edebilmiş ender insanlardan biriydi sevgili Barış Abi... Çocukken önüne serdiği bir haritada, minnacık parmaklarıyla işaret ettiği yerleri umduğundan fazlasıyla gezip gören ve tanıtımını en güzel şekilde yapan şanslı insanlardan biriydi Barış Manço... Kimi zaman Hindistan'da, yılan oynatarak geçimini sağlayan bir Hint Fakirinin omuzunu sığayarak onunla da yetinmeyip sırf bizler için onun yılanlarını boynuna dolayarak yüreklerimizi ağzımıza getiren tehlikeli oyunlar sergiledi, kah Afrika'da oranın en büyük yükseltisi olan yerde, öyle ki en büyük çocukluk hayalim dediği o noktada yani Kılimenjero dağının doruğunda hayran kaldığımız güzellikleri bir bir gözlerimizin önüne sermekle de kalmayıp feci sıcaktan ve yorgunluktan nefes nefese kalmış bir zenciye cankurtaran gibi yetişip yokuş yukarı el arabasını itti, kah Avrupa'ya kah Avustralya'ya kah Amerika'ya gitti... Sonra kendi nazlı topraklarında Anadolu'da gözleri tezek dumanında yaşarmış başı kefiyeli yüzü pür nur bir yaşlı Yörük kadınının yanmayıp sadece tüten ocağını 'ya destur' diyerek güçlü nefesiyle üfleyiverdi... Sadece Türkiye değil, bütün dünya Onu çok sevdi. Hele Japonya'yı muhafazakar japon insanını inanılmaz bir şekilde derinden etkileme başarışı hiçbir övgü kelimesi veya cümlesiyle tarif edilebilir gibi değil... Japon çocukları ve gençlerinin hınca hınç doldurduğu çoşku ve heyecanın had safhaya vardığı dalgalanan binlerce Türk bayrağıyla gelincik tarlalarını andıran o muhteşem sahneler, o salonlar, kırk yıldır göremediği evladını bağrına basar gibi Barış Manço'ya coşkuyla sarılıp dakikalarca bırakmayan O Japon Kültür Bakanı, merhum Barış Abinin ne kadar dahi. ne kadar büyük iyi ve etkili bir insan olduğunun en bariz bir kanıtıdır... Köklü bir inanca ve sağlam bir karaktere sahip Barış Manço yerleşik bir Anadolu tabiriyle, hiçbir zaman kendine 'laf getirmedi' Mazbut ve mutevazı bir hayat tarzı sayesinde ne bir gün hafifmeşreplik saçan bir görüntüye, ne paparazzilere, ne televolelere ne de öteki seviyesiz ve sulu medya sansasyonlarına hiç bir zaman malzeme olmadı üstelik aile bireylerinin de konu ve malzeme olmalarına müsaade etmedi... Türk halkı o denli aykırı görünenler ve giyinenler arasında sadece Onun kocaman kocaman ilginç yüzüklerine, çizmelerine ve upuzun saçlarına ısınabildi. Hakeza şahsen kendim, Barış Manço haricinde öteki erkeklerin uzun uzun saçları başta olmak üzere öteki birtakım aykırılıklarına alışamadım ve ısınamadım, onları o halleriyle zinhar kabullenemedim. Bir tek Barış Manço müstesna. Hatta tam aksine Barış Abinin saçlarını kesmesi durumunda aykırı bir intiba vereceği düşüncesi taşıdım. Rahmetli Barış Manço takriben 190 ülke gördü.yani Onun bize aykırılığını unutturan sihirli saçları 190 ülkenin meltemleriyle, fırtınalarıyla, musonlarıyla, kara yelleriyle, poyrazlarıyla muzaffer bir flama veya bayrak gibi dalgalandı durdu... O zamanlar Türk Hafif Müziği diye tabir edilen birbirinden manidar 200 (belki iki yüzden de fazladır kaynaklar öyle yazıyor) bestesiyle yetmişli yıllarda gönüllerde taht kurduğu haliyle günümüzde de dipdiri ayakta ve zirvede olan ender bir sanatçıdır.Resmiyette Türk hafif müziği diye adlandırılan şarkılarının her biri Anadolu insanının bağrına yansıyan ağır birer türküdür haddizatında... Dağlar Dağlar'ı, Gül Pembesi, Halil İbrahim Sofrası ve Dönence siyle, ipek gibi sesiyle, Anadolu'yu bir uçtan bir uca saran içli nefesiyle ,dünya müzik literatüründe derin izler bırakan Modern bir seyyah, Hakiki bir sanatçı, mazbut bir Anadolu insanı, çocuklarına verdiği isimlerle bile Doğu ve Batıda birini küstürmemeye özen gösteren bir hümanist ve saygıdeğer bir İstnabul beyefendisi olan Barış Manço, asla yeri doldurulamayacak müstesna bir değerdir... Biz Onun şarkılarıyla yeşerdik büyüdük ve hala duygunun doruğu olan o şarkılarla serinliyoruz... Onun, hayatta en sevdiğim şarkısı olan İşte Hendek İşte Deve şaheseri, öylesine duygu aşk ve özlem yüklü ifadelerle başlıyor ve devam ediyor ki yüzlerce binlerce defa dinlemekle doymazsınız. Hadi yetmişli yıllardan beri yüreğimizi ısıtan gözlerimizi ıslatan o efsunlu ifadeleri tekrar edelim: Kuyu başına vardım Zeynebim bekler diye Nasıl haberin almışsa Dayı emmi hepsi orda Dediler ne ararsın Kızı almak mı istersin Sana bir çift sözümüz var Hele buysa niyetin İşte hendek işte deve Ya atarsın ya biçersin Baktın olmaz vazgeçersin Zordur almak bizden kızı İşte Halep, işte arşın Ya aşarsın ya biçersin Baktın olmaz vazgeçersin Zordur almak bizden kızı Söğüdün dalı uzun BARIŞ’ın gönlü hüzün Dudağında aynı türkü Seneler sonra bugün Dayı emmi yaşlanmış Develer kervan olmuş Zeynep’imden haber sordum Başkasına yar olmuş İşte hendek işte deve Ya atarsın ya biçersin Baktın olmaz vazgeçersin Zordur almak bizden kızı İşte Halep, işte arşın Ya aşarsın ya biçersin Baktın olmaz vazgeçersin Zordur almak bizden kızı Fazla söze ne hacet. Yürek bam telini titreten duygu seli bu ifadeler yeniden gönül aynasına yansıyınca yıllar sonra bile hem anlatılması gayrı mümkün duygular sebebiyle hem Barış Abinin özlemiyle gözlerim doldu... Barış la ilgili son sözlerimi söylerken, 'Kurban olam yol ver geçem' dediği dağlar Ona umduğunun da kat kat fazlası aydınlık ufuklar, engin deryalar, zengin hatıralar ve uzun soluklu yollar verdi... İnşallah Rahmet-i İlahi, Fazl-ı İlahi de ona öylesine ışıklı ve ebedi bir kurtuluş yolu bahşeder. Ebedi nimetlere ve mutluluklara vasıl olma bahtiyarlığına erişir sevgili Barış Abi. Yüce Allah'ın keremi, inayeti Rahmeti ona olsun... Ha unutmadan, ellerimizle ve klavyelerle yazdığımız mektupları olmasa da Yüreklerimizle yazdığımız gül (pembe) kokulu mektup ve mesajlarımızı o ölümsüz adrese gönderebiliriz mütemadiyen... BARIŞ MANÇO - MODA /81300 İstanbul...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cafer ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |