..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Ulaş ORAL




18 Şubat 2002
Ağır Roman(tik) – 2001  
Mehmet Ulaş ORAL
“Denizden gelen uğultular sallarken üç kuruşluk jiletleri karanlık delikanlıların aç gözlü göğüslerine/ Rüzgâra yamanmış dolunaylarla şahlanır itler, çığlığın çığlığa kanka düştüğü tehlikelerde./ Raconun kırmızı pelerinini savururken o zarif zamana


:DFHB:
     Kalkarım sabahları avuçlarımdaki sentetik kaplanla, yıkarım yüzümü, giyerim beyaz gömleğimi üstüme, sevdadanım zaten; sevdadan. Bütün ağırlığım bu bedenden, bütün ağırlığım cabasından böyle şeylerin. Her sabahın ardından sarılırım öksüz kirpiklerine dünyanın. Cebimde sustalım, altın cep saatim; nargilem kahvede, tespihim... Delikanlıyım ya, allahına kadar! Ölümüne kadar delikanlıyım ya; karşımdaki Sultan Süleyman olsa ne yazar? Burma bıyıklarıma götürürüm ellerimi önce, derim “bir yaramazlık mı var?”; “yok” derler tabi ağabeyleri karşılarındayken, başka ne diyecekler ki? Çekerim kulağınızı ulan! Açtırmayın göğsünüzde iki üç delik! Yakışır mı? Evet, yakışır! Ne polis girer caddeme, ne konsomatris... Ama sevdalanırım be! Sevdadan olurum, burulup bir karanfil gibi; yanar şu yüreğim! Efkârlanırım! Rakı içerim, alevlenir içimdeki yangınım! Yanlış böyle şeyler! Bize ters düşer öyle ağlayıp sızlamak ama sevda... Yazılı konağımızdır... Ah ah! Gözlerinde deryalar oturur sevdiceğimin, kokusu burnumda, sevdamız dillerde... Göremem yüzünü, göstermez, nazlanır yavrum benim! Olsun, göstermesin nazına kurban olduğum! Bir gün tutup kolundan diyeceğim; “kız, sevdalıyım sana; sevdalınım be, sevdalı!” Adı mı? Adı Tina işte be abicim!
     Yıllar var babam öleli, anam desen sakat belinden, kardeşim hayırsız itin teki... Bırakıp Alamanya’ya gitti anamı, bir de yengemi... Az buçuk tekerlektir ama ne yazar, bıraksın. Biz bakarız; allaha şükür, bir de yeğenimiz var şimdi. Bir dikişimiz de var; cümleten bilir esnaf, kılı kırk yararız icabında, buluruz, buluştururuz, geçindiririz evimizi...
     Yani diyeceğim odur abicim, kalkıp isteyeceğiz bu gece Tina’yı. Konuşacağım önce bir kendisiyle. Diyeceğim; “Seni istemeye geleceğiz bu akşam kız! Sizinkilere haber ver!” Tamam mı? Olur mu yani? Eyvallah! Olsun bakalım! Haydi o halde kalk, voltamızı atalım.
     Ey gidi minarelerine kurban olduğum yedi tepeli şehrin imkansızı arayan haytaları! Üç kuruşluk jiletlerin ucunda yaşayan nefervari kalpleriniz ve kalıplarınız tabi... Bilhassa kırkına merdiven dayamış ağabeylerimiz. Sessiz olmalıyız ki yanınızda, delikanlılığın şahıyla ıkınsın şu bize mukaddes dakikaları yaşatan zaman. Geliyor işte, ne kadar beklersen bekle; ne denli sarılırsan sarıl geliyor be sevdiğim:
-     Tina!
-     Ne var yine süt çocuğu?
-     İsteyeceğiz seni bu akşam... Anam razı geldi, isteyeceğiz seni, hazırlan. Ulan çok seviyorum be seni, çok be! Allahıma kitabıma, al bak kazıdım adını göğsüme!
-     Sen bırak bu palavraları oğlum! Safsın, temizsin amma; para yapar mı ki bu devirde? Bak, biz her gece ev geçindiriyoruz, elalemin altında üstünde... Sen ne diyorsun oğlum? Bindirebilir mi ki tamirci çırağı Salih, Tina’yı mersedes otomobile?
-     Ama seviyorum ulan seni! Seviyorum be! Başka bir şey ister mi ki sevenler? Para için mi yani? Para için de açar mı ki be sevenler arayı! Ulan bu allahtan reva mı?
-     Hadi yavrum, ikile de tamponunu görelim! Senin raconun kalmadı artık dünyada. Bak az sonra Suat ağabeyin gelecek, görmesin seni etrafımda.
Ah Tina! Ah Tina! Seviyorum ulan seni ah!

               *               *               *

İşte böyle kardeş. Raconumuz bitmiş güya! Delikanlılık mı bu alemde yırtılan? Havamızdan mı? Yok oğlum, yok, hiçbiri değil bu alemin sahte pislikleri... Tina gitti sonunda, benim sevdam da yanında... Hayatımda bir kez sevdim oğlum, bir daha sevemem ben! Geçenlerde görmüşler Tina’yı, mersedes midir nedir o arabanın içinde... Yanındaki hergeleyi görsen... Omuzlarını çıkartmış, atmış ceketi omzuna, elinde tespihi, altın saati en kalite marka... Ne fark etti? NE OLMUŞ YANİ, BİZ SARILIYORSAK GECELERİ, ARKA SOKAKLARIN ŞEHVETİNE? NE OLMUŞ YANİ SIKMIYORSAK SİLAHI, KULLANIYORSAK DELİKANLI GİBİ BIÇAĞI BİRBİRİMİZİ DEŞMEYE? NE OLMUŞ YANİ RACONDANSA KİRPİKLERİMİZDEKİ AKLAR? NE OLMUŞ YANİ, ÖLÜMÜMÜZ SES GETİRMİYORSA BU ALEMDE? Harbi delikanlıların adını lekeledi bu köp’oğulları! Alem bitmiş, yosun tutmuş kelebekler. Hal böyleyse, nerede ulan bizim delikanlılığımız? Televizyonlarda itlerin sürekli yazdığı kitaplarımız? Nerede mezarlarımızın üstünü zehirleyen mafya oyunlarımız? Korkuyorum... Ya gerçek değilsek biz, ya doğru değilsek, ya kirletiliyorsak kahpe bir yavşağın cebinde; ya oynatılıyorsak beyaz perdede kirletilmiş bir geçmiş masalı gibi? Olsun be koçum! Olsun be! Doğru yol benim yolum! İyi ki böyleyiz be oğlum! İyi ki ölmek için gelmişiz dünyaya; iyi ki taşıyoruz ulan bu pelerini yalancı duvarlarda! NE OLMUŞ YANİ, SEVMİYORSAK ALEVLİ VİTRİNLERİ? NE OLMUŞ YANİ ÖLMEYE GELDİYSEK BU DÜNYAYA? NE OLMUŞ YANİ, ALLAHINA KADAR DELİKANLIYSAK? NE OLMUŞ YANİ ŞEHİRDE DAHA DEĞERLİYSE YEŞİLLER, SUSTALILARDAN? NE OLMUŞ YANİ, BİR DELİKANLILIK KİTABI DA BİZ YAZMADIYSAK? Ne olmuş yani? Ne olmuş, gerçekten yaşamıyorsak?
Eğer gerçekten yaşasak hâlâ böyle temiz, böyle saf, böyle iyi kalabilir miydik bu dünyada?
-     Ulan Salih, sen de amma incelikli haytasın...
-     Bizim yaşımıza gel, savur sen de “Maaşallah”ları, “eyvallah”ları... Güzellik de burada be oğlum, şimdilik ölümüne kadar hayattasın!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
kardiyoloji
Sigara - 2
(Gar)dolap
Yalnızlığın Aleni Tarihi
Aziz
Ölümsek
Sigara

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yalnızlık Resimleri [Şiir]
Şehirlik Rubai [Şiir]
l y d i a [Şiir]
Dantes [Şiir]
Ara Nağmeler Çarşısı [Şiir]
Mabrahar -II- [Şiir]
Tek Kişilik bir Aşk İçin Düş Markizine Gece Fanzinleri [Şiir]
Ayarı Düşük Yalnızlıklar [Şiir]
İris II [Şiir]
Mavra [Şiir]


Mehmet Ulaş ORAL kimdir?

garip bir adamdır. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Cemal Süreya, Küçük İskender, Murathan Mungan, Edip Cansever, Can Yücel, Ferhan Şensoy, Ece Ayhan vs vs vs...


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Mehmet Ulaş ORAL, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.