Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin |
|
||||||||||
|
Her rejim kendisini korumak için bir takım önlemler almaya mecburdur. Bu önlemlerin bir kısmı yasal olabileceği gibi bazıları da “toplumsal dayatmalar” şeklinde gerçekleşebilir. Kurulma ve özümsenme sürecinde bunu normal karşılamak gerekir… Osmanlı sonrasında Türkiye’nin yaşadığı da budur. Egemen Cumhuriyet rejimi kendisini korumak ve kollamak için çerçevesini çizmiş ve Cumhuriyet vatandaşlarına da bunu göstermiştir. Bu süreç içerisinde, belki bazı toplumsal tabakalar da hazımsızlık olmuş da olabilir. Bu da gayet normaldir. Çünkü yapısal sürecin zamanla yerine oturacağı, özümseneceği ve bununla birlikte geliştirileceği umulmuştur. Öyle de oldu. Bugün, zamanında yapılan “keskin rejim tartışmalarının” olmadığını görüyoruz. En azından İslam Cumhuriyeti kurmak için çalışan örgütler ya da bunların arkasından giden “inanmış yığınlar” yok! Öte yandan devrim yapıp da kominizim getirmek isteyen birileri de… Peki bunlara rağmen yaşanan “rejim tartışmalarını” nasıl yorumlamalıyız… Rejim, “kurucu zihniyetten” “geliştirici zihniyete” geçmeye başlamıştır. “Kurucu zihniyetin” erki, “geliştirici zihniyete” statüsünü vermemek için de bugünkü tartışmalar yaşanıyor. Öte yandan “çarpışma” sadece “kurucu zihniyetin direnme” sorunu da değildir. Öyle olmadığı halde, sadece statüsünü korumaya çalışan birey ya da kurumlarda “kurucu zihniyet” mantalitesi ile hareket edip, bu çarpışmada yerini almaktadır. Buradaki amaç, elbette “güçlü bir Türkiye yaratmak” niyeti değildir. Bu düşünce, olsa olsa makam ve mevkii, toplumsal saygınlık ile otoriteyi koruma kaygısından ileri gelir. Türkiye’nin “yumuşak karnı” olan laiklik konusu da bu çarpışmada kullanılan en önemli kavramlardan biri olmuştur. Kısa bir notla bunu açalım… Başbakan Recep Tayip Erdoğan, bugüne kadar “Cumhurbaşkanı adayı olacağım” diye beyanatta bulunmamıştır. Parti kanadında da bu yönde hiçbir açıklama yapılmamıştır. Ancak CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ortada adaylık bile söz konusu değilken, “Başbakanın gözü Cumhurbaşkanlığında” diyerek, Erdoğan’ı önce aday yapmış, sonra da kendi yargısı üzerinden, “Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması halinde Türkiye’yi bekleyen tehlikeleri” sıralamıştır. Bununla da yetinilmemiş, benzeri tartışmalarda öne doğru gelen tüm kurumlar yeniden hareketlendirilmiş, Yargıtay, YÖK, asker kanadının olaya müdahil olması istenmiş 14 Nisan 2007'de de “Cumhuriyetine Sahip Çık” mitingi yapılarak, “aslında hiç olmayan bir sorun” “Rejim tehdidi bir unsur” haline getirilmiştir. Demokrasinin bir gereği olarak, “en fazla oy almış bir partinin yönetimdeki hakkı” es geçilmiş, buna karşın, kendi “kurucu zihniyetlerini” korumaya yönelik bir bakış açısı geliştirmeye çalışmışlardır. Egemen siyaset, sistemin değişmesini hızlandıracak dinamiğin önüne geçmek için tüm silahlarını kullanıyor. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ve zamanlaması itibarı ile bugünlere düşen bu pozitif kırılma süreci daha da hızlanacağa benziyor. Belki de önümüzdeki günlerde ilk defa sessiz çoğunluk, sesli azınlığı yönetmeye başlayacak. İşte tüm bu tartışmalar, onların buna hazır olmadıklarının bir işareti…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Orhan TURAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |