İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
Devlet ve Aile büyüklerimizin zaman zaman kullandığı bu deyimin orijinal söylenişi; “BA’DE HARAB UL BASRA” dır. Moğolların şu anda Irak sınırları içinde yer alan Basra Kentini bir vakitler yerle yeksan etmekle de kalmayıp bir de yağma etmeleri, tarihe çok kara bir leke olarak sürüldüğünden olsa gerek, bu şirin kentle ilgili darbımesel mahiyette pek çok sözler söylenmiş, içli hikâyeler anlatılmıştır. “BASRA HARAP OLDUKTAN SONRA” veya başka bir deyişle, her şey olup bittikten sonra, anlamına geliyor bu meşhur ve manidar ibretlik deyim. “GEÇTİ BORUN PAZARI” anlamı da taşıyor bir bakıma bu enteresan kelam-ı kibar haddizatında. Eh biz de, “EŞEĞİMİZİ SÜRECEK BİR YERİMİZ” bir pazarımız olmadığını, kalmadığını anlatmak için yazmış bulunduk zaten, ne gibi bir hadiseyle veya sebeple alakalandırılacağını merak ettiğimiz bu hususi yazımızı. İş bu yazının Basra Vilayetiyle hiçbir bağlantısı ve alakası olmadığı veçhiyle Basra’dan çıkıp Malatya’ya geliyoruz. Zaten konumuz da kentimizde bir iki yıl öncesine kadar süper market hizmeti de veren Malatya’nın ilk ve en önemli alışveriş merkezi olan Afra Mağazasının çok hazin bir tükeniş ve kapanış öyküsü… Yıllar önce ilk açıldığı zaman ne kadar da görkemliydi, Malatya’nın nabzının en iyi attığı yerlerin başında geliyordu AFRA… Onlarca, yüzlerce minibüs sefer yerlerine yeni ekledikleri bir taze adresin nezih bir mekânın adını kapılarına camlarına yazmış ve yeni müşteriler edinmiş olmanın inanılmaz hazzını idrak etmişlerdi, yüce Yaratana belki birer şükür secdesinde dahi bulunarak, pür heyecanla ve sonsuz umutla… Afra, Arapçada “cennette hiç ayak basılmamış tertemiz yer” veya “ayın on dördüncü gecesindeki parlak dolunay ”, manalara geldiği gibi, içinde bir “kız adı” anlamını da barındırıyor aynı zamanda. Bundan da şu sonucu çıkarabiliriz; Yüzü ayın on dördü gibi ışıltılı bir kız demek Afra ve aynı zamanda her üç semavi dinde önemli bir tabir olarak karşımıza çıkar…(Bazı lügatlerde öyle yazıyor) Geçenlerde içime birdenbire, şimdi adı çoktan değişmiş ve tabiri caizse “suyu çekilmiş değirmene” benzemiş olan o “esrarengiz” mekâna gitme arzusu doğdu. Gittim. Attığım her adımda, baktığım her karede gözümde film şeridi gibi canlanan anlılar aktı… Sanat hayatımda, kendi kentimdeki en önemli ve en görkemli “İMZA GÜNÜMÜ” yıllar önce orada gerçekleştirmiş, her kelimesini inanılmaz yoğun duygular ve gözyaşları arasında vücuda getirdiğim, belki bugüne kadar yazdığım şiirlerin en önemlilerinden biri hatta aşk literatürümdeki en önemli, en kıymetli ve en sevilen, şimdilerde ise bestelenmek istenen DELİ KIZ adlı şiirimin en önemli mısralarından birkaçını da bizatihi orada yazmıştım… Yani anlayacağınız bana AFRA’YI sevdiren, aratan ve özleten yegâne sebep onun Malatya halkı ve benim için “ilk göz ağrısı bir alışveriş merkezi olması” gerçeği değil, icra ettiğim en büyük sanatsal faaliyetimin yani ilk çok ciddi bir imza günümün orada mümkün olduğu gerçeğine binaen ve ayrıca, o mekâna ve imza günüme ilgilerini esirgemeyen o günkü seçkin ve kalabalık topluluğa ta yürekten bir minnet borcum olduğu idrakiyle çok seviyor ve için için özlüyorum Afrayı… Ki o gün En başta şimdi hayatta olmayan mümtaz insan merhum Murat KOÇYİĞİT başta olmak üzere Malatya’da pek çok önemli kurum ve kişi birbirinden güzel ve albenili canlı çiçekler ve çelenkler yollamışlardı. Bu vesileyle her yönüyle seçkin ve öncekilerin tabiriyle mürüvvetli bir insan olan merhum Murat Koçyiğit’e (Bu ayda vefat etmiş olduğunu da bilmeyenlere hatırlatma görevinde bulunarak) Yüce Allahtan rahmet ve mağfiret diliyorum… AFRA’ nın yerini alan şimdiki alışveriş merkezine bakınca her yönüyle Afradan çok değişik bir konumda olduğu bir çırpıda anlaşılıyor. Zira sadece Afraya mahsus; ne o cıvıl cıvıl kalabalık, ne renklilik, ne o kıpır kıpır heyecan, ne anons görevlilerinin sihirli ve büyüleyici sesi, ne folklor, ne türküler ne sıra geceleri, ne en güzel bir İstanbul şivesiyle konuştuğu ve birbirinden güzel espriler, skeçler yapmayı, birbirinden anlamlı mesajlar vermeyi başardığı için coşkusu hiç eksilmeyen kalabalıkları kendine hayran bırakan usta sunucu ve arkadaşları… Her şey değişmiş şimdi maalesef, saydığım o güzelliklerin ve o coşkunun yerinde yeller esiyor şimdi… Afra hep güzeldi, Afra hep önemliydi Afra hep gizemliydi, Sanki Ömrüm boyunca yörüngemde olmasını en çok 'Arzu' ettiğim bir baht yıldızı oraya kaymıştı ve ben Onu bütün gücümle bütün hissiyatımla yeniden kendi atmosferime döndürmeye çalışıyordum. Sanki yakın bir teleskopla hep o yıldızı gözlüyor onu özlüyordum. Şimdi, maziyi anarak ve yutkunarak sadece şunu söyleyebiliyorum; Sadece şunu; BA’ DE HARAB UL AFRA…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cafer ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |